• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
17 Eylül 2025 Çarşamba
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Manşet

‘Her şartta kırmızı çizgiyi savunacağız’

17 Eylül 2025 Çarşamba - 00:00
Kategori: Manşet, Ortadoğu, Söyleşi
‘Her şartta kırmızı çizgiyi savunacağız’

PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Hediye Yusuf ile konuştuk:

Türkiye’nin tutumunu şiddetle kınıyoruz. Şayet Türkiye’nin bu tutumu yeni bir savaşa yol açarsa Önder Apo’nun başlatmış olduğu Barış ve Demokratik Toplum sürecine de etkisi olacaktır. Türkiye bu sürecin etkilenmesini istemiyorsa ona göre hareket etmelidir. Önder Apo’nun atmış olduğu adımlar hem Ortadoğu hem de tüm dünyayı etkileyecektir

Zana Deniz

Özellikle Geçici Şam Hükümeti ve Kuzey Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetim arasında görüşme trafiği tıkanmış durumda. Paris’te yapılması planlanan toplantının Türk devletinin müdahalesiyle iptal edilmesinin ardından, bu defa da Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük tehditleri arka arkaya geldi.

Suriye ile Kuzey ve Doğu Suriye’de son dönem yaşanan gelişmeleri, QSD Genel Komutanı Mazlum Ebdi ve Geçici Şam hükümeti Cumhjurbaşkanı Colani arasında yapılan 10 Mart Anlaşmasını, Türk devletinin işgal tehditlerini, Özerk Yönetim ve Geçici Şam Hükümeti heyetlerinin görüşmelerini ve buna benzer birçok konuyu PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Hediye Yusuf ile konuştuk.

  • 8 Aralık 2024 tarihinden bugüne kadar Colani’nin iktidarı ele geçirmesinin üzerinden 9 ay geçmesine rağmen halen Suriye krizi çözülmüş değil. Bu duruma dair ne söylemek istersiniz?

Baas rejiminin yıkılmasının ardından Suriye’de çözümün olması için BM Güvenlik Meclisi 22-54 kararına göre Suriye’de iktidarın değişmesi için adımların atılması gerekiyor. Bunlar da demokrasinin ve çözümün oluşması içindir. Bu değişimin olması için Suriye’de kararların alınması gerekiyor. Ve Suriye’de bulunan tüm farklılıkların yer alması ve haklarının kalıcılaşması gerekiyor. Böylesi bir karar var.

Ancak gelinen sürece baktığımız zaman HTŞ ya da Geçici Şam Hükümeti bir projedir. HTŞ’nin dönüşümünün El-Kaide’den geldiğini biliyoruz. Bu proje başka güçlerin çıkarları doğrultusunda hareket etmesi için Geçici Hükümet kuruldu. Şu an Geçici Hükümet Güvenlik Meclisi’nin kararlarına uygun hareket etmiyor. Çünkü şu an var olan durumlar ve alınan kararlar tek taraflı. Örneğin ilan edilen meclis bunun bir parçasıdır. Parlamentonun kurulması için adımlar atılıyor, yüzde 70 kişi Colani tarafından atanacak. Kalan diğerlerini kendi örgütlenmelerine göre ayarlayacaklar. Bundan kaynaklı çözümün ve demokrasinin olması için atılan adımların değişmesi gerekiyor. Tek taraflı alınan kararlar Suriye’ye çözüm getirmez. Aynı zamanda çıkarcı ve tek taraflı atılan adımlar da Suriye’ye çözüm getirmez. Çünkü Suriye mozaik bir ülke, farklılıkları içerisinde barındığı bir yer. Öte yandan 70 yıla yakın Baas rejimi ile yönetildi. Ve birçok hak ihlali ve hukuksuzluk yaşandı. Despot, tekçi bir yönetimle yönetildi.

Geçici Hükümet eğer bu şekilde devam ederse, aldığı kararlara kimseyi dahil etmezse çözümün olması çok zordur. Demokratik bir Suriye’nin inşası için her şeyden önce bazı kararların alınması gerekiyor. Bu kararların başında halkların hakları ve özgürlükleri olmalıdır. Ve alınacak kararlarda halkların izni olmalıdır. Hükümetin herkesi temsil etmesi gerekiyor, eğer öyle olmazsa çok renklilikten, demokrasiden bahsedemeyiz. Biz ‘bir anda adımlar atılsın’ demiyoruz. Çözümün ve demokrasinin yolu tüm farklılıkların kendi sözleri ve özgürlükleri olabilmelidir. Çözümün yolu demokrasidedir. Demoktratik bir anayasa gerekmektedir. Bütün halklar bu anayasanın yapımında görüşlerini belirterek özgürlüklerini sahiplenmeliler.

  • 10 Mart tarihinde QSD Genel Komutanı Mazlum Abdi ve Colani arasında 8 maddeilk bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşmanın yaşama geçirilmesi Geçici Şam Hükümeti tarafından sürekli erteleniyor. Bu durum Suriye’nin geleceğini nasıl etkiler?

10 Mart Antlaşması sonrasında bazı adımların atılması gerekiyordu. Özerk Yönetim antlaşma için Suriye’de sistem değişirse ve çözüm için bir antlaşma olursa toplumsal bir antlaşmayı düzenleyecektir. Bundan kaynaklı Özerk Yönetim yaklaşımı daha önce de belirlemişti. Anlaşmanın imzalanmasından sonra da Özerk Yönetim’in heyeti kendi istekleri ve olması gerekenleri belgelerle belirlemişti. Ve bu belgeleri Geçici Şam Hükümeti temsilcilerine iletmişler. Geçici Şam Hükümeti’nin atmış olduğu herhangi bir adımından bahsedemiyoruz. Çok ağır hareket ediyorlar. Doğrusu herhangi bir adımın atıldığını söyleyemeyiz. Ancak diyaloglar sürüyor.

Sorunların çözümü ne kadar geç olursa Suriye’nin geleceği, istikrarsızlığa, savaşa ve farklı sorunlara yol açar. Şu an Suriye’nin farklı bölgelerinde çatışmalar var. Aynı zamanda DAİŞ de yaşanan bu boşluktan ve istikrarsızlıktan faydalanarak Suriye’nin güneyinde, Suriye çölünde örgütlenmeleri var. Aldığımız bilgiye göre şu an Deraa’da örgütlenme yapıyorlar. Adımların geç atılması beraberinde birçok sorunu da getirecektir. Ve yaşanan bu sorunlar ne Geçici Şam Hükümeti’nin ne de Suriye’deki halkların yararına olacaktır. Daha çok farklı grupların yararına olacaktır. Suriye’nin istikrarsızlaşması böylesi grupların yararına olacaktır. Ne kadar istikrarsızlık büyürse o kadar Suriye zayıflayacaktır.

  • Türk devleti, en son Geçici Şam Hükümeti ve Özerk Yönetim arasında çeşitli gözlemcilerin de olduğu Paris toplantısına müdahale ederek, Şam heyetinin çekilmesine neden oldu. Türk devletinin Geçici Şam Hükümeti ile nasıl bir pazarlığı var?

Şu an Suriye’de devlet içerisinde, halk içerisinde ve bölgesel olarak bir tartışma var. Bunlar kendisiyle birlikte sıkıntılı bir tablo ortaya çıkarıyor. Baas rejiminin yıkılmasıyla birlikte Suriye’de yeni süreçler başladı. Geçici Şam Hükümeti’nin yapmış oldukları kendisiyle birlikte sorunların daha da derinleşmesine neden oldu. BAAS rejiminin yıkılmasından sonra yeni bir tablo ortaya çıktı. Geçici Şam Hükümeti tarafından işlenen suçların ortaya çıkmasıyla sorunlar daha fazla derinleşti. Aleviler, Dürziler ve diğer farklılıkların bir araya gelerek Suriye’nin sorunlarını çözmesi zorlaştırıldı.

Aksine sorunlar giderek derinleşti. Özgürlük mücadelelesiyle birlikte Türk devleti, Kürtlerin Suriye’de bir statüye sahip olmasını kendisine sorun olarak görüyor. Aynı zamanda bu statüyü kendi güvenliğine bir tehlike olarak görüyor. Bundan kaynaklı Kürtlerin oluşacak herhangi bir statüsüne karşı çıkıyor. Ancak bizim projemiz Suriye’nin demokratikleşmesine yöneliktir. Özerk Yönetim’in duruşu bunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Biz de PYD olarak demokratik bir Suriye’nin inşası için siyasi bir projeye sahibiz. Bu sorunlar Önder Apo’nun Suriye’den çıkışından bugüne kadar devam etti ve akabinde Adana Antlaşması yapıldı. Türk devleti bu antlaşmayla Baas rejimi üzerindeki şartlarını da öne koydular. Adana Antlaşma’ında yer alan maddeye göre Türkiye, Suriye topraklarına 5 kilometreye kadar girebilir diyor. Bu da Kürt özgürlük harekerinin varlığını kendisine tehlike görme anlamına geliyor.

Türk devletinin, Kürt halkının varlığına karşı tutumu ortadadır. Özek Yönetim projesini Kürtlerin bir sistemi olarak görüyor. Bundan kaynaklı da kendisine göre tehlike görüyor. Türkiye, Suriye’de demokratik bir sistem istemiyor. Suriye’yi kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak ve kendisine göre bir Suriye yaratmak istiyor. Aynı zamanda kendi hegemonyasının son bulmasını istemiyor. Uluslararası olarak bazı kurallar var komşu ülkenin diğer komşu ülkeye nasıl davranması gerektiğine dair. Ancak Türkiye bunları esas almıyor.

Türkiye şu an kurulan Geçici Hükümeti değil, bizleri kendisine tehlike olarak göstermeye çalışıyor. Bundan kaynaklı Türkiye demokratik sistemin inşası önünde bir engeldir. Türkiye, İsrail’in bu kadar ilerlemesinden ve İbrahim Antlaşması’ndan rahatsız. Türkiye bunları da kendisine yönelik tehdit olarak görüyor ve Suriye’deki varlığının sona ermesini istemiyor. İsrail’in kendini güçlendirmesi Türkiye’nin varlığını da tehlikeye koyacaktır. Türkiye bunu kabul etmek istemiyor. Tüm bu anlattıklarımızdan dolayı Şam hükümetine baskı yapıyor. Çözüm yolunun bulunması için atılan adımlara engel olmak istiyor. Suriye’nin demokratikleşmesine engel oluyor. Paris görüşmelerine engel olması da bunun bir parçasıdır. Türkiye’nin müdahalesinden kaynaklı Paris’e gitmediler. Saymış olduğumuz tüm bu nedenlerden dolayı Türkiye izin vermedi. Türkiye demokratik bir sistem istemediği için müdahale ediyor ve çözüm bulmaya çalışanlara da engel oluyor.

Türkiye’nin desteklediği paramiliter gruplar çatışma çıkararak Suriye’de bir istikrarsızlık çıkarmak istiyorlar. Hakan Fidan her gün Şam’da direk müdahale ediyor. Çünkü Suriye’yi kendi denetiminde görüyor. Demokratik bir Suriye, Türkiye’nin güvenliği için sorun ve tehlike barındırmıyor. Tam tersi komşu ülkeyle daha farklı yaklaşım içerisine girebilir. Türkiye, farklı paramiliter gruplar yerine Özerk Yönetim ile ilişkilerini güçlendirebilir.

  • Türk devletinin yetkilileri son dönemde yaptıkları açıklamalar ile Kzuey Doğu Suriye’ye dönük tehditlerde bulundular. Böylesi bir süreçte bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’nin tutumu Rojava Devrim sürecinde görüldü. ‘Kobanê düştü, düşecek’ söylemleri vardı. Sınırlarını DAİŞ çetelerine açtı, iletişimleri vardı. Terörü tercih etti ama Kürtlerin dostluğunu tercih etmedi. Türkiye’nin Rojava üzerindeki söylemleri ve yaklaşımları demokratik bir sistem olmaması üzerineydi. Türkiye biliyor ki ne şu an var olan Geçici Hükümetin ne de çatışma içerisinde olan güçlerin Suriye’nin demokratikleşmesi için projeleri yok. Demokrasi projesi Özerk Yönetim’dir. Özerk Yönetim’in projesi demokratik ulus projesidir ve tüm farklılıklar kendisini içerisinde görüyor. Özerk Yönetim sadece kendisini Kuzey ve Doğu Suriye için sorumlu görmüyor, tüm Suriye için kendisini sorumlu görüyor. Kıyı bölgelerinde yaşanan çatışmalar aynı şekilde Dürziler üzerinde yaşanan katliamda Özerk Yönetim halkın yanında durdu ve onlara destek oldu. Türk devleti burada demokratik bir projenin ortaya çıkmasını istemiyor.

Türkiye’nin tutumunu şiddetle kınıyoruz. Şayet Türkiye’nin bu tutumu yeni bir savaşa yol açarsa Önder Apo’nun başlatmış olduğu Barış ve Demokratik Toplum sürecine de etkisi olacaktır. Türkiye bu sürecin etkilenmesini istemiyorsa ona göre hareket etmelidir. Önder Apo’nun atmış olduğu adımlar hem Ortadoğu hem de tüm dünyayı etkileyecektir. Türkiye, bu sürecin zarar görmemesi için daha dikkatli olmalıdır. Yeni savaş ortamlarına yol açmamalıdır. Biz umut ediyoruz ki Türkiye yürütmüş olduğu bu siyasetten vazgeçsin. Suriye’de demokratik bir sistemin inşa edilmesi Türkiye’de devam eden Barış ve Demokratik Toplum sürecini de etkileyecektir.

  • Geçtiğimiz günlerde DEM Parti İmralı heyeti üyesi Pervin Buldan, Önder Apo’nun yapılan görüşmede ‘Rojava kırmızı çizgimdir. Benim için orası ayrıdır’ sözlerini ifade etti. Siz bu mesajı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Önder Apo 20 yıl boyunca Suriye’de siyaset yürüttü. Kürt Özgürlük Mücadelesi kadrolarını Suriye’de eğitti. Önder Apo bu süreç içerisinde Suriye içerisindeki tüm farklılıklarla bir araya geliyordu. Bundan kaynaklı 20 yıl Önder Apo’nun yürütmüş olduğu çalışmaların temeli üzerinde Rojava Devrim süreci başladı. Rojava, Önder Apo’nun demokratik ulus paradigmasını esas alarak bu seviyeye geldi. Elde edilen kazanım sadece Kürtler için değil Araplar, Dürziler ve tüm diğer halkların yararınadır. Tüm bunlar kazanımdır. Demokratik sürecin adımları burada atıldı. Suriye’nin demokratikleştirilmesi gibi bir paradigma ortaya koydu ve bunlar kazanımlarımızdır. Rojava devrimi demokratik ulus paradigmasıyla çeşitli kazanımlar elde etti. Bölge halkları için yeni bir alternatif yarattı. Önder Apo’nun ‘Rojava kırmızı çizgimdir’ demesi bundan kaynaklıdır. Bugün Rojava, Önder Apo’nun yürütmüş olduğu çalışmaları ve emeği sahiplenerek bu aşamaya geldi.

Bugün burada savunulan demokratik toplum paradigması mücadelesi de bunu gösteriyor. Bu değişim Önder Apo için çok önemlidir. Kürt, Arap, Süryani ve Suriye’deki diğer halklar bu felsefeye inandıklarını gösteriyorlar. Rojava’da omuz omuza DAİŞ’e karşı savaştı. Demokrasiyi tehdit edenlere karşı omuz omuza mücadele ettiler. Önder Apo’nun mesajı bizim için onur ve saygı anlamına geliyor. Biz de tüm varlığımızla, kazanımlarımızla Önder Apo’nun bu mesajına sahip çıkacağız. Ve kırmızı çizgiyi savunacağız ve Suriye’nin demokratikleşmesi için mücadelemizi yükselteceğiz.

  • Geçici Şam hükümetinin kadına bakış açısı da son dönemde çok fazla tartışma konusu oldu. Özellikle Kuzey Doğu Suriye’de ortaya çıkan kadın özgürlükçü paradigmaya bakıldığında, Geçici Şam Hükümeti’ne ne söylemek istersiniz?

Demokrasinin inşa edilmesi için kadının varlığı en temel başlıklardan bir tanesidir. Kadınların varlığını göz önünde bulundurmayalım diyemeyiz. Kadının varlığı Suriye’nin değişim ve dönüşümü içerisindeki varlığı esastır, ideolojiktir. Kadın özgürleşmeden, demokratik bir toplumdan bahsedemeyiz, demokratik bir ülkeden bahsedemeyiz. Bundan kaynaklı Geçici Şam Hükümeti ile bizim aramızda çok büyük farklılıklar var. Onlar kadınların yönünü hukuksuzluğa, eve, erkeğin hizmetine sokmak istiyorlar. Kadının varlığını kabul etmiyor. Ama şu an görüyoruz Suriye’de kadınların mücadelesi var. Kıyı kentlerinde yüzlerce kadın kayıp, Süveyda yine aynı şekilde. Humus, Hama ve Efrîn gibi işgal altında olan yerlerde yine durum bu şekilde. Kadınlar kaçırılıyor, tecavüze uğruyor, katlediliyor, satılıyor. DAİŞ’in yaptığının şu an Suriye’de gizli bir şekilde yürütüldüğünü görüyoruz. Kadınları aleni bir şekilde tehdit ediyorlar. Camilerde kadınlara siyah burkalar giydirilerek, kadınlara dini kuralları dayatıyorlar.

Bu aşamada bizim büyük direnişimiz ve mücadelemiz olacaktır. Kadınların Rojava Devrimi’nde yer alması ideolojik bir duruştur. Demokrasi projemiz kadının özgürlüğü noktasında gelişen bir projedir. Geçici hükümetle diyaloglarımız devam ediyor. Halep’te yapılan anlaşmalarda oluşturulan heyetlerde kadın ısrarımız var. Eşbaşkanlık sistemimiz, kadınların her alanda yer almasına dair projelerimiz var. Kadına ayrılan yüzde 50 kotamız bunun bir parçasıdır. Karar mekanizmalarında kadın temsiliyetinin olmasını önemsiyoruz. Kadının rengi kalıcıdır. Bu kapsamda Geçici Şam hükümetine karşı kadın hareketi olarak büyük bir mücadele ortaya koyacağız.

  • Geçici Şam Hükümeti ‘entegrasyon’ kavramını kendine göre anlayarak QSD’ye silah bırakma çağrısı yaptı. QSD Kuzey ve Doğu Suriye halklarının da ayrıca özsavunmasını gerçekleştirdiğini ifade ediyor. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz ve size göre ‘entegrasyon’ kavramı nedir?

Kuzey ve Doğu Suriye’de başlayan mücadele ve sonrasında hiçbir zaman Kuzey ve Doğu Suriye’yi Suriye’den koparalım diye bir derdimiz ya da girişimimiz olmadı. Bunu talep etmedik de. Her zaman Demokratik bir Suriye ve farklılıkların kendini ifade etmesi üzerine siyaset yürüttük. Tüm farklılıkların hakları olsun ve özgür olsunlar diye mücadele yürüttük. Bunun için de eğitim, siyasi, ekonomi alanında çalışmalar yürütüldü ve görülüyor. “Entergrasyon” kavramı gündemimize girdi. Önder Apo Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı yaptığı manifestosunda üç nokta üzerinde duruyor. Birincisi demokatik toplum, ikincisi barış ve üçüncüsü entegrasyon. Bizler de Kuzey ve Doğu Suriye’de demokratik bir toplum istiyoruz. Demokratik toplumun oluşabilmesi için barış sürecinin oluşması gerektiğini biliyoruz. Ve üçüncüsünün de entegrasyon olduğunu biliyoruz. Kuzey ve Doğu Suriye Geçici Şam hükümetine nasıl katılacak. Kuzey Doğu Suriye’nin demokratikleşmesinde nasıl yerini alacak.

Her gün kıyı bölgelerinde, Süveyda ve daha bahsedilmeyen birçok yerde katliamlar yapılıyor, hak ihllaleri yaşanıyor. Yüz binlerce insan kendi topraklarından göç etmek zorunda kalıyor. En büyük örneği Efrîn, Serekaniye, Grê Spî. Hala bu yerler için bir çözüm bulunmuş değil. Hala çözüme dair ortada bir şey yok. Hala tek devlet, tek dil, tek renk şart koşuluyor. Her gün insanlar katlediliyor. Bizim gördüğümüz görüntüler Geçici Şam Hükümeti’ne karşı inancımızı ortadan kaldırıyor. Bizim entegrasyon anlayışımız ne Türkiye ne de Geçici Şam Hükümetininki gibi değil. Entegrasyonun demokratik temellerde olması gerekiyor. 13 yıldır çalışma yürüten tüm kurumlarımız ekonomik, eğitim, idari, özsavunma, askeri ve toplumsal sistemimiz adım adım inşa edildi. Bu sistem demokratik bir entegrasyon sistemiyle geçiş yapmalıdır. Çözüm için önerilerimizi sunduk.

Askeri alan da bunun bir parçasıdır. Askeri alan geleceğin özsavunması ve güvencesidir. Onlar özsavunmayı parçalamak istiyorlar. Özsavunma parçalanınca her şeye meydan açılmış olacaktır. Bu toplum şiddete maruz kalınca kim savunmasını yapacak? Halkın halkları elinden alınınca, kim savunmasını yapacak? Bundan kaynaklı akıl dışı yol gösteriyorlar. Demokratik alanlar yaratılmadan entegrasyon da olmaz. Demokratik bir yasa ortaya konulmadan bir entegrasyon olamaz.

  • Son olarak ne söylemek istersiniz?

Birçok tartışmalar yapılıyor ve buna dair konuşuluyor. Halkımız da bunları görüyor. Halkımız, diyaloglar devam ediyor diye çözüm olacak gibi bir algıya kapılmasın. Halkımız her şeye hazır olmalıdır. Örgütlenmesini, savunmasını ve rolünü iyi oynamalıdır. Geçici Şam hükümetine PYD olarak çağrımız: Süreç ne kadar gecikirse, istikrarsızlık o kadar derinleşecektir. Bundan kaynaklı biz tüm farklılıklar ve çözüm için iradeliyiz ve ciddiyiz. Halkların özgürlüğü ve demokrasisi için hazırız. Bir an önce adımların atılması gerekiyor. Eğer adımlar atılmazsa Suriye’yi çok büyük bir savaş bekliyor ve Suriye’nin parçalanması da olur.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Kürt siyaseti nereye gidiyor?

SON HABERLER

‘Her şartta kırmızı çizgiyi savunacağız’

‘Her şartta kırmızı çizgiyi savunacağız’

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
17 Eylül 2025

Kürt siyaseti nereye gidiyor?

Kürt siyaseti nereye gidiyor?

Yazar: Aziz Oruç
17 Eylül 2025

İnsan veda edemedikleriyle yaşar

İnsan veda edemedikleriyle yaşar

Yazar: Özge Kar
17 Eylül 2025

Babamızın çiftliğinde OVP fermanı…

Babamızın çiftliğinde OVP fermanı…

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
17 Eylül 2025

Kast sistemleri, Kürdistan toplumu ve özgürlük mücadelesi

Kast sistemleri, Kürdistan toplumu ve özgürlük mücadelesi

Yazar: Heval Elçi
17 Eylül 2025

Suriye’de meşruiyet savaşları 

Suriye’de meşruiyet savaşları 

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
17 Eylül 2025

İmralı’dan çıkmanın zamanıdır

İmralı’dan çıkmanın zamanıdır

Yazar: Heval Elçi
17 Eylül 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır