Cumartesi Anneleri/İnsanları’ndan Maside Ocak:
Kalıcı bir barışın tesisi, sadece silahların susmasıyla değil, geçmişte yaşanan ağır insan hakları ihlallerinin tanınması, yaraların onarılması ve toplumsal adaletin sağlanmasıyla mümkündür
Cumartesi Anneleri/İnsanları’ndan Besna Tosun:
Hakikat ortaya çıkarılsın ve kayıplarımızın hatırası için toplumsal yüzleşme mekanizmaları oluşturulsun. Bizim talebimiz en temel insan hakkı olan adaletin hayata geçmesidir
Duygu Kıt
Türkiye’de 12 Eylül 1980 darbesinden sonra net olmayan bilgilere göre toplam 1.352 kişinin gözaltında kaybedildiği belirtiliyor. Hasan Ocak ve Fehmi Tosun da gözaltında kaybedilen isimlerden ikisi. Meclis’te Barış ve Demokratik Toplum çağrısından sonran kurulan ‘Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun beşinci toplantısında konuşma yapan Maside Ocak ve Besna Tosun ise yıllardır onların ve gözaltında kaybedilenlerin akıbetini soran Cumartesi Anneleri/İnsanları’ndan iki isim. 27 Mayıs 1995’ten beri her hafta bir kaybın akıbetini soran Cumartesi Anneleri/İnsanları’nı temsilen Ocak ve Tosun birçok alanın ve meydanın ardından, mücadelelerini ve otuz yıldır dile getirdikleri taleplerini geçtiğimiz günlerde Meclis’te anlattılar. Her cumartesi günü faillerin bulunup yargılanması için bir araya gelen, kayıpların akıbetini soran kayıp yakınlarından Ocak ve Tosun, komisyona ilişkin gözlemleri, çözüm önerileri ve talepleri hakkında gazetemize konuştu.
‘Biz yine umut etmek istiyoruz’
1995 yılında İstanbul Gazi Mahallesi’nde gözaltına alınarak kaybedilen Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak ilk olarak, “30 yıldır bıkmadan, usanmadan anlattıklarımızdan haberleri yokmuş gibi bir yaklaşıma tanık olduk” dedi. Ocak, komisyona ilişkin gözlemlerini ve beklentilerini şu şekilde ifade etti: “51 vekilden oluşan komisyon üyelerinin, bize yaşatılanları, maruz kaldığımız hukuksuzlukları anlattığımız oturumu dikkatle dinleyip, not aldıklarını gördük. Tüm kayıp yakınlarını temsilen yaptığımız konuşmalarımızda, taleplerimizi ve bu süreçte atılması gereken adımları anlatırken, aynı zamanda bunları dosya olarak da komisyona sunduk. Oturum bitiminde acımızı paylaştıklarını söyleyerek yanımıza gelen bazı komisyon üyeleri oldu. Biz Cumartesi Anneleri ve Cumartesi İnsanları olarak her zaman umuttan beslendik. Geçmişte yaşananlar gün gibi ortada olsa da, verilen sözlerin, arkasında durulmayan Meclis komisyonlarının olduğunu bilsek de, şimdi yine umut etmek istiyoruz.”
‘Barış yüzleşmekle mümkün’
Ocak, komisyon görüşmelerinin içeriği ve yöntemine dair önerilerine ilişkin olarak çalışmaların bir an evvel hızlandırılması gerektiğini vurguladı. Sürecin pratikle ve samimiyetle ilerleyebileceğinin altını çizen Ocak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şu an var olan komisyonun konuşmaları dinlemekten ve sadece sorunların tespiti üzerine yoğunlaşmanın ötesine geçmesi gerektiğini düşünüyorum. Keza silahlı çatışmaların son bulması, barışa giden yolda önemli bir adım olsa da tek başına yeterli değildir. Kalıcı bir barışın tesisi, sadece silahların susmasıyla değil, geçmişte yaşanan ağır insan hakları ihlallerinin tanınması, yaraların onarılması ve toplumsal adaletin sağlanmasıyla mümkündür. Barış yalnızca silahların susması değildir. Barış; hakikatin dile gelmesi, adaletin tesis edilmesi ve mağdurların sesi duyulana kadar sürecek toplumsal bir sorumluluktur.”
Cumartesi Anneleri/ Cumartesi İnsanları’nın talepleri:
- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararları uygulansın.
- Galatasaray Meydanı’ndaki keyfi yasaklama son bulsun.
- Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun alt komisyonu olarak gözaltında kayıpları araştırmak üzere “Hakikat Komisyonu” kurulsun.
- Devlet, gözaltında kaybetme suçundaki sorumluluğunu kabul etsin.
- Gözaltında kaybedilenlerin akıbeti açıklansın, kalıntıları ailelerine teslim edilsin.
- Gözaltında kaybetme suçunun fail ve sorumlularını koruyan cezasızlığa son verilsin ve adalet sağlansın.
- Gözaltında kaybetme fiilinin insanlığa karşı işlenen suç olarak düzenlenmesine, önlenmesine ve cezalandırılmasına yönelik yasal düzenlemeler yapılsın. Zamanaşımı kurumu cezasızlığın aracı olmaktan çıkarılsın. Bir daha hiç kimse gözaltında kaybedilmesin.
- Türkiye, imzalamaktan kaçındığı, BM Tüm Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Sözleşme ile Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni Kuran Roma Statüsü’nü imzalasın, onaylasın ve uygulasın.
‘Mücadelemizi aktarmak kıymetliydi’
1995 yılında Avcılar’da gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun, “Komisyonun üyelerinin samimiyetini, devletin bugüne kadar sergilediği inkâr ve cezasızlık pratiğini değiştirecek adımlarla ölçebiliriz” dedi. Tosun komisyon izlenimine ilişkin şunları dile getirdi: “Komisyonda kendi tanıklığımızı ve yıllardır sürdürdüğümüz adalet mücadelesini sınırlı bir süre içinde kısmen de olsa aktarabildik. Bu bizim açımızdan kıymetliydi. Anlattıklarımız dikkatle dinlendi ama bu dinlemenin ötesine geçen, somut bir irade görmemiz gerekiyor. Bizi dinlemeleri önemli ama asıl mesele, bu anlatılanların hakikatin ortaya çıkarılması için ne kadar ciddiyetle değerlendirileceği ve somut sonuçlara dönüşüp dönüşmeyeceğidir.”
‘Somut adımlar şart’
Tosun, komisyon görüşmelerinden umutlu musunuz sorumuzu ise, “Umut, atılacak somut adımlardan doğar. Bizim umudumuz, 30 yılı aşkın süredir sürdürdüğümüz ısrarlı mücadeleden geliyor. Umutlu olmak için yalnızca sözler yetmez, kayıplarımızın akıbetini açığa çıkaracak, sorumluları yargı önüne çıkaracak ve cezasızlığı ortadan kaldıracak somut adımların atılması gerekiyor” şeklinde yanıtladı. Tosun, son olarak şöyle konuştu: “Hakikat ortaya çıkarılsın ve kayıplarımızın hatırası için toplumsal yüzleşme mekanizmaları oluşturulsun. Bizim talebimiz en temel insan hakkı olan adaletin hayata geçmesidir.”
Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın komiyosna ilişkin önerileri:
- Hakikatin açığa çıkarılması: Gözaltında kaybedilen yüzlerce insanın akıbeti açıklanmalıdır. Devletin resmi kurumları, geçmişin karanlık sayfalarıyla yüzleşmekle yükümlüdür.
- Cezasızlığın son bulması: Gözaltında kaybetmeler başta olmak üzere insanlığa karşı suçlar zamanaşımına uğratılamaz. Faillerin yargı önüne çıkarılması, yalnızca mağdurların adalet talebini karşılamakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal güveni yeniden tesis eder.
- Geride kalanlar için adil onarım: Yaşanan kayıplar ve travmalar için onarıcı politikalar hayata geçirilmelidir. Kamusal özür, anma alanları, hatırlama mekânları bu sürecin birer parçası olmalıdır.
- Kurumsal reform: Hak ihlallerine zemin hazırlayan ve suiistimallere göz yuman güvenlik, yargı ve idari yapılar yeniden yapılandırılmalıdır. Demokratik denetim mekanizmaları güçlendirilmelidir.
- Toplumsal diyalog ve katılım: Barış süreci, toplumun tüm kesimlerini kapsayacak şekilde yürütülmelidir. Şiddete maruz kalanlar, kadınlar, sivil toplum, yerel inisiyatifler bu sürecin aktif öznesi haline gelmelidir.”