Katledilen gazeteciler Cihan Bilgin ve Nazım Daştan için düzenlenen anmada, ‘Bizler hakikatin bilincinde olan gazeteciler olarak, onurlu bir barış, için barış gazeteciliği yapmaya devam edeceğiz’ denildi
21 Aralık 2024 günü, Kuzey ve Doğu Suriye’de haber takibi esnasında Türkiye’ye ait silahlı insansız hava aracıyla (SİHA) hedef alınarak gazeteciler Cihan Bilgin ve Nazım Daştan’ın katledildi. Katliamı protesto etmek isteyen çok sayıda gazeteci ülkenin birçok yerinde düzenlenen eylemlerde gözaltına alınarak tutuklandı.
Özgür Basın emekçileri Cihan Bilgin ve Nazım Daştan’ın katledilmesinin birinci yılında Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG) ve Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) öncülüğünde İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube’de basın açıklaması düzenlendi.
Basın Metnini Yeni Yaşam Gazetesi çalışanı Saliha Aras okudu. Saliha Aras, hakikat için yola çıkan ve bu yolda katledilen arkadaşları, Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in geçtiğimiz yıl özel savaş propagandasına karşı direnişin sesi oldukları için hedef alındıklarını ve SİHA’larla katledildiklerini belirtti. 19 Aralık’ı 20 Aralık’a bağlayan gece Gülistan Tara ve Hêro Bahadîn’den sonra Nazım ve Cihan’ın ölüm haberini aldıklarını ifade eden Saliha Aras, “Onları katledenler, o gün onların gazeteci olmadıklarını iddia ettiler. Oysa Nazım ve Cihan’ın geçtiği haberlere, gazeteciliklerine herkes gibi bizler de günlerce tanıklık ettik” dedi.
Saliha Aras, “Bizler Nazım’ı kah Tişrîn Barajı’nda, kah sivilleri hedef alan saldırılara fotoğraf makinesini çevirirken gördük. Yine Cihan, yerle bir edilmiş kentleri gösterirken tam da hakikatin sesi, mesleğinin gereğini yapıyordu. Onlardan geriye parçalanmış bir araçtan kalan fotoğraf makineleri de bunun en büyük kanıtıydı” diye ekledi.
‘Hakikati dile getiren gazeteciler öldürülüyor’
Saliha Aras, şöyle devam etti:
“Savaş başladığı zaman ilk önce hakikat ölür, denir ya; bu topraklarda yıllardır hakikatle birlikte hakikatin dile getireni, biz gazeteciler de öldürülüyoruz, tutuklanıyoruz, gözaltına alınıyoruz. Musa Anter’den Gurbetelli’ye, Metin Göktepe’den Hrant Dink’e… Her dönemin karanlık güçleri ilk bizleri hedef aldı/alıyor.
‘Gazeteciliği de arkadaşlarını da savunmaya devam ettiler’
Ancak buna karşı Özgür Basın çalışanları olarak sorumluluğumuzu hep bildik ve her saldırıya karşı cevabı yine sahada daha güçlü bir şekilde verdik. Geçtiğimiz yıl da öyle oldu. Nazım ve Cihan’ı katledenler sandılar ki geride kalanları korkutacak, mesleklerini yapamaz hale getirecekler. Ancak tam da buna karşı daha büyük bir dayanışma ile onların gazeteci olduklarını haykırdık. Elbette sesimizi susturmak için eyleme katılan arkadaşlarımızdan bazılarını tutuklandı, bazılarına ise dava açıldı.
Ancak arkadaşlarımız tutsaklıklarında da, mahkeme salonlarında da hem gazeteciliği hem de arkadaşlarımızı savunmaya devam etti. Çünkü biliyoruz ki hakikatin ışığı ve sesi ne kadar gür olursa, faşizm o kadar korkar, halkları karanlığa boğmak isteyenler o kadar azalır.
‘Hakikat için habercilik yapmaktan vazgeçmeyeceğiz’
Yine “Düşünce ve İfade Özgürlüğü” sıralamasında her yıl daha da geriye giden bir ülke gerçekliğinde, bizler bütün yargı kıskacına rağmen gerçekleri dile getirmeye devam edeceğiz. Biliyoruz ki bizlere yönelik saldırının en önemli boyutu halkın haber alma hakkını gasp etmektir. Halkı habersiz, iktidarların insafına bırakmaktır. Bu yüzden her yıl onlarca gazeteci ya yargılanıyor ya tutuklanıyor. Hesapları engelleniyor, haberlere erişim engeli getiriliyor. Hedef gösteriliyor ya da Hakan Tosun gibi şüpheli şekilde hayatını kaybediyor. Bizler ne katledilen arkadaşlarımızın hesabını sormaktan ne de hakikat için habercilik yapmaktan vazgeçeceğiz.
‘Onurlu bir barış için gazetecilik yapmaya devam edeceğiz’
Bugün de bir süreçten bahsedilirken, bizler elbette hakikatin bilincinde olan gazeteciler olarak “onurlu bir barış” için barış gazeteciliği yapmaya devam edeceğiz. Halkların savaşsız, sınıfsız, sömürüsüz ve birlikte yaşadığı bir ülke elbette biz gazetecilerin de özlemi olurken, bunun için sahada olmaya devam edeceğiz.
Özgür bir ülkede özgürce haberler yapacağımız güne kadar da görevimizin başında olmaya devam edeceğiz. Mahkeme salonlarında dediğimiz gibi gazetecilik suç değildir ve gazeteciler de “terörist” değildir. Buradan bir kere daha Nazım ve Cihan’ın gazeteci olduğunu dile getirirken her ne olursa olsun düşünü kurdukları dünya için mücadele edeceğimizin de sözünü vermek istiyoruz.
Saliha Aras, son olarak Nazım ve Cihan’ı andıkları için tutuklanan gazeteci arkadaşlarının kullandığı şu sözlerle konuşmasını bitirdi:
“Saraylar saltanatlar çöker
Bu kan susar bir gün, bu zulüm biter
Bugünlerden geriye bir direnenler bir de Nazım ile Cihanlar kalır.”
‘Katledilen tüm arkadaşlarımızı anıyoruz’
Basın metnin okunmasının ardından, Cihan Bilgin ve Nazım Daştan için düzenlenen eylemde gözaltına alınarak tutuklanan Mücadele Birliği gazetesinden Serpil Ünal, Etkin Haber Ajansı’ndan (ETHA ) Pınar Gayıp ve Halkaların Eşitlik ve Demokrasi Partisi İstanbul Eşbaşkanı Çınar Altan konuşma yaptı.
Serpil Ünal, “Biz hiçbir zaman bundan çekinmedik. Hiçbir arkadaşımızda mesleğine sahip çıkma konusunda geri adım atmayacak. Biz gerçekleri yazmayacaksak, belgelemeyeceksek bu meslekle bir işimiz olmaz. Bu mesleğini özelliği budur. Gülistan’ı ve Hero’yu da unutmamak gerekiyor. Onların şahsında daha önce katledilen tüm arkadaşlarımızı anıyoruz. Bu baskılar hiçbirimizi yıldıramaz, yazmaya devam edeceğiz. Bizim var oluşumuzun sebebi gerçekleri yazmak. Onların kalemleri yerde bırakmayacağız. Onların kalemleri mikrofonları olmaya devam edeceğiz” diye belirti.
‘Katledilen gazeteciler ve ardılları bizim pusulamızdır’
Pınar Gayıp ise 2025’te gazeteciler için zor geçtiğini söyleyerek, şunları ifade etti:
“Bizler için katledilen arkadaşlarımızı anmak demek takvimsel günlerde yan yana gelmek, onların fotoğraflarını taşımak değil, sadece bizler için onları anmak onların mücadelesini sürdürmektir. Arkadaşlarımız katledildiğinde kalemleri yerde kalmayacak dedik. Bu kalabalık ve sonrasında yürüttüğümüz mücadele de verdiğimiz sözün kanıtı oldu. Musa Anter, Hrant Dink, Gülistan, Hero, Nazım, Egit, Hakan, Cihan ve Özgür Basın’ın ardılları olan tüm arkadaşlarımız bizim karanlıktaki ateş böceğimizdir. En zor zamanlarda bize pusula olan arkadaşlarımızdır. Onların mücadelesini sürdüreceğiz.”
‘Bambaşka bir tarihin yazılmasında rol oynadılar’
İstanbul İl Eşbaşkanı Çınar Altan ise “Egemenlerin ezilenlere karşı yürüttüğü savaşta kendilerinin hükmünün geçmediği bir alan vardır. O da hakikate karşı bir savaştır. Bu bir politikanın mecrası olarak görülse de her yerde bu hakikatin peşine düşen Özgür Basın çalışanları da bu savaşın içerisinde belli bir safta yer alırlar. Nazım ve Cihan açısından da bütün gazetecilik hayatı boyunca Kobanê’nin işgal edildiği günlerde o sınır nöbetlerinden şehit düştükleri yere kadar böyle bir hakikatin peşine düştüler. Buradan çıkacak yeni hakikatlerin de taşıyıcıları oldular. Tişrîn’deki katliamda kirli bir propaganda yürütülüyordu. Ve o propaganda altında savaş yön veriliyordu. Orada bambaşka bir tarihin yazılmasında rol oynadılar. O çeteleri ve destekçisi Türk devletinin her türlü saldırısına karşı bu kara propagandaya ezilseydik başka bir tarih yazılacaktı. İşte böyle bir rolleri var gazeteci arkadaşların” ifadelerini kullandı.
HABER MERKEZİ









