• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
13 Ağustos 2025 Çarşamba
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Gündem Güncel

Muzaffer Ayata: Önder Apo savaşın önünü alıyor

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Muzaffer Ayata Yeni Yaşam'a konuştu - 3

13 Ağustos 2025 Çarşamba - 00:00
Kategori: Güncel, Manşet, Söyleşi
Muzaffer Ayata: Önder Apo savaşın önünü alıyor

Kürt sorunu, demokratik ortam sağlanmadan, özgürce tartışma yapılmadan çözülebilecek bir sorun değil. Türkiye’nin şu anda yaptığı şey, PKK’yi ve silahlı mücadeleyi sonlandırmak, kendi tanımlamalarıyla ‘bu beladan’ kurtulmaktır. Kürt sorunu var, Kürt sorununu çözeceğiz, Türkiye’yi demokratikleştireceğiz demiyor

Özgür Avzem

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Muzaffer Ayata ile Türkiye’de bir süredir devam eden diyalog sürecini, Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’a yönelik devam eden tecrit ve umut hakkını, uzun süredir tartışılan Demokratik Entegrasyon vurgusunu, Barış ve Demokratik Toplum Süreci doğrultusunda Meclis’te kurulan komisyonun hedeflerini ve birçok gündemi içeren söyleşimize devam ediyoruz. Söyleşinin son bölümü şöyle:

  • 9 Temmuz’da Sayın Öcalan’ın videolu çağrısının ardından 11 Temmuz’da sembolik silah yakma töreni gerçekleştirilirken, tüm gözler devletin atacağı adımlara çevrildi. Siz, devletin Sayın Öcalan’ın ve PKK’nin iyi niyet adımları karşısındaki tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Önder Apo’nun Türkiye’deki Barış ve Demokratik Toplum eksenli çıkışı, bir grup gerillanın ve parti yöneticilerinin silahları yakma töreniyle birlikte, süreç yeni bir aşamaya taşındı. Türkiye’yi yönetenler Önder Apo’ya “Çağrı yapın, sonra kongre yapın, sonra silahlı mücadeleyi sonlandırın” dediler. Bu adımların hepsi atılırken, devlet, Önder Apo’ya umut hakkını tanıma ile yasal değişiklik yapıp, Önder Apo’nun özgür kalmasını sağlamayı gerçekleştirmedi. Önder Apo’yu hala kendi ellerinde bir rehine olarak tutmaya devam ediyorlar. Halbuki şimdiye kadar Önder Apo’nun özgür olması gerekiyordu. Zaten Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararları var. Umut hakkının tanınması gerekiyor. Bu karar Türkiye’nin Anayasası’na göre iç hukukta da bağlayıcıdır. Ama 10 yıldır Türkiye bu iç hukuka uymayıp, yasal düzenlemeleri gerçekleştirmiyor. Devlet Bahçeli, çağrısında, “Öcalan örgütüne çağrı yapsın, gelsin mecliste konuşsun, umut hakkından yararlansın” demişti. Fakat halen umut hakkının ne zaman gündeme geleceği, kabul edilip edilmeyeceği belli değil. Görüldüğü kadarıyla tecrit de devam ediyor. Sadece Önder Apo’yla görüşmeye izin verdikleri heyetler gidiyor ve aile ziyaretleri yapılıyor. İzin vermezlerse görüşemezler. Yani izin verip vermeme yetkisini hala ellerinde bulunduruyorlar. Halbuki şimdiye kadar Önder Apo’nun statüsünün değişmesi gerekirdi. Önderlik toplumu etkileyebilir. Aydınlarla, basınla, siyasi çevrelerle görüşürse hem onları sürece katar hem de onların görüş ve önerileriyle atılacak adımları ortaklaştırır.

Türkiye bunu yapmadı ama süreci bitirdim de diyemiyor. Ya da onu kendisi için uygun görmüyor. Erdoğan yine çok politik, çok pragmatist bir şekilde sürece yaklaşıyor. Eğer lehine gelişirse, olası bir seçim de olumlu etkilerse, iktidarına devam edecek. Yok, eğer lehine gelişmezse, 2015’teki gibi “süreci buzdolabına kaldırdım” diyebilecek birisidir. Kamuoyunun ve siyasi çevrelerin bu konuya ilişkin ciddi kaygıları var. Erdoğan böyle bir çıkış yapabilir. Çünkü CHP’nin üzerine gitmesi, belediye başkanlarını tutuklaması, belediyelere kayyum ataması, yönetimleri çalışamaz hale getirmesi, demokrasiyi darbeliyor, yaralıyor. Kürt sorunu, demokratik ortam sağlanmadan, özgürce tartışma yapılmadan çözülebilecek bir sorun değil. Türkiye’nin şu anda yaptığı şey, PKK’yi ve silahlı mücadeleyi sonlandırmak, kendi tanımlamalarıyla ‘bu beladan’ kurtulmaktır. Kürt sorunu var, Kürt sorununu çözeceğiz, Türkiye’yi demokratikleştireceğiz demiyor. Böyle bir çağrıları ve kampanyaları da yok. Zindandaki tutuklular bile bırakılmıyor. Yasal olarak bırakılması gerekenleri bile bırakmıyorlar. Devlet, bütün ipleri sımsıkı kendi elinde tutmak istiyor.

Buna rağmen karamsar olmak ya da niyet okumak yerine barış, adalet ve özgürlük, yine örgütlü mücadeleyle, ittifaklarla, demokrasi cephesi oluşturmakla gerçekleşebilir. Türkiye’nin kaderi ya da Kürt sorununun çözümü, sadece AKP’nin insafına bırakılamaz. Bu sorun bütün devleti, bütün toplumu ilgilendiriyor. Kürt sorunu çözülürse, Türkiye değişir. O katı gelenekçi, tek ulus, tek dil anlayışında da bir çözülme olur. Halklar gerçek anlamda kucaklaşır. Görüşler değişir, sistem değişir. Bu sıradan bir değişim olmayacak. Kürtleri kabul eden bir Türkiye, yeni bir Türkiye olacak. Yeniden yapılanması gerekecek.

  • Videolu mesajda Sayın Öcalan’ın dile getirdiği Demokratik Entegrasyon vurgusu, şu ana kadar da üzerinde en çok tartışmaların yürütüldüğü bir yerde duruyor. Demokratik entegrasyondan tam olarak ne kastediliyor? Siyasi iktidarın bu süreçte atacağı adımlar ne olmalıdır?

Önder Apo’nun demokratik entegrasyon vurgusu çok önemlidir. Çünkü PKK’nin ilk manifestosu, programı, ulusal kurtuluş stratejisi, Kürdistan devletini kurma eksenliydi. Bağımsız birleşik özgür Kürdistan programıydı. Önderlik, ulusal sorunu çözmeyi, ulusal kurtuluş savaşında ve ayrı bir devlette görmüyor. Önderlik, Sovyetlerin yıkılmasından sonra, sosyalizm üzerine yaptığı araştırmalarıyla, daha köklü, daha derin, tarihsel bakış ve analizlerle ve güçlü felsefik yorumlarla, var olan bu ulusal sorunu demokratik ulus programı ve projesiyle çözmek istiyor. Çözümü savaşla değil, siyasi ve hukuki strateji ve taktikle yürütmek istiyor. Önder Apo’nun bu programı, Türkiye için büyük bir kazanımdır. Ulusal sorunun çözümünü kolaylaştırıyor ve savaşın önünü alıyor. Burada herkes kazanacak. Türkiye ve Ortadoğu halkları kazanacak. Bunun yansımaları Suriye’ye, Irak’a ve İran’a olacak. Böyle olursa, katı ulus devletlerde demokratik dönüşümün yolları açılır ve Kürdistan demokratikleşmede bir köprü rolü oynayabilir. Çünkü dört devleti ilgilendiren bir sorun. Önderlik, bu sorunu demokratik entegrasyon formülüyle çözmek istiyor.

Şimdiye kadar asimilasyon esas alınıyordu. Ayrışma olmayacak, ayrı bir devlet kurulmayacaksa, Türkiye ortak devlet olacaksa, halkların ortak evi olarak düşünülecekse hem Kürt sorununun çözümü hem de Türkiye’nin demokratikleşmesi bir arada yürütülecekse o zaman demokratik entegrasyon önemlidir. Demokratik entegrasyon birleşme ve bütünleşmedir. Bir erime ve asimilasyon değil. Devlet kendini Kürtlere açacak, anayasal sistemde değişiklikler olacak. Kürtler de bu devletin içinde kalacak. Bu şekilde Türkler ve Kürtler buluşarak, birbirinin varlığını kabul edecekler. Birbirini eritmek, inkâr ve asimile etmekten uzaklaşacaklar. Kürt ve Türk halkının birbirlerinin varlığını kabul edip özgür iradeleriyle birleşmesi, demokratik entegrasyon biçiminde olacak.

  • Sayın Öcalan, Meclis’te kurulacak komisyonun önemini İmralı Heyeti ile yaptığı tüm görüşmelerde dile getirmişti. En son Bahçeli’nin çağrısıyla Meclis’te bulunan partilerden bir komisyon kuruldu. Anladığımız kadarıyla siyasi iktidar daha çok silah bırakmaya odaklı bir çalışma içerisinde olacak. Komisyon, yasal-anayasal düzenlemeleri yaparken, kapsayıcı yaklaşması gerekmiyor mu? Bu komisyon sizce nasıl çalışmalı?

Türkiye’de 51 kişiden oluşan komisyona sadece İYİ Parti katılmadı. 3 komisyon üyesi eksikti. Onun yerine başka partilerden üye alarak tamamladılar. Fakat bu komisyonun yasası çıkarılmadı. Meclis Başkanlığı’nın inisiyatifiyle kuruldu. Bu da bir tartışma konusudur. Bu komisyonun görev ve kapsamı ne olacak? Sadece PKK’nin silah bırakması ve onları sisteme dahil etmek için mi adımlar atılacak? Af çıkarma ya da infaz yasasını değiştirip cezaevindekileri bırakma, dağdakilerin inmesini sağlama ya da bir bütün olarak sistemi Kürtlere açacak mı? Yasal-anayasal değişiklikleri kapsamlı hale getirecek mi? Anayasal değişiklikler konusunda CHP’nin rezervi var. Kuşkuludur, karşı çıkıyor. Erdoğan bu durumu kendi iktidarı için kullanmak istiyor. Böyle bir görüşü var. AKP, CHP’yi dışlamak ve ezmek istedi. Hala üzerinde operasyonlarını sürdürüyor. Ama CHP’siz bir komisyonun kurulması, gerçek anlamda Türkiye’nin iradesini temsil etmeyecekti. Türkiye’nin en büyük partisi şu an CHP’dir. Zorunlu olarak kabul ettiler. Komisyonda nitelikli çoğunlukla kararların alınması kabul edildi. Süreç giderek biraz belirginleşiyor. Ama daha alınacak çok yol var. Yola girmek önemlidir. Fakat bunun kapsamı, süresi, hızı, hala çok belirgin değildir. Türkiye’deki vatandaşlık tanımı ve Kürt inkarına dayalı kısımlar değiştirilirse, Türkiye’nin demokratikleşmesi hedeflenirse, işte o zaman komisyon önemli ve kalıcı bir rol oynayabilir. Komisyon önerileriyle parlamentoyu ve basını harekete geçirebilir.

  • Bu süreçte devlet ve siyasi iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ kavramını dilinden düşürmüyor. MGK toplantısında da bu kavram deklare edilirken, çözüm isteyen kesimler tarafından bu kavram ret ediliyor. Siyasi iktidarın sürece bu yaftalamayla yaklaşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’de yaşanan sorunların en önemlilerinden birisi de basının tutumudur. Yani klasik Kemalist kesimler sorunu hala ‘bölücülük’ ve ‘terör’ olarak ele alıyor. Akıl almaz bir biçimde, Suriye’de Kürtlerin statü sahibi olmalarını, özgürce kimliklerini savunmalarını, dillerini kullanmalarını, Türkiye için bölücülük ve tehdit olarak ele alıyorlar. Suriye’de HTŞ’ye razıdırlar. HTŞ’nin faşist bir rejim kurmasını kabul ediyorlar. Ama orada demokratikleşme unsuru olan ve Türkiye’yle daha rahat, iyi ilişki kurabilecek gücü de itiyorlar. Soruna hala 1920 yılının kafasıyla bakıyorlar. Bu kadar geri, bu kadar bağnaz, bu kadar gerçeklerden kopmuşlar. Kürtleri İsrail ve ABD ile bağlantılı, onların maşası gibi gösteren acayip tipler, televizyonlarda hala boy gösteriyorlar. Türkiye’yi rahatlatacak, topluma güven verecek bir dil kullanmak yerine, Türkiye’yi ürkütüyor, tedirgin ediyor, korkutuyorlar. Halkı barışa, çözüme hazırlamıyorlar.

AKP süreci sahiplenip, halka anlatmak için daha yeni karar aldı. Yeni yeni halka inmeye, halka anlatmaya başladılar. Ellerindeki basın-medya tam bir felakettir. Felaket tellallığı ve manipülasyon yaparak, kötüleyen bir dil kullanıp, Kürtleri karalama ve düşman gösterme pozisyonundan gerçek anlamda çıkmış değiller. Belki eskisi gibi kara propaganda, yoğun hakaretler yapmıyorlar ama sürecin ruhuna uygun, yapıcı bir rol da oynamıyorlar. Halkı aydınlatan, bilinçlendiren, sürece katan bir durumda değiller.

“Terörsüz Türkiye” kavramı zaten uygun değildi. İktidar böyle bir şeyi ortaya atarak, Milli Güvenlik Kurulu da bunu adeta devlet politikasına dönüştürdü. Herkes “Terörsüz Türkiye” süreci ve projesi demeye başladı. Türkiye’nin sorunu sadece ‘terör’ değildir. Kürtler Türkiye’de sadece bir ‘terör unsuru’ değildir. Evet, silahlı savaş var, bu terörse, Türkiye daha fazla terör uyguluyor. Savaş kurallarına bile uymuyor. Binlerce faili meçhul cinayet orta yerde duruyor. Binlerce köy yakılıp yıkıldı. Irak, Suriye toprakları sürekli bombalanıyor. Oraya askeri üsler kuruldu. Kim daha çok terör uyguluyor? Çatışma ise çatışma, savaş ise savaş. Taraflar savaşırlar ama sonra da anlaşırlar, barışırlar. Sanki Türkiye’nin bütün sorunu terör sorunudur. Hayır! Türkiye’nin sorunu Cumhuriyetin Kürtleri inkâr etme sorunudur. Bu Cumhuriyetin demokratikleşmesi ve değişmesi lazım. Bu sadece Kürtler için değil, Türk halkı için de bir kazanım olacak. Türkiye halkları da demokrasiye muhtaç, onların da demokrasiye ihtiyacı var. Bugünkü işsizlik, yoksulluk, sefalet nereden kaynaklanıyor? Kürtlere karşı yürütülen savaşın bedelini ödüyorlar. Halka ağır bir bedel ödetiliyor. Ama bu halka anlatılmıyor. Her şey terörle, silahlı mücadele ile izah ediliyor. Bu yöntem tutmaz ve yürümez. Yeni kurulan Meclis komisyonun adını “Terörsüz Türkiye” olarak koymuştu. DEM Parti ve diğer partilerin önerileri ve girişimleriyle komisyonun adı değiştirildi. Bu tam uygun olmasa da olumlu bir adımdır.

  • Türkiye’de muhalefet partilerinden birbirine zıt, iki uç yaklaşım var. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in önderlik edip, ‘Kürtler sorun var diyorsa, vardır. Kürt sorununu çözmeliyiz’ diyen kesim. Diğeri ise, ‘Türkiye demokratikleşirse, ancak Kürt sorunu çözülür’ diyen kesim. Bu ikili tutumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’de bazı sol çevreler, CHP’nin Kemalist bazı unsurları, Kürt sorununu ve Kürtlerin varlığını inkâr etmeye devam ediyorlar. AKP, Kürt sorunu vardır demiyor, o alana girmiyor. Buna karşı Özgür Özel daha doğru bir çıkış yaptı. Kürt sorunu var dedi. “Kürtler sorun vardır diyorsa, vardır” dedi. Bu sorun çözülmelidir. Ama bazı sol çevreler de sürece hem ihtiyatlı yaklaşıyor hem de anlam veremiyor. “Öncelik demokrasi olsun, Kürtlerle hükümet anlaşır, Kürt sorununu çözerler ama demokratikleşme diye bir talep olmayabilir” diyerek, kaygılı ve dar yaklaşanlar da var.

Bu yaklaşım, aslında Kürt hareketiyle ortaklaşmayan, bütünleşmeyen, onu sindirmeyen, kendisini ona karşı sorumlu görmeyen egemen bir duruşun yansımalarıdır. Üstenci bir bakış var. Türkiye’de demokrasinin en temel gücü Kürtler ve direnişleridir. Kürtler faşizmi zayıflattılar. Faşizme, baskıya, militarizme direndiler. Sözü edilen Kemalistler ya da sol çevreler Kürtler kadar direnmediler. AKP’yi onlar zorlamadı, Kürtlerin mücadelesi zorladı. Kürtlerin direnişi zorladı. Bu açıdan şimdi Kürtler, CHP yönetimi, demokrasi güçleri doğru bir mücadele yürütürse bu çelişkiler aşılır. Karşıt güçler giderek etkisizleşir ve sesleri fazla duyulmaz olur. Halk, süreci sahiplendiğinde ve yumuşamış bir ortamın avantajlarını gördüklerinde, diğerine yüz vermeyeceklerdir. Bu açıdan Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kürt sorununun da çözülmesi iç içe ele alınmalı. Birbirine karşıtmış, alternatifmiş gibi bakmamak gerekir.

  • Siyasi iktidara bağlı olan savaş medyasının tutumundan bahsettiniz. Bu süreçte özel savaş medyası, gerçeklerle ve hakikatlerle çok fazla oynuyor. Medyanın bu dili, sürece dönük güvensizliği alabildiğine derinleştiriyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

AKP’ye bağlı medya, özellikle devletin olanaklarını kullanarak, istihbarat bilgilerini, yönetim gücünü arkasına alarak kamuoyunu yönlendiriyor. Bir bütün olarak, halkı doğru bilgilendirme aracı olmaktan çıkarıp, kara propaganda, psikolojik savaş aygıtlarına dönüştürdü. Ucube tipler televizyonları doldurarak, böyle bir yapılanma ve zihin oluşturdu. Halkın beynini yıkamaya, sürekli yalan yanlış bilgilerle üretiyorlar. Bu formattan hala çıkmış değiller. Böyle olunca doğal olarak hem halkın sürece hızla dahil olması zorlaşıyor hem de süreç zamana yayılıyor. Bu da Kürtlerde ve demokrasi çevrelerinde güvensizlik yaratıyor. Bu konuda ihtiyatlı ve dikkatli olmak gerekir. Tabii Türkiye halklarını özel savaş aygıtlarına, psikolojik savaş hareketlerine teslim etmemek gerekir. Yoğun bir ideolojik mücadele ve siyasi propagandayla aydınlatma çalışması yürütmek gerekiyor.

Demokrasi mücadelesi her cephede yükseltilmeli. Sendikalar, emek örgütleri, kadın hareketleri, feminist çevreler, ekolojistler, bu sistemden zarar gören bütün güçler, demokrasi isteyenler seslerini yükseltmeli. Türkiye muhalefetinin, sol demokratik çevrelerin gücü, birikimi az değildir. Kürtler de büyük bir deneyim kazandılar. Onların da ciddi bir birikimi var. Özellikle Alevilerin siyaset sahnesine ağırlığını koyması gerekiyor. Demokratikleşme, Aleviler için olmazsa olmaz bir mücadele alanıdır. Aleviler de asimile edilmeye, Sünni mezhebi içinde eritilmeye çalışılıyor. Aleviler, faşizmin, antidemokratik uygulamaların mağdurudurlar. Aleviler, Kürtler, diğer halklar, ezilenler, emekçiler, bir olurlarsa, özel savaş medyasının borusunu tıkar ve alt ederler. Sınırlı bir medya gücü bile onların bütün yalanlarını deşifre etmeye yetiyor. Öyle olduğu için RTÜK devreye giriyor, mahkemeler devreye giriyor, baskılar, tutuklamalar devreye giriyor. Kendilerine güvenmedikleri için, halkı ikna edemiyorlar. Kendilerine güvendikleri oranda, bu baskı mekanizmalarını harekete geçirmeye ihtiyaç duymazlar.

Sonuç olarak; mevcut süreç, düz bir rotada yürümeyecek. Bütün güçler yeniden mevzilenecek ve örgütlenecek. İttifaklar, ortaklaşmalar olacak. Sol devrimci güçler, demokrasi isteyenler, Kürt hareketleri, kadın hareketleri sürece öncülük etmeli. Aydınlık bir Türkiye’ye ve aydınlık bir Ortadoğu’ya çok uzak değiliz. Dediğimiz gibi etkili ve yoğun çalışır, iyi bir tempo tutturursak, Türkiye bu badireden çıkar ve Ortadoğu’ya da güçlü yansımaları olur.

Muzaffer Ayata: Türkiye, HTŞ’yi egemen kılmak istiyor

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

15 Ağustos’tan Bugüne: İradenin Dönüşümü, Mücadelenin Yeni Cepheleri

Sonraki Haber

Sorgulanan an tarihte gizlidir-2  

Sonraki Haber
Dar ve dönemsel çıkarlara takılmamak…

Sorgulanan an tarihte gizlidir-2  

SON HABERLER

Kadınlar ‘Kadın Kurtuluş Atölyeleri’ kapsamında bir araya geldi

Kadınlar ‘Kadın Kurtuluş Atölyeleri’ kapsamında bir araya geldi

Yazar: Yeni Yaşam
13 Ağustos 2025

Abdullah Öcalan’a gönderilen mektuba el konuldu

Abdullah Öcalan’a gönderilen mektuba el konuldu

Yazar: Yeni Yaşam
13 Ağustos 2025

KESK’ten hükümetin zam teklifine tepki

KESK’ten hükümetin zam teklifine tepki

Yazar: Yeni Yaşam
13 Ağustos 2025

‘Emniyete gel’ talebini reddeden kadına hakaret

‘Emniyete gel’ talebini reddeden kadına hakaret

Yazar: Yeni Yaşam
13 Ağustos 2025

Qileban’daki eyleme destek: Burayı sermaye grubuna teslim etmeyeceğiz

Qileban’daki eyleme destek: Burayı sermaye grubuna teslim etmeyeceğiz

Yazar: Yeni Yaşam
13 Ağustos 2025

EŞİK’ten komisyonda dinlenecekler için çağrı

EŞİK’ten komisyonda dinlenecekler için çağrı

Yazar: Yeni Yaşam
13 Ağustos 2025

Kocaeli’de bir kadın katledildi

Derya Arıkan’ın şüpheli ölümü Meclis gündeminde

Yazar: Yeni Yaşam
13 Ağustos 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır