• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
16 Aralık 2025 Salı
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Kadın

Fildişi kulelerde yazılan yasalar

16 Aralık 2025 Salı - 00:00
Kategori: Kadın, Manşet
Fildişi kulelerde yazılan yasalar

Amed Barosu Kadın Hakları Merkezi’nden avukat Dicle Gencan ile 11. Yargı Paketi’ni konuştuk:

Fildişi kulelerde oturanlar halkın yaşamından uzak yasalar yapıyor. Bu yasalar gerçek hayata çarptığında parçalanıyor. Türkiye’de de tam olarak bunu görüyoruz. Gerçeklik göz ardı ediliyor ve bazı düzenlemelerle görünürdeki sorunlar çözülüyor

Şirin Bayık

11. Yargı Paketi, ceza hukuku, infaz, denetimli serbestlik, avukatlık disiplini, icra-iflas süreçleri ve bilişim suçları gibi pek çok başlıkta değişiklik öngören kapsamlı bir düzenleme olarak Meclis’e sunuldu. Hükümet paketin adalete erişimi kolaylaştıracağını ve suçla mücadelede etkinliği artıracağını savunurken, hukukçular, kadın ve LGBTİ+ örgütleri ile çeşitli sivil toplum yapıları düzenlemeye temkinli yaklaşıyor. Eleştirilerin merkezinde; kimi maddelerin toplumsal cinsiyet eşitliği, ifade özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı açısından riskler barındırdığı, infaz düzenlemelerinin ise geniş bir tahliye alanı yaratabileceği için mağdur haklarında zafiyet oluşturabileceği yönündeki kaygılar bulunuyor. Tüm bu tartışmalar, paketin yalnızca teknik bir düzenleme değil, aynı zamanda geniş bir toplumsal etki yaratacak siyasal bir müdahale olarak da değerlendirildiğini gösteriyor. 11. Yargı Paketi’nin detaylarını Amed Barosu Kadın Hakları Merkezi’nden avukat Dicle Gencan ile konuştuk.

‘Sorun süreler değil, bağımsızlık krizidir’

Dicle Gencan

Dicle Gencan, 11. Yargı Paketi’nin temel gerekçesinde etkin ve hızlı yargılamaya vurgu yapılmasına rağmen, paketin ruhunun ve maddelerinin Türkiye’deki yargı krizinin asıl kaynağına dokunmadığını söyledi. Türkiye’de yargının yavaş işlemesinin kökeninde iş yükü ya da teknik eksikliklerden çok daha derin bir problem olarak yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığını işaret eden Dicle Gencan, “Paketi incelediğimizde temel sorunları çözmek yerine mevcut sistemin tıkandığı noktaları göstermelik olarak geçici olarak çözdüğünü görüyoruz. Yargının temel krizi iş yükünden, sürelerden önce yargının bağımsızlığı ve yargının tarafsızlığı eksikliğidir. Cezasızlık politikaları, etkin soruşturma yürütülmemesi, AYM ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmamasıdır. Zaten Türkiye’de uzun süredir alışkanlık haline gelen yargı paketi pratiğinin kendisi de hukuken tartışmalı bir yöntemdir. Bu paketler torba kanun mantığıyla hazırlanıyor. Yani birbirinden kopuk onlarca düzenleme tek metin içinde toplanıyor. Bu anayasanın yasama sürecine ilişkin ilkeleriyle bağdaşmamakta, hukuk devleti olmanın ilkeleriyle bağdaşmamaktadır. Bu tür ‘torba yasa’larla sık sık değişiklik yapılması hukuk güvenliğini zedeliyor. Sonuç olarak ortaya yargıyı bir bütün olarak reforme eden değil yalnızca güncel siyasi ihtiyaçları karşılamak üzere göstermelik sorun çözen maddeler ortaya çıkmış oluyor ve beraberinde getirdiği bir sürü olumsuzlukta kendini gösteriyor” diye konuştu.

‘Yapısal sorunlar görmezden geliniyor’

Pakette yer alan ceza alt sınırlarının yükseltilmesine ilişkin ise “Türkiye’de bu alandaki en büyük sorun cezanın düşük olması değil” diyen Dicle Gencan, cezasızlık politikaları, etkin soruşturma yürütülmemesi, delillerin zamanında toplanmaması, soruşturmayı yürütmede geç kalma ve yetersizlik, haksız tahrik indirimi ve iyi hal indirimleri gibi sorunlara dikkat çekti. Dicle Gencan, ayrıca kadınlar açısından ciddi eksikliklere vurgu yaptı: “Özellikle kadına yönelik şiddet dosyalarında uzaklaştırma kararlarının pratikte uygulanmaması veya yetersiz kalması, kolluğun şikayetleri ciddiye almaması, daha ilk aşamada yaşanan sorunlar. Öncelikle kolluk kuvvetlerinin ve adliyede bu alanda çalışan personellerin bu konuda eğitilmesi gerekiyor. Daha sonra şiddete uğrayan kadınlar için gelecekleri teminat altında olmadığını görüyoruz. Yani barınma, geçim ve benzeri temel ihtiyaçları karşılayamamaktan korktukları için çoğu zaman hukuki sürece başvurmaktan kaçınıyorlar. Devletin kadınlara bu konuda somut destek sunması gerekiyor. Sorunlar bunlarken ceza sınırlarının arttırılması yalnızca kâğıt üzerinde bir sertleşme anlamına gelir. Bunun bir örneği AİHM’in vermiş olduğu Opuz/Türkiye Kararı’nda Türkiye’ye yönelttiği temel eleştiri de budur. Devlet cezanın miktarını değil şiddet önleyici mekanizmaları işletmediği için sorumludur. Organize suçlar ve infaz rejimi açısından bakıldığında ceza alt sınırlarını yükseltmek suçla mücadelede tek başına anlamlı bir araç değildir.”

Dicle Gencan ayrıca, “Son yıllarda aile içi şiddet ve organize suçtan hükümlü olup izinle veya denetimli serbestlikle salıverilen kişilerin yeniden ağır suçlar işlediği vakalar da infaz sisteminin yapısal zafiyetini göstermekte. Bu durum ceza miktarının değil, infazın bireyselleştirilmesi, denetimli serbestlik kararlarının özenli verilmemesi, siyasi yargı kararlarının verilmemesi gibi unsurların belirleyici olduğunu gösteriyor” dedi. Dicle Gencan devamında ise, “Türkiye’de infaz uygulamalarının bu standartları karşılamaması yalnızca bireysel hak ihlallerine değil, aynı zamanda devletin hem yaşam hakkını hem de toplumsal güvenliği koruma yükümlülüğünün zayıflamasına yol açıyor. Örgüt suçları Türk Ceza Kanunu’nda oldukça geniş tanımlanmış olmasına rağmen iyice genişletilerek uygulanıyor. Muhalif görüşte olan akademisyenler, gazeteciler, siyasetçiler hatta onları avukat müvekkil ilişkisi kapsamında savunan avukatları bile örgütlü suçlar kapsamında yargılanıyor. Pratik bu şekildeyken ceza alt sınırının organize suçlarda arttırılması insan hakları bağlamında birçok ihlalin yaşanabileceği korkusunu yaratıyor bizlerde” şeklinde konuştu.

‘Siyasi dosyalarda tutuklama riski büyüyor’

Dicle Gencan, paketin organize suçlar ve tutuklama tedbirine ilişkin hükümlerinin özellikle siyasi niteliği öne çıkan dosyalarda daha büyük riskler yarattığını da dile getirdi. Türkiye’de örgütlü suç tanımının geniş ve muğlak biçimde uygulandığını hatırlatan Dicle Gencan, akademisyenlerin, gazetecilerin, siyasetçilerin ve bazı avukatların dahi bu tanıma dahil edilerek yargılandığını belirtti. Konuya dair Dicle Gencan, “Yargı paketinin tutuklama tedbirine ilişkin yaptığı değişiklikler Türkiye’deki keyfi tutuklama sorununu kesinlikle ortadan kaldıracak nitelikte değil. Çünkü yaşanan sorun norm eksikliğinden kaynaklanmamakta. Sorun, tutuklama tedbirinin bir cezalandırma aracı olarak kullanılması. Tutuklama ceza muhakemesi sistemindeki en ağır koruma tedbiridir. Bu nedenle çok dikkatli uygulanmalıdır. Çünkü masumiyet karinesi ile çelişmeden ve kişisel özgürlükleri hukuka aykırı olarak kısıtlamadan uygulanması gerekmektedir. Bu bağlamda 11. Yargı Paketi ile yapılan değişiklikler tutuklanma tedbirini bir cezalandırma aracı olarak kullanmanın önüne geçmeyecektir. Hatta ceza alt sınırı yükseltilen suçlar, yargı paketinde bu yükseltilen suç tiplerinde siyasi nitelikli dosyalarda özellikle tutuklama tedbirinin daha keyfi uygulanmasının yolunu açacaktır. Ama yine kadına yönelik şiddet dosyalarında şüpheli ve sanıklar tutuklama tedbirinin uygulanmadığını göreceğiz” dedi.

AİHM’in Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala kararlarını hatırlatan Dicle Gencan, “Demirtaş ve Kavala kararlarında hatta ortak olarak açıklanan evet makul şüpheye dayanmayan siyasi saikle kullanılan özgürlükten yoksun bırakma. Burada önemli olan siyasi saik. Bu şekilde tanımlanmış ve Türkiye’ye çok açık bir sorumluluk yüklemiştir. Kararda diyor ki, ‘tutuklama tedbirinin kötüye kullanımının engelleyecek yapısal reformlar yapılmalıdır.’ Ne yazık ki yargı paketi bunu sağlamamakta” diye belirtti.

‘Hak ihlallerini derinleştirebilir’

Seri muhakeme ve basit yargılama usullerinin genişletilmesini de eleştiren Dicle Gencan, Türkiye’deki mevcut yargı pratiğinde bu mekanizmaların ciddi hak ihlallerine kapı aralayacağını söylüyor. Pek çok sanığın, uzun yargılama süreçlerinin yarattığı belirsizlik nedeniyle “ne olursa olsun kurtulayım” mantığıyla suçlamaları kabul ettiğini, savunmanın etkinliği sağlanmadan dosyaların kapandığını ifade eden Dicle Gencan, delillerin tartışılmadığı, bilgilendirmenin yapılmadığı hızlı süreçlerin, görünürde yargılamayı kısaltsa da adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini vurguladı. Dicle Gencan, paketle birlikte bu uygulamaların daha da yaygın hale geleceğini öngördüklerini belirtti.

‘En ağır gerileme dezavantajlı gruplarda’

Yargı paketinin en tartışmalı başlıklarından biri ise LGBTİ+ bireylere yönelik düzenlemeler. Dicle Gencan, sızan taslak metinde Medeni Kanun’un 40. maddesinde değişiklik yapılarak cinsiyet uyum sürecinin 18’den 25 yaşa çıkarılmasının planlandığını; bunun yanı sıra “biyolojik cinsiyete aykırılık” ve “genel ahlaka aykırılık” gibi belirsiz ve ceza hukukuyla bağdaşmayan ifadelerle yeni suç tipleri yaratılmak istendiğini belirtiyor. Bu maddelerin LGBTİ+’ları açıkça hedef aldığını, sağlıktan eğitime, çalışma hayatından aile yaşamına kadar pek çok alanda ayrımcılığı meşrulaştıracağını ifade etti.

Aynı paket içinde kadınlara ve çocuklara dair olumlu görünen bazı hükümlerin de sosyal politika mekanizmaları güçlendirilmeden getirildiği için sembolik kaldığını söyledi. Devamında Dicle Gencan, “2024-2025 dönemi ‘aile yılı’ ilan edildi. Bununla birlikte devlet politikalarının odağı bireyin hakları değil ailenin korunması etrafında şekillenmiş oldu. Buradaki aileden kasıt ise geleneksel aile, atanmış cinsiyeti kadın ve yine atanmış cinsiyeti erkek olan iki kişinin evliliği ve beraberinde çocukların olması.  Ancak bu politik çerçeve aile içindeki güç eşitsizliklerini görünmez kılıyor. LGBT+’ları hedef haline getiriyor ve sosyal devlet yükümlülüklerini tali hale getiriyor. Zorunlu halden çıkarıyor. Çocuklar açısından getirilen hükümler mesela eğitim evleri düzenlemeleri olumlu görünse de aynı paket içinde cezalarının arttırılması çocukların daha erken yaşta ceza sistemi ile karşılaşmasına sebep oluyor diye vurguladı.

“Suça sürüklenen çocuk sayısının azalması cezalandırmakla değil eğitimle çözülebilir” diyen Dicle Gencan, “Mevcut gerçeklik tamamen göz ardı ediliyor. Bizim hukuk eğitiminde çok sıkça duyduğumuz bir söz vardır. Fildişi kulelerde oturanlar halkın yaşamından uzak yasalar yapıyor. Bu yasalar gerçek hayata çarptığında parçalanıyor. Türkiye’de de tam olarak bunu görüyoruz. Gerçeklik göz ardı ediliyor ve bazı düzenlemelerle görünürdeki sorunlar çözülüyor. Türkiye’de çocukların karşı karşıya olduğu hak ihlallerinin büyük kısmı ceza hukuku ile ilgili değil. Milyonlarca çocuk yoksulluk nedeniyle beslenemiyor, eğitime erişemiyor, sağlığa erişemiyor. Bu gerçeklik ortadayken yapılan düzenlemeleri sembolik görmemek tabii ki elde değil. Kadınlar bakımından da benzer bir durum söz konusu. Bazı şiddet ve cinsel suçların infaz indirim kapsamı dışında tutulması olumlu bir adım. Ama bu da kadın örgütlerinin yoğun baskısı sayesinde oldu zaten. Ancak köklü bir iyileşme için yeterli değil. Erken müdahale mekanizmaları güçlendirilmeli. Kadınların evsiz kalmayacağına, ekonomik bağımsızlığa kavuşacağına, gerçekten korunacağına dair güvenceleri verilmeli. Bunun sağlanması için bütçe artırılmalı. Daha önce de belirttiğim gibi, etkin soruşturma yürütülmeli ve cezasızlık politikalarına son verilmeli” dedi.

Hukuki belirsizlik ve büyüyen umutsuzluk

Yargı paketinin tüm maddelerinin henüz netleşmemiş olmasının bile başlı başına hukuki bir belirsizlik yarattığını söyleyen Dicle Gencan, geçmiş paketlerde baroların bir maddeye odaklanıp tepkilerini ortaya koyarken, sessizce geçirilen başka düzenlemelerin olduğunu hatırlattı. Muhalefetin ve hukuk kuruluşlarının itirazlarının dikkate alınmamasının ise büyük bir umutsuzluk yarattığını belirten Dicle Gencan, “Ne yapacağımızı, hangi maddeye nasıl itiraz edeceğimizi şaşırdığımız anlar oluyor. Bunun nedeni yalnızca yoğunluk değil; itirazlarımızın karşılık bulmadığını bilmek” diye konuştu.

‘Küçük olumlu adımlar bütünü kurtarmıyor’

Dicle Gencan, son olarak bazı maddelerin tekil olarak olumlu sonuç yaratabilecek nitelikte olduğunu kabul etse de, paketin bütününe bakıldığında iyi niyetli ya da reform niteliğinde değerlendirilemeyeceğini savunarak, yargı bağımsızlığı ve sosyal devlet ilkeleri güçlendirilmeden yapılan bu tür değişikliklerin kalıcı bir iyileşme sağlamayacağını, hatta olumsuz tabloyu daha da ağırlaştırabileceğini ekledi.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Her saat 10 dönüm tarım arazisi işgal ediliyor

Sonraki Haber

Barış hayatın içinden bir meseledir

Sonraki Haber
Barış hayatın içinden bir meseledir

Barış hayatın içinden bir meseledir

SON HABERLER

DEM Parti İmralı Heyeti AKP ile 20 Aralık’ta görüşecek

DEM Parti İmralı Heyeti AKP ile 20 Aralık’ta görüşecek

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
16 Aralık 2025

Amed’de ‘Umut ve özgürlük’ mitingi düzenlenecek

Amed’de ‘Umut ve özgürlük’ mitingi düzenlenecek

Yazar: Aziz Oruç
16 Aralık 2025

Türkiye’ye karşı İsrail-Kıbrıs-Yunanistan ittifakı

Türkiye’ye karşı İsrail-Kıbrıs-Yunanistan ittifakı

Yazar: Bedri Adanır
16 Aralık 2025

İzBB işçilerinin eylemi 9’uncu gününde

İzBB işçilerinin eylemi 9’uncu gününde

Yazar: Heval Elçi
16 Aralık 2025

İstanbul’da ev baskınları: 11 kadına gözaltı

İstanbul’da ev baskınları: 11 kadına gözaltı

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
16 Aralık 2025

‘Önce zarar verme’ ilkesinden barış gazeteciliğine: Hekimlikten RTÜK’e uzanan koruyucu bir etik

‘Önce zarar verme’ ilkesinden barış gazeteciliğine: Hekimlikten RTÜK’e uzanan koruyucu bir etik

Yazar: Heval Elçi
16 Aralık 2025

Ayşe Şan için 2 günlük anma programı yapılacak

Ayşe Şan için 2 günlük anma programı yapılacak

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
16 Aralık 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır