- Meclis komisyonu Türkiye ve Kürt tarihinin en büyük isyancısını dinleyecek! 53 yıl önce Ankara’nın göbeğinde Çubuk Barajı’nda isyan bayrağını açan isyan lideri de neden isyan ettiğini ortaya koyacak
- Geçiş yasası ve özgürlük yasalarının yapılacağının işareti ve ölçüsü ise Öcalan’ın özgür yaşar ve çalışır koşullara kavuşması olacaktır. Umut hakkının devreye girmesi olacaktır
İmralı’ya gidiş konusundaki tartışmalar yoğun ve uzun sürdü. Bu gerçeklik Türkiye’nin en temel sorunu olan Kürt sorunu konusunda hala ciddi bir yaklaşım olmadığını gösterdi. CHP sorumsuz ve yüzeysel bir tutum ortaya koyarken, AKP’nin de bu sorunu doğru ele almadığı görüldü. Çünkü toplumsal desteği artıran bir çaba göstermemiştir.
Komisyonun Kürt halkının baş müzakerecim dediği Öcalan’la görüşme kararı alması önemlidir. Meclis’te bulunan iki sosyalist partinin bu kararın alınmasında tutumunu göstermesi de değerlidir. Çünkü Kürt sorunu en başta da sosyalistler başta olmak üzere tüm demokratların sahiplenmesi gereken bir sorundur. EMEP ve TİP tarihi ve doğru bir karar almışlardır. Komisyonda olumlu oy veren partilerin Meclis’teki büyük çoğunluğu temsil ettikleri açıktır. Yeni Yol grubunun oylamada çekimser kalması oportünist bir tutum olmuştur. CHP’nin tutumu ise zayıf siyasi iradenin sonucu olmuştur. Öyle söylenildiği gibi tabanın karşı olduğu doğru değildir. Kuşkusuz karardan sonra bu kararı sahiplenme olması da anlaşılır bir durumdur. Hüdapar zaten başından beri İyi Parti gibi hareket etmiştir.
CHP’nin komisyona katılması tüm demokrasi güçlerinin arzusuydu. Ne var ki CHP demokrasi güçlerini ters köşe yaptı. Herhalde CHP dokunulmazlık konusunda yaptığı gibi sonradan özeleştiri verecektir. Demokrasi iddiasında bulunmak bu durumu ortaya çıkarır.
Komisyonun İmralı’ya gitmesi çok önemlidir. Komisyonun kurulmasını Abdullah Öcalan 2012’de önermişti. Komisyonun kendisini dinlemesini de istemişti. Ekim 2024’te başlayan yeni süreçte de aynı önerilerde bulundu. Çünkü her defasında Kürt sorununun çözümü için Meclis’in devreye girmesini çok önemli görüyordu. Bu açıdan Meclis komisyonunun İmralı’ya gidişi tarihi önemde bir değere sahiptir. Meclis komisyonu Türkiye ve Kürt tarihinin en büyük isyancısını dinleyecek! 53 yıl önce Ankara’nın göbeğinde Çubuk Barajı’nda isyan bayrağını açan isyan lideri de neden isyan ettiğini ortaya koyacak. İsyan gerekçelerini ortaya koyduktan sonra artık tarihi Kürt-Türk barışının gerçekleşmesi gerektiğini vurgulayacak. Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yılının yarısı, hatta daha fazlası Kürtlerle kavgalı biçimde geçti. Böyle bir anlaşmazlığa son vermek en büyük Türkiye yurtseverliğidir. Kürtlerle barışı istemeyen ve Kürt sorununun çözümüne direnenler yurtsever olamazlar. Bu açıdan mevcut süreç aynı zamanda gerçek Türkiye yurtseverliğinin ne olduğunun ortaya konulacağı bir süreçtir.
Kuşkusuz sadece bu görüşmeyle dayanışma, kardeşlik ve demokrasi gerçekleşmeyecektir. Bu isim aynı zamanda iddialı bir amacı ifade etmektedir. 100 yıllık bu sorunu çözmek açısından, yani demokrasi içinde kardeşliği sağlamak için bazı yasal adımların atılması gerekir. Bunlara geçiş yasası, özgürlük yasaları denilmektedir. En başta da Türkiye’de demokratik siyaset yapma özgürlüğünü sağlayan yasalar gerekmektedir. Çünkü uydurma gerekçelerle binlerce siyasetçi zindanlarda bulunmaktadır. Yıllar önce dağdan gelsinler düz ovada siyaset yapsınlar, denildi. Kuşkusuz demokratik siyaset yapma özgürlüğü olursa hiç kimse başka yol, yöntem ve araçlara başvurmaz. Başvursa da marjinal kalır.
Dolayısıyla Abdullah Öcalan dinlendikten sonra özgürlük yasalarının çıkması çok önemlidir. Kuşkusuz 100 yıllık bir sorun çözülecekse dil, kültür, kimlik ve özyönetim konusunda atılacak başka adımlar da olmalıdır. Aklıselim ve barış amacı bunu gerektirir.
Geçiş yasası ve özgürlük yasalarının yapılacağının işareti ve ölçüsü ise Öcalan’ın özgür yaşar ve çalışır koşullara kavuşması olacaktır. Umut hakkının devreye girmesi olacaktır. Umut hakkı hukuki bir zorunluluktur. Devlet Bahçeli, çağrısında örgütü feshettiğini söylesin, silahlı mücadeleyi sonlandırdığını açıklasın umut hakkı devreye girsin, dedi. Devlet ve devlet adamları açısından söz önemliyse o zaman bu konuda gecikmeden adımlar atılması sürece ivme kazandırır.
CHP söylem ve iddialarına ters bir tutum takındı. Çeşitli çevrelerin etkisiyle doğru ve iradeli bir siyasi karar alamadı. İrade ve inisiyatifle yanlış dayatmaları aşarak CHP’yi Kürt sorunu konusunda daha inisiyatifli kılacak karar alamadı. Mevcut süreç aslında CHP’nin demokrasi ve Kürt sorunu konusunda inisiyatif alıp demokrasi karşıtlarını gerileteceği bir süreçti. Önüne böyle tarihi bir fırsat çıkmıştı. Bunu yapabilseydi açık ara Türkiye’nin birinci siyasi partisi haline gelirdi. 1950 yılından bu yana hep demokrasi diyen partiler siyasi alanda öne çıkmışlardır. CHP, %42 ile birinci parti olduğu 1970’li yıllarda demokrasi konusunda diğer partilerin önüne geçmişti. AKP bile iktidara demokrasi ve özgürlükleri genişletme iddiasıyla geldi. CHP’nin tek şansı da buydu. Bu fırsatı basit söylemlerde bulunarak heba etti. Demokratikleşme ve Kürt sorunu konusunda radikal bir program ortaya koyamadı. CHP bu konularda radikal bir program ortaya koyamadığı müddetçe iktidar partilerinin stepnesi olmaktan kurtulamaz. Zaten son kararla AKP’nin öngördüğü tutum içine girdi. Kendisini Kürt karşıtı bir konuma düşürdü. Bundan kurtulması ancak yanlış karara yol açan etkenleri aşıp aşmamasına bağlı olacaktır.









