• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
25 Aralık 2025 Perşembe
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2025
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2025
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar

Hukuk devleti mi? Devlet hukuku mu?-Fikret Başkaya

Yeni Yaşam Yazar: Yeni Yaşam
4 Haziran 2019
Kategori: Yazarlar
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

24 Eylül 1996’da, Diyarbakır Cezaevi’nde 10 genç tutuklu (Mehmet Kadri Gümüş, Cemal Çam, Hakkı Tekin, Mehmet Aslan, Mehmet Nimet Çakmak, Kadir Demir, Rıdvan Bulut, Ahmet Çelik, Edip Derikçe. Erhan Hakkı Perişan) gardiyanlar ve askerler tarafından, demir çubuklar ve sopalarla başları ezilerek vahşice, hunharca katledildi, 24 sanık da yaralandı…

O zaman ‘Demokrasi Gazetesinde’ yazıyordum… Başlığı: Devlet devlet olmaktan çıkarsa!” olan bir yazı yazdım… Daha sonra başlığın ‘uygun’ bir başlık olmadığını fark ettim… Aslında yazının başlığı: Devlet işte bu! olması gerekiyordu… Tabii iş işten geçmiş, yazı yayınlanmıştı…

İstanbul’da bir mahkeme, o yazıda ‘devletin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif’ ettiğim gerekçesiyle dava açtı. Duruşmada “devletin ‘manevi şahsiyeti’ diye bir şey olmayacağını, olamayacağını, maneviyatın sadece insana mahsus bir şey olduğunu” söylesem de bir işe yaramadı ve mahkeme beni bir yıl hapis cezasına çarptırdı, cezayı 9 aya indirdi ve aynı suçu beş yıl süreyle işlememek kaydıyla infazı erteledi… Velhasıl, dava bir yıldan az bir zamanda tamamlandı… Devletin katillerine de, ne demekse, öldürme kastı olmaksızın, ölüme sebebiyet vermekten dava açıldı… Dava tam 23 yıl sürdü ve geçtiğimiz haftalarda zaman aşımından düşürüldü…

İşte devlet böyle bir şeydir… Gerçi devlet böyle bir şeydir ama bu ülkenin Anayasasında “Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir” deniyor… Sanki hukuku olmayan bir devlet olurmuş gibi… Tabii kısa bir cümleye dört yalanı sığdırmak da herhalde ‘yüksek hukuk uzmanlığı’ isteyen bir şeydir… Türkiye’deki rejim hiçbir zaman laik olmadı ama öyle bir söylem hep oldu… Hâlâ öyle olduğunu söyleyenler/sananlar ve inananlar var… Demokrasiyle de hiç ilgisi olmadı. Siyasi partilerin, seçimlerin, parlamentonun varlığı, rejimin demokratik olmasını gerektirmiyordu. Demokrasi söylemi kitleleri aldatmak, topluma kurulan tuzağı görünmez kılmak içindi…

Sosyalliğine gelince, yoksulların, işsizlerin ve aldıkları ücretle geçinmekte zorlananların sayısına bakılırsa, TC’nin ‘sosyal devlet’ olma iddiasının da hiçbir kıymet-i harbiyesi yok… Bir rejimin, bir devletin ‘hukuk devleti’ sayılabilmesi için bir kere anayasadan aşağıya doğru bir yasallık (kanunlar) ve kurallar hiyerarşisi olması gerekir. Ve her kanun da meşruiyetini bir üst kanundan almak kaydıyla…

Gerçi Türkiye’de bir anayasa var ama kimsenin taktığı yok. Sarayın kararları/ kararnameleri geçerli… İkincisi, kuvvetler ayrılığı olması gerekir ki, o da by-pass edilmiş durumda. Yargının bağımsız olması gerekir ama yargının hiçbir yerde ve hiçbir zaman bağımsız olduğu görülmemiştir. Devletin kendi hukukuna uyması gerekir ama uymaz… Aslında ‘hukuk devleti’, ‘hukukun üstünlüğü’ gibi söylemler, seyirciyi oyalamak, insanları aldatmak amacıyla uydurulmuştur… Aynı şekilde dillerden düşmeyen ‘demokrasi’ kavramı da…

Devletin misyonu ve varlık nedeni, mülk sahibi sınıfların servetini korumak ve çoğaltmaktır. Bu amaçla da zenginleri yoksullardan korumaktır. Eğer, asıl amaç mülk sahibi oligarşinin çıkarını güvence altına almaksa ki, öyledir, o zaman hukuk da o amaca uygun olabilir ancak…

Fakat bir şey daha var: Bir de ‘hukuk devletiyle’ demokrasi arasında bir özdeşlik olduğu söyleniyor. Birincisi, ‘hukuk devleti’ söyleminin bir karşılığı yok; ikincisi, hukuk devleti eşittir demokrasi diye bir şey de yok! Kapitalizmin geçerli olduğu modern zamanlarda egemen sınıf olan burjuvazinin yönetme pratiğine demokrasi deniyor… Zaten bidayette de demokrasi söylemi, bundan sonra nasıl yöneteceğiz sorusunun cevabı olarak gündeme gelmişti. Gerçi ‘temsili demokrasi’ deniyor ama hiçbir zaman gerçek bir temsil olmadı. Zira, hiçbir zaman seçilenler seçenleri temsil etmedi…

4-5 yılda bir sandığa atılan oyun bir karşılığı yok… Aslında seçimler sadece belirli aralıklarla ‘yönetenler’ değiştiyor izlenimi yaratmak içindir… Yönetenler olduğu yerde durdukça yönetim değişir miydi? Kaldı ki, demokrasi pratiği sadece siyaset (politika) alanını angaje eden bir şey değildir. Elbette “bir insan bir oy” ilkesi önemlidir ama yeterli değildir. Gerçek bir demokrasinin ekonomik ve sosyal alanı da angaje etmesi gerekir. Başka türlü söylersek, demokrasi sosyal eşitliği varsayar. Her söz her ağıza yakışmaz denmiştir…

Şimdilerde bir ‘yargı reformu’ daha gündemde. Sanırsınız ki, bu ülkeyi yönetenler insafa gelmiş de rejimi demokratikleştirmeye karar vermişler… İnsanlar, ekseri reform kelimesine olumlu bir içerik yükleme eğilimindedirler. Her reformun şeyleri iyileştireceği yanılsaması ve beklentisi içindedirler. Reform demek, mevcut olanı yeniden biçimlendirmek, yapılandırmak demektir. Reform geriye doğru da ileriye doğru da bir ‘değişiklik’ yaratabilir. Aslında yapılmak istenen bu güne kadar yapılanların tekrarından ibaret. “Hiçbir şeyi değiştirmemek için bir şeyleri değiştiriyormuş gibi yapmak!”…

Amaç, bir şeyler değişecek beklentisi yaratıp zaman kazanmak… Bu kaçıncı ‘hukuk reformu’ ve bu güne kadar ne değişti? Sınırlı hakların ve özgürlüklerin köküne kibrit suyu döken bu Politik İslamcı iktidarın, hak, hukuk, özgürlük ve demokrasi diye bir derdi olabilir mi? Varlığını hak ve özgürlüklerin yokluğuna borçlu bu iktidarın haklar ve özgürlükler alanını genişleteceğini beklemek, bir şeyi olmadığı yerde aramaktır. Aslında söz konusu olan bir manipülasyon… Amaç, tek adam rejimini, dinci otokrasiyi, tam bir ucube olan ‘Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi’ dediklerini takviye etmek, kalıcılaştırmak…

O amaçla da bir şeyler değişiyor, değişecek beklentisi yaratmak… Varlığını hakların, özgürlüklerin yokluğuna borçlu bu rejimden demokrasi beklemek abesle iştigal etmektir ve bir şeyi olmadığı yerde aramaktır… İnsan haysiyetine yakışır, yaşanabilir bir toplumsal düzen sadece ve sadece ezilen ve sömürülen ama bu dünyanın tüm zenginliğini yaratanların eseri olabilir. Bunun da yolu insanların bilinçli politik özneler olmasından geçiyor… Zira, şeyleri anlamadan onları değiştirmek mümkün değildir…

Yeni Yaşam

Yeni Yaşam

İlgiliYazılar

Halkın sanatçısı olmak

Açlık bir yazgı değil adaletsizlik

Yazar: Heval Elçi
25 Aralık 2025

Memura emekliye, emekçiye yapılacak zamlar konuşuluyor. Sanki derde deva olacak, insanların alım gücü artacakmış gibi algı yaratılıyor. Hükümet ve kimi...

Şiddet sarmalından çıkmak ve barış

Yeni yıl ve beklentiler için mücadele

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
25 Aralık 2025

Yeni bir yılı daha karşılıyoruz. Her yeni yıl için yeni umutlar ve yeni dileklerde bulunuyoruz. Yıl sonunda bir yılın muhasebesini...

2026 için beklentiler

2026 için beklentiler

Yazar: Aziz Oruç
25 Aralık 2025

Her yılın sonunda yeni bir yılın başlangıcında insanlar umut içinde isteklerini talep ederler. Yeni sene için de özlemini duyduğumuz konuları...

2026 bütçesinde harcamalar ve vergiler

Kimse kendini kandırmasın: asgari ücrete gerçekte zam yapılmadı!

Yazar: Heval Elçi
24 Aralık 2025

2026 yılında geçerli olacak asgari ücret; Hükümet ve işveren sendikası tarafından tek taraflı olarak 28,075 TL olarak belirlenerek 10 milyona...

Paradigmanın iki temel ayağı 

Paradigmanın iki temel ayağı 

Yazar: Bedri Adanır
24 Aralık 2025

Sayın Öcalan’ın bütüncül hukuk, barış hukuku ve demokratik entegrasyon kavramları; tek tek alındığında değil, ortaya koyduğu paradigmanın bütünü içinde okunduğunda...

Kürt siyasal hareketinde temsil sorunu

Kürt siyasal hareketinde temsil sorunu

Yazar: Heval Elçi
24 Aralık 2025

Aynı isimlerin uzun yıllar boyunca farklı pozisyonlarda dolaşması sıradanlaştı. Karar süreçleri daraldı. Sorumluluk yukarıda birikirken bedel aşağıda paylaşıldı. Bu durum,...

Sonraki Haber

Sıkışmışlık hali-Musa Piroğlu

SON HABERLER

Yılbaşı sepetindeki tezkere ve Doğu Akdeniz’deki büyük iflas

Yılbaşı sepetindeki tezkere ve Doğu Akdeniz’deki büyük iflas

Yazar: Bedri Adanır
25 Aralık 2025

Barışa karşı ‘Yeşil’ kartı

Barışa karşı ‘Yeşil’ kartı

Yazar: Heval Elçi
25 Aralık 2025

Burdur Gölü’ne su taşınacak

Burdur Gölü’ne su taşınacak

Yazar: Heval Elçi
25 Aralık 2025

Halkın sanatçısı olmak

Açlık bir yazgı değil adaletsizlik

Yazar: Heval Elçi
25 Aralık 2025

Şiddet sarmalından çıkmak ve barış

Yeni yıl ve beklentiler için mücadele

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
25 Aralık 2025

Ortaçağ zindanı değil, 21. yüzyıl tecrit tipi: Y ve S hapishaneleri

Ortaçağ zindanı değil, 21. yüzyıl tecrit tipi: Y ve S hapishaneleri

Yazar: Bedri Adanır
25 Aralık 2025

Sol hareketler Türk ve Türkiye halklarına ‘Fransızlar’

Sol hareketler Türk ve Türkiye halklarına ‘Fransızlar’

Yazar: Aziz Oruç
25 Aralık 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2025
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır