Bireysel silahlanmanın ataerkinin ürünü olduğunu belirten sosyolog Aslı Taşdemir Özkan, ‘Silahtan en çok etkilenen yine kadınlar ve çocuklar oluyor’ dedi
Umut Vakfı verileri, 20 Eylül 2025’e kadar ülke genelinde yaşanan 2 bin 414 olayda bin 578 kişinin hayatını kaybettiği, 2 bin 225 kişinin ise yaralandığını ortaya koyuyor. Bu olayların 432’sinde kesici alet, bin 982’sinde ise ateşli silahların kullanıldığı belirtiliyor. Bu tablo, Türkiye’de bireysel silahlanmanın, son yıllarda yalnızca kriminal bir mesele değil, derinleşen toplumsal çözülmenin en görünür göstergelerinden biri haline geldiğini de gösteriyor.
4 milyon ruhsatlı silah
Devletin resmi verilerine göre, 2020–2024 yılları arasında yaklaşık 2 buçuk milyon yeni silah ruhsatı düzenlendi. Böylece ülkedeki ruhsatlı silah sayısının 4 milyona yaklaştığı belirtildi. Sivil toplum örgütleri ve akademik çalışmalar ise ruhsatsız silah sayısının bunun birkaç katı olduğuna işaret ediyor. Bu tablo, bireysel silaha erişimin hem yaygın hem de görece kolay hale geldiğine işaret ediyor. Ruhsatsız silahların yaygınlığı, denetimsizlik ve cezasızlık, ateşli silahların bir “güç” aracı olarak kullanılmasını artırıyor. Bu tablo, özellikle kadınlar ve çocukları hedef alan şiddeti derinleştirirken, silahların kolay ulaşılabilir olması, katliamları ve şüpheli ölümleri sıradanlaştırıyor. Bireysel silahlanmanın politik ve toplumsal boyutları, kadın ve çocukların yaşam hakkını doğrudan tehdit ediyor.
Sosyolog Aslı Taşdemir Özkan, bireysel silahlanmanın ve toplumsal çürümenin sebeplerine dair değerlendirmede bulundu.
‘Hükümetin yanlış politikaları’
Bireysel silahlanmanın ataerkil zihniyetin ürettiği bir sorun olduğuna dikkat çeken Aslı Taşdemir Özkan, silahın güç gösterisi için kullanıldığını belirtti.
Bireysel silahlanmadan en çok etkilenenin kadın ve çocuklar olduğunu belirten Aslı Taşdemir Özkan, şunları söyledi:
“Belirli bir izne tabi tutulmadan alınan bireysel silahlar, hükümetin yanlış politikalarının sonucunda doğan şeylerdir. Tamamıyla politik, toplumu çürümeye terk etmiş bir zihniyettir. Burada önemli olan sadece silahlanma değil, silahlanmanın ne amaçla, neye göre, kime göre ve nasıl kullanılacağıdır. Bunlar hiçbir şekilde değerlendirmeye alınmadan, karşı tarafın rızasıyla veriliyor. Yeni düzenlemelerle bu silah kısıtlamalarının yapılması gerekiyor ve yine burada kadınlar devreye giriyor.”
‘Son 10 yılda ateşli silah suçuyla işlenen cinayetler yüzde 82 arttı’
Ateşli silahlara kolay ulaşımın ve ruhsatsız silahlara ceza verilmemesinin bu yaygınlığı artırdığını belirten Aslı Taşdemir Özkan, “Kendi düşünceme göre, bireysel silah talebinde bulunan kişilere önce eşlerinin, annelerinin ya da kardeşlerinin, yani ailede herhangi bir kadının rızasının alınması gerekiyor. Çünkü erkekler silahı güç olarak görüyor ama kadınlar öyle değil; farklı bir açıdan baktıkları için kadının rızası olmadan silah verilmesi uygun değil” dedi.
“Cezasızlık, hem kadın katliamlarında hem çocuk istismarında hem de bireysel silahlanmada en büyük etken” diyen Aslı Taşdemir Özkan, “ Büyük katliamlar oluyor ama ufak cezalar veriliyor, iyi hâl indirimleri yapılıyor. Türkiye’de son 10 yılda ateşli silah suçuyla işlenen cinayetler yüzde 82 arttı. Bunun sebebi toplumsal çürüme. Hükümet bir politika yürütemiyor ama insanların birbirine düşmesi için belli materyallerle toplumu oyalıyor” şeklinde konuştu.
‘Gençleri medyayla silaha özendiriyorlar’
Aslı Taşdemir Özkan, Wan’ın sınır hattında olması nedeniyle kaçak silah ticaretinin yoğunlaştığını kaydederek, şunları ifade etti:
“Devlet, politikalar ve eğitimler üretmiyor. Kadına öncülük eden platformların önünü kesiyor; bunu yaptıkça toplum birbirine düşmeye başlıyor. Gençleri silaha özendirmeyi medyayla başarıyorlar. Biri öldürülüyor ama en ufak bir ceza almadan çıkabiliyor ya da silah kullanıyor, karşılığında bir ceza yok. Devletin üretmek istediği politikalar bunlardır ve en iyi yansıtma şekli de medyadır. Bu şekilde yansıtarak toplumsal çürümeye de ön ayak olmuş oluyor.”
Kaynak: Büşra Turan / JINNEWS









