Emekçiler Tüm Bel-Sen İzmir Şubesi’nin ‘Kayyıma karşı mücadelenin neresindeyiz, emekçiler ne yapmalı’ panelinde kayyımlar ve kayyımların tahribatlarını tartıştı
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na (KESK) bağlı Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (Tüm Bel-Sen) İzmir Şubesi Kültürpark Gençlik Tiyatrosu’nda “Kayyıma karşı mücadelenin neresindeyiz, emekçiler ne yapmalı” konulu panel düzenledi. Panelin düzenlendiği salona “2 Temmuz 1993’ü unutmadık unutmayacağız” ve 1994 yılında İzmir’de katledilen Tüm Bel- Sen eski yöneticisi İkram Mihyaz’ın fotoğrafının olduğu pankartlar asıldı. Moderatörlüğünü Tüm Bel-Sen İzmir 2 No’lu Şubesi Başkanı Nihat Filiz’in yaptığı panele yerlerine kayyım atanan Êlih (Batman) Belediyesi Eşbaşkanı Gülistan Sönük ile Pulur (Ovacık) Belediyesi Başkanı Mustafa Sarıgül, Akademisyen Levent Dölek ve Tüm Bel-Sen İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı Meryem Göktepe Türkmen konuşmacı olarak katıldı. Panel 2 Temmuz Madımak Katliamı’nda yaşamını yitirenlerin ve İkram Mihyaz’ın anısına yapılan saygı duruşu ile başladı.
Panel’in açılış konuşmasını yapan Nihat Filiz, İkram Mihyaz’ı andı. Kayyımların 15 Temmuz Darbe girişimi ile yaygınlaştığını anımsatan Filiz, asılsız suçlamalar ile belediye başkanlarının yerine kayyım atandığını söyledi. Kayyımların halkın iradesine darbe olduğunu söyleyen Filiz, “Kayyımlara çok fazla itiraz gelişmediği için batıda da birçok belediyeye de kayyımlar atandı. Bunlara topyekûn bir karşı koyuş koymak lazım. Kürt illerine atanan kayyımlara sessiz kaldığımı için bunları yaşıyoruz. Bu kayyımlara ses çıkarsaydık belki bunları yaşamaz olurduk. Avrupa’daki sözleşmelerde de bu uygulamanın haksız olduğu görülüyor. Şu anda tekçi bir rejim kurulmak isteniyor” dedi.
‘Kadın çalışmaları kayyıma gerekçe gösterildi’
Ardından söz alan Gülistan Sönük, kayyım atmalarının Kürtlerin ve kadınların iradesinin bir kez daha tanınmadığının göstergesi olduğunu ifade etti. Gülistan Sönük, “Batman’ın kayyım gerekçeleri bizim zamanında yürüttüğümüz kadın çalışmaları oldu. Normalde beraat etmemiz gereken dosya kayyıma gerekçe olarak gösterildi. Seçim sürecinde çok sayıda cinsiyetçi saldırılara maruz kaldık. Yenilginin kadın aday tarafından olmasını istemiyorlardı. Ancak Batman halkı buna karşılık verdi. Batman, Kürt özgürlük mücadelesinin kimliğini taşıyor ve Batman halkı da bunu gösterdi. Kayyım tahribatlarını her platformda dile getirdik. 8 yıl boyunca Kürt tarihi ve kültürüne ait tek bir etkinliğe dahi izin vermediler. Yine kadın kurumlarının kapatılması en çok canımızı yakan nokta oldu. Belediyenin bütçesi resmi kurumlara aktarıldı. AKP’li ilçe belediyelerinin çalışmalarını belediyenin bütçesi üzerinden yaptılar. Hem kaba şekilde hem de gizli şekilde ciddi tahribatlar yapıldı. Kayyımlardan sonra Kürdistan’da kadın intiharları, erken yaşta evlilik ve madde bağımlılığı arttı. Kayyımlar eliyle özel savaş politikaları derinleştirildi” ifadelerine yer verdi.
Gülistan Sönük, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Türkiye’deki barışın tesis edilmesi için son şans olduğunu söyleyerek sözlerini noktaladı.
‘Dilimize ve kültürümüze sahip çıkmak kayyuma gerekçe oldu’
Daha sonra konuşan Mustafa Sarıgül, kayyımların halkın kültürüne ve inancına atandığını söyleyerek, kendi kültürlerini yaşamda pratikleştirmeye çalıştıklarını söyledi. Sarıgül, “Biz ne zaman inanç yerlerimizi korumaya çalışsak önümüzde engel olmaya çalıştılar. Kayyumların ideolojik olmayan çevreler ile mücadele ağı kurmamızla onların hedefi olduk. Bizi CHP’li bir belediye başkanı olarak ‘terörle’ ilişkilendirdiler. Ancak dilimize ve kültürümüze sahip çıkmamız kayyımın asıl sebebi oldu. Küçük bir ilçeyiz. Halkı sokakta tutmak çok kolay değildi, ancak şahsi olarak sahiplendiğimi düşünüyorum. Kayyuma karşı mücadeleyi tüm alanlara yaymak zorundayız. Kayyum sonrası birçok arkadaşımızın işine son verildi. Kayyımla ilçemize yabancı olduk, evimiz gasp edilmiş gibi oldu. Bizim yüreğimizde halkımıza ihanet etme duygusu yok. Biz Dersimliler barışı istiyoruz. Barış isteyenlerin de yanındayız” şeklinde konuştu.
‘Mücadele saflarımızı güçlendirmek lazım’
Her alanda örgütlü olmanın önemini vurgulayan Levent Dölek de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne dönük yapılan soruşturma sonrası yapılan protestoları anımsatarak “O protestolarda gençlerin mücadelesi iyiydi. İstanbul Üniversitesi Deniz Gezmişlerin mücadele ettiği yer. Üniversitemizi temsil eden bu mücadelemizdir. Üniversiteler ne kadar bastırılırsa bastırılsın mücadelenin filizlendiği yerlerdir. Karşımızdaki rejim daha baskıcı oluyorsa bu mücadelenin gücünden kaynaklanıyor. Sistemin kırılgan olduğunu ve yeni bir düzenin olabileceğini unutmamak lazım. Atanan kayyumlar sömürge valilileridir. Bu kayyumlara karşı mücadele etmek lazım. Bu sadece yerel yönetimler meselesi değil bu aynı zamanda Kürt halkının haklarının verilmemesi meselesi. Biz bütün halklar için eşit yaşamını savunuyoruz. Bunun için mücadele perspektifinden uzaklaşmamak lazım. Hürriyet mücadelesinin öncüsü emekçilerdir. Ezilenlerin ve emekçilerin saflarını karıştırmamak ama her mücadelede de saflarımızı güçlendirmek lazım” diye belirtti.
‘Mücadelemizi sürdürmemiz lazım’
Son olarak söz alan Meryem Göktepe Türkmen, kayyımların kadınların haklarına yönelik birer saldırı olduğunu belirtti. Esenyurt Belediyesi’ne atanan kayyımın kadın merkezlerine yönelik saldırıları karşısında mücadele ettiklerini aktaran Meryem Göktepe Türkmen, “Biz sendika olarak her kayyuma tepki gösterdik. Biz İstanbul’daki belediyelerde toplu iş sözleşme yapan tek sendikayız. Enseyi karartmamak lazım. Mücadelemizi sürdürmemiz lazım. ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz’ sloganı ülkenin yarısından fazlasının sloganı oldu” şeklinde konuştu.
Kaynak: MA