Şule Çet’in faillerinden Berk Akand’ın 18 yıl 9 ay cezasına rağmen açık cezaevine geçip izin kullanması kadınlar tarafından protesto edildi
Üniversite öğrencisi Şule Çet’in faillerinden Berk Akand’ın “kasten öldürme suçuna yardım etmek”, “nitelikli cinsel saldırı”, “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma”, ve “suç delillerini yok etme” suçlarından verilen ve Yargıtay tarafından onanan 18 yıl 9 ay hapis cezasına rağmen 7 yıl sonra açık cezaevine geçiş yaparak izin kullanması ve sanal medya üzerinden yaptığı paylaşımlar kadınların tepkisine neden oldu.
Rojin Kabaiş İçin Adalet Komisyonları çağrısıyla Şule Çet’in katledildiği Yelken Plaza önünde bir araya gelen kadınlar, Akand’ın açık cezaevi yoluyla serbest bırakılmasına tepki gösterdi.
“Erkek vuruyor devlet koruyor”, “Koruma aklama katilleri yargıla”, “Jin jiyan azadî” sloganların atıldığı eylemde komisyon adına açıklama yapan Şevin Özden, Şule Çet cinayetinin de diğer pek çok kadın ölümü gibi “intihar” süsü verilerek üstünün örtülmeye çalışıldığını hatırlattı. Şevin Özden, Akand’ın kesinleşen cezasına rağmen açık cezaevi yoluyla serbest bırakılmasına tepki göstererek şunları belirtti:
“Bir kadını katletmesinin üzerinden sadece 7 yıl 4 ay 14 gün geçtikten sonra Berk Akand, 5 Haziran 2025’te açık cezaevine geçti. Ardından izne çıkıp piknik yapabildi, kutlama yapabildi, eğlenebildi, sosyal medya paylaşımları yapabildi. Bu gerçekleri haber yapan gazeteciye ise soruşturma açıldı. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bir gazeteciyi suçlamaya çalışırken yaptığı açıklama, aslında resmi bir itiraf niteliğindedir: Bu ülkede bir kadının rehin tutulmasına, cinsel saldırıya uğramasına ve katledilmesine ortaklığın fiili yatarı sadece 7 yıldır. Bu gerçek, devletin adalet sisteminin kadınların yaşama hakkını yok saydığını ve failleri koruduğunu açıkça göstermektedir” ifadelerini kullandı. Kadın katliamları davalarında keyfi kararlarla faillerin korunduğunu göstermektedir.”
Mevcut hukuk sisteminin failleri koruduğuna dikkat çeken Şevin Özden, “Kadınları korumayan, yaşam hakkını gasp eden, cinsel saldırının ve cinayetin ağırlığını hafifleten bir ceza sistemi aynı zamanda suç işlemeye teşvik niteliği taşıyor. Cezasızlık politikalarıyla kadın katilleri cesaretlendiriliyor. Bu katillerin bazıları hiç ceza almıyor. Diğerlerinin ise infaz indirimi, denetimli serbestlik düzenlemeleri, açık cezaevine geçiş gibi kolaylıklar ile cezası hafifletiliyor. Oysa aynı yasalar, bir kadın özsavunma hakkını kullandığında cezasının hafifletilmesi, açık hapishaneye geçme gibi imtiyazları uygulamıyor. Soruyoruz: Yaşamak isteyen kadınlar cezalandırılırken katil erkekler neden cezalandırılmıyor?” diye sordu.
İzinli çıkarak cinayet işleyenleri sıraladı
Şevin Özden, açık cezaevinden “izin” kullanarak çıkan erkeklerin işledikleri kadın cinayetlerini sıralayarak uygulamaya tepki gösterdi:
- ” 4 Kasım günü Salih Aybaş isimli erkek daha önce Nermin Tirir’i öldürmeye teşebbüs ekip tutuklandığı hapishaneden izne çıkarak Nermin’i öldürmüşken kadın katillerine neyin iznini veriyorsunuz?
- İzmir’in Konak ilçesinde hapishaneden izinli olarak çıkan Asil Çamur, Gülben Duru’yu sokakta bıçaklayarak katletmişken neyin iznini veriyorsunuz?
- Zonguldak Çaycuma’da su kuyusunda cansız bedeni bulunan Hasret Akkuzu cinayetinin faili Deniz Boyacı, açık cezaevinden izinli çıkmış ve geri dönmemişken neyin iznini veriyorsunuz?”
‘düzen suç ortağıdır’
Şevin Özden devamla şu ifadeleri kullandı: “Biz, Adalet Komisyonları olarak artık sadece izleyen değil, karşı çıkan bir güç olduğumuzu biliyoruz. Katiller kısa süreliğine serbest bırakılabilir, sistem onları koruyabilir; ama biz gerçeği haykırıyoruz: bu düzen suç ortağıdır. Her gasp edilen hayatın ardından kenetleniyor, daha da büyüyoruz. Çünkü değişimi yaratacak olan birlikte yeşerttiğimiz bu dirençtir.”
Talepler
Adalet Komisyonları olarak katledilen tüm kadınlar için mücadele etmeye devam edeceklerini belirten Şevin Özden, taleplerini şöyle sıraladı:
- “Gerçek ve tam adalet: Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet cezasız kalmamalı; mahkeme kararları ile infaz süreçleri arasında uçurum bırakılmamalıdır. Adalet, sadece mahkeme kararıyla değil, cezanın hakkıyla uygulanmasıyla sağlanır. Her kadın, bu hakkı alana kadar mücadelemiz sürecektir.
- Kadınların yaşamı öncelikli olmalıdır: Kadınlara yönelik şiddeti meşrulaştıran, mağdurları suçlayan ve katilleri aklayan dil, toplumsal bir sorun olarak ortadan kaldırılmalıdır. Medya ve kamuoyu, kadınların yaşamını savunmalı; erkek şiddetini aklamamalıdır.
- Adalet Komisyonları’nın rolü ve toplumun sorumluluğu: Bizler, her gasp edilen hayatın ardından kenetleniyor, mücadeleyi büyütüyoruz. Her birey, sessiz kalmak yerine sesini yükseltmeli, kadına yönelik şiddete karşı durmalı ve adalet talebine destek olmalıdır.”
Kaynak: MA









