• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
27 Kasım 2025 Perşembe
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Haber-Analiz

Halep Savaşı ve HTŞ’nin bir yılı

27 Kasım 2025 Perşembe - 00:00
Kategori: Haber-Analiz, Manşet, Ortadoğu
Halep Savaşı ve HTŞ’nin bir yılı

Halep Savaşı ile Şam’ın düşüşü sonrası Şara da Türkiye de İsrail tarafından sınırlandırıldı. Cihadist ve uyuşturucu rotası-koridoruna dönüştürülen Türkiye’nin Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de de sınırlandırılacağı görülüyor

Mehmet Ali Çelebi

Halep Savaşı’nın yıldönümü. Suriye hala bıçak sırtında. “Yüzünü güneşe dönersen gölgeler arkanda kalır” derler. Kuzey ve Doğu Suriye halkları gölgeleri arkada bırakırken, AKP yönetimi hala mezhepçi iplerle, anakronizme saplanmış HTŞ ve SMO’nun zincirleriyle Suriye’de gölgesinin üstünden atlamaya çalışıyor. HTŞ ve SMO’nun 27 Kasım 2024’te Halep’e saldırı başlatması sonrası ordu generalleri kaçınca 13 günde Şam’da Baas rejimi düşmüştü. Lazkiye’deki Hmeymim Hava Üssü’nden Beşar Esad’ın Moskova’ya kaçırılması ve HTŞ’nin 8 Aralık’ta Başkanlık Sarayı’na girişiyle 1946’da Fransa’dan bağımsızlığını alan Suriye’de 78 yılın ardından bir dönem kapandı. Şam’ın düşüşüyle bölgedeki denklemler de altüst oldu.

Suriye’yi Ahmet Şara eliyle kaoitalist-emperyalist pazara açmak, mültecileri geri alması için lobibaşı rolü AKP iktidarı ve Prens Selman’a verildi. Mezhepçi bir yönetim oluşturmak için Körfez ülkeleri ve Türkiye’nin desteğini alan Şara-HTŞ, SMO ve içindeki onlarca cihadist örgüt ve silahlandırılan aşiretlerle konjonktürün uygun olduğuna kanaat getirdikçe saldırıya geçiyordu. 2 Aralık’ta Til Rifat işgal edilmiş, Efrînliler ikinci kez göçertilmiştir.

8-10 Aralık 2024’te Minbic’i ele geçiren TSK-SMO ittifakı gözünü Tişrîn Barajı, Qereqozaq’a dikmişti. Aralıkta ilerleme olmayınca ocak ayının ilk haftası Türkiye savaş uçaklarını da devreye sokmuş, baraj ve köprüyü alıp sembolik önemi büyük olan Sırrin ve Kobanê’nin düşürülmesi, böylece Kürtlerde ve destek veren halklarda moral çöküntüsü yaratılmak istenmiştir. Halk da haftalarca suyunu ve IŞİD’de ağır bedellerle kurtarılan kentleri korumak için canları pahasına barajda nöbet tutmuş, tank gibi ağır silahlara karşı yeraltı savaşı ve dron savaşı ile karşı konmuş, geçit verilmeyince ateşkes imzalanmıştır.

Cihadist blok, 6-10 Mart 2025’te Akdeniz kıyısındaki Lazkiye, Banyas, Tartus gibi Alevi kentleri işgel etmiş; 28 Nisan’da Şam’a bağlı Ceramana’da Dürzilere pogrom başlatmış, 13 Temmuz’da Dürzi yurdu Süveyda’yı işgale girişmiş; 29 Ağustos’tan itibaren Şam’da Kasyun Dağı’nın eteğindeki Alevi mahallelerinde evler işaretlenip zaman zaman korkutup göçertmek için baskınlar yapmış; 6-7 Ekim’de Halep’i Kürtsizleştirmek için ablukada takatsiz bırakmaya çalıştıkları Kürt mahalleleri Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê’ye saldırmıştır. 23 Kasım’da Humus’ta Alevi ve Hristiyanların yaşadığı Muhacirin ve Alarman mahallelerine saldırıda yine cinayetler işlenmiştir. Sahil kentleri, Süveyda, Halep, Humus gibi yerlerde IŞİD’vari uygulamalarla tehcir, soykırım, tecavüzler, kadın ve çocuk kaçırmaları yaşanmıştır. Başkent Şam’da Alevileri, Dürzileri sürmek için evler işaretlenmiş, evler basılmıştır. Cezasızlık politikası ve soykırım yapan isimlerin, Çin’in dahi itiraz ettiği yabancı cihadistlerin üst kademelerde görev alması, Şara, Suriye’yi IŞİD Karşıtı Koalisyon’un 90’ıncı üyesi ilan ettikten 10 gün kadar sonra Rakka’ya saldırı yapan hükümet güçleri içinde IŞİD flamalı unsurların tesbit edilmesi sancılı takvimlere işaret.

Halep Savaşı ve Şam’ın düşüşüyle birlikte İsrail; Hamas’a destek için İsrail’e saldırılarda bulunan Suriye, Lübnan, Yemen, Filistin-Gazze’deki yerel aktörlere doğrudan yönelip ağır darbeler vururken, farklı kompartmanlarda buradaki güçlerle ilişkili olan bölgesel aktörleri de sindirerek Ortadoğu jeopolitiğinde belirleyici güç haline gelmiştir.

İran, Rusya Ortadoğu’da sivikten atıldılar ve büzüşme yaşadılar. İsrail, İran’ın arenalar birliğinde yani Direniş Ekseni’nde güvenliğini uzak cephede sağlamak için ideolojik farklılığı olduğu halde askeri-siyasi destek verdiği Hamas’ın liderlerini, Aksa Tufanı’na karar veren Kassam Tugayları komutanlarını Tahran, Doha ve Gazze’de vurarak manevra yapamaz hale getirdi; ardından en büyük destekçileri Katar ve Türkiye eliyle Hamas’ı silahsızlandırma yolunu açtı. Lübnan Hizbullah’ın yönetimini ve orta kademe kadrolarını yok ederek Lübnan’da hükümet krizine farklı yön verdi, Beyrut’ta Hizbullah kontrolünde olmayan cumhurbaşkanı ve başbakan seçilmesinin yolunu açtı.

ABD Başkanı Trump’ın silah desteğiyle gücünü konsolide eden İsrail; bir yandan Suriye üzerinden Lübnan’a İran silah ve parasının akışını kesti, deniz ve hava yoluyla akışı durdurmaya çalıştı, diğer yandan Trump’ın Ortadoğu danışmanları Steve Witkoff, Jared Kushner ve Thomas Barrack’ın Beyrut’a sık ziyarette bulunmasını sağlayıp Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Aoun’a Hizbullah’ı silahsızlandırma planı hazırlattı. İsrail, İran’a doğrudan savaş da açarak (13 Haziran 2025’te başlatılan 12 Gün Savaşı) ağır darbe vurdu ve İran’ın sınır komşusu Irak’ı radarına alarak Haşdi Şabi’yi silahsızlandırma kıskacına aldı.

Türkiye’ye sınır çizildi

Halep Savaşı ile Şam’ın düşüşü sonrası Şara da Türkiye de İsrail tarafından sınırlandırıldı. İsrail, 8-9 Aralık 2024’te Hermon Dağı’nı alıp Şam’a tepeden bakmaya başladı. İran’ı vurduğunda Rusya’nın birşey yapamaması gibi İsrail, Ankara’nın stratejik önem atfettiği HTŞ yönetimli Şam’ı vurduğunda da, TSK’nin yerleşmeye çalıştığı karargahları bombaladığında da Türkiye birşey yapamadı. İsrail, Dürzilere saldırılar sürünce 16 Temmuz öğleden sonra ve gece Süveyda çevresindeki yapıları, Şam’da Başkanlık Sarayı yerleşkesini, Genelkurmay Başkanlığı, Savunma Bakanlığı, Mezzeh Askeri Havaalanı, 4. Tümen, Dera Valiliği gibi yerleri vurmuştur.  Türkiye’nin Orta Suriye ve güney Suriye’ye yerleşmesini önleme stratejisini masaya koyan İsrail, 21-25 Mart’ta Türkiye’nin genişletip üs kurmaya çalıştığı Humus-Palmira’nın batısındaki Tiyas/T4 Havaalanı’nı, bazı HTŞ karargahlarını vurulmuştur. 2 Nisan’ı 3 Nisan’a bağlayan gece TSK’nin üs kurmak istediği Hama Askeri Havaalanı, T4 Havaalanı yok edilmiştir. İsrail ordusu 4 Temmuz’un ilk saatlerinde de Şam’ın merkezinin 10 kilometre yakınına ilerleyip Yafur’a helikopterli hava indirme yapmıştır. HTŞ ve TSK çatışmayı göze alamamıştır.

Ankara’da 13 Ağustos’ta HTŞ ile Askeri Eğitim Anlaşması imzalanınca İsrail 27 Ağustos gecesi “cerrahi” bir müdahale yapmıştır. Şöyle ki El-Kisve’de askeri üsler, Hercele’deki üsler bombalanmıştır. Türkiye’nin eğittiği ordunun önemli gücü 56. Tümeni de vurulmuştur. Şam’ın güneybatısındaki Cebel el-Mani’de (Mani Dağı) askeri tesise helikopterli indirme yapılmıştır. Arama saatlerce sürerken, gözetleme cihazları imha edilmiş, bazı ekipmanlara el konmuştur. Geçmiş yıllarda Suriye’de Kürtlerle ilgisi olmayan bir gelişme dahi olsa Rojava’ya hava harekatları yapan TSK de HTŞ de İsrail’e karşılık vermemiştir. İsrail’ce bir nevi “Şara’nın oturduğu sarayın dibindeyiz. HTŞ, SMO, Şara, AKP yönetimi ateşle oynamayın” mesajı verilmiştir. Çünkü İsrail, Türkiye’nin güney Suriye ve orta Suriye’ye yerleşmesini önleyici strateji benimsemişti.

Bundan sonra da Ortadoğu’da Rusya ve İran çaptan düştüğü için güç boşluğunu doldurmak adına İsrail ile Türkiye rekabeti ve dolaylı kapışmaları ivme kazanabilir. Türkiye, özellikle hava gücünü artırarak bölgesel güçler arasında öne çıkmak için ABD’den F35 savaş uçakları alabilmek, Suriye’de Kürt, Alevi ve Dürzi dinamiğini ezme pozisyonu kazanabilmek için İsrail’le barışmak istese de, içerde keskinleşen anti-Semitist cihadist mayalanma nedeniyle İsrail diken üstünde. İpuçlarını Netanyahu vermiştir. Netanyahu, Türkiye’nin devletleri için tehdit haline gelme olasılığını göz ardı etmediğini belirtirken “Umarım bu tehdit gerçekleşmez ama bu ihtimali de göz ardı edemeyiz. Çok inatçı ve aşırı bir şekilde konuşuyorlar, biz de buna karşı çıkıyoruz. Ama pratikte, Güney Suriye’ye girmelerini engelledik. Sınırlarımıza yakın bir yere girmek istediler – bunun olmayacağını söyledim. Ayrıca T-4 üssünden Suriye’nin merkezine girmelerini de istemedik – hatta o havaalanını bile vurduk” diyordu. (Times of İsrael / 21.11.2025) Cihadist ve uyuşturucu rotası-koridoruna dönüştürülen Türkiye’nin Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de de sınırlandırılacağı görülüyor.

Trump’ın ‘Fidan’ ayarı

Trump ve Rubio ise, Beyaz Saray’da Şara’yı (10 Kasım 2025) ağırlarken Fidan’ı da çağırıp bir kısmına dahil ederek dışı bir uygulamaya imza attılar. (bir ülkeyi konuşurken başka ülkeyi masaya almak ancak Trumpizmle olurdu.) Hem Türkiye’yi makas açıp Rusya ve Çin’e savurmayacağının mesajını verdi hem de Türkiye’ye Suriye, Lübnan hattında ortalığı karıştırmaması konusunda ayar çektiler. Trump, 25 Eylül’de ağırladığı Erdoğan’a Hamas’ı Gazze’den çıkarıp bitirme rolü de verdi. Çünkü Trump’la poz verip, AB üyesi ülkeler nezdinde de “meşruluk” arıyorlardı. Dışişleri Bakanı Rubio sözünü sakınmıyordu: “Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu hafta Başkan’la görüşmek için Beyaz Saray’a geliyor. Gerçek şu ki, bugün bile devam eden toplantılarımız var ve liderler bu toplantıların bir parçası olmak için adeta yalvarıyor. ‘Bizi de dahil edin, beş dakika el sıkışma imkânı sağlayın’ diye arıyorlar.” (Sabah gazetesi /23.09.2025)

Çünkü ABD başkanıyla poz verildiğinde, diğer ülkeler, çok uluslu sermaye kuruluşları Türkiye ile daha rahat ilişki kuruyordu. (Biden yönetimi Erdoğan’ı Washington’da hiç ağırlamamıştı) İçerde muhalefeti baskılamak, Kürt-Türk ittifakını geliştirmeye dönük ‘Kent Uzlaşı’sını bozmak için Ekrem İmamoğlu gibi isimlere karşı operasyonlara, belediyelere kayyum atama politikasına destek bulmak; Suriye’de Kürtlere karşı ve kantonlar, komünler, meclisleri (Kürt, Asuri-Süryani-Keldani, Ermeni, Ezîdi, Alevi Arap, Sünni Arap, Türkmen, Çerkesler oluşturdu) yok etmek; Toplumsal Sözleşme güvencesiyle ve DSG, YPJ ve İç Güvenlik Güçleri sütunlarıyla ayakta tutmaya çalıştıkları Rojava sistemine karşı kara harekatn izni almak için AKP yönetimi Trump’ın seçilmesini ve göreve başlamasını adeta kollarını gökyüzüne kaldırarak beklemişti.

IŞİD’in yeniden palazlanmaması, benzer cihadist yapıların yeniden kök bulmaması, daha fazla fay kırılmaması, yeni bir kaosun İsrail’i tehdit etmemesi için; Rusya, Çin ve İran’ın Akdeniz, Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı çevresi ülkelerde ayağını kesme stratejisine gem vurulmaması için kara operasyonlarına konjonktür izin vermezken; Türkiye’de iktidar ve bağlı havuz medyası Arapları, cihadist örgütleri, Kürtlere karşı savaş durumuna getirmek için çabalamış, kuzeyden girip Süveyda’dan çıkma senaryoları hazırlanmış, HTŞ ile ortak operasyonlar için tetikte kalınmıştır.

Yani konjonktür yakalansa Suriye’deki Kürtlere, Alevilere, Dürzilere, Süryanilere, Ermenilere karşı harekete geçilecekti. İttihat ve Terakki’nin herkes I. Dünya Savaşı’na odaklanınca Ermenileri haritadan silmek yönünde bir konjonktür yakalaması gibi; dünya Paul von Hindenburg’in Nazi şefi Hitler’i Ocak 1933’te başbakanlığa atması sonrası Musevilere ve sosyalistlere yönelik politikalarına yoğunlaşırken Musevilere karşı 1934 Trakya Pogromu başlatılması ve 1937-38 Dersim Tertelesi gibi; savaş karmaşasından yararlanıp Osmanlı’da 1915 ve sonrası da 1942’e kadar Rumlara, Ermenilere, Yahudilere, Süryanilere, Levantenlerin mal varlıklarına el koymayı içeren Emval-i Metruke sistemi ve Varlık Vergisi uygulanmasıda olduğu gibi bir konjonktür kollanmıştır. Hükümet, ‘Godot’yu Beklerken’de olduğu gibi Trump’u beklemiş, benzer konjonktürü yaratmasını hesaplamıştır.

Türkiye’nin çözüm sürecinde hareketlendiği dönemler Suriye’deki pozisyonlar, taktikler, yeni durumsallıklara göre olmuştur. Trump’tan Rojava’ya kara harekatı izni ve F35 izni çıkmaması sonrası somut adımlar beklenebilir. Türkiye Kürt-Kürtçe’ye dair ezberi resetlemezse zorlanması sürecek. Hizbullah’ın yeni Genelkurmay Başkanı olan Heysem Ali Tabatabai’nin yanındaki kadroyla birlikte 23 Kasım’da Beyrut’ta hava saldırısında öldürülmesi, kasımın son haftası uçakların Suriye üstünde uçmaya devam etmesi; HTŞ-SMO’nun mezhepçi artçıları, Irak, İran, Kıbrıs için yaklaşan fırtına tek ırk üstünden ünitercilikte ısrar eden ülkeler için sarsıcı olacak.

Rojava satrancı

Çözüm sürecine rağmen Kürtlerin olduğu Suriye satranç tahtasını, farklı halkların olduğu Rojava satranç masasını dağıtma, kazanımları berhava etme, halkları statüsüz kılma hedefinden hala vazgeçilmiş değil. Irkçılık ve mezhepçilik hamurlu statüko isteyen, aynı zamanda askeri güç üzerinden yayılmayı da deneyen AKP yönetimi, konjonktür yakalasa, Serêkaniyê ve Girê Spî’ye yönelik Barış Pınarı adı altında 9 Ekim 2019’da yaptığı kara harekatı gibi doksan dokuz harekat yapardı.

Anti-Kürt diplomasi yürüten Fidan üzerinden ve KDP-ENKS üzerinden neler denenmedi ki? Kürtlerin yekpare olmadığı, bütün Kürtlerin sosyalist damarlı komünler, meclisler, özgürlükler istemediği, asimilasyoncu başkentlerle işbirliği yapan Kürtlerin de olduğu argümanı için KDP-ENKS yıllarca ÖSO’ya, SMO’ya, SMDK’ye hizmette kullanılmıştır; Filistin benzeri duvar örme, Efrîn gibi yerlerde dönem defosu Vichy hükümeti ‘avatar’ı gibi SMO’ya hizmet etme vb…

Askeri-sivil bürokrasinin, AKP hükümetinin paradigma değişikliğine gitmeye, Kürdofobi’den kurtulmaya, katılımcı eşitliğe, eşitlikçi anayasaya ihtiyaç var. Suriye’deki Kürtler, Aleviler, Ezidîler, Süryaniler, Ermeniler, Rumlar’la kurumları, savunma sistemleri, anadilde mezunlar veren üniversiteleri tehdit olarak görülmemeli artık. Dışişlerinde bir Türk kendisi için ne istiyorsa Kürtlere ve diğer halklar için aynısını çok görmemeli. Her cümlede “güvenliğimiz” diyenler Kürtlerin de güvenliğini düşünmeli. 10 Mart 2025 anlaşmasını boşa çıkaracak girişimlerden vazgeçmeli. Nitekim gözler Suriye Geçici Cumhurbaşkanı Ahmet Şara ile DSG Genel Komutanı Mazlum Ebdî arasında 10 Mart 2025’te imzalanan, Kürtlerin ve diğer halkların tanınması, Suriye’nin tamamında ateşkes ve entegrasyon haritasının oluşturulmasını içeren anlaşmanın tamamlanmasında. 10 Mart Mutabakatı yıl sonuna işaret etse de müzakereler 2026’ya sarkacak görünüyor. Suriye’de üniter devlet artık kütüphane raflarında olacak. Günün sonunda Türkiye, Rojava satrancında kaybedip, kantonları kabullenmek durumunda kalacaktır.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

30 yılını zindanda geçirenler neden hedef alınıyor?

SON HABERLER

Halep Savaşı ve HTŞ’nin bir yılı

Halep Savaşı ve HTŞ’nin bir yılı

Yazar: Heval Elçi
27 Kasım 2025

30 yılını zindanda geçirenler neden hedef alınıyor?

30 yılını zindanda geçirenler neden hedef alınıyor?

Yazar: Bedri Adanır
27 Kasım 2025

Bir halkın direniş ve dirilişi: 27 Kasım

Bir halkın direniş ve dirilişi: 27 Kasım

Yazar: Heval Elçi
27 Kasım 2025

Ahlaki kriz

Barış ve demokrasi birbirinin dayanağıdır

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
27 Kasım 2025

Suriye’de meşruiyet savaşları 

Yeni aşamada CHP

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
27 Kasım 2025

Seçim, geçim ve huzur

İmralı görüşmesi devlet sırrı mı?

Yazar: Heval Elçi
27 Kasım 2025

Muğla’da gıda zehirlenmesi şüphesi: Üç kardeşten biri yaşamını yitirdi

Muğla’da gıda zehirlenmesi şüphesi: Üç kardeşten biri yaşamını yitirdi

Yazar: Yeni Yaşam
26 Kasım 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır