• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
20 Eylül 2025 Cumartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Forum

Yas tutma, sürecin hassaslığı ve batının rahatsızlığı

20 Eylül 2025 Cumartesi - 00:00
Kategori: Forum, Manşet
Yas tutma, sürecin hassaslığı ve batının rahatsızlığı

‘Fatiha okurken sesiniz mahalleye gidiyor’ diyor. Yani Fatiha okuyarak çevreyi rahatsız ediyormuşuz. İmamın ezan sesinin her yere ulaşması için devasa paralar harcayıp minareler dikenler, bize Fatiha suresini sessiz okuyun diyor. Bu da ayrı bir hassasiyet

Ferhat Akıncı

Türkiye’de yıllardan beridir cenazeye yaklaşım ve yas tutma hakkı konusunda binlerce hukuksuzluk yaşanıyor. Gün yok ki bir yerde mezarlıklar tahrip edilmesin, Şırnak’ta Hacı Lokman Birlik’in cenazesi panzerin arkasına bağlanarak sürüklendi. Varto’da Kader Kevser Eltürk’ün (Ekin Van) cenazesi çırılçıplak biçimde teşhir edilip özel harekat polisleri önünde fotoğraflar çekerek servis edildi. Agit İpek’in cenazesi kargo kutusunda ailesine teslim edildi. Onlarca mezarlık tahrip edildi. Uçaklarla havadan bombalandı. İktidarın karnesi bu konuda hayli kabarık. Ancak ben son günlerde yaşanan bir yas tutma sürecine değineceğim.

HPG, yaptığı bir açıklama ile kardeşim Azad Akıncı’nın geçtiğimiz yıl 10 Eylül tarihinde hava saldırısında şehit düştüğünü kamuoyuna duyurdu. Açıklamanın akabinde aile cenaze olmasa bile yas tutmak için taziye kurdu. Taziyeye binlerce insan uğradı. Aile ile bu süreçte yasını ortaklaştırmak için yanında yer aldılar. Zaten taziyenin de bir anlamı budur. Taziyeye farklı düşüncelerden insanlar da geldi. Kırgın olanlar, kavgalı olanlar, küs olanlar geldi. Çünkü ölü artık kimliksizdir, tarafsızdır. Yas tutma, taziye kurma kimliksel değil toplumsal bir hakikattir. Bu da aslında taziyenin ve yas sürecinin duyguları ortaklaştırmada ne kadar önemli bir anlam içerdiğini gösteriyor. Ancak bunu böyle ele almayan bir zihniyet var.

Taziyenin ikinci günü öğle sıralarında bir anda taziyenin etrafı polisler tarafından kuşatıldı. Tomalar, çevik kuvvet otobüsleri, zırhlı araçlar, onlarca sivil araç taziyenin etrafında konuşlandı. Aile durumu öğrenmek için emniyet yetkilileri ile görüştü. İlkin söylenen tek şey “tedbir alıyoruz” oldu. Oysa bir müdahaleye gelindiği çok açıktı. Sonraki sözlerinden de bu anlaşıldı. Yetkililerden biri, ısrarla aileyi süreci provoke etmekle, sürecin hassasiyetine denk bir şekilde hareket etmemekle suçladı. Sebebi de şu; önceki gün DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır’ın da katılımıyla bir grup taziyeye yürüyerek geldi. Polis yetkilisinin deyimiyle “yürüyüş yapılmış, sloganlar atılmış, pankartlar açılmış, posterler asılmış…” Polis yetkilisinin konuşmalarını aktarıyorum, aynen şöyle diyor: “O görüntüleri görünce gözlerime inanamadım. ‘Acaba süreç bozuldu da benim mi haberim yok’ dedim kendime.”  Yani ona göre yürüyüş yapmak, yasta ailenin yanında olmak, bu hakikati dile getirmek süreci provoke etmekmiş.

Diyalogda süreç üzerinde tartışmalar devam ediyor. “Siyaset ayrı hukuk ayrı. Siyasetçiler bir şeyler söylüyor, bir şeyler yapıyor olabilir ama hukuk işliyor” mealinde sürekli yapılanın yasadışı olduğunu ima etti ve müdahaleye zemin aradı. Sürekli sürecin hassasiyetinden söz edip durdular.

Sürecin hassasiyeti noktasında hiç kimse bu kadar bedel ödemiş Kürt halkı kadar hassas yaklaştığını iddia edemez. Zaten hassasiyet dediği şey de batıymış. “Batı bu görüntülerden çok rahatsız” dedi birisi. Böylece mesele de anlaşıldı. Kürtleri bölücülükle suçlayanlar çoktan ülkeyi doğu ve batı diye ayırmışlar zaten. Onlara göre doğu batının hassasiyetlerini dikkate alarak hareket edecek. Zamanında Yusuf Akçura da diyordu “bu ülkede Kürtlerin yeri Türklere hizmet etmektir.” Polis amirine göre de Batının rahatsız olmaması için doğunun yasını bile sessiz sedasız tutması gerekir. Onların doğudan beklentisi şu: dört duvar arasında, kimsenin görmediği, kimsenin duymadığı, kimsenin uğramadığı bir yerde yasımızı tutabiliriz. “Fatiha okurken sesiniz mahalleye gidiyor” diyor. Yani Fatiha okuyarak çevreyi rahatsız ediyormuşuz. İmamın ezan sesinin her yere ulaşması için devasa paralar harcayıp minareler dikenler, bize Fatiha suresini sessiz okuyun diyor. Bu da ayrı bir hassasiyet. O zaman camileri mahallenin içinden çıkarıp şehir dışındaki kuytuluklara inşa etmek gerekir.

Uzun tartışmalar sonrasında polisler geri çekildiler. Çekildiler çekilmesine ancak geride birçok soru işareti bırakarak. İktidara şunları sormak lazım.

Birincisi, mevcut süreç neyin sürecidir? Dedikleri gibi batının hassasiyetlerine dokunan şeyleri ortadan kaldırma süreci midir? Yoksa gerçekten ortak bir yaşam için tüm hassasiyetleri göz önüne alıp eşit bir yaşam inşa etme süreci midir?

İkincisi, süreç sadece siyasetçilerin konuştuğu ve zamanlarını geçirdiği bir süreç midir yoksa asgari koşullarda bile olsa hukuka, bürokrasiye, sokağa yansıması gereken bir süreç midir?

Üçüncüsü süreç tüm insanlığın evrensel kabulü olan yas hakkına bile saygıyı getirmeyecekse o zaman bu süreç neyi hedefliyor?

Polisler aileyi sürekli sürecin hassasiyetini gözetmemekle suçlayıp neler yapılması gerektiği konusunda dersler verdi. Yasın nasıl tutulması gerektiğini öğretmeye çalıştılar. Halbuki yasın nasıl tutulacağına iktidar dahil hiç kimse karışamaz. Belki tuhaf gelebilir ancak Kürtler cenazelerini ağlayarak gömdüğü gibi tilililerle, alkışlarla, stranlarla uğurluyor. Yas tutma, ölü gömme yasalarla belirlenmeyecek kadar evrensel bir ritüeldir. Kimisi ölüsünü yakar, kimisi kırk gün yas tutar, kimisi bir hafta… Bunu anlamak yerine, “böyle yas mı tutulur” deniliyor.

Hepimiz sürecin hassaslığını biliyoruz. Ama bir de bizim de hassasiyetimizin görülmesi gerekmez mi? İktidar Azad neden bu yolu seçti deyip sorunu anlamak yerine “o bir terörist” deyip taziyenin etrafını binlerce polisle kuşatarak mı çözecek? Her ‘terörist’ kelimesini kullandığında bilmeli ki insanlarda kin ve öfke daha da büyüyor. Bu dil, tam da sürecin hassasiyetine göre davranmamaktır. Azad’ın yaşamını bir oturup konuşmak gerekmez mi? Nerelidir, nasıl yaşadı, başından neler geçti? Tabi bu sadece Azad için geçerli bir şey değil. On binlercesi için aynı şey geçerlidir.

Köyümüz yakıldığında Azad dört-beş yaşlarındaydı. Askerler ve korucular sabahın erken saatlerinde köye giriş yaptılar. Silah sesleriyle uyandık. Köyden dumanlar yükseldi. Ben Azad kardeşim ve ablam, bizi dedemin evine götürdüler. Daha küçüktük. Sonrasında asker ve korucular bizim eve de geldiler. Bir anda evin içinden dumanlar yükseldi. Gözlerimizin önünde evimiz, köyümüz yakıldı. Hayvanlar daha barınaklardan dışarı çıkmamıştı, hayvanlar yandı. Dumandan boğularak öldüler. Askerler gittikten sonra geriye evlerin simsiyah duvarları, bahçe duvarlarının üzerinde halen yanan çalı çırpılar kaldı. Batmana göç ettik. Ancak burada da onlarca kez evimiz basıldı, abilerim gözaltına alındı. Bazılarımız 9 yıl bazısı 6 yıl bazısı yedi yıl cezaevinde kaldık. Azad da toplamda bir buçuk yıl cezaevinde kaldı. Yirmi yıldan fazla ceza verdiler Azad’a. Aslında Azad’a bu şekilde bu yolu seçtiren, iktidarların yürüttükleri politikalardı.

Barış diyeceksek o zaman tüm bunları kabul ederek, bunların yaşandığını, yaşatıldığını bilerek barış dememiz gerekir. Başka Azad’lar olmaması için bu sorunu anlamak ve ona göre davranmak gerekir.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

45 yıllık darbe rejimine mahkûm muyuz?

Sonraki Haber

Musa Anter film gösterimi ile anıldı

Sonraki Haber
Musa Anter film gösterimi ile anıldı

Musa Anter film gösterimi ile anıldı

SON HABERLER

Musa Anter film gösterimi ile anıldı

Musa Anter film gösterimi ile anıldı

Yazar: Yeni Yaşam
20 Eylül 2025

Yas tutma, sürecin hassaslığı ve batının rahatsızlığı

Yas tutma, sürecin hassaslığı ve batının rahatsızlığı

Yazar: Heval Elçi
20 Eylül 2025

45 yıllık darbe rejimine mahkûm muyuz?

45 yıllık darbe rejimine mahkûm muyuz?

Yazar: Heval Elçi
20 Eylül 2025

Teorisi bizim olmayanın pratiği bizim olamaz

Teorisi bizim olmayanın pratiği bizim olamaz

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
20 Eylül 2025

Hayat ve pratik Öcalan’ı doğruluyor

Hayat ve pratik Öcalan’ı doğruluyor

Yazar: Özge Kar
20 Eylül 2025

Demokratik toplum inşasında aşiretler

Demokratik toplum inşasında aşiretler

Yazar: Heval Elçi
20 Eylül 2025

Büyüme kimin için?

Çözüm komisyonu ve çözümsüzlüğün ağır bedeli

Yazar: Bedri Adanır
20 Eylül 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır