Bugün Amûdê, Kürt halkı için bir sinema değil, bir hafıza mekânıdır. O gün perdede oynayan film bitti ama Kürt halkının hafızasında bir daha sönmeyecek bir ışık yandı
Rohat Emekçi
13 Kasım 1960… Kuzey ve Doğu Suriye’de küçük bir Kürt kasaba olan Amûdê’de sabah erkenden çocuklar sevinçle sinemaya koştu. Devlet, “Cezayir Devrimi” adlı filmi izlemeleri için bir gösterim düzenlemişti. Öğretmenler, memurlar, polisler çocukları toplayıp “ülkenin dayanışmasına katkı” bahanesiyle sinemaya yönlendirdi. O sabah 500’e yakın çocuk aynı binanın içinde toplandı.
Ama o gün, o salondan kahkahalar değil, çığlıklar yükseldi. Film perdesi daha açılmadan alevler sinemayı sardı. Kapılar kilitliydi. Yangın bir anda bütün binayı yuttu. Dakikalar içinde çocukların sesi kesildi.
Resmî açıklamalara göre 283 çocuk hayatını kaybetti. Ancak tanıklıklara göre bu sayı çok daha fazlaydı. O günün tanıkları, “Sinemadan sadece duman çıktı, çocuklarımız çıkamadı” diyor. Kimi anneler mezar bile bulamadı. Kimi sadece bir defter parçasına sarıldı.
Devletin gizlediği gerçek
Suriye yönetimi, olayın ardından “talihsiz bir kaza” açıklaması yaptı. Soruşturma açılmadı, sorumlular yargılanmadı. Kürtlerin yaşadığı bölgede konuşulan her acı, her feryat bastırıldı. Kürtçe yasaktı; bir halk kendi dilinde yas bile tutamıyordu.
Amûdê halkı ise bu olayı bir kaza olarak değil, Kürtlere yönelik asimilasyon politikasının simgesi olarak gördü. Çünkü o sinema, devletin organize ettiği bir etkinlikti. Kapıların neden kilitlendiği, binanın neden bu kadar yanıcı olduğu hiçbir zaman açıklanmadı.
‘Kardeşim içerde kaldı’
1980’lerde yapılan sözlü tarih çalışmaları, olayın tanıklarının sesini bugüne taşıdı. Bir tanık şöyle anlatıyor:
“Ben sinemaya girmek istememiştim. Kardeşim ‘devlet çağırıyor’ dedi. Girdik. Sonra kapılar kapandı, nefes alamadık. Çığlıklar hiç bitmedi.”
O gün çocuklarını kaybeden analar, mezarsız evlatlarının adlarını dillerine kazıdı. Amûdê’de yas, bir halkın kimliğine dönüştü.
Bir halkın yanan hafızası
Yıllar boyunca Suriye devleti olayı tarihten silmeye çalıştı. Ancak Kürtler her yıl 13 Kasım’da, o eski sinemanın bulunduğu yere gider. O yanmış binanın yerinde şimdi küçük bir anıta çiçekler bırakılır.
Kürtçe ilahiler okunur, “Amûdê çocukları” için mumlar yakılır. O günün anısına söylenen bir söz, Kürt halkının belleğinde yankılanır: “Em ê nebin gelekî bê zarok û bê roj (Çocuksuz, günsüz bir halk olmayacağız).”
Sinemadan anıta: Sanatının tanıklığı
1982’de Kürt yönetmen Teyfik Temmo, gizlice çektiği “Amûdê’de Yananlar” adlı kısa filmle bu olayı dünyaya duyurdu. Film yasaklandı, ama Rojava’da elden ele dolaştı. Yıllar sonra şairler, dengbejler, ressamlar Amûdê’nin külünü sanatla üfledi; her biri o çocukların sesini bir kez daha hayata döndürdü.
Yanan sadece sinema değildi
Amûdê Sineması yangını, bir halkın kültürel varlığına yönelmiş politikaların en acı simgelerinden biridir. O gün çocuklar “Cezayir’in özgürlüğü” için toplanmıştı ama kendi özgürlüklerinin bedelini ödediler.
Bugün Amûdê, Kürt halkı için bir sinema değil, bir hafıza mekânıdır. O gün perdede oynayan film bitti ama Kürt halkının hafızasında bir daha sönmeyecek bir ışık yandı.









