Barış Balseçer / Strazbourg
Açlık grevi ve ölüm orucu eylemleri devam ederken sanatçı ve yazarlar hükümete adım atması çağrısında bulundu. Yazar Aslı Erdoğan, ‘Talepler, siyasi, hukuki ve insani açıdan tamamen meşrudur. Bir an önce bu sorun ortadan kaldırılmalıdır’ dedi
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle DTK Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven öncülüğünde başlayan açlık grevi eylemleri 190. gününde devam ederken 30 tutuklunun başlattığı ölüm orucu 17. gününde. Açlık grevindeki ve ölüm orucundaki eylemcilerin sağlık durumları ciddiyetini korurken bir çok kesimden, eylemcilere dayanışma mesajları gelmeye devam ediyor. Eylemcilerin yanında olduğunu açıklayan isimlerden biri de Yazar Aslı Erdoğan. Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Özgür Gündem Gazetesi’nde köşe yazarlığı ve Yayın Danışma Kurulu üyeliği yapması nedeniyle daha önce tutuklanan Aslı Erdoğan’ın birlikte kaldığı hapishane arkadaşı Zozan Çiçek’te ölüm orucu eylemini sürdürenler arasında
Erdoğan, bu eylemlerin çok ciddi sonuçlarının olabileceğini söyleyerek, “Koğuş arkadaşım Zozan Çiçek şu an ölüm orucunda. Gencecik bir arkadaş. Bundan dolayı bu açlık grevi ve ölüm orucuna tepkim daha duygusal. Cezaevi koşullarını biliyorum. Tutuklu olduğum dönemde bu koşullar nispeten biraz daha iyiydi. Ölüm orucu ve açlık grevindekilere ne gibi zulümler yapıldığını gayet iyi seziyorum” dedi. Ülkede hukuksuzluğun dudak uçuklatan boyutta olduğuna vurgu yapan Erdoğan şöyle devam etti: “Açlık grevi ve ölüm orucundakilerin talebi, çok hukuki, meşru, yasal, insani ve siyasi açıdan da son derece doğru bir talep. Devleti kendi yasalarına uymaya çağıran bu talep, herkesin iyiliğine yarayan bir sonucu içeriyor. Karşılanması çokça kolay bir talep aynı zamanda. Buna bile mutlak sessizlikle yanıt verilmesi çok ürkütücü. Devletin artık demokrasi, hukuk, vicdan ve insanlıkla hiç bir alakasının kalmadığını gösteriyor. Korkutucu olan da budur.”
Saldırı kabul edilemez
Son dönemlerde açlık grevi ve ölüm orucunda olan çocuklarının sesini daha güçlü duyurabilmek için eylemsellikler geliştiren annelere yönelik polis saldırılarına da değinen Erdoğan şunları söyledi: “Özellikle annelerin dövülmesi, reva görüldükleri muamele, Türkiye’de bütün ahlaki eşiklerin aşıldığını gösteriyor. Ölüye saygı kalmadı. Anneye, haklıya saygı kalmadı. Kısaca insan hayatına saygı kalmadı. Geniş kitlelerin, aydınların bu durumu neden görmediğini, suskun kaldıklarını açıkça anlayamıyorum. Sanırım Öcalan ismi üzerindeki tabu korkutuyor ve “ben bu işe bulaşmayayım” diyorlar. Bütün bu kesimler Öcalan’ın her insan gibi insani ve anayasal hakları olduğunu unutmaya ne kadar hevesli? Yoksa seçim hukuksuzluğuyla mı meşguller, bilemiyorum. Ama bu sessizlik hepimizi öldürecek.
Bizi sessizlik öldürür
Sessizliğin bir an önce kırılması gerektiğini söyleyen Erdoğan kamuoyuna duyarlılık çağrısında bulunarak şöyle devam etti: “Siyasi görüşünüz ne olursa olsun, bu insani trajediye kayıtsız kalınamaz. 7 bin kişinin anneleri, çocukları, babaları, kardeşleri ve akrabaları sokakta ve seslerini duyurmaya çalışıyor. Kısaca kamuoyuna duyarlılık çağrısında bulunuyorum. Cezaevlerinde neler olup bittiği Avrupa gündemine taşınmalıdır. En azından Avrupa kamuoyu, Türkiye cezaevlerinde neler olup bittiğine dönüp bakmalıdır. İşlerin bu noktaya varması, Avrupa’nın suskunluğundan kaynaklı.
Talepler meşrudur
Erdoğan son olarak cezaevi arkadaşı Zozan şahsında bütün tutuklulara selam söyleyerek, “Tek bir lokma boğazımdan geçmiyor. Talepleri kolayca karşılanabilecek ve Türkiye’deki herkesin iyiliğine olacak bir taleptir. Siyasi, hukuki ve insani açıdan tamamen meşru bir taleptir. Bir an önce bu sorun ortadan kaldırılmalıdır” diye konuştu.