‘Jin jiyan azadî’ devriminin kadın devrimi olduğuna işaret eden KJAR Yönetim Kurulu üyesi Rûken Nexede, ‘Önder Apo’nun felsefesinde devrim farklı bir renge sahiptir; herkes kendini onun içinde görür ve özgür bir yaşam için çaba gösterir’ dedi
Jina Emînî’nin işkence edilerek katledilmesi sonrasında başta Rojhilat ve İran olmak üzere “Jin jiyan azadî” isyanı tüm dünyaya yayılmasının üçüncü yıl dönümüne ve İran cezaevlerinde devam eden direnişe dair Doğu Kürdistan Özgür Kadınlar Topluluğu (KJAR) Yönetim Kurulu üyesi Rûken Nexede ROJNEWS’e değerlendirmelerde bulundu.
‘Apocu devrim kadın devrimidir’
Doğu Kürdistan’daki Jin jiyan azadî isyanının kaynağına işaret eden Rûken Nexede “Jin jiyan azadî Devrimi, Kürdistan’ın diğer parçalarındaki direniş ve mücadeleden beslendiği gibi, Önder Apo’nun kadın özgürlüğü felsefesinden beslenmektedir. Önder Apo’nun felsefesinde devrim farklı bir renge sahiptir; herkes kendini onun içinde görür ve özgür bir yaşam için çaba gösterir. ‘Jin jiyan azadî’ sloganı bu felsefede anlam kazanmıştır. Apocu devrim özü itibariyle bir kadın devrimidir ve kadın yaşamın merkezidir” dedi.
Direnişin kaynağı
“Jin Jiyan Azadî’ devrimi Doğu Kürdistan ve İran’da yeni bir adım değildir” diyen Rûken Nexende, şöyle konuştu:
“Jin jiyan azadî’ sloganını yazdı ve darağacına gidene kadar direndi. Yoldaşlarıyla birlikte temeli attı, direniş ruhunu öne çıkardı. Jin jiyan azadî devrimi, toplumsal bir devrimdir ve kadın devrimidir; İran ve Doğu Kürdistan halkları için yaşam kaynağı olmuştur. Birçok kişi anladı ki, eğer bu direniş kültürünü sürdürürlerse özgür ve onurlu bir yaşam sürebilirler. Cezaevlerinde Werîşe Muradi, Pexşan Ezîzî ve Şerîfe Muhammedi kadın ve erkeklerle birlikte bu direniş kültürünü kararlılıkla sürdürüyorlar”
‘İran toplumu çok renklidir’
İran devletinin yasalarında insan haklarının olmadığını kaydeden Rûken Nexende’nin değerlendirmeleri şu şekilde:
“Bu, ‘Jin jiyan azadî’ devrimi’nin sebeplerinden biridir. Devletin yasaları kadın ve erkeği İran rejiminin elinde bir köle haline getiriyor. Oysa İran toplumu çok renklidir, halklar arasında bir sorun yoktur. Ama İran’da yüksek fiyatlar, geçimini sağlamama ve aile krizi gibi sorunlar her yıl devam ediyor. Ekonomi halkın değil, iktidarın elinde olduğundan, bu durum toplumda sorunlara yol açıyor.
Kadın öncülüğü
Devlet toplumun inançlarını yasayla kontrol edemez. Siz toplumu bastırmak istediğinizde, ayaklanma ve devrim gelişir. İktidar, toplumun küçük bir kesimine hizmet eder; bu kesim de iktidarın çevresindeki burjuva sınıfıdır. Buna karşılık, İran halklarının hiçbiri için bir şey yapılmamıştır. Adaletsizlikler İran’daki devrimin temel sebepleridir; özellikle kadınların öncülüğünde gelişmiştir çünkü onlar büyük bir baskı altındadır. Jîna Emînî’yi katletmeleri, yalnızca başörtüsünü çıkardığı için değildi. Kadınların güçlenmesi devletin çöküşü anlamına gelir. Bu nedenle devlet kadınlardan büyük bir korku duyuyor. Erkekler de biliyor ki özgürlüğün yolu kadın özgürlüğünden geçiyor. Bu nedenle kadınlarla birlikte alanlara çıktılar. Bu serhildan (ayaklanma) kadın ve erkeklerin ortak ulusal ayaklanması oldu. Çünkü bütün halklar katıldı. Bu şehitler ulusal şehitlerdir. İran devleti kriz içindedir ve çözüm üretememektedir. Bu yüzden korkuyla toplumu susturmaya çalışıyor.
Kadınlar direnişi bırakmayacak
Toplumda direniş var ve kadınlar her yerde toplumun özgür kimliği olsun istiyor. Çünkü Neolitik çağda ve öncesinde kadın topluma önderlik ediyor, kimlik kazandırıyordu. Bugün bu rol, Kürt Özgürlük Hareketi ve cezaevlerinde devam ediyor. Bu yüzden rejimin temelleri bu rolle sarsılacak. Eğer özgür kadınlar olursa, devlet ayakta kalamaz. Cezaevlerindeki özgür kadınlar devletin ve özel savaş sisteminin ne olduğunu çok iyi biliyor. Bu yüzden kendilerini savunuyorlar ve rejim onlara karşı başarılı olamıyor. Halk siyasi tutsakların, özellikle kadınların direnişinin arkasında duruyor çünkü kadınlar direnişlerini asla bırakmayacak. Halk da bu gücün ve iradenin yanında durmalı, kadın katliamlarına son vermelidir.
Güçlenmenin yolu örgütlenmek
Kadınların güçlenmesinin tek yolu, kendi örgütlenmeleri ve bununla birlikte eğitimdir. Böylece kendi kimliklerini tanıyabilirler. Çünkü sistem sürekli kadınları birbirine karşı kışkırtıyor. Oysa kadınların sorunları ve düşünceleri ortaktır, özgürlükleri bir bütündür. Bu örgütlenme ve birlik sağlanmalıdır. Bu sadece Kürt kadınları için değil, İran’daki tüm kadınlar için geçerlidir. Etnisite ve dil kadınlar arasında fark yaratmaz, çünkü cinsiyet birdir. Eğer bu olursa, kadınlar İran’da demokratik bir toplum kurabilir ve öncülük edebilir. İran İslam Cumhuriyeti, kadınların özgür yaşam ruhuna karşı hiçbir şey yapamaz. Kadınlar tarihsel bilinçlerini özsavunma temelinde inşa etmelidir. Kadınlar kendilerini nasıl koruyabilir? Düşünce ve ruh teslim olmadığında zorbalık çöker. Bunun dışarıda da böyle olması gerekir. Bu yüzden özsavunmayı esas almak zorunludur.”
HABER MERKEZİ