Rojava Film Komünü, 10 yılda onlarca film ve belgesel çalışmasına imza atarak, devrime ışık tuttu. Komünün Eşbaşkanı Numan Yiğit, ‘halkın ve devrimin sesi olmak’ istediklerini belirterek, Kürt sinemacılara ‘tecrübelerimizi paylaşalım’ çağrısı yaptı
Rojava Film Komünü, 14 Temmuz 2015 tarihinden bu yana Kuzey ve Doğu Suriye’de sinema alanında faaliyet yürüten bir kollektif. Ekolojik ve demokratik toplum ile kadın özgürlüğü perspektifiyle kurulan komün, kültürel asimilasyona karşı mücadele veriyor. “Özgür bir sinema yaratmak” hedefiyle hareket eden komün, kurulduğu günden bu yana Rojava Devrimi’nde yaşananları beyaz perdeye taşıyor. Aynı zamanda bir hafıza oluşturuyor.
Sinema atölyeleri ve eğitim programlarının yanı sıra kısa film, belgesel ve uzun metraj filmler çekiyor. Tarihi Kobanê direnişini konu alan “Ji bo Azadî” ve “Kobanê” filmleri, komünün en çok bilinen projelerinden. Komün son olarak, DAİŞ esaretinden kurtulmaya çalışan iki Êzîdî kardeşin gerçek mücadelesini anlatan “Heval Birako” filmi ile Kobanê filminde DAİŞ emirini canlandıran Hemo’nun belgeselini çekti.
Rojava Film Komünü Eşbaşkanı yönetmen Numan Yiğit ile komüne dair merak edilenleri konuştuk.
İki temel ilke
Kuzey ve Doğu Suriye’de tüm yaşamın komünler üzerine örgütlendiğine dikkati çeken Yiğit, kendilerinin de bunu esas aldıklarını söyledi. Komünün iki temel ilkesinin bulunduğunu aktaran Yiğit, “Bunlardan birisi, bu halkın yüzyıllardır asimilasyona maruz kalan kültürünü, dilini ve sanatını ortaya çıkarmak. Diğeri demokrasi, ekoloji ve kadın özgürlükçü yaklaşımdır” dedi.
Kadınlar öncü
Kürtlerin yanı sıra diğer halkların da kültürlerini yansıtmak için çaba sarf ettiklerini kaydeden Yiğit, komünlerine kadınların öncülük ettiğini söyledi. Yiğit, “Komün bu devrimin bir parçasıdır. Kendimizi devrimden ayrı konumlandıramayız. Bu devrim kadın öncülüğünde gerçekleşti. Her alanda kadınların öncülüğü var. Kadınlar aynı zamanda ahlaki politik toplum ilkelerini oluşturuyor. Kadın arkadaşlar komünün kurulmasında da aktif bir şekilde yer aldı. Ayrıca öncülük rolü oynuyor. Son dönemlerde bazı çalışmaların yönetmenliğini de kadınlar yaptı” diye kaydetti.
Savaş koşullarında sanat
Savaş koşullarında sinema çalışmaları yapmanın zorluklarına değinen Yiğit, “Bütün sinemacılar kendilerini daha iyi ifade etmek için huzur ve istikrarlı bir ortam ister. Ancak sinema faaliyetleri sadece huzur ve istikrarlı ortamlarda olmuyor. Bazen en güçlü sanatsal çalışmalar savaş ve çelişkilerin olduğu bir ortamda ortaya çıkıyor. Herkes rahat koşullarda bir şeyler yaratabilir. Ancak zorlu koşullarda bir şeyler üretmek daha değerli. 2011’den bu yana savaş gündemde. Ekonomik bir ambargo var, yaşamsal zorluklar var. İster istemez sinema da bundan etkileniyor. Ancak savaş, son dönemlerde bizim çalışmalarımız önünde bir engel olmaktan çıktı. Zorluk çekiyoruz, ‘acaba’ diyoruz ama üretimden vazgeçmiyoruz. Savaş ortamında da bu toplumun hakikatini yansıtmak lazım. Aksine sinemanın hiçbir rolü ve misyonu kalmaz” diye konuştu.
Yiğit, ekonomik zorluklar da çektiklerini ancak bunun çalışmalar önünde bir engel olmadığını vurguladı. Kollektif bir tarzla bu sorunun üstesinden gelmek için çabaladıklarını vurgulayan Yiğit, “Hiç etkilenmediğimizi söyleyemeyiz. Ancak buna rağmen çalışmalarımız sürüyor. Ekonomi bir gereklilik ancak esas olan şey bu değil. Bir maneviyat var, yoldaşlık var” diye kaydetti.
Sinemacılara çağrı
Farklı alanlarda bulunan Kürt sinemacıların tecrübelerini birbirleriyle paylaşması gerektiğini ifade eden Yiğit, bu nedenle “Kürt sinemacılar yönünü Rojava’ya vermeli” çağrısı yaptıklarını anımsattı. Yiğit, “Halil Dağ’ın bir sözü var: ‘Sinemacılar yönünü dağa çevirmeli.’ Dağ biz Kürtler için bir özgürlük metaforudur. Halk geçmişten bu yana kültürünü ve dilini korumak için yönünü dağa vermiş. Kürt sinemacılar da yönlerini özgürlüğe vermeli. Bu, kültür ve dilin korunmasında önemli bir husus. Kürt sinemasında bir parçalılık var. Bazen bir araya geliyoruz. Ancak sinema tartışmaları ve paylaşım yeterince olmuyor. Savaş ve ambargo gibi sorunlar nedeniyle bu çağrı çok karşılık bulmadı. Ancak herkes artık bu zorlukları göz önünde bulundurup gelebilir. Kürt sineması birkaç film yapmakla ilerlemez. Sinemacılar sadece bir üretim için de gelmemeli. Tecrübelerimizi paylaşmalıyız, topluma aktarmalıyız. Sinema böyle ilerler” ifadelerini kullandı.
Kürt sinemasına dönük eleştiriler
Kürt sinemasının sorunlarını da değerlendiren Yiğit, Kürtlerin bugüne kadar sınır, göç, ölüm gibi konularla beyaz perdeye taşındığına dikkati çekti. Yiğit, İran’daki Kürt sinemasının durumuna işaret ederek, “Halkın sadece acı çeken yönünü dile getiren bir yaklaşım var. Yani Kürt sineması sadece sınırın, göçün ve ölümün hikayesi değil. Bunun yanında özgürlüğün ve mücadelenin, kültürel direnişin hikayesidir. Rojhilat sinemacıları halkının bu yönünü de dile getirmeli. Daha cesur adımlar atabilmeli” diye konuştu.
Kuzey Kürdistan’da bir tecrübe olmasına rağmen sinemada kopukluk ve parçalılık olduğunu söyleyen Yiğit, bunun başlıca nedeninin “devletin etkisinde kalınması” olduğunu kaydetti. Yiğit, sinema çalışmasının sadece festival yapmak ya da sinemadaki iktidarcı kesimlerin beğenisini kazanmak için yapılmaması gerektiğinin altını çizdi. Yönünü devlete veren bakış açısının kırılması gerektiğini ifade eden Yiğit, “Kendi kültürümüze yönümüzü vermeliyiz” dedi.
Federe Kürdistan Bölgesi’nde kısmi imkanların olduğunu belirten Yiğit, “Başur sineması, mevcut imkanlar ve koşullar değerlendirildiğinde diğer parçaların gerisinde kalıyor. Bu belki sinemaya destekle de ilgili bir şey. Birçok sorun var ama her şeyden önce özenti durumunda çıkılmalı. Süleymaniye ve Duhok’taki festivaller toplumun hakikatinden uzak. Sinema sadece şovla ya da kırmızı halılarla ilerlemez. Takım elbiseyle, smokinlerle ilerlemez. En büyük eleştiri budur bence. Kendi özüne dönüş lazım. Bu festivaller için ayrılan devasa bütçeler sinemacılara ayrılsa sinema daha da ileriye taşınır” şeklinde konuştu.
Kuzey ve Doğu Suriye’de sinema çalışmalarının da birçok eksikliğinin olduğunu kaydeden Yiğit, “En büyük eksikliğimiz insanları daha fazla eğitememizdi. Diğer gruplarla daha kolektif bir ruh yaratılabilirdi. Bundan sonra bu ruhu oluşturup, daha çok üretim yapmayı hedefliyoruz” dedi.
‘Devrimin sesi olmak istiyoruz’
Komün olarak “halkın ve devrimin sesi olmak” istediklerini vurgulayan Yiğit, bu noktada çalışma yürüten herkesle çalışmayı istediklerini kaydetti. Yiğit, kendileriyle çalışmak isteyenlerle komünün ilkeleri kapsamında çalışmayı istediklerini ve bu noktada imkanlar dahilinde her türlü desteği sağlayabileceklerini söyledi.
Haber: Azad Altay / MA









