• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
28 Aralık 2025 Pazar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2025
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2025
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Manşet

görüşmek üzere… – Ayşe Düzkan

Yeni Yaşam Yazar: Yeni Yaşam
30 Ocak 2019
Kategori: Manşet, Yazarlar
0
Paylaşım
1
Görüntüleme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Özgür Gündem davasında hapis cezası alan gazetemiz Yeni Yaşam yazarı Ayşe Düzkan, cezaevine girdi. Düzkan’ın cezaevine girmeden önce gazetemize yazdığı son yazısı şöyle:

duymuşsunuzdur, istinaf mahkemesi benim de aralarında olduğum gazeteciler hakkında açılan davada çıkan kararı onayladı. böylece özgür gündem gazetesiyle dayanışmak amacıyla bir gün nöbetçi genel yayın yönetmenliği yaptığımız için bana, ragıp duran’a 18’er ay, haberlerinden dolayı hüseyin bektaş ve mehmet ali çelebi’ye yine 18 ay, hüseyin aykol’a iki yıl hapis cezası verilmiş oldu.

çok yakın bir zamanda, bu cezayı yatmak üzere teslim olacağım. cezaevinde yazma ve yazıyı ulaştırma koşulları nasıl olur bilemiyorum. o yüzden bu, bir süreliğine bile olsa bir veda yazısı.

mehmet ali çelebi’nin zaten cezaevinde olduğunu, türkiye genelinde siyasi sebeplerle cezaevinde olanların sayısının 50 bine dayandığını ve disk basın-iş’in kayıtlarına göre bunların arasında 150 civarında (civarında diyorum çünkü sayı sürekli değişiyor) gazeteci bulunduğunu düşününce, “geçmiş olsun”ları kabul ederken bile mahcup oluyorum.

özgür gündem’in ve onu önceleyen gazetelerin bürolarında, bu gazetelerde çalıştıkları için canlarından olanların fotoğrafları asılıydı ve bu fotoğraflar bir duvarı kaplayacak kadar çoktu. onları düşününce konudan bahsetmek dahi zoruma gidiyor.

son dönemde birçok gazeteci sürgüne gitmek zorunda kaldı çünkü aldıkları ya da alma riski taşıdıkları cezalar ömürlerinin ciddi bir kısmını oluşturuyor. insanın yakınlarından, yurdundan, -hele de gazetecilik gibi dille yapılan bir mesleği varsa- anadilinden uzak olması, avrupa’da adım başı ırkçılığa maruz kalmak nasıl zor bir iş, bilen bilir. ben de, ege’nin sahillerini, denizi, istanbul’un sokaklarını,vapurları, istiklâl caddesi’ni, müziğin iyi, içkinin ucuz olduğu barları, pazar yerlerini, buralara mahsus yemekleri, pul biberi seviyorum, insanı uykusundan uyandıran ezana, gündüzleri ona karışan çan seslerine, hiç dinlemesem de sözlerini bildiğim alaturka şarkılara, 15 yaşıma kadar varlıklarından bihaber olduğum alevilerin deyişlerine, kürtçeye, çocukken kulağıma çalınan rumcaya, çok sonra tanıştığım ermeniceye, şimdilerde duyduğum arapçaya aşinayım, bütün bunlardan ve anadilim türkçeden kopmak çok zor geliyor bana çünkü bütün bunlar yurdum, yoksulluğa ve savaşa mahkum edilmesi karşısında kahroluyorum ve sürgündeki arkadaşlarımı düşününce…

selahattin demirtaş’a yönelik aihm kararına karşı ışık hızıyla sonlandırılan davada mahkum edilen sırrı süreyya önder’in yine ışık hızıyla hapse atıldığını gördükçe…

gezi’ye yönelik soruşturmalara baktığımda ve barıştan söz edenlerin yaşadıklarını hatırlayınca, şu 18 aydan bahsetmek bile ayıp geliyor.

ama en basitinden bir gazeteci dayanışmasına dava açılmış olması bir yana, hapis cezası verilmesi birçok şeyi gösteriyor tabii. en başta bu mesleğin ve dolayısıyla halkın haber alma hakkının nasıl bir tehlike altında olduğunu…

çünkü özgür gündem nöbetçi genel yayın yönetmenliği, her şeyden önce gazeteciliği korumaya yönelik bir dayanışma eylemiydi.ama aynı zamanda, -en azından benim için-  bir türk olarak, bu topraklarda barış talebine sahip çıkmak anlamına geliyordu.

böyle durumlarda cesaret kavramının çok fazla dolaşıma sokulduğuna şahidim. kendi adıma söyleyeyim, cesur değilim. sadece, tarihin her aşamasında farklı bir biçim almış olan eşitlik, özgürlük ve adalet davasına, kendimi bildim bileli ucundan tutmaya çalıştığım davaya yararlı olmaya çalışıyorum. zaten mesele cesaret de değil. günde on saat, on iki saat çalışan, işinden olduğu anda çocukları, ailesi ve kendisi aç kalma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan bir emekçinin bu kadarını bile yapma lüksünün olmadığının farkındayım. bu, kelimenin her anlamıyla bir “nöbet”, sıra bize gelmişti, tuttuk, devam ediyoruz.

bu gazetenin okuruyla kurduğu ilişki başka mecralardan çok farklı, sokakta, pazarda karşılaşınca selamı esirgemeyen okurların yanımızda olduğunu biliyorum. bu yazının, biraz fazla öznel ve kişisel olmasını da bu seferlik bağışlayacaklarına güveniyorum. gidiyoruz ama bir gün döneceğiz. şimdilik, meşrebinize göre, yol arkadaşlığınıza, iyi dileklerinize, dualarınıza talibim.

Önceki Haber

Ekonomik güven endeksi Ocak’ta yüzde 4,2 geriledi

Sonraki Haber

Tersane işçileri: Kaza değil bu bir cinayet

Yeni Yaşam

Yeni Yaşam

İlgiliYazılar

Saldırılar arttıkça özgürlük tutkusu büyüdü

Yazar: Aziz Oruç
28 Aralık 2025

2025'te kadınlara karşı adeta savaş açıldı; erkek-devlet şiddeti, katliam, sömürü ve yoksulluk daha da arttı. Buna karşı susmayan, önlerine dikilen...

Açlık ücreti ve barış umutları

Yazar: Heval Elçi
28 Aralık 2025

2025'in son günlerinde, milyonlarca emekçinin gözü Asgari Ücret Tespit Komisyonu'ndaydı. Aralık ayı boyunca süren görüşmeler, işçi temsilcilerinin katılmadığı bir süreçle...

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Yazar: Heval Elçi
28 Aralık 2025

Jin Dergi’nin 148. sayısı ‘Sokakta, Hayatta, Israrla: Kadınların 2025 Mücadelesi’ kapağı ile yayımlandı Jin Dergi, 148. sayısında; Kadın mücadelesini savaş,...

34 mezara karşılık 14 yıllık suskunluk

Yazar: Aziz Oruç
28 Aralık 2025

Roboskî küçük bir köydür ve eğer devlet Roboskî’ye adaleti getiremiyorsa, hiçbir yere adaleti götüremez. Roboskî’ye adalet getirmeden başka bir adaletten...

Halkların varlığı ve hakları oylama konusu değildir

Yazar: Aziz Oruç
28 Aralık 2025

Barış ve demokratik toplum sürecine ilişkin önemli bir aşamaya gelindi. Konuyla ilgili olarak oluşturulan meclis komisyonu, belirlediği görüşmeleri yapmış, komisyon...

Roboski: Hukukun kırık hattı

Yazar: Heval Elçi
28 Aralık 2025

Katliamın 14. yıldönümü barışa en çok yaklaştığımız sürece denk düşüyor. Süreç devam ederken, barışın hukuki zeminde karşılık bulabilmesi için cezasızlık...

Sonraki Haber

Tersane işçileri: Kaza değil bu bir cinayet

SON HABERLER

Saldırılar arttıkça özgürlük tutkusu büyüdü

Yazar: Aziz Oruç
28 Aralık 2025

Açlık ücreti ve barış umutları

Yazar: Heval Elçi
28 Aralık 2025

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Yazar: Heval Elçi
28 Aralık 2025

34 mezara karşılık 14 yıllık suskunluk

Yazar: Aziz Oruç
28 Aralık 2025

Halkların varlığı ve hakları oylama konusu değildir

Yazar: Aziz Oruç
28 Aralık 2025

Roboski: Hukukun kırık hattı

Yazar: Heval Elçi
28 Aralık 2025

Halep’te iki kişi kaçırıldı

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
27 Aralık 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2025
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır