• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
9 Mayıs 2025 Cuma
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar

Dasitanı Şemun Axa-Ragıp Zarakolu

Yeni Yaşam Yazar: Yeni Yaşam
31 Mart 2019
Kategori: Yazarlar
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Wey le le daye, wey la daye, wey le dinyaye 

Wey lo lo axayo ez Geliye Tinate 

Eze dena xwe didime geleki zalim a 

Çume Lo lo bira zinareke gelek zalim a

Şemune Hanna Heydo bave kore se cara dikir gazi li Elike Bate

Kemal Yalçın’ın ‘Süryani Halk Kahramanı Şemun Hanne Haydo‘yu (ciltli, 637 sayfa, Ekim 2018, Almanya) yeni bitirdim. Kemal Yalçın, kitabı belgesel roman olarak tanımlıyor. Ama bence tam bir dengbej anlatısı.

Kemal Yalçın da bence modern bir dengbej. Sözlü tarih dediğimiz çalışmalar da bir anlamda modern dengbejlik değil de ne?

Sözlü anlatıcılık aslında insanlığın evriminde, çok eski bir tarihe sahip. Ulusal destanlar da kayda geçmiş dengbej anlatıları değil de ne? Homeros’un İlyada ve Odysseia’sından, Ksenophon’un Anabasis‘ine, Rodoslu Apollonius’un Argonautica’sına ve Finlilerin Kalevala’sına kadar.

Şemun Hanne Haydo da, Süryani ve Kürt toplumu içinde efsaneleşmiş bir halk kahramanı, dengbejlerin sözlü olarak 100 yıldır anlattığı.

Şemun Hanne Haydo’nun öyküsü aynı zamanda Seyfo’dan sonra, Metz Yegern’den sonra kendi bireysel öyküsü yanında, Süryani toplumunun kendini toplama ve ayakta kalmasının öyküsü.

Soykırım Turabdin yöresinde ağırlıkla Kürt aşiretleri aracılığıyla gerçekleştirildi. Elbette Kilis yöresinde iskan edilen Çeçenleri, Midyat’ın Mıhalmilerini, kimi Arap aşiretlerinin rolünü unutmamak gerek. Ya da Diyarbakır’da yerleşik olan Türklerin rolünü. Ama Süryanilerin travmasında ‘Türk’ten çok ‘Kürt’ yer alır. Ve travma günümüze kadar uzanmıştır. En son failler Kürt korucular olmuştur. Ama belki hayatta kalabilme riski ile Yezidiler, hatta Süryanilerin içinden bile olumsuz rol üstlenenler çıkabilmiştir. (*)


Direnişi ile ünlü Aynwardo köyü ve kilisesi…

Bu anlatı, aynı zamanda gerek Kürtler, gerek Süryaniler, Keldaniler, Nasturiler, Yezidiler, Kürtler, Türkmenler, Yörükler ve hatta Ermeniler arasında binlerce yıllık kökleri olan aşiret toplumu olgusunu, aşiretler arasındaki birliktelikleri ve ayrılıkları daha iyi kavramamıza olanak sağlıyor.

Aşiret federasyonları içinde farklı inançlara mensup aşiretler birlikte yer alabiliyordu.

Osmanlı modernleşmesi II. Mahmut ile birlikte merkeziyetçiliğe yöneldiğinde, aslında binlerce yıllık yerel gelenek ve dengeleri de altüst edecekti. Hele hele İttihatçılar Pantürkizme yöneldikten sonra.

Klasik imparatorluk ilkesi, divide et impera /böl ve yönet, Osmanlı İmpararatorluğu’na fetihle değil, bir çeşit otonomi statüsü ile katılan Kürt Beyliklerini II. Mahmut’un fermanı ile dağıttığında, bir anlamda bölgeyi farklı aşiretlerin kendi egemenlik kavgalarına mahkum etmiş oldu.

Osmanlılar da bir zamanlar bir uç beyliği idi. Ama oradan bir üst düzeye, devlet olmaya, oradan da imparatorluk düzeyine sıçramayı başardılar.

Beyliklerin dağıtılması, Kürtlerin devlet ve ulus olma sürecini, bir geri aşamaya itti ve aşiret kavgalarına mahkum etti.

Beylerin tahsil ettiği veri teorik olarak merkezi devlet toplayacaktı. Gayrimüslimler “eşit” teba olarak kabul edilmişti Tanzimat Fermanı ile ama, dağıtılan Beyliklerin yerine kendi ayrı ayrı egemenlik alanlarını kuran aşiret ağalıkları vergi tahsiline başladı.

Ve sözde eşit olan gayrimüslim teba çifte vergilendirme gibi ağır bir durumla karşı karşıya kaldı.

Vergilendirme bir çeşit haraca dönüştü.

İşte Şemun Hanne Haydo da, bir Süryani ağası idi.

1914 yılında ilan olunan cihat, kent ve kasabalardaki eşrafa gayrımüslimlerin malını, canını, ırzını helal kılarken, kırsalda da bunu aşiret mensuplarına ve ağalarına sağlamıştı.

Ama hala eski karma federasyonların geleneğini sürdürmek isteyen dost aşiret reisleri de vardı. Aşiret reisleri ile bir ay süren toplantıda, İttihat yönetimi, “Ermeni devleti kurulması” korkusunu kullanarak, onları suç ortağı yapmayı başardı.

Savaş sonrası, bu kez hayali olası “Ermeni devleti” tarafından cezalandırılma ihtimali ve korkusu kullanılarak, Ankara’ya biat edilmesi sağlandı.

Bölgeye hakim olmak için Ankara da aşiret olgusunu tepe tepe sömürerek kullandı. Ta ki 80’lere kadar. Özgürlük arayışı Aşiret olgusunu dikkate alarak aşmayı başardı. Zaten uluslaşma olgusu, kendini aşiretler gerçekliği içinden onu aşmayı başararak sağlanmamış mıdır?

Bu bağlamda geçmişe yönelik özeleştirel bir tavır da gelişebildi. Öyle ya zo’lardan sonra lo’lara gelmemiş miydi? Bu bağlamda Mardin’de bir Süryani kadın belediye eş başkanı mümkün olabildi. Onu Saray görevden aldı. 3 dönemdir TBMM’de bir Süryani mebus var.

Kemal Yalçın kitabın sonuna Şemun Ağa’nın ailesinin tanıklıklarına da yer vermekle iyi etmiş. Halen Hollanda’da yaşayan, Şemun Ağa’nın torunu Meryem’in tanıklığına yer verelim biz de: “1938 yılında Arnas köyünde doğdum. Babam Murado’dur. Anam Şemun Ağa’nın kızı Azze. Annem kaçırılışını, başına gelenleri hiç anlatmadı… Ben de sormadım üzmemek için. Babam Seyfo sırasında yaşadıklarını anlattı. Annemin başına gelenleri babamdan öğrendim. Babam 1915 öncesi Seyde ile evliymiş. Hanna adında kızları varmış. 1915’i atlatmışlar ama 1917’de yitirmişler canlarını. Dedem Şemun, 1918 de (Kürt) Haco Ağa’yı kurtarmak için savaşırken Murado’nun cesaretini, vefasını görmüş. ‘Sana kızımı vereceğim’ demiş. Annem çok güzeldi. Herkese yardımcı olurdu, köyde sözü geçerdi. Şemun Ağa’yı sadece dedem olduğu için değil Süryanileri kurtaran bir kahraman olduğu için çok sever ve sayarım. O benim onurumdur, gurur duyuyorum torunu olmaktan!”.

Azakh / İdil

 

Şemun Ağa’nın Kürt yoldaşı Alike Batte Ağa’nın aynı adı taşıyan torunu ise şöyle anlatıyor: “1913 yılında Midyat Kaymakamı ağaları toplamış, ‘Biz Süryanileri öldüreceğiz, bize yardım edin’ demiş. Sadece Alike Batte karşı çıkmış. ‘Süryaniler bizim himayemizdedir. Kalleşlik yapamam’ demiş. Diğer ağalar susmuş. Sonra dört Kürt ağa ile birlikte Şemun Ağa’yı da tutuklayıp Harput mahpusuna koymuşlar. Osmanlı Fermandan önce rehin almış onları. Ağalar içinde sadece Şemun Ağa mektebe gidip Harput Koleji’ni bitirmiş. Osmanlı devleti Alike Batte’yi öz amcası Çelebi Ağa’ya öldürttü. Haco Ağa öldürüldü. Çelebi Ağa ise Antep cezaevinde Şemun Ağa’nın kucağında öldü. Çelebi Ağa’nın mezarı bile yok. Torunu AKP Mardin Mebusu Süleyman Çelebi de aradı, bulamadı. “Çocukluğum, gençliğim hep dedemin öldürülmesinin verdiği acılar ve korkular içinde geçti. Aşiretlerin çoğu Süryanilere çok büyük kötülükler yaptı. Canlarını, mallarını, kızlarını, kadınlarını aldılar. Süryaniler dürüst, çalışkan namuslu insanlardır. Devlet Müslümanlığı kullanıp Süryanileri korkuttu, köylerini, topraklarını terke zorladı. Süryaniler Turabdin’in bereketiydi. Midyat onların zamanında Midyat idi… Şemun Ağa’yı hem Kürtler hem Süryaniler seviyordu ve hala da sevilmekte. Dengbejler Şemun Ağa ile Alike Bete’nin dostlukları, cesaretleri, vefaları insanlıkları hakkında çok türkü yakmışlardır.”

Kitabın sonuna, araştırmacı Hanna Beth-Şawoce’nın arşivinden sağlanan, Seyfo’ya karşı Süryani direnişinin belgelerinin konulması iyi olmuş.

Kerboran/Dargeçit

(*) Seyfo olgusunu kurtarıcılar, failler ve direniş olgusu da dahil farklı boyutlarda ele alan, tanıklıklar yanında genel kurmay arşivi dahil en kapsamlı arşiv belgelerine dayanan David Gaunt’un “Katliamlar – Direniş – Koruyucular / 1. Dünya Savaşı’nda Doğu Anadolu’da Müslüman – Hıristiyan İlişkileri” (Belge Yayınları, 2007) Kürtler açısından da vazgeçilmez bir başvuru kaynağı. Öte yandan mikro düzeyde Peder Abraham Garis’in “Bote Köyü 13 Günlük Cehennem “ (Baskıya hazırlayan: Yasemin Gedik, Belge Yayınları 2017) adlı kitabı, salt bir köy çevresinde, Kürt komşuların nasıl bir anda kıyımcıya dönüşebildiğinin tanıklığını yapıyor.

 

 

Yeni Yaşam

Yeni Yaşam

İlgiliYazılar

Seçenek biziz

 Arkadaşlık taklit edilemez

Yazar: Yeni Yaşam
9 Mayıs 2025

AKP’nin Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığını engellemek üzere başlattığı girişim bazı efsanelerin de ortadan kalkmasını sağladı. Kemal Kılıçdaroğlu’ndan tevarüs eden bir...

Yaşam yazı turayı onaylamaz

Özgürlük yolculuğunda Barış’ın durağında

Yazar: Yeni Yaşam
9 Mayıs 2025

Sırrı Süreyya Önder’e uğruna yaşamını adadığı Barış’a … Ne söz yetti ne duygular alt edebildiği milyonlarca yoldaşının sevenin acısını. Yüreği...

İslam’ın şartı gerçekten kaçtır?

Araç fetişizmini aşmak

Yazar: Yeni Yaşam
9 Mayıs 2025

Dünyanın birçok yerinde ulusal veya sınıfsal direniş hareketleri farklı yöntemlerle de olsa çözümlenirken Kürdistan Özgürlük Hareketinin sürdürdüğü mücadeleyi -hem de...

Neler oluyor?

27 Şubat çağrısı ve Ortadoğu’nun geleceği

Yazar: Yeni Yaşam
9 Mayıs 2025

Dünya büyük bir hızla değişiyor. Küresel güçler açısından önemli bir toplanma alanı olan Münih Güvenlik Konferansı’nda “liberal düzen dağılıyor” tespiti...

Merkez Bankası’nın enflasyon raporu ve bir kısım muhalefetin entelektüel düzeyi

Sırrı S. Önder, barış ve demokratik/sosyal cumhuriyet (2)

Yazar: Yeni Yaşam
8 Mayıs 2025

İçinde bulunduğumuz döneme yeni bir barış sürecinin işletilmesi ve buna ilişkin tartışmalar damgasını vuruyor. Ancak (başta sosyalistler ve CHP olmak...

Bir bilgeye vefa kitabı

Hamasetten husumete

Yazar: Yeni Yaşam
8 Mayıs 2025

Toplumsal ayrımcılık ve ırkçı söylem, nefretin ve şiddetin yaygınlaştırılmasında her zaman başvurulan bir yöntem oldu bu ülkede ama denilebilir ki...

Sonraki Haber

Demirtaş: Oyunuzu kullanın güzel sonuçları keyifle izleyelim

SON HABERLER

Seçenek biziz

 Arkadaşlık taklit edilemez

Yazar: Yeni Yaşam
9 Mayıs 2025

Sırrı Süreyya Önder ve sanat-mizah-barış

Sırrı Süreyya Önder ve sanat-mizah-barış

Yazar: Yeni Yaşam
9 Mayıs 2025

Yaşam yazı turayı onaylamaz

Özgürlük yolculuğunda Barış’ın durağında

Yazar: Yeni Yaşam
9 Mayıs 2025

İslam’ın şartı gerçekten kaçtır?

Araç fetişizmini aşmak

Yazar: Yeni Yaşam
9 Mayıs 2025

M. Sait Yıldırım: Çağrı bizim için yaşamsal bir ihtiyaç

M. Sait Yıldırım: Çağrı bizim için yaşamsal bir ihtiyaç

Yazar: Yeni Yaşam
9 Mayıs 2025

Neler oluyor?

27 Şubat çağrısı ve Ortadoğu’nun geleceği

Yazar: Yeni Yaşam
9 Mayıs 2025

SOHR: Silahlı gruplar Şam’da yurttaşların evlerine el koydu

SOHR: Silahlı gruplar Şam’da yurttaşların evlerine el koydu

Yazar: Yeni Yaşam
8 Mayıs 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır