• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
5 Aralık 2025 Cuma
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Dünya

Güven artırıcı adımlar atılmalı

4 Aralık 2025 Perşembe - 23:00
Kategori: Dünya, Manşet, Söyleşi
Güven artırıcı adımlar atılmalı

Unite The Union’un Uluslararası İlişkiler Direktörü Simon Dubbins, sürece dair gazetemize konuştu:

Bu çatışmanın kökeninde Türk devletinin Kürt halkının varlığını inkâr etmesi yatıyor. Hâlâ çalışması gereken bir parlamento komisyonu var ve Kürt halkının tanınması dâhil önemli değişikliklerin önerilmesi gerekiyor

Erem Kansoy

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ne dair yaptığı çağrıya uluslararası alandan destek mesajları gelmeye devam ediyor. Yine Abdullah Öcalan’ dönük ‘umut ilkesinin’ derhal yürürlüğe girmesi ve pozitif entegrasyon yasalarının düzenlenmesi yönünde, Türkiye’ye çağrılar uluslararası çapta devam ediyor. Abdullah Öcalan’ın açıklanan mesajları ile bağlantılı olarak, konuya ilişkin, Britanya’nın en büyük işçi sendikaları çatı örgütü, Unite The Union’un Uluslararası İlişkiler Direktörü Simon Dubbins, gazetemize konuşarak Türkiye’ye seslendi. Dubbins ayrıca Abdullah Öcalan’a da gazetemizi aracılığı ile bir de mesaj gönderdi.

Simon Dubbins bu söyleşide Abdullah Öcalan’ın tarihi çağrısını değerlendirerek, onun uygun yaşar çalışır koşullarının sağlanmasının zorunluluğuna da değindi.

  • Türkiye’deki barış sürecini yakından takip ediyorsunuz. Tüm bu sürecin başına döndüğümüzde, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan temelde bir demokrasi ve barış çağrısı yaptı. Sizce bu çağrının etkileri ve yansımaları ne oldu?

Bence çağrının kendisi gerçekten bir dönüm noktasıydı, tarihi bir andı. Sayın Öcalan’ın bu adımı atması son derece önemliydi. Pek çok kişi için sürpriz oldu, ama çok hoş bir sürpriz.
Elbette bunun öncesinde bazı hazırlıklar ve arka planda yürütülen bir diyalog olduğu anlaşılıyordu. Fakat bence en büyük etki, bunun nihayet gerçek bir barış sürecine dönüşebileceğine dair büyük bir umut patlaması yaratmasıydı. On yıllardır süren bu trajik çatışmanın altında yatan gerçek sorunların, gerçek bir barış süreci başlarsa ele alınabileceğine dair umut doğdu. Ve Sayın Öcalan ile Hareket, yeni bir yolun kapısını aralamak için büyük bir jest ve adım attı.

  • Simon, çok yakın zamanda Kürt Özgürlük Hareketi, Zap bölgesinden çekildiğini de duyurdu. Özgürlük Hareketi’nin barış sürecinin sağlıklı ilerlemesi adına attığı bu adımları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bildiğiniz üzere silahları yaktılar ve bıraktılar. Şimdi de Zap bölgesinden çekildiklerini açıklıyorlar. Özgürlük Hareketi tüm bu adımları atıyor, siz tüm bunları nasıl görüyorsunuz, nasıl değerlendiriyorsunuz

Bildiğin gibi, şu anda Birleşik Krallık Sendikalar Öcalan’a Özgürlük Kampanyası’nın başkanıyım, aynı zamanda Birleşik Krallık’taki en büyük sendikalardan biri olan Unite the Union’ın uluslararası direktörüyüm.
Kolombiya ve İrlanda’da barış süreçlerini destekledik, Güney Afrika’daki yoldaşlarımızı da geçmişte destekledik. Tüm bu süreçlerde edindiğimiz deneyimlerden bildiğimiz şey şu: güven artırıcı önlemler ve bu tür önemli adımlar çok kritiktir.
Bu nedenle güçlerin Zap bölgesinden çekileceği yönündeki açıklama da bu bağlamda görülmelidir. Bu da yine çok büyük, cesur, önemli bir jesttir ve Sayın Öcalan ile Kürt hareketinin barış konusunda ne kadar ciddi olduğunu gösterir.
Bu adımın, birkaç ay önce bazı silahların sembolik olarak imha edilmesinin ardından geldiğini de unutmamak gerekiyor. Ve dışarıdan bakıldığında, Türk devletinin buna gerektiği şekilde karşılık vermediğine dair bir hayal kırıklığı olduğu görülüyor. Bu nedenle atılan bu bir sonraki adım yine barış yolunda ne kadar ciddi olunduğunu gösteren önemli, sembolik bir adım oldu. 

  • Türkiye’nin atması gereken adımlara çok önemli bir noktadan değindiniz. Bu konuyu şu soruyla açmak istiyorum. Bildiğiniz üzere Abdullah Öcalan’ın ‘umut ilkesi’, yani yaşam umudu hakkı, henüz yasal düzeyde uygulanmadı. Bu hakkın yerine getirilmesinin aciliyetini ve önemini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bununla birlikte, özellikle devam eden bu barış sürecinde, Türkiye’ye Abdullah Öcalan’ın evrensel insan haklarını uygulaması yönünde çağrınız ne olur?

Öcalan’a Özgürlük Kampanyası’nın en temel meselelerinden biri Sayın Öcalan’ın en temel insan haklarını savunmak oldu. İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) uzun yıllardır Sayın Öcalan’ın tutulduğu koşulları inceliyor.
CPT’nin ağırlaştırılmış tecrit, avukat ve aile erişiminin olmaması gibi konulardaki eleştirileri çok net. Bu nedenle yıllardır bu tecridin kırılması ve Sayın Öcalan’ın barış sürecinde rolünü tam olarak oynayabilmesi için özgürleşmesi için kampanya yürütüyoruz.
Sayın Öcalan tarihsel önemi olan çok büyük adımlar attı ve Kürt siyasi hareketinin büyük saygısını ve bağlılığını görüyor. Çok büyük bir ağırlık taşıyor.
Biraz önce diğer adımlardan da bahsettik. Açıkçası Türk devletinin hâlâ tecridi kaldırmamış olması ve en azından bağımsız heyetlerin ziyaretine izin vermemesi büyük bir hayal kırıklığı. Bazı kişilerin ziyaretine izin verildiğini biliyorum, zaman zaman bazı açıklamalar ve hatta video mesajı da oldu. Ancak bunlar Sayın Öcalan’ın ihtiyaç duyduğu özgürlük düzeyinden çok uzakta.
Herkesle görüşebilmeli, heyetleri kabul edebilmeli, temel haklara erişebilmelidir. Dolayısıyla Türk devletinin hâlâ bu fırsatı değerlendirmemiş olması gerçekten üzücü. En büyük aciliyetle bu tecridin kaldırılması ve Sayın Öcalan’ın rolünü oynayabilmesi için gerekli koşulların sağlanması çağrısında bulunuyoruz.

  • Hukuki temelli bir konudan bahsediyoruz. Bu nedenle şu önemli konuyu da konuşmamız gerekiyor. Bildiğiniz gibi yüz yıllık Kürtleri inkâr politikası bugün sorgulanıyor. Kürt halkının varlığı ve haklarının yasal ve anayasal düzene dahil edilmesi çok önemli bir konu. Bu konuda Türk devletinin ne yapması gerekiyor? Hangi adımlar atılmalı? Kürt halkının hukuk sistemi içinde yer alması için yol ve yöntem ne olmalı? Türkiye’de Kürt sorunu aslında Kürtlerin yasal sistemde yer almaması anlamına geliyor. Abdullah Öcalan da bunu vurguluyor.
    Dolayısıyla anayasal ve yasal düzenlemelerin gerekliliği söz konusu. Bu konuyu nasıl yorumlarsınız? Ne kadar önemli? Türkiye’ye çağrınız ne olur?

Yüzde yüz haklısın. Bu çatışmanın kökeninde Türk devletinin Kürt halkının varlığını inkâr etmesi yatıyor. Hâlâ çalışması gereken bir parlamento komisyonu var ve Kürt halkının tanınması dâhil önemli değişikliklerin önerilmesi gerekiyor. Ayrıca Türkiye’nin tek bir etnik gruptan oluşmadığını, çoğulcu ve çok uluslu bir devlet olduğunu kabul etmek çok önemli.
Bunun yapılabilmesi için elbette yasal ve anayasal değişikliklere ihtiyaç var.
Ben bu değişikliklerin teknik ayrıntıları konusunda uzman değilim ama bu işin uzmanları elbette katkı sunacaktır. Şu anda eksik olan şey, Türk devletinin bazı adımlar atmış olmasına rağmen süreci ağırdan aldığına dair hissiyat.
Bu konular aslında oldukça basit ve temel meseleler. Eğer Türk devleti gerçekten barış yoluna girmek ve çatışmanın kökenindeki sorunları çözmek istiyorsa somut adımlar atmalı, yasama ve anayasal değişiklikleri gerçekleştirmeli. Aksi halde, bu süreç için çok şey feda eden kesimler “kendimizi neyin içine soktuk?” diye sormaya başlayabilir. Bu çok ciddi bir uyarıdır.

  • Uluslararası politika konusunda uzmansınız, bu nedenle size şu önemli soruyu da sormak istiyorum: BM, AB, AİHM gibi uluslararası kurumlar Türkiye’deki Kürtlerin varlığı yönünde hiçbir karar almamış ya da bu konuda bir tartışmaya dahil olmamış durumda. Bu kurumlar geçmişte olduğu gibi bugün de Kürt meselesini görmezden geliyor. Mevcut duruşlarıyla Kürtlerin hukuki sistem dışında bırakılmasını desteklemiş oluyorlar. Bu kurumlara göre Kürt halkı hâlâ statüsüz durumda.
    Bu kurumların ne yapması gerekiyor? Sürece sürekli, sorumlu ve yapıcı katkı sunmaları için çağrınız ne olur? Bu barış süreci insani kurumlardan da destek gerektiriyor. AİHM gibi kurumlar kendilerini demokratik ve özgürlükçü olarak tanımlıyor. Bu gerçeklere baktığınızda, sizce bu kurumlar da sürece pozitif şekilde dahil olmalı mı?

Evet, bence bunu yapmaları kesinlikle zorunludur. Başarılı barış süreçlerine baktığınızda neredeyse istisnasız güçlü bir uluslararası boyut ve destek vardır. Kolombiya örneğinde Birleşmiş Milletler’in ve bölgesel kuruluşların rolü kritik önemdeydi. Aynı şey İrlanda ve Güney Afrika için de geçerlidir. Dolayısıyla bu kurumların sürece daha doğrudan dahil olmaması görevlerini ihmal etmeleridir.
Türk devletinin özellikle uluslararası kurumları süreçten uzak tutmak istediğini anlıyorum, ancak güçlü bir uluslararası katılımın kesinlikle şart olduğuna inanıyoruz.
Bunun yanında şunu eklemek isterim; Biz her ne kadar Türkiye içindeki bir barış sürecini konuşuyor olsak da Ortadoğu genelinde büyük bir değişim ve istikrarsızlık yaşanıyor.
Kürt hareketi sadece Türkiye içinde barış için değil, Suriye’de de önemli bir role sahip. Uluslararası toplumun kendisini süreçten geri çekmesi ya da manipüle edilmesi büyük bir sorun. Kürtlere masada yer verilmesi ve tam taraf olarak tanınması gerekiyor.

  • Bir diğer konu da Britanya ile ilgili. Ortadoğu’daki İngiliz politikalarını yakından takip ediyorsunuz. Daha önce Britanya’nın Türkiye’ye silah satışını da konuşmuştuk.
    Son yıllarda İngiltere’nin Ortadoğu politikaları öngörülemez bir şekilde değişiyor. Sizce Britanya neden olası bir Kürt–Türk barış anlaşmasına olumlu bakmıyor? Hâlâ bölgede böl-parçala-yönet stratejisini mi uyguluyor? Britanya’nın Türkiye’deki barış süreci üzerinde bir etkisi var mı?
    Ve özellikle neden hâlâ Türkiye’ye silah satıyor? Türkiye bu uçakları son 50 yıldır sadece Ortadoğu’daki Kürtlere karşı kullandı. Bir de Kıbrıs’ta kullandı ama orada da kendi askerlerini bombaladılar. Britanya’nın Ortadoğu politikası nedir ve neden bu barış sürecini desteklemiyor?

İngiltere’nin bölgede son 100 yılı aşkın süredir oynadığı rol iyi biliniyor. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Fransızlarla birlikte bölgeyi kendi çıkarlarına göre parçalara ayıran ülkelerden biri oldu. Bugün gördüğümüz şey de bunun bir devamı. Bölgeye tamamen kendi çıkarları açısından bakıyorlar.
Birleşik Krallık, ABD’ye çok bağımlıdır ve onun çizgisinden neredeyse hiç çıkmaz.
Bu sadece Türkiye ve Kürtler meselesinde böyle değil; şu anda İsrail’e yönelik tam bir silah ambargosu talebimiz var, çünkü İsrail açıkça bir soykırım işliyor. Fakat İngiliz devleti buna kulak tıkıyor.
Aynı şey Türkiye için de geçerli. Türkiye ile iyi ticaret yapıyorlar ve bu eylemlerinin sonuçlarını yeterince düşünmüyorlar. Oysa İngiltere bu süreç üzerinde çok büyük baskı ve etki uygulayabilir. Türk devletini barış sürecine dahil etmek konusunda hiçbir korkusu olmamalı. Aksine, çok şey kazanılabilir. Türkiye daha istikrarlı ve kapsayıcı bir toplum olursa bunun tüm bölgeye olumlu etkisi olur. Bu nedenle İngiliz hükümetinin dar ekonomik çıkarlarla değil, daha geniş bir perspektifle hareket etmesi için baskı uygulamaya devam ediyoruz.

Abdullah Öcalan’a mesaj

  • Abdullah Öcalan’a gazetemiz aracılığı ile bir mesajınız ne olabilir?

Sayın Öcalan’ın cesaretini, kararlılığını, barış yolunda attığı büyük adımları ve gösterdiği liderliği selamlıyoruz. Kendisine çok açıkça şunu söylemek isteriz: Umut hakkınız gerçekleşene kadar, yeniden özgür olup barış sürecinde oynayabileceğiniz hayati rolü tam anlamıyla oynayana kadar durmayacağız.
Umarız çok yakında sizi şahsen ziyaret edebileceğiz. Tecritte çok fazla yıl geçti. Koşulların biraz iyileşmiş olmasını memnuniyetle karşılıyoruz, ancak hâlâ olması gereken yerden çok uzakta olduğumuzun farkındayız ve sizin oynayabileceğiniz benzersiz rolü oynamanız için gereken özgürlüğü sağlamanın zorunlu olduğunu biliyoruz.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Asgari ücret belirlenirken prensipler

Sonraki Haber

Gunter vakıası ve bir vasatlık ayini

Sonraki Haber
Gunter vakıası ve bir vasatlık ayini

Gunter vakıası ve bir vasatlık ayini

SON HABERLER

Licê’deki fuhuş çetesine karşı çalışmalar sürüyor

Licê’deki fuhuş çetesine karşı çalışmalar sürüyor

Yazar: Yeni Yaşam
4 Aralık 2025

Gunter vakıası ve bir vasatlık ayini

Gunter vakıası ve bir vasatlık ayini

Yazar: Bedri Adanır
4 Aralık 2025

Güven artırıcı adımlar atılmalı

Güven artırıcı adımlar atılmalı

Yazar: Heval Elçi
4 Aralık 2025

Geldik bugüne               

Asgari ücret belirlenirken prensipler

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
4 Aralık 2025

CHP paradoksu

CHP paradoksu

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
4 Aralık 2025

Nazım’a yazıyorum

Nazım’a yazıyorum

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
4 Aralık 2025

Abdullah Öcalan’la 24 Kasım görüşmesi ve siyasi yansımaları

Abdullah Öcalan’la 24 Kasım görüşmesi ve siyasi yansımaları

Yazar: Heval Elçi
4 Aralık 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır