3. Dünya Savaşı ortamında Ortadoğu’nun yeniden şekillendiği bu süreçte, özgür Kürt jeopolitiği birçok gelişmeye yön verebilecek bir etki gücüne sahiptir. Özellikle de altmış milyon Kürdün önderi ve temsili olarak Önder Apo’nun Barış ve Demokratik Toplum Manifestosu ile bu kriz sürecine müdahale etmesi, özgür Kürt jeopolitiğini daha rasyonel hale getirmiştir
Çiğdem Doğa
Politik literatürde jeopolitik kavramsallığı genel olarak ulus-devletler bağlamında kullanılır. Ki bu bağlam, kavramın kapsadığı anlam genişliğini oldukça daraltır. Gerek coğrafya-yer (jeo) ve gerekse de politika gerçekliğini tutup ulus-devlet alanına sıkıştırmak ya da ulus-devlete mal etmek ciddi bir manipülasyonu ifade eder. Ezilen halkların ve kadınların mücadelesinde en önemli yanlardan biri de kavramları toplumsal hakikatine göre ele alıp ona sahip çıkabilmektir. Bu doğrultuda jeopolitik kavramını da ulus-devletin, iktidarın, erkek egemenliğinin tekelinden çıkarıp hakiki anlamına kavuşturmak çok önemli olmaktadır.
Herkes İran’ın, Türkiye’nin, İsrail’in, Suriye’nin vb. birçok devletin jeopolitik gerçekliğinden bahseder, ancak kimse Kürtlerin jeopolitiğinden bahsetmez. Altmış milyonluk bir halk devletsiz diye, onun jeopolitik bir önemi ve değeri yok mudur? Ki bu coğrafya, binlerce yılın sosyal, kültürel, ekonomik, politik, askeri, her açıdan hafızasını yaratmış ve geliştirmiş bir coğrafyadır. Bir nevi jeopolitik gerçeğin de anası diyebileceğimiz nitelikte rol oynamış bir coğrafyadan bahsediyoruz. İnkâr, bölgesel ve uluslararası anlamda bir de bu yönüyle ortaya çıkmakta, devletsiz Kürtlerin jeopolitiği görmezden gelinmektedir. Sahip oldukları bu büyük hafıza ve güçten azade bir biçimde ele alınmaktadır.
Elbette ki iktidarların, devletlerin “yok” demesiyle Kürtler ve Kürtlerin mücadelesinin sahip olduğu jeopolitik önem yok olmuyor. Özellikle de Kürt halkının ve halkların önderi olan Önder Apo’nun ve özgürlük mücadelesinin elli iki yılda geliştirmiş olduğu direniş ve özgürlük değerleri, dört parça Kürdistan’da büyük bir halk örgütlenmesini açığa çıkarttı. Bu örgütlülükle özgür Kürtlük ve özgür kadın gerçekliği, tüm dünyaya model olacak bir yeni yaşam ve ilişki sistemi gelişti. Kürt coğrafyası ve bu coğrafyada toplum-kadın temeli üzerinden yükselen ideolojik-politik örgütlülük, özgür Kürt jeopolitiğine yol açtı. Buna bir de her türlü saldırı karşısında kendini savunabilmesini de eklersek, sağlam bir özgür Kürt jeopolitiğinden rahatlıkla bahsedebiliriz.
3. Dünya Savaşı ortamında Ortadoğu’nun yeniden şekillendiği bu süreçte, özgür Kürt jeopolitiği birçok gelişmeye yön verebilecek bir etki gücüne sahiptir. Özellikle de altmış milyon Kürdün önderi ve temsili olarak Önder Apo’nun Barış ve Demokratik Toplum Manifestosu ile bu kriz sürecine müdahale etmesi, özgür Kürt jeopolitiğini daha rasyonel hale getirmiştir. Ki bu, aynı zamanda ezilen halkların ve kadınların jeopolitiğini ifade eder.
Bölgedeki siyasal çelişki ve çatışmalar çalkantılı bir biçimde ilerler iken, hala siyasi dengeler oluşmamış, taşlar yerli yerine oturmamıştır. Taşların yerine oturması, Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesi, Türkiye, Suriye, Irak ve İran coğrafyasında parçalanmış olarak yaşayan altmış milyonluk Kürt halkının nasıl bir tutum takınacağı ile doğrudan bağlantılıdır. Özgür Kürt jeopolitiği, şimdi tüm Ortadoğu jeopolitiğini direkt etkileyen ve hatta belirleyen bir konumdadır. Önder Apo tam da böylesi kaotik bir süreçte Barış ve Demokratik Toplum çizgisiyle, Manifestosu’yla, bu jeopolitik belirleyiciliği, tarihe geçecek bir önderlik sanatıyla gözler önüne serdi.
Şimdi bu Kürt jeopolitiğini tanımak, onun etki gücünü görüp hesaba katarak strateji ve taktik belirlemek, başarmanın, güçlenmenin yolunu açmak ve bu yolda güvenle yürümek demektir. Ortadoğu’da kazanmak buradan geçer. Bunu klasik sömürgeci, hakimiyetçi alışkanlıklarla görmezden gelip de tekrar inkar ve imha hesapları yapmak veya oyalamak, ucuz Muaviye oyunlarına girişmek, ancak buna yönelenlere kaybettirir. Tarihin akışı, özgür Kürt jeopolitiğinin akışını da içine alan bir diyalektikte ilerliyor. Kim bunu görmez ve dikkate almaz ise o kaybedecektir. Bu, hem reel ve rasyonel politikanın ve hem de toplumsal politikanın kaçınılmaz bir gereğidir.
Önder Apo önderliksel tarzı ve müdahalesiyle, demokratik cumhuriyet ve demokratik toplum stratejisi temelinde, hem devletin ve hem de toplumların demokratikleşmesi gibi tarihi gelişmelerin önünü açmaktadır. Yolunu göstermektedir. Anlamı ve yol açacağı sonuçları tarihsel olan bu yaklaşımı anlamadan, çözümlemeden, süreci “terörsüz Türkiye” veya “teröre silah bıraktırma” gibi düzeysiz tartışma ve yaklaşımlara boğmak, ancak işe yaramaz ve anlamazların işidir. Böylesine tarihi bir süreçte dilini ve zihniyetini demokrasi bilinciyle, kardeşlik hukukuyla beslemeyenler, temizlemeyenler, ancak ve ancak düşmanlığı körüklerler. Son iki yüzyılda mayınlarla döşenmiş Kürt-Türk ilişki gerçekliğini, mayınlara basmadan mayınlardan temizleyebilmek ve yeniden örebilmek için, özgür Kürdü, onun Önderliğini ve sahip olduğu jeopolitiği görmek, anlamak ve birleşme gücünü göstermek gerekir. Tekrar da olsa vurgulayalım ki bunu yapabilen kazanır, yapamayan kaybeder. Zira özgür Kürt jeopolitiği, çoklu seçeneklere sahiptir.
