Her yönüyle idare edilemiyoruz. Hakan Fidan Dışişleri Bakanlığı’nda olduğu müddetçe Kürtlerle barış ortamı oluşturulması çok zor olacak. Türkiye neden Suriye, Libya, Sudan, Somali için bu kadar mesai harcıyor anlamak mümkün değil. Ülke içinde bu kadar sorun varken neden bu kadar kafa yorup sıfır çekiyor. Son on, on beş senedir SMO denen çete yapılanmasına harcanan paranın birçok açığı kapatmaya yarayacağını uzmanlar söylüyor. Örtülü ödenek bu ülkenin ana sorunlarından biridir. Bu paranın nasıl kullanıldığı hakkında bir şeffaflık kanunu çıkartılmalıdır. Örtülü ödenek bizlerin vergilerinden toplanan paradır. Eğer derdiniz petrol ve doğalgaz ise oradaki pastadan kolayca pay almak mümkün değildir. HTŞ denen terör örgütü lideri geçici Suriye hükümetinin başında olsa bile akıl hocası TC iktidarıdır. Fidan bütün mesaisini Suriye için harcıyor. Suriye’de hükümet yok, ordu yok hatta kurumsallaşma yok. Colani orada Türkiye’yi temsil ediyor. Trump boşuna Erdoğan için ‘’Suriye’de başarılı oldu’’ övgüsünü dile getirmedi. Genel olarak Suriye politikasını Fidan, Kalın ve Erdoğan denetiminde belirliyor. Bugünlerde artan IŞİD, SMO ve Şam ordusunun SDG’ye karşı saldırılarının Türkiye’deki meclis görüşmelerine de köstek olduğu da gerçek. Türkiye artık direkt olarak bu savaşa ordusuyla, ekonomisiyle destek veriyor. Bu planlanan savaş konsepti devreye sokulduğundan beri Şam ile SDG arasındaki müzakereler de askıya alındı.
Suriye’de bölünme hızlı bir şekilde gelişiyor. Federatif yapıya karşı olan Türkiye’ye rağmen er geç bu yapı oluşacaktır. İsrail Dürzilere destek vererek güney Suriye’yi kontrol altına almış vaziyette. Bu destek ile birlikte Suriye’nin silah depolarını bombalayarak askeri gücünü çok zayıflatılmıştı. Rojava’da ise durum tam tersine. SMO, IŞİD ve Şam ordusu ağır silahlarla SDG’ye saldırıyor. Bu silahlar nereden geliyor bunun TSK ile alakası nedir? Zira askeri eğitimi TSK veriyor. Türkiye birkaç bölgeyi kontrol etmesine rağmen Kürtlerin direnişi ile geri adım atmak zorunda kalıyor. Geçici Suriye hükümetiyle bütünleşmesi şu an için mümkün gözükmüyor. Senelerdir etiyle tırnağıyla demokratik yapıyı oluşturan bu insanlar özgür bir irade ile yönetilmek istiyor. Orta Doğu’da barış sağlanacaksa kirli politikalara son verilmelidir. AKP bu konuda doğru adımlar atmazsa Terörsüz Türkiye sloganı AKP’siz Türkiye sloganına dönüşür.
Ülke içinde profesör ünvanlı kişiler ırkçılığı tetikleyen açıklamalarda bulunuyorlar. İnsan okuduklarından utanır. Ortaylı, Uygur ve Kırgız çiftçilerini Türkiye’ye çağırıyor ve onları Asya’daki kardeş potansiyel olarak tanımlıyor. Kürtler için de kardeş diyordunuz ama o kardeşliği Kürtler hiçbir zaman yaşamadı. Çinlilerin Uygur Türklerine yaptığını ve ona karşı bir tavır takınılmadığını çabuk unutuyorsunuz. Ama Uygur halkı bu ikiyüzlülüğü unutmaz. Nasıl bir profesör tarihten nasip almamış, hayret doğrusu. Dicle ve Fırat Mezopotamya bölgesini oluşturur. Buradaki en eski halklardan biri de Kürtlerdir. Tarım ve hayvancılığı en iyi şekilde uygulayan halktır. Asyalıları buraya çağırmadan evvel topraklarında üretim yapan insanlara destek sunması gereken iktidara yönelik bir sözü yok beyefendinin. Utanmadan boşalan köylere yerleştirilmelidir diyor. Kim boşalttı bu köyleri. Buradaki en önemli konu olası bir erken seçim için oy potansiyelini arttırmak. Bir başka kadın profesör ‘’Hırtlar Vadisi’’ adıyla ‘’Sokak hayvanlarını yok etmek için harcadığınız enerjiyi, şu insan alt türlerini ıslah etmek için harcasanız ya!’’ diyor. Bu sözleri söyleyen veya onlar gibi düşünenlerin insan alt türleri kapsamına girmesi gerekmez mi? Eğer bu ülkenin profesörleri böyle açıklamalar yapar ve toplumun içine nifak tohumları ekerse vay halimize! Bu açıklamaları yapanlar yargılanmalıdır. Ama yargı maalesef yok. Yazıklar olsun.