Özgür Ülke gazetesinin bombalanmasının 31. yılında gazetenin İstanbul Kadırga’daki binası önünde kitlesel açıklama yapıldı. Açıklama çok sayıda parti ve kurum temsilcisi ile yurttaş katıldı
Özgür Ülke gazetesinin 3 Aralık 1994 yılında bombalanmasının yıldönümünde, gazetenin İstanbul Kadırga’daki binası önünde basın açıklaması yapıldı.
Açıklamaya Eren Keskin, Gülseren Yoleri, Jiyan Tosun, Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, DEM Parti İl Eş Başkanı Çınar Altan ve çok sayıda kurum ve parti temsilcisi ve yurttaş katıldı. Basın açıklaması metnini Yeni Yaşam çalışanı Ezgi Çadırcı Karabey okudu.
Gazetenin eski çalışanı ve siyasetçi Gültan Kışanak, şunları söyledi:
“Karanlık sayfaların bir daha yaşanmaması için unutmama hakkımızı kullanıyoruz. Türkiye de ‘gerçekler karanlıkta kalmayacak’ sloganıyla Özgür Ülke yayın hayatına başladı. Maalesef dönemin başbakanı Tansu Çiller’in emriyle gazetenin bütün sayıları toplatılıyor ve el koyuluyordu. Basın emekçileri ve hakikate inanan bütün insanlar tüm baskıya rağmen hakikati yazmaya devam etti. Özgür Ülke gazetesi bombalanması talimatını veren Tansu Çiler oldu. Gazetemiz gecenin bir yarısında bombalandı. Hakikate inanan gazetecileri imha etmek istediler. Ama tarih bir kez daha gösterdi ki hakikati yazanlar imha edilemedi. Bu ateş yıllardır memleketi yangın alanına çevirdi. Barışın teminatı hakikattir. Hakikat ne kadar açığa çıkarsa barışa o kadar yakın oluruz.”
‘Failler açıklanmadı’
İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkez Yürütme Kurulu üyesi Eren Keskin, “Özgür gazetecilik yapmak için o kadar insanımızı kaybettik ki. Gurbeteli Ersöz de bunlardan biri. Köy boşaltmaları, faili meçhulleri gören tek basın Özgür Basın oldu. Çok planlı ve programlı bir patlamaydı. Biz o günden bu yana buradayız. Tek bir kişi yargılanmadı. Failleri açıklanmadı” diye ifade etti.
‘Hakikat açığa çıkmalı’
Dönemin tanıklarından gazeteci Zekine Türkeri de şunları belirtti:
“O dönem gazetemiz bombalandığında 23 kişi ağır yaralandı. Ersin Yıldız ise yaşamını yitirdi. Bütün bunlar niye oldu. O zamanın devlet aklı yaptı bunları. Bütün bunlar o zamanın devlet aklının eseriydi. Çatışmalı süreçlerde gerçeği yazmak zor oluyor. Bizler gerçeği yansıtmakta eksik kaldık. Gerçekler için hakikat için ağrı bedeller ödendi. Bu süreç hakikatin açığa çıkması için çok önemlidir bir süreç. Bu kadar acı çekili barışın kesinlikle olması gerekiyor.”

Açıklama metni şu şekilde:
Tam 31 yıl önce tüm devlet erkânının hazır bulunduğu MGK’de “susturun” kararı alındı, dönemin Başbakanı Tansu Çiller emir verdi. 1994’te 2 Aralık’ı 3 Aralık’a bağlayan gece gazetemiz Özgür Ülke’nin İstanbul Kadırga’daki teknik binası, Cağaloğlu’ndaki merkezi ve Ankara bürosu aynı anda bombalandı. Bombalı saldırıda, gazetemizin ulaştırma görevlisi Ersin Yıldız yaşamını yitirdi, 23 arkadaşımız da yaralandı.
Bu ateş sizi de yakar
Kürtlerin, halkların sesi; ezilenlerin, emekçilerin, kadınların, “ötekilerin” sözü olan gazetemizi bombalayanlar, sandılar ki o gün her şey bitti ve Özgür Basın için yolun sonu geldi. Ama yanıldılar. Hakikat yeminlileri, “Gerçekler karanlıkta kalmayacak” diyenler, o günün sabahı görevinin başındaydı. “Bu ateş sizi de yakar” manşetiyle yoluna devam etti.
Ülke’ne sahip çık
Bürosuzduk ama kimsesiz değildik, çok olduk, çoğaldık. Bizlere kapılarını açan, yanımızda olan, omuz veren meslektaşlarımız ve dostlarımızla haykırdık, “Ülke’ne sahip çık” dedik, direndik, hakikatin izinde yürüdük. Bu uğurda nice canlar verdik, ama hiç baş eğmedik, diz çökmedik.
Bir halkın varlık yokluk mücadelesinin her anına tanıklık edenleri, ezilen halkların özgür çığlığı olanları susturmak için ceberut rejim her yolu denedi, her aracı kullandı, her şeyi mubah saydı. Ama sonuçsuz kaldı, başarısız oldu; Özgür Basın hiç susmadı.
Özgür Basın aman dilemedi
90’lı yıllar karanlık yıllardı. Katledilen arkadaşlarımızın listeleri günden güne uzadı, habere gidip dönmeyen arkadaşlarımız oldu. Gözaltılar, işkenceler, tutuklamalar, sürgünler, kapatmalar, sansürler, davalar, KHK’ler, kayyımlar hiç eksik olmadı. Kürt halkına devlet o gün ne reva gördüyse, onun sesi, gözü ve kulağı olan Özgür Basın’a da aynısını yaptılar. Özgür Basın, aman dilemedi, mirası direniş olan geleneğini hep sürdürdü.
Çünkü bizler direnmeyi, Apê Musa’dan, Gurbetelli’den, Ersin’den, Ayfer’den, Deniz’den, Nujiyan’dan, Nagihan’dan, Rohat’tan, Gülistan’dan, Hero’dan, Nazım’dan, Cihan’dan, Aziz’den; ve günlerdir hastanede direnen yoldaşımız, mamostemiz Hüseyin Aykol’dan öğrendik. Onların dediği gibi; daha yazılacak haberler, gösterilecek hakikatler var bu coğrafyada.
Herkes bilsin ki; verdiği bedeller ve yarattığı değerlerle varlığını kanıtlayan Kürt halkının özgürlüğünü sağlamanın, barış ve demokratik toplum inşasının haberciliğini, gazeteciliğini yapmaya devam edeceğiz. Yıllardır her acısına tanık olduğumuz bu topraklarda eşit, özgür, demokratik ve birlikte bir yaşam örülürken de hakların yanlarında olacağız. Seslerini dünyaya duyurmayı sürdüreceğiz…
‘Onurlu barış’
Biliyoruz ki ölümü kutsayan, savaşa çanak tutan, halkları ayrıştıran yayıncılık yapanlar, kandan beslenenlerdir. Onların gerçekliği daha çok savaş, daha çok ölümdür! Halkları ötekileştiren, düşünce ve ifadeyi suç sayan, örgütleme hakkı tanımayan; ırkçı, cinsiyetçi, mezhepçi, işgalci, talancı zihniyet ve yayıncılığa karşı barışın, demokrasinin ve özgürlüğün dilinde ısrar edeceğiz.
Bizden doğruları ve gerçekleri bekleyen halkımızı asla yanıltmayacağız. Hak ettikleri onurlu barışa, bekledikleri kavuşmaya dek buradayız, burada olmaya devam edeceğiz. Ve inanıyoruz ki halkların özlemi olan o “onurlu barış” manşetini atmaya yakınız. Sözümüz özgürlük olsun!
HABER MERKEZİ








