Adli tutuklular tarafından üstüne sıcak su dökülen ve ardından havalandırmaya çıkmayı kabul etmediği için disiplin cezası alan Cebrail Acar’ın annesi Fatma Acar, ‘Bir süreçten bahsediliyorsa hakikat neyse onu yapmak zorundalar’ dedi
Kürdistan ve Türkiye ‘de bulunan cezaevlerinde siyasi tutsakların yaşam koşulları her geçen gün daha da ağırlaşıyor. Son dönemlerde artan hak ihlalleri ve keyfi uygulamalarla birlikte, tutsaklar birçok temel haktan mahrum bırakılırken, tahliyeleri de gerekçesiz bir şekilde erteleniyor. Öte yandan tutsaklar ailelerin bulunduğu yerlerden uzak cezaevine sevkleri yapılarak, ailelerin görüşe gitmesi önüne engeller konuluyor.
Kilometrelerce yol gitmek zorunda kalanlardan biri de 24 Nisan 2009 yılında tutuklanan Cebrail Acar’ın annesi Fatma Acar, tutsakların kendi ailelerinden uzakta bulunan cezaevlerine sürgün edilmesi, hasta tutsakların durumu ve tahliyelerin ertelenmesine dair ajansımıza konuştu.
‘Taleplerimiz karşılanmadı’
Fatma Acar, oğlunun yakalandığı süreçte gördüğü işkenceyi anımsatarak, “Oğlumu görmek için onca yolu gitmek zorundayım. Benimle beraber bu durumu yaşayan binlerce anne var; bastonlarıyla tutsaklarını görmeye gidiyorlar. Bir süreçten bahsediyorlar ama cezaevleri hala dolu. Oğlum tutuklandığı tarihten bu yana 5 ayrı cezaevine sürgün edildi. Oğlum İskenderun cezaevinde iken babası hastalandı. Babası görüşe gidip gelebilsin diye Amed’e sevkini istedik. Ancak taleplerimiz karşılanmadı. Oğlum babasını görebilsin diye çok uğraştık, bunu söylediğimiz için oğlumu daha da uzaklara sevkini verdiler” dedi.
‘Çocuklarımıza haksızlık yapıyorlar’
Cebrail Acar’ın Amed cezaevine sevk edilmesi için çok uğraştıklarını kaydeden Fatma Acar, “Her cezaevinde farklı adalet var. Hak, hukuk ve adalet tek değil; herkes kendi kafasına göre adaleti oluşturuyor. Kendilerine göre senaryolar kuruyorlar, çocuklarımıza haksızlık yapıyorlar. Oğlum ve arkadaşlarının üstüne sıcak su döktüler; sırf bu zulmü kabul etmedikleri için iki yıl ceza verdiler. 17 aydır oğlumu göremiyorum. Oğlumun kendi yazdığı kitabı okumasına dahi izin vermiyorlar. Oğlum ve arkadaşları havalandırmaya çıkarıldığında, üçüncü kattan diğer adli tutuklular oğlumun ve arkadaşlarının üstüne sıcak su dökmüştü. Oğlum orada can güvenliğinin olmadığını söylüyor. Adli tutukların su dökmesinden sonra avluya çıkmayı kabul etmediği için disiplin cezası aldı. Oğlum ve arkadaşları bu zulmü kabul etmedikleri için iki yıl ceza aldılar. 10 yıldır tek hücrede kalıyor. Oğlum yazar; matematik ve fiziğe dair çok donanımlı. Küçükken ona ‘sen benim Einstein’ımsın’ derdim çünkü çok bilgili bir çocuktu; bana birçok şey öğretti, öğretmen gibiydi” ifadelerini kulandı.
‘Süreçten bahsediliyorsa hakikat neyse onu yapmak zorundalar’
Cezaevlerinde kitaplara yasak getirilmesini eleştiren Fatma Acar, şunları söyledi:
“Çok utanç verici ve büyük bir haksızlık. Eğer gerçekten ortada bir süreç varsa ortada haksızlığın olmaması gerekiyor. Madem süreç başladı, neden oğlum kendi kitabını okuyamıyor? Her görüşte bir sorunla karşılaşıyorum. 47 yaşındayım; arabaya biniyorum, Kırşehir’e vardığımda saat 5-6 oluyor. Cezaevine gidip oğlumu görebilmek için bankların üstünde saatlerce oturuyorum. Oradan döndüğümde yorgunluktan kendime gelemiyorum. Bir süreçten bahsediliyorsa hakikat neyse onu yapmak zorundalar.”
‘Anadil temel olmalı’
Siyasi tutsaklara yönelik hukuksuzluğa değinen Fatma Acar, “Onlar senaryoyu kendilerine göre yazıyorlar ve bununla her şeyi yapabiliyorlar. Tecavüz failleri her hafta kendi ailesiyle konuşabiliyor ama bizim çocuklarımıza 15 günde bir 10 dakikalık telefon görüşü veriyorlar. Neden sadece bu kurallar bizim çocuklarımıza uygulanıyor? Oğlum benle konuşunca Kürtçe konuşuyor. Oğluma diyorlar: ‘Kürtçe konuşmaya devam edersen konuşma süreni azaltacağız.’ Belki ben Türkçe bilmiyorum, nasıl benle konuşacak? Ben anlıyorum ama kendimi ifade edemiyorum. Cezaevine gittiğimde gardiyan bana dedi: ‘Türkçe bilmiyor musun?’ dedi. Bende gardiyana ‘Peki sen Kürtçe biliyor musun?’ diye sordum ancak bana ‘neden bileyim’ diyor. Bir süreçten bahsediliyorsa, anadil temel olmalı” dedi.
‘Biz kendi dilimizi kimliğimiz istiyoruz’
Fatma Acar, zorluklar karşısında nasıl mücadele ettiğini anlatarak, son olarak şunları söyledi:
“Halk, top, tüfek, karda kışta haksızlık ve zulme karşı direniyor. Hakikatiyle ayakta duruyor ve tüm dünyaya bunu duyurdu. Biz kendi dilimizi, kimliğimizi istiyoruz; sırf çocuklarımız bunu istiyor diye bu hale getiriliyorlar. Acaba ölenler mi terörist ya da öldüren mi terörist? Bunu düşünmek lazım. Ben bunu bütün dünyaya soruyorum: Kim terörist? Hakikat neyse o olsun.”
Kaynak: JINNEWS