• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
14 Ekim 2025 Salı
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Gündem Güncel

Cengiz Baysoy: Marksizm sınıflar mücadelesi değil komündür

14 Ekim 2025 Salı - 00:00
Kategori: Güncel, Manşet, Söyleşi
Cengiz Baysoy: Marksizm sınıflar mücadelesi değil komündür

Otonom yazarı Cengiz Baysoy ile Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın manifestosunu konuştuk:

Şimdi hakikatle yüzleşelim: Marx için sınıf bir özne idi. Marksizmi devletleştirenler içinse sınıf bir kitledir, bahsedilen özne, ‘parti’dir! Marx için proletarya diktatörlüğü komündü. Ekim Devrimi’nde ise proletarya diktatörlüğü Sovyetler diktatörlüğüydü 

Deniz Bakır

Otonom yazarı Cengiz Baysoy ile söyleşimizin ikinci bölümünde, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Demokratik Toplum Manifestosu’nda geçen sınıf ve komün konularını konuştuk. Abdullah Öcalan’ın manifestosunda geçen Marx’a eleştirileri ve katkıları açımlayan Baysoy, kendi tarih okumasından da örnekler veriyor. Yine Öcalan’ın ideolojik kavram setine değindiğimiz söyleşide Bayson, önemli açıklamalar yapıyor.

  • Abdullah Öcalan’ın tarihin itici gücü olarak ‘sınıflar mücadelesi’ yerine ‘devlet-komün’ ikiliğini koyması Marksizmin tarih teorisinin bir tahrifatı mı, yoksa yerli yerine oturtulması ve açılımı mı?

Marksist olmanın kriteri tam da bu soruya verilecek yanıtta yatmaktadır. “Tarih sınıflar mücadelesi tarihidir” ifadesi hemen hemen bütün Marksistlerin bayrağıdır ve Marx böylece sınıfa ve sınıflar mücadelesine gömülmüştür. Öcalan sınıfların ortaya çıkışını ve sınıflar mücadelesini reddetmez. Öcalan’ın itirazı, bütün ezilenlerin özgürlük pratiklerinin sınıfa ve sınıf mücadelesine indirgeyerek egemenlik pratiği içinden düşünülmesidir.

Lenin, “Marx’ın öğretisinde özsel olan sınıf mücadelesidir. Bu çok yazılıp söylenir. Fakat bu doğru değildir. Ve bu yanlışlık… Marksizmin oportünistçe çarpıtılması, onu burjuvazi için kabul edilebilir kılan tarzda tahrifi doğar. Çünkü sınıf mücadelesi öğretisi Marx tarafından değil aksine ondan önce burjuvazi tarafından yaratılmıştır ve genel konuşulduğunda burjuvazi için kabul edilebilirdir. Yalnızca sınıf mücadelesini kabul eden biri henüz Marksist değildir…”[1] der. Görüldüğü gibi Lenin, Marx’ın sınıflar mücadelesine indirgenemeyeceğini açıkça ifade etmiştir. Ancak Marx’ın sınıf kavramına ve sınıflar mücadelesi ifadesine yapmış olduğu devrimci müdahale anlaşıldığı oranda Lenin ve Öcalan da daha iyi anlaşılacaktır.

Marx, Joseph Weydemeyer’e 5 Mart 1852 tarihli mektubunda: “Modern toplumda sınıfların varlığını ya da bunlar arasındaki mücadeleyi keşfetme onuru bana ait değildir. Benden çok daha önce burjuva tarihçileri, bu sınıf savaşımının tarihsel gelişmelerini, burjuva iktisatçıları da sınıfların ekonomik yapısını açıkça anlatmışlardır. Benim yaptığım yenilik şunları kanıtlamaktı: 1) sınıfların varlığının ancak üretimin gelişmesindeki belirli tarihi aşamalar ile sıkı ilişki içerisinde bulunduğu, 2) sınıf mücadelesinin zorunlu olarak proletarya diktatörlüğüne varacağı, 3) bu diktatörlüğün kendisinin de sadece, bütün sınıfların ortadan kalkması ve sınıfsız bir topluma geçişten ibaret olduğu.”[2] nu yazmıştır.

Sınıf ve sınıflar mücadelesi kavramları Marksist kavramlar olmamalarına rağmen, Marx “sınıf” ve “sınıflar mücadelesi” dışında düşünülemez hale getirmiştir. Oysa Marx’ın tarihsel önemi, tam da “sınıf” kavramına ve “sınıflar mücadelesi” ifadesine devrimci müdahalesinde yatar. Lenin, Marksizmin düzleminin tam da bu olduğuna vurgu yapmıştır. Marx’ın önemi, “sınıf” kavramını ortadan kaldıracak “sınıfsız” toplumsal ilişkilerin kurulabileceği tarihsel olanakların politik olarak keşfinden ileri gelir. Marx’ın kendi sözlerini tekrar edersek, “bütün sınıfların ortadan kalkması ve sınıfsız bir topluma” varma düşüncesini bugüne içkin mücadelede benimsemeleridir. “Komünist devrim … çalışmayı ortadan kaldırır ve bütün sınıfların egemenliğini sınıfların kendileriyle birlikte ortadan kaldırır; çünkü bu devrim, artık toplum içinde bir sınıf işlevi görmeyen, artık toplum içinde bir sınıf diye tanınmayan, ve daha şimdiden artık bugünkü toplum içindeki bütün sınıfların, bütün milletlerin, vb. yok oluşunun ifadesi olan bir sınıf tarafından gerçekleştirilir.”[3] Marx’ın bu sözlerinden de anlaşılacağı üzere, sınıf başta kendisi olmak üzere “şimdiden” tüm sınıfları, tüm “uluslar”ı ortadan kaldıran, sınıf olmayan politik sınıf proletaryadır. Bu bağlamda Marx için sınıf politiktir.

  • Abdullah Öcalan’ın söyleminde tarihsel toplumsal özne ‘işçi sınıfı’ yerine ‘kadın’, burjuvazi yerine ‘kastik katil’ tanımlamaları üzerinden açıklanıyor. Komün’ün devlete karşı tarihsel ve güncel olarak hangi özne üzerinden toplumsal kurucu güç olacağı konusunda ‘sınıf’ nerede duruyor? Öcalan ‘sınıfı’ ret mi ediyor? Öcalan’ın tarihsel öznesi ya da kurucu gücü ne?

Marx’ta sınıf sosyolojik değil, Öcalan’da ise kadın cinsiyet değildir. Marx’ta sınıf politik olduğu gibi, Öcalan’da kadın kavramı da tarihsel bağlamda politiktir. Toplumsal cinsiyet, politik olarak üretilen bir kimliktir.

“Familya” kelimesinin anlamı ailedir. Aile, kölelerle birlikte oluşturulan ekonomik birimdir. Eko-nomos, ev yönetimidir. Aile, ekonomik birimdir ve ilk çağlarda üretim birimi fabrika ailedir. Manifesto eleştirisi yapan kifayetsiz muhterisler Öcalan’ın düşünmesinde üretim kavramının yeri olmadığını iddia etmektedirler. Oysa Öcalan üretim birimi fabrika olan ailenin soykütüğüne kazı yaparak tam da üretimin içinden düşünmektedir.

“Soy” kavramı mülkiyet ilişkileri bağlamında politiktir. Öcalan, soyun “ana”dan geldiği etik-politik toplumsallaşmanın kolektif mülkiyete dayalı ve komünal olduğunu söyleyerek ve önce komünün var olduğuna işaret ederek politik tarihi başlatır. Öcalan’da politik tarih egemenlik ilkesi sınıflar ile değil özgürlük pratiği komünle başlar. Onun Marx’a katkısı tam da bu alandadır. Öcalan, soyun babadan geldiği ataerkil toplumsallaşmanın, anaerkil komünal toplumun kırımdan geçirilip kastik bir düzenin kuruluşuna karşılık geldiğini söyler ve egemenlik pratiğini buradan başlatır. Devlet ve sınıfların çıkışı kastik katillik ile başlamıştır. Bu bağlamda tarih sınıflar mücadelesiyle değil komün ile başlamış ve devlet ile çatışmayla sürmüştür. Öcalan için kadın özgürlüğü yalnızca kadın erkek eşitliği değil etik-politik, sosyalist ve komünalist bir toplumsal özgürlüktür. Sınıflaşmaya karşı sınıfsızlaşma, kadına dayalı bir toplumsallık olan komünalizmdir. Sınıfın özne olarak ifadesi devlet değil bu bağlamda komündür. Komün sınıfsallığın kendisidir.

Engels’in Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni kitabı ve Marx’ın bu kitaba kaynaklık eden Etnoloji Defterleri okunduğunda Marksizme göre ilk sınıflar mücadelesi erkeğin kadın üzerindeki tahakkümüyle başlamıştır. Öcalan’ın ataerkil kastik katilin anaerkil toplumu kırım yoluyla tasfiye ettiğine yönelik görüşleri, Marksizme büyük bir katkıdır. Öcalan için özel mülkiyet politik zorun ürününü Modernist Marksistler içinse tarihsel ilerlemeye bağlı ekonomi-politiktir. İşte Marx’ın ekonomi politiğe gömüldüğü gerçeği ve Öcalan’ın Marx eleştirisinin hakikati burada bulunmaktadır. Engels, bunun özeleştirisini açık ve seçik bir biçimde vermiştir.

  • Abdullah Öcalan’ın paradigmal şemasında Kapitalizm-Sosyalizm karşıtlığı yerini Kapitalist Modernite- Demokratik Modernite karşıtlığına bırakıyor. Bazı kesimler bu ikame ediş biçiminin Negrici öznesizleştirme yaklaşımının bir devamı olduğunu ve post-modernist bir çözümleme olduğunu iddia ediyor. Marksist görüş açısından bu yer değişimi sizce nasıl bir anlam taşıyor?

“Negrici öznesizleştirme yaklaşımının bir devamı olduğu ve post-modernist bir çözümleme olduğu” iddiası argümantasyondan tamamen uzak bir retoriktir. Bu retoriğe dayanarak Öcalan ile Negri arasında bir benzerlik kurmak tamamen manipülatiftir. Öcalan ve Negri kendinde farktırlar, asla benzerlik kurulamaz. Ayrıca Öcalan manifestoda Negri’ye de eleştirilerinin olduğunu ifade etmiştir. Bu bağlamda Öcalan ile Negri arasında benzerlik değil karşılaştırmalı ilişki kurulabilir. Tek benzerlikleri sorunsallaştırdıkları konuların ortaklaşmasıdır. Aynı konular üzerinde düşünmek aynı sonuçlara varmak anlamına gelmez.

“Negrici öznesizleştirme yaklaşımının bir devamı olduğu ve post-modernist bir çözümleme olduğu” retoriğine dönersek Negri, bir postmodernizm eleştirisidir. Negri için post-modernizm liberalizmin ideolojisidir. Negri post-modern değil alter-modernisttir. Alter-modernite modernizmin ve post-modernizmin eleştirisidir. Durum budur! Negri’yi post-modern görmek istiyorum diyorsanız görebilirsiniz, fakat gördüğünüz şey Negri değildir.

Özne ve öznesizleştirme sorununa gelirsek, bu konu ciddi bir felsefi birikimi gerektiren bir konu ve yeri burası olmadığını düşünüyorum fakat teorik boyutundan daha çok politik boyutuna değinerek bir şeyler söylemeliyim.

Bizim Marksistlerimiz Hegelci bile değil Kantçıdır. Özne, bir ben değil bir ilişkinin ifadesidir. Bu bağlamda özne insanın yeryüzünde tanrı olarak ilanıdır. Özne kendinde özgür olan,  bilmenin, yargılamanın koşulu ve evrenseli kuran varlıktır. Özne diyalektiği her şeyi nesneleştirme pratiğidir. Bu bağlamda özne, kendi iktidarını rasyonelleştirecek hakikat üretimidir. Halk ve ulus, ulus devlet öznesi için üretilmiş nesneleştirilmiş hakikatlerdir. Ulus devlet dışında kendinde bir halk ve ulus yoktur. Kitleler, parti için üretilmiş, nesneleştirmiş bir hakikattir.

Şimdi hakikatle yüzleşelim: Marx için sınıf bir özne idi. Marksizmi devletleştirenler içinse sınıf bir kitledir, bahsedilen özne, “parti”dir! Marx için proletarya diktatörlüğü komündü. Ekim Devrimi’nde ise proletarya diktatörlüğü Sovyetler diktatörlüğüydü. Marx’ın düşünmediği bir durum ile karşılaşıldı: İktidar organı özne Parti mi yoksa Sovyetler mi? Ekim Devrimi politik olarak “parti”yi seçti: “İşçilerin temsilcileri seçme hakkını partinin üstüne koydular… Parti, -işçi sınıfında bile olsa- geçici sendelemeleri dikkate almaksızın diktatörlüğünü sürdürmek zorundadır…”[4] Proletarya diktatörlüğü parti diktatörlüğüne dönüşerek Sovyetler kitleselleştirildi ve politik olarak tasfiye edildi. “Devlet” ihtiyacının altında yatan gerçek, partinin devletleşme ihtiyacıdır. İşte özne probleminin altında yatan hakikat budur.

Negri, özne kurucu güçtür. Kurucu güç bio-politik ve içkin bir öznellik üretimidir. Özne bir pratik örgütlülük olarak etik-politik öznellik üretimidir. Negri örgütlülüğü Kantçı özne üzerinden değil Spinozist beden üzerinden düşündüğü için örgütlülük öznellik üretiminin kurucu gücüdür. Negri için özne, temsilin reddine ve özörgütlenmeye dayalı ifadedir. Komün ezilenlerin özörgütlenmesi ve kurucu gücüdür.

Sanırım Öcalan’ın özgürlüğe katkısı böylece daha iyi anlaşılmıştır…

1-Lenin, Devlet ve Devrim, Bütün Eserler, Cilt 7, İnter Yayınları içinde, s. 26.

2-Karl Marx, Weydemeyer’e Mektup, 5 Mart 1852, Seçme Yazışmalar 1 1844-1869, Sol, 1995, s. 72-76.

3-Karl Marx ve Freidrich Engels, Alman İdeolojisi, Sol, 2004, s. 66.

4-Maurice Brinton, Bolşevikler ve İşçi Denetimi, Ayrıntı, 1990, s. 127.

Manifesto Marx’ı güncelledi

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Bir yanda açlık, öte yanda büyük israf

Sonraki Haber

Kürt’e düşman bir Türkçülüğün kazanma şansı yoktur   

Sonraki Haber
‘Bir özgürlük manifestosu: Jin, Jiyan, Azadi’

Kürt’e düşman bir Türkçülüğün kazanma şansı yoktur   

SON HABERLER

Kahreden dikkat

Kahreden dikkat

Yazar: Heval Elçi
14 Ekim 2025

Kapitalist devlete dair kısa not…

Kapitalist devlete dair kısa not…

Yazar: Heval Elçi
14 Ekim 2025

‘Bir özgürlük manifestosu: Jin, Jiyan, Azadi’

Kürt’e düşman bir Türkçülüğün kazanma şansı yoktur   

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
14 Ekim 2025

Cengiz Baysoy: Marksizm sınıflar mücadelesi değil komündür

Cengiz Baysoy: Marksizm sınıflar mücadelesi değil komündür

Yazar: Heval Elçi
14 Ekim 2025

Bir yanda açlık, öte yanda büyük israf

Bir yanda açlık, öte yanda büyük israf

Yazar: Yeni Yaşam
14 Ekim 2025

OVP deyip geçmemek gerekir

‘İntihar’ derlerse inanma…

Yazar: Bedri Adanır
14 Ekim 2025

Gazeteci Hakan Tosun’a saldırıya ilişkin görüntüler paylaşıldı

Gazeteci Hakan Tosun’a saldırıya ilişkin görüntüler paylaşıldı

Yazar: Yeni Yaşam
13 Ekim 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır