Uluslararası tecrit delegasyonunda daha önce yer alan Avukat Eva Schonveld, sürece dair ‘Erdoğan’ın, Kürt sorununun çözümü için en büyük şansı; Kürt sorununa demokratik bir çözüm bulma konusundaki kararlılığını sürekli olarak gösteren Sayın Öcalan’ın müzakerelerde aktif bir rol oynamasını sağlamaktır’ dedi
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısıyla Kürt sorununun çözümüne ve Türkiye’nin demokratikleşmesine yönelik tarihi ve kritik bir süreç başlatılmış olsa da, iktidar ve devlet cephesi aradan geçen bir yıla rağmen henüz bir adım atmış değil. Bu adımlardan en önemlilerinden biri de “umut ilkesi”.
Daha önce uluslararası tecrit heyetinde yer alarak Türkiye’yi ziyaret eden ve Adalet Bakanlığı’na görüşme başvurusunda bulunan Avukat Eva Schonveld, umut hakkı konusundaki mevcut durumu ve hukuki sürecini değerlendirdi.
Öcalan zeki ve önemli bir lider
Abdullah Öcalan’ın, devletin tüm yıldırma politikalarına rağmen kolektifin özgürlüğünü yıllardır benimseyen bir lider olduğunu belirten Eva Schonveld, “Sayın Öcalan, özgürlüğünün merkezi bir öneme sahip olmadığını, diğerleri özgür değilse kişi olarak bir kişinin özgür olamayacağını defalarca belirtmiştir. Birey kadar kolektifin de eşit öneme sahip olduğu konusundaki bu ısrarı, kendisi ve liderliğini yaptığı hareketin karakteristik bir özelliğidir. Bununla birlikte, olgun, önemli ve zeki bir lider olarak, korkunç kötü muameleye maruz kalsa bile barışçıl yöntemleri destekleyen; Kürt özgürlüğünün simgesi ve insanların uyum içinde yaşayabilmelerini sağlayacak demokratik bir değişim yaklaşımının uluslararası alanda tanınan sesi olarak, onun özgürlüğü birçok açıdan önemlidir” diye belirtti.
Türkiye adım atmadı
Bakanlar Komitesi ve AİHM kararlarıyla, umut hakkının uygulanmamasının bir ihlal olduğunun tespit edildiğini hatırlatan Eva Schonveld, “Uluslararası alanda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Abdullah Öcalan’ın gördüğü muamele ve ömür boyu müebbet hapis cezasının, İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ‘umut hakkı’ ilkesiyle uyumlu olmadığı konusunda ihlaller tespit etmiştir. AİHM kararlarının uygulanmasını denetlemekle görevli olan Bakanlar Komitesi, davayı yeniden ele almış; yine bir son tarih olarak Haziran 2026’ya kadar Türkiye’ye süre vererek, Türkiye’yi umut hakkını uygulayan önlemler almaya çağırmıştır. Ne yazık ki, daha önce belirlediği bir yıllık süre içinde bu konuda herhangi bir adım da atılmamıştır” dedi.
Türkiye’nin, verilen süre içerisinde tek bir adım atmadığını belirten Eva Schonveld, “Komitenin son zamanlarda yaptığı birkaç toplantı ve ara kararlarında Türkiye bu konuda baskı altına alındı. Ancak Türkiye hükümeti, ardışık eylem planları ve Komiteye verdiği yanıtlarda, şu ana kadar belirli tutsaklara ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanlar da dahil ‘umut hakkı’ uygulamayı reddetmiş ve Komitenin zorunlu kıldığı önlemleri henüz uygulamaya koymamıştır. Uygulanmaması, şu anda Bakanlar Komitesinin önündeki temel sorundur. Ancak Türkiye’nin bir kez daha son tarihi göz ardı etmesi hâlinde, Komitenin ne tür bir eylem ve plan yoluna gideceği ise belli değildir” sözlerini kullandı.
‘İyi niyet’ yok ortada
Kürt Halk Önderi ve Türkiye arasında bir yıldır devam eden sürece de değinen Eva Schonveld, iktidardan hâlâ PKK’nin adımlarına bir “iyi niyet” göstergesi göremediklerini söyledi. Eva Schonveld şöyle devam etti: “PKK’nin gönüllü olarak feshi ve silahlı mücadeleyi bırakma kararıyla, Kürtlerin siyasi ve askeri yaklaşımında köklü değişiklikler yaşandı. Ancak Erdoğan rejiminden buna karşılık gelen bir iyi niyet göstergesi hâlâ gelmedi. Bu durum, barışa giden demokratik bir yol izlemek için benzeri görülmemiş ve riskli adımlar atan sahadaki kişiler için kesinlikle kötü bir işaret olmalı.
Hükümet için zaman daralıyor
Türk hükümeti için zaman daralıyor: Kürt hareketinin attığı birçok adımı ne kadar uzun süre görmezden gelirse, kötü niyetli bir ortak olarak görülme riski o kadar artar. Geçmişteki performansına bakıldığında bu sonuca varmak kolaydır. Ve ne kadar zamana yayılırsa, buna bağlı olarak aktif düşmanlıkların yeniden başlaması riski de artar. Kürt mücadelesi, Erdoğan rejimi için sorun olmuş; hem iç hem de uluslararası alanda baskı ve itibar kaybına neden olmuştur. Güçlü bir liderin yaklaşımı, barışın karşılıklı tavizler olmadan uzun süre devam edemeyeceğini bilerek, durumu kalıcılaştırmak için bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmek olmalıdır.”
Türkiye’nin en büyük şansı Öcalan
Türkiye için, Abdullah Öcalan’ın müzakerelerde aktif rol almasının bir şans olduğunu belirten Eva Schonveld, “Erdoğan’ın, Kürt sorununun çözümü için en büyük şansı; Kürt özgürlük hareketinin seçilmiş lideri olan ve Kürt sorununa demokratik bir çözüm bulma konusundaki kararlılığını sürekli olarak gösteren Sayın Öcalan’ın müzakerelerde aktif bir rol oynamasını sağlamaktır. Böylece Türk hükümeti, barış ve özgürlük için benzeri görülmemiş adımlar atmaya hazır, güçlü, adil ve yetkin bir yönetim olduğunu kanıtlama ve gösterme fırsatı bulabilir” ifadelerini kullandı.
Haber: Melek Avcı / JINNEWS









