Amed’de yaşayan 3 kadın, ‘Anlatılan senin hikayendir’ sözleri ile derin yoksulluk ve erkek şiddeti sarmalında geçen yaşam hikayelerini anlattı
Enflasyon oranının günden güne arttığı ve yoksulluğun derinleştiği Kürdistan ve Türkiye’de yaşam koşulları zorlaşıyor. Gıda, beslenme, sağlık ve giyinme gibi en temel yaşam ihtiyaçlarına dahi erişmekte zorlanan milyonlarca insan açlık sınırının altında bir yaşam sürdürüyor. Bu zorlu yaşamı her alanda hisseden kesimlerin başında ise kadınlar geliyor. Özellikle evli ve çocuklu olan kadınlar ekonomik anlamda hem devlete hem de erkeğe bağımlı bir yaşam sürdürmeye zorlanırken, uygulanan bu politika hem psikolojik hem de fiziki şiddet gören kadını da “Sen kendi başına ne yapacaksın?” algısı ile şiddet ortamında kalmaya zorluyor.
Birincil sorunlar arka plana atılıyor
Amed özelinde özellikle yoksulluğun diğer merkezlere göre daha yoğun yaşandığı Sûr ve Rezan ilçesi ile Şehitlik, Ben u Sen, Fiskaya ya da kırsal mahalleler bu politikanın yoğun bir şekilde yaşandığı alanların başında geliyor. Madde kullanımı ile beraber şiddetin de arttığı bu merkezlerde herhangi bir istihdam olanağına erişemeyen kadınlar, ya devletin yaptığı sosyal yardım destekleri ile ya da evli olduğu psikolojik ya da ekonomik şiddet faili erkekten destek almak zorunda bırakılıyor. Bu mahallelerde görüştüğümüz ve hikayesini dinlediğimiz kadınlar, yaşadıklarını “Her şey çocuklarımız için” sözleri ile özetliyor. Yaşadıkları sorunları ve şiddeti arka plana iten kadınların öncelikleri ailelerinin ihtiyaçları. İlçe ilçe gezerek konuştuğumuz ve hikayelerini dinlediğimiz kadınlar hem üzeri örtülerek uygulanan şiddetin hem de derin yoksulluğun her halini kendi kapılarında oturarak bizlere anlatıyor.
Sistematik şiddet
Rezan’da oturan E. adlı kadın yaklaşık 7 yıldır evli. Bir çocuğu olan E., sistematik bir şekilde maruz bırakıldığı şiddetin evlendiği hafta başladığını söylüyor. Şiddete ilk önce anlam veremeyen ama daha sonra tepki gösteren E., ses çıkardığı ve tepki gösterdiği için şiddetin iki katına çıktığına dikkat çekiyor. Yaşadığı duruma önce inanamadığına ardından anlam veremediğine dikkat çeken E., şiddeti ailesine anlattıktan sonra ailesinin de kendisine “Eşler arasında olur öyle şeyler” dediğini belirtiyor. “Bu anlattıklarımı bu mahallede neredeyse bütün kadınlar yaşıyor” diyerek, kadına yönelik artan şiddetin vahametine işaret eden E., bu şiddet sürecinden sonra hamile kaldığını ve şiddetin aynı şekilde devam ettiğini söylüyor.
‘Otur evinde ne iş yapacaksın, dedikleri için şiddetten kaçamadım’
- yaşadığı sistematik şiddeti ise şu sözlerle anlatıyor:
“Ne ailemden ne de çevremden bir destek göremedim. Hiçbir gerekçe olmadan sürekli şiddet gördüm. Çalışmadığım için ne gidecek bir yerim ne de geçinecek bir durumum yoktu. Ben belki geçer diye aylarca bekledim ama fiziki şiddet bu ayların devamında psikolojik şiddetle devam etti. Ailemin yanına gittim beni onun yanına geri gönderdiler. Onun ailesi bu şiddeti destekleyen bir tavır takındı. Ben ne yapacağımı bilemeden bu şekilde aylarca yaşamak zorunda kaldım. Maruz kaldığım şiddet artık alışılmış bir hal aldı. Tepki gösterdiğimde daha da arttığı için bir süre sonra tepki de gösteremedim. Ardından hamile kaldığımda bu şekilde yaşamak istemedim ve iki defa intihara kalkıştım. İki defa da beni zorla hastaneye götürüp, ‘çocuğa bir şey olursa ben seni öldürürüm’ tehdidini savurdu. Hep ayrılmak istedim ama en ufak bir desteğim dahi yoktu. Bir çok defa karakola gidip şikayetçi oldum. En sonda boşanma davası açtım. Dava açtığımda herkes bana ‘nasıl geçineceksin, ne bir işin var ne de gelirin bu çocuğa acı bari’ diyerek beni vazgeçirmek istediler. Şikayetim sonrası bana şiddet uygulayan kişi tutuklandı, daha sonra şikayetimi geri çekmem için beni tehdit etti. Ben de şikayetimi geri çekmek zorunda kaldım.
Şimdi yeniden tutuklu ama ben hala boşanmış değilim. Eğer gidecek bir yerim ya da yapacak bir işim olsaydı asla bunlara katlanmazdım. Aylarca iş aradım, aylarca part time işlerde çalışmak zorunda kaldım. Ama ne çocuğumu bırakacağım bir yer ne de geçimimizi sağlayacağımız bir gelirimiz yoktu. Ben artık kendime değil, çocuğuma üzülmeye başladım. Hala tehdit alıyorum, bu işin sonunda ne olacağını bilmiyorum ama tek talebim ayaklarım üzerinde durabilmek. Size bu çaresizliği anlatırım ama siz asla yaşamadan anlayamazsınız. Benim komşumun kapısını çal o da aynı, diğeri de aynı. Ayda bir iki ayda bir verilen destekle ‘başınızın çaresine bakın’ diyorlar. Ama bu şekilde kimse ne ekmek alabilir ne de çocuğuna bakabilir. Aç kalmamak ve çocuğumu mağdur etmemek için hem fiziki, hem psikolojik hem de cinsel şiddete aylarca katlanmak zorunda kaldım.”
‘Aldığım destek iptal edilmesin diye sığınma evine gidemedim’
Şehitlik’te yaşayan Y.’nin de E.’nin hikayesinden bir farkı yok. Yaşamı boyunca evli olduğu erkekten şiddet gören E.’nin kızı da kendi yaşadığı sorunlarla mücadele etti. Kendisi gibi kızının da evli olduğu erkek tarafından şiddete maruz bırakıldığını ve sonunda katledildiğini belirten E., “Ben 20 yıllık evliyim benim kızım daha bir yıllık evliydi. Gördüğü şiddetin ardından ayrılmaya karar verdi ancak bu süre boyunca tehdit edildi. En sonda katledildi. Ben ne yaşadıysam kızım da aynı şeyleri yaşadı. Ben ne bir gün yüzü gördüm ne de güvenli, huzurlu bir hayatım oldu. Evime alacak bir dolabım dahi yoktu. Eşim hem madde bağımlısı hem de şiddet failiydi. Belki ben bunları düzeltebilseydim kızım şu an hayatta olurdu. Ona daha çok destek olabilirdim. Şimdi ne bir geçim kaynağım ne de sebebim var. Kızım katledildikten sonra kendi evime dahi gidemez oldum. Tek göz bir oda evim dahi bana yasaklandı. Birçok yerden yardım istedim, en son sığınma evine göndermek istediler. Bu süreçte benim devletten aldığım çok düşük bir ücret var. Sığınma evine gidersem o paranın kesileceğini söylediler. Aldığım iki kuruş para kesilmesin diye sığınma evine de gidemedim. Gidersem bu sefer hiçbir şekilde geçinemeyeceğim. Burada ki bütün erkekler madde bağımlısı ve işsiz. Hepsi eşlerine aynı şekilde şiddet uyguluyor. Eğer bir geçim alanımız olsaydı, işimiz olsaydı bunları yaşamazdık belki ama yıllarca bu işkence içinde yaşamak zorunda bırakıldık” sözlerini kullanıyor. Yaşamına dair birçok detay veren Y. daha birçok şiddet ve sorunla karşı karşıya kalan sayısız kadınlardan sadece biri.
‘Okul bitince sığınma evine gidiyorum’
Son olarak Sûr ilçesinde yaşayan B. ise ekonomik kaygının bir kadının hayatında yarattığı tahribatın en net örneklerinden biri. Üç çocuk sahibi olan B. sistematik şiddete maruz kalıyor. Fiziki şiddetin yanı sıra ekonomik ve psikolojik şiddete de maruz bırakılan B. günlerce aç bırakıldığını ve evli olduğu erkeğin kendisine, “Çocuklar olmasa sana 5 kuruş vermem” sözleri ile maruz bırakıldığı ekonomik şiddeti aktardı. Şiddet failinin izin vermemesi nedeniyle çalışmadığını ve çocuklarına bakamadığını anlatan B., çocuklarının okulu ve gıdası için yıllarca bu işkenceye katlandığını ifade etti. Kendi biriktirdiği paranın dahi kendisinden alındığını aktaran B., “Ben çocuklarım için bu duruma katlanıyorum. Her kış aynı şeyleri yaşıyorum. Yazın da okullar tatil olduğu için çocuklarımı alıp sığınma evine gidiyorum. Bu şekilde yaşamak çok zor. Çocuklarımda ben de bundan çok etkileniyoruz. Yazın kimseye muhtaç olmamak ve o adamdan şiddet görmemek için sığınma evine gidiyorum. Biliyorum yaz dışında gitsem çocuklarım da benim gibi aç ve susuz kalır. Ben de bu şekilde yaşamaya çalışıyorum. Ne çözüm olur ne yapılır bilmiyorum ama benim için şu an tek çözüm bu. Yazı sığınma evinden geçirip daha sonra kendime iş bulmak istiyorum. Bütün günlerim bunu düşünerek geçiyor. Burada kimseden bir ekmek için para dilenmiyorum. Gördüğüm şiddet ve yaşadığım şeyler yüzünden açlığa bile alıştım ama artık bunları bedenim kaldırmıyor. Çocuklarımın bu şekilde büyümesini istemiyorum” dedi.
3 kadının hikayesi hem kadına yönelik artan şiddeti hem de derin yoksulluğu gözler önüne sererken, istihdam noktasında atılması gereken önemli adımların aciliyetini de bir kez daha gösteriyor.
Haber: Medine Mamedoğlu \ JINNEWS