Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın komisyonda dinlenmesi gerektiğini belirten Barış Vakfı Başkanı Hakan Tahmaz, ‘Sürecin güvenlikçi sınırlardan çıkarılarak, Türkiye’nin demokratikleşeceği bir yola girmesi gerekiyor’ dedi
Kürt meselesinin demokratik çözümüne dair Meclis’te kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”nda tarafların ve kurumların dinlenmesiyle devam ediyor. Sürecin henüz yasal bir güvenceye alınmaması kaygılara neden oluyor.
ANF’ye konuşan Barış Vakfı Başkanı Hakan Tahmaz, her şeyden önce sürecin güvenlikçi politikalardan ve sınırlardan çıkarılıp Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünü açan bir yola girmesi gerektiğini işaret etti.
‘Anadil çözümde en önemli husus’
Kürt meselesiyle 25 yıldır ilgilenen ve meselenin demokratik çözümü için çabalayan Hakan Tahmaz, komisyonda tarafların dinlenmesinin iyi bir gelişme olduğunu, ancak beşinci toplantıda bir Barış Annesi’nin kendi anadili olan Kürtçe konuşmasının engellenmesinin ciddi bir sorun olduğunun altını çizdi.
Barış Annelerinin Kürt sorununun birinci derece muhatabı olduğunu hatırlatan Hakan Tahmaz, anadil meselesinin zaten Kürt sorununun çözümünde ele alınacak en önemli husus olduğunu kaydetti. Siyasi tutsakların mücadelesi sonucunda 2011 yılında Kürtçe savunma hakkının bir ölçüde kabul edildiğine değinen Hakan Tahmaz, mahkemelerce tanınan bir hakkın Meclis tarafından uygulanmamasının tuhaf olduğunu belirtti. Bu durumun mutlaka telafi edilmesi ve insanların anadillerinde kendilerini ifade etmelerinin zemininin oluşturulması gerektiğini vurguladı.
‘Sivil toplumun katılımı sağlanmalı’
Komisyonun sadece dinlemelerle sınırlı çalışmasının, sürecin pozitif yönde ilerlemesi anlamında yetersiz kalacağına dikkat çeken Hakan Tahmaz, sürecin toplumsallaşması için parlamento dışındaki sivil toplum örgütlerinin aktif katılımının sağlanması gerektiğini kaydetti.
Bütün sorunların yalnızca bu komisyonla çözülebilme ihtimalinin olmadığını da değinen Hakan Tahmaz, dünyadaki benzer süreçlerden çıkarılan derslerden yola çıkarak, geçmişle yüzleşilmesi, adaletin sağlanması ve yaraların tedavisi için bu komisyon dışında alt komisyonların da kurulması gerektiğini belirtti. Ayrıca, sorunların muhataplarıyla çözüme kavuşturulacak bir mekanizmanın oluşturulmasının çok önemli olduğunun altını çizdi.
Hakan Tahmaz, silahların susmasının ve negatif barışın sağlanmasının önemli bir adım olduğunu ancak Meclis’te nasıl yasal düzenlemeler yapılacağı sorununun hâlâ orta yerde durduğunu hatırlattı.
‘Öcalan komisyonda dinlenmeli’
Hakan Tahmaz, yasal düzenlemelerin yapılmamış olmasını ve sorunun çözümündeki en önemli muhataplardan biri olan Abdullah Öcalan’ın komisyonda dinlenmemiş olmasını değerlendirerek, sürece ilişkin “Acaba yeterli siyasal irade var mı?” sorusunu akla getirdiğini ekledi.
Sürecin sağlıklı ilerlemesi için müzakerelerin ana aktörlerinden biri olan Abdullah Öcalan’ın da mutlaka dinlenmesi gerektiğinin altını çizen Hakan Tahmaz, şunları söyledi: “Komisyonda Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), Milli Savunma ve İçişleri Bakanları dinlendi. Ancak PKK adına müzakereleri yürüten ve PKK’nin kurucu önderi olarak resmen ifade edilen Abdullah Öcalan dinlenmiyor.”
Rojava’ya dönük yaklaşımlar
Hakan Tahmaz, sürece ilişkin yasal düzenlemelerin yapılmaması, müzakerenin başat aktörlerinden Abdullah Öcalan’ın komisyonda dinlenmemesi ve Türkiye ile Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Rojava’ya yönelik yaklaşımlarının, bir bütün olarak sürece ilişkin ciddi kaygılar yarattığına işaret etti.
Kürt meselesinin bir bütün olduğunu ve Türkiye’de çözüm süreci farklı, Suriye’de farklı denilemeyeceğini vurgulayan Hakan Tahmaz, ikisinin birbirini etkileme ihtimalinin yüksek olduğunu belirtti. Bu bağlamda Ankara’nın veya parlamentodaki diğer siyasi partilerin Suriye’ye yaklaşımının, aynı zamanda ülkenin çözüm sürecine yaklaşımına da paralel olacağını ifade etti.
Hakan Tahmaz, “Suriye’de merkezi hükümet isteyen, Türkiye’de demokratikleşme konusunda isteksiz olur, uzak durur diye düşünüyoruz. Bu anlamda Türkiye siyasetinin hem içeride hem dışarıda çoğulculuğu savunan bir yönelime girmesi gerekir” dedi.
‘Süreç yasallaşmalı’
Bütün bu eksiklere bakıldığında, komisyonun sürece ilişkin henüz tam anlamıyla bir yol haritası oluşturmadığının görüldüğünü belirten Hakan Tahmaz, komisyonun çalışmalarına devam edip etmeyeceğinin Meclis Başkanı’nın inisiyatifine bırakılmasının da büyük bir sorun teşkil ettiğini vurguladı.
Tam da bu nedenle demokratik kitle örgütleri olarak sürecin başından beri özel bir yasanın çıkarılması hususu üzerinde durduklarını dile getiren Hakan Tahmaz, şunları belirtti:
“Biz başından beri özel bir yasanın çıkarılması konusunda önerilerimizi söyledik. Çünkü geçmişteki diyalog sürecinde de gerek Habur’dan gelişler gerekse akil insanların oluşturulmasında herhangi bir yasal düzenleme yapılmamıştı, hatırlarsanız. O süreçte de anayasa komisyonu kurulmuştu; onun da yasası yoktu ve zaten sonradan süreç bitirildi. Maalesef o dönem yapılan çalışmalardan bir sonuç çıkmadı. Akil insanların hazırladığı raporlar dahi hâlâ devlette duruyor. Eğer o dönemde yasa çıkmış olsaydı, sürecin toplumsal meşruiyeti daha güçlü olurdu. Şimdi bu son süreçte de komisyonun işleyişi konusunda sadece Meclis Başkanı’nın inisiyatifi olması büyük bir güven sorununa işaret ediyor. İktidar ortakları ‘Bu süreçten bir sonuç çıkmaz, bize bir yararı olmaz’ dediğinde, bu komisyon her şeye rağmen devam edebilir mi, diye sorarsanız, edebilir diyemem. Çünkü sonuçta Meclis Başkanı da bir partinin mensubu.”
‘Meclis’in amacı ne?’
Meclis’in, ne yapılmak istendiği konusunda hemfikir olması gerektiğini belirten Hakan Tahmaz, şöyle konuştu:
“Burada mesele PKK’nin silahları bırakması mı, yoksa Kürt sorununun demokratik çözümü mü? Şimdi bu konularda muğlaklık var ortada. Bir defa meclis amacını netleştirmeli. İkincisi, bunun mekanizmaları ne olacak? Sivil toplum, akademisyenler, devletin çeşitli kurumları bu sürece nasıl dahil olacak? Birkaç görev tanımı vardı. Mesela silahların bırakılması konusunda Birleşmiş Milletler (BM) uzmanlarının açıkladığı sekiz maddelik rapor var. Bu maddelerden biri, silah bırakanların siyasal ve toplumsal yaşama katılacakları yol ve yöntem takvimleri konusunda bir çalışma yapılmasını öngörüyor.
Şimdi cezaevinde siyasi mahpuslar meselesi var, yine Maxmûr gibi zorla göç ettirilmiş insanlar var. Boşaltılmış, yakılmış köyler gibi geçmiş suçlar var. Meclis, bütün bu konularda hangi noktaların çözümünde ortaklaşıyor? Bu konularda izlenecek bir yol haritası var mı? Mecliste oluşturulan komisyonun özellikle silah bırakanların akıbetine ilişkin bir yasa tasarı hazırlayacağı söyleniyor; ama biz, Kürt sorununun demokratik çözümü için bunun yeterli olmadığını söylüyoruz.”
Demokratik çözüm mekanizmaları
Kürt sorunun demokratik çözümü için mekanizmaların gerektiğinin altını çizen Hakan Tahmaz,
“Abdullah Öcalan da bunu teorik olarak söylüyor. Silah bırakanların toplumsal yaşamda yer alması ve demokratik siyaset zemininin güçlendirilmesiyle ilgili ne yapılacağına dair hükümet ve meclisin bir irade beyan etmesi gerekiyor.
Örneğin, bu komisyon yürütmeye çağrı yapabilmeli ve bu süreçte yapılacak her türlü yasal ve anayasal düzenlemenin uluslararası hukuka ve insan haklarına uygun olmak zorundadır olduğunu belirtmeli. Buna uymayan bütün idari tedbirler iptal edilmelidir”
Bütün yetersizliklere rağmen, önceki diyalog sürecine kıyasla bu sürece meclisteki biri hariç tüm partilerin katılmasının çok önemli olduğunu vurgulayan Hakan Tahmaz, burada önemli olanın Kürt meselesinin demokratik çözümü için mücadelede ısrar etmek ve bu konuda toplumsal zemini güçlendirmek olduğunu kaydetti.
‘Demokratik mücadelemize güvenmeliyiz’
En nihayetinde, barışın iktidarın istediği gibi yasal düzenleme yapmasıyla gelişmeyeceğini vurgulayan Hakan Tahmaz, şunları kaydetti:
“Biz kendi kitlemize ve demokratik mücadelemize güvenmek zorundayız. Öcalan da bunu sık sık ifade ediyor zaten. Burada önemli olan, toplumun sürece ilişkin denetleyici bir rolü üstlenmesidir. Zaten barış ve demokratik toplum çağrısı bunu içeriyor. Miting yapacaksın, basın toplantısı yapacaksın, panel yapacaksın ki bu toplumu bu sürece dahil edebilesin. “
Süreci ilerletmek için herkesin bir şeyler yapması gerektiğini belirten Hakan Tahmaz, şunları ifade etti:
“Sürecin ilerlemesi için ne olması gerektiğini söylememiz gerekir. Sürecin güvenlikçi sınırlardan çıkarılarak Türkiye’nin demokratikleşeceği bir yola girmesi gerekiyor. Uzun soluklu bir yol yürümemiz lazım ve herkesin özgürce konuşabileceği bir zeminin oluşması gerekiyor.”
HABER MERKEZİ