• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
28 Ağustos 2025 Perşembe
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Manşet

Güleryüz: Hükümet halkın kuşkularını gidermeli

28 Ağustos 2025 Perşembe - 00:00
Kategori: Manşet, Politika, Söyleşi
Güleryüz: Hükümet halkın kuşkularını gidermeli

DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı Mahfuz Güleryüz ile halk toplantılarını ve süreci konuştuk:

Devlet kanadına çok derin bir güvensizlik varken, Sayın Öcalan’a yönelik müthiş bir güven vardı. Bunu temas ettiğimiz bütün kesimlerde gördük. Bu güven toplumun bu meseleye kuşku ile bakmakla birlikte umutlu olmasının sonucunu doğruyor

Hüseyin Kalkan

DEM Parti Merkezi Örgütlenme Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Mahfuz Güleryüz ile partisinin süreci halka götürmek için yaptığı yüzlerce toplantının yanı sıra komisyon çalışmalarını konuştuk.

Mahfuz Güleryüz, daha ilk adımdan itibaren DEM Parti’nin sürecin ilerlemesi için programlı bir çalışmaya başladığını söylüyor.  Sözlerini şöyle sürdürüyor Mahfuz Güleryüz:

“Sayın Öcalan’ın 28 Aralık’taki ilk görüşmesinde belirlediği 7 maddelik bir çağrısı vardı. Toplantı serimiz bu süreçle başladı. O dönem daha çok sürecin neye tekabül ettiğini anlamak açısından, öncelikli olarak kendi örgütsel mekanizmalarımızda yer alan yönetim kadrosu ve kademesinde bulunan arkadaşlarla bir toplantı serisi gerçekleştirdik. Yaklaşık 40 civarında bir toplantı yaptık o zaman. O dönem yaklaşık 5 bin, 5 bin 500 civarında hem yönetim kademesinde yer alan arkadaşlar hem de bu süreç içerisinde bizimle aktif çalışmalara katılan arkadaşlarla bir buluşma gerçekleşmiş olduk. İkinci evre Sayın Öcalan’ın 27 Şubat çağrısından sonra gerçekleştirilen toplantılar süreci oldu. O dönemde 101 merkezde toplantı gerçekleştirdik. O toplantılarda daha çok çevremizde, çeperimizde bulunan, partimize yakın duran kesimlere ulaşmayı hedefledik. O zaman da yaklaşık 60 bin kişiyle toplantı gerçekleştirdik. O toplantılar Türkiye’nin 7 bölgesinin 7’sinde de gerçekleşti. Hemen hemen her bölgede, örgütlü yapımızın olduğu her yerde o toplantıları gerçekleştirmiş olduk. Dediğim gibi o sayı 60 bine tekabül etti. Üçüncü evre olarak tarif ettiğimiz evrede de 2 bin toplantı gerçekleşti. Özellikle Sayın Öcalan’ın kendi örgütünü fes etme kararını almasından hemen sonra o planlamaya geçtik. Biz o planlamayı yürütürken PKK de kongresini topladı. Tam o toplantılarımızın yapılışı döneminde Sayın Öcalan’ın görüntülü kamuoyuna ve örgütüne yapmış olduğu çağrı gerçekleşti. Dolayısıyla o 2 bin toplantıyı yaparken o gerçekleşen çağrının paralelinde aslında o toplantılar yetişti. Bu toplantılar çok yaygın bir şekilde planlandı. Bugün dahil ettiğimiz bir toplantı süresi. Hemen hemen uğramadığımız bir köy kalmadı. Bütün köylerde, bütün mahallelerde dolaştık. Yaklaşık 250 ile 300 bin arasında bir insan kitlesiyle yüz yüze toplantı almış olduk. Dediğim gibi çok yaygın ve çok etkili bir çalışmaydı. Hemen hemen bütün köy, mezra, mahalleler dahil olmak üzere bu toplantılar gerçekleşti. En son geçen hafta Karadeniz’deydi. Karadeniz’de 4 ilde toplantı yaptık. 4 ilde de önümüzdeki hafta toplantıları gerçekleştireceğiz.”

Çağrı neye tekabül ediyor?

Öcalan’ın çağrısıyla başlayan süreç beraberinde bazı soruları da getirdi. Bugüne kadar yaşanan ateşkes ve müzakere süreçleri genellikle devlet içindeki güçlerce bozulmuş, süreçlerin bozulması devlet terörünün artmasına neden olmuştu. Bu durum kuşku ve kaygıları artırmıştı.

Mahfuz Güleryüz, DEM Parti’nin yaptığı toplantılarda bu soruların ortaya çıktığını söylüyor ve şunları belirtiyor: “Biz Sayın Abdullah Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın neye tekabül ettiğini topluma anlatmak için yola çıktık. Türkiye halklarının yüz yıldır yaşamış olduğu krizi, kaosu bu vesile ile bir daha anlatma imkânı bulduk. Olası bir barışın gelmesi durumunda Türkiye toplumunun neyi kazanacağını ve barış, demokratik toplum diye tarif ettiğimiz Türkiye’de nasıl bir yaşam standardının, nasıl bir yaşam tahayyülünün ortaya çıkacağını anlatmaya çalıştık. Ve her şeyden önemlisi de yüz yıldır süregelen Kürt sorununun etrafından yaşanan ve Türkiye’yi adeta çürümeye terk eden o problemli sürecin aşılmasının parametrelerini topluma taşımayı hedefledik. Hedefimiz buydu. Tabii çok yoğun bir tartışma süreci idi. Özellikle PKK’nin feshi, PKK’nin 50 yıllık tarihi, Türkiye ekonomisine, Türkiye toplumuna, Türkiye halklarına büyük maliyet olarak mal olan bu yük başta olmak üzere sosyal ve siyasal etkilerini çok yoğun bir şekilde tartışma ve bir şekilde anlatma süreci olarak değerlendirdik.”

Süreç ve provokasyon tehlikesi

Mahfuz Güleryüz, daha önceki süreçlerde yaşanan provokasyon ve süreçlerin akamete uğramasına işaret ederek, toplantılara katılan insanların soruları ile kuşkularını dile getirdiklerini söylüyor.

Güleryüz sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Toplumun en çok merak ettiği ve en çok sorduğu soru şuydu. Bu süreç başarıya ulaşabilecek mi? Devlet üstüne düşeni yerine getirecek mi? Çünkü toplum şunu çok iyi biliyor. Kürt meselesinin çözümüne ilişkin 1990’lı yıllardan itibaren devlet birkaç kez Sayın Öcalan ve örgütü ile temas kurdu. Ama bu süreçler her seferinde içeride başlayan bir takım provokatif girişimlerle, devlet içindeki kimi güçlerin makas değiştirmesiyle akamete uğradı. Bu hafıza çok canlı bir hafıza. Özellikle 2013 ve 2015 sürecinde yaşanan barış ve müzakere süreci olarak tarif ettiğimiz sürecin olumsuz neticelenmiş olması toplumda büyük bir kaygı ve kuşkuya yol açmıştı. Dolayısıyla en çok sorulan sorular şunlardı: ‘Devlet bu konuda samimi midir?’, ‘Devlet adım atacak mı?’, ‘Gerçekten Kürt realitesi kabul edilecek mi?’ Bunun yanında yine silahlı güçlerin geleceğinin ne olacağı, bunların toplumsal ve siyasal yaşama nasıl katılacağı. Demokratik siyaset alanının Kürtler tarafından kullanılabilmesini sağlayacak mekanizmaların oluşturulması gibi meseleler, yine Kürt dilinin kullanılması önündeki engellerin kaldırılması, Kürtlerin eşit yurttaş olarak tanınmanın önündeki anayasal engellerin kaldırılması gibi meseleler toplantılarda hem soruldu hem tartışıldı. Komisyonda yaşanan son tartışma ile birlikte aslında Kürtlerin Türkiye’de yaşamış olduğu maceranın kısa bir özeti oldu. Kürtlerin kendilerini anlatabilme, bir millet olduklarına, bir dilleri olduğunu anlatabilme trajedisiyle, Kürt sorununu çözmek için kurulmuş olan komisyonun kendisiyle bir kez daha yüzleştik. Dolayısıyla Kürtler ve Türkiye emekçi kesimi, Türkiye emek ve demokrasi güçleri bu konuda yoğun kuşku ve soru ile sürece yaklaştı.”

Hak ve mücadele

Mahfuz Güleryüz, kuşku ve kaygıları yine Öcalan’a atıf yaparak aştıklarını belirtiyor ve şunları söylüyor: “Sayın Öcalan’ın bu konuda ifade etmiş oldukları vardı. Haklar kimse tarafından verilmez, mücadele ile alınır. Bugüne kadar Kürtler bu coğrafyada ne elde edebildiyse mücadeleleri ile elde ettiler. Dolayısıyla bu saatten sonra bir şey elde edilecekse mücadele ile edilecek. Sayın Öcalan, bir demokratik toplumun, bir barış sürecinin yine mücadele ile olabileceğini ifade etti. Bu işin güven-güvensizlik sorunsalından çıkarılması gerektiğini ifade etmişti. Doğrusu biz de toplantılarda meseleye bu perspektifle yaklaştık. Meseleyi güven-güvensizlik ekseninde ele almayıp doğru mücadele yöntemleriyle özellikle demokratik siyasetin alanını ana mücadele alanı olarak ele alınması gerektiği üzerinde durduk. Bu sorunun artık siyaset alanında çözülmesinin mümkün olduğunu aktarmaya çalıştık. Yer yer bu kuşkular giderildi. Ama hala bu açıdan somut bir adımın atılmamış olması nedeni ile yer yer kuşkular sürüyor. Bu konuda bir şey daha ifade edeyim. Devlet kanadına çok derin bir güvensizlik varken, Sayın Öcalan’a yönelik müthiş bir güven vardı. Bunu temas ettiğimiz bütün kesimlerde gördük. Bu güven toplumun bu meseleye kuşku ile bakmakla birlikte umutlu olmasının sonucunu doğruyor.”

Büyük kampanya

Mahfuz Güleryüz’ün süreç toplantılarına dair anlattıkları büyük bir kampanyanın yürütüldüğünün işaretlerini veriyor: “Bu toplantılar çok önemli bir faaliyetti. Seçim süreçlerinde bile gerçekleşmeyen bir temas süreci idi. İnsanlarla sadece günlük bir sohbet şeklinde değil de, Türkiye’nin meselelerinin çok esaslıca konuşulduğu toplantılar oldu. Bu açıdan önemli bir süreçti. Türkiye’nin yapısına baktığımızda böyle bir çalışmayı yapabilecek başka bir parti yoktur. Bu çalışma sadece DEM Parti ile sınırlı kalan bir çalışma olmadı. Demokratik kurumlarımızın bütün kademeleri bu çalışmaya katıldı. Bileşen partilerimiz katıldı. Bu esasen DEM Parti, Türkiye sol-sosyalist hareketleri, Kürt demokratik kurumlarının bu meselede ne kadar samimi olduklarını, ne kadar barış için motive ve barışı getirme konusunda ne kadar kararlı olduklarının bir göstergesiydi. Sadece DEM Parti değil, bütün kesimler canla başla sürecin birer aktivisti oldu adeta.”

Medyanın sorunlu dili

Güleryüz, deneyimlerini aktarırken özellikle medyanın kullandığı sorunlu dil üzerinde duruyor:

“Türkiye’nin bütün bölgelerinde şöyle bir şey vardı. Bu kadar kötülük yapmış bir iktidarın barışı getirme ihtimali var mı? Çok yoğun bir şekilde karşılaştık. İkincisi medyanın kurmuş olduğu dilin etkili olduğunu gördük. İki tarafın ana akım medyası şimdiye kadar bu süreci doğru ele almış değil. Bir taraf bizim için ‘teslim oldular’ propagandası yaparken, diğer taraf iktidara bir şekilde payanda olmamızı ister şekilde bakıyor. İşin bir tarafında a haber diğer tarafında Sözcü tv var. Bu iki yaklaşım arasına sıkışmış bir toplum gerçekliği var. Bu aslında kendi kendine bir tehlikeyi arz ediyor. Büyük bir inançsızlık yaratma durumudur bu. Hem a haber’in hem Sözcü Tv’nin bu konudaki dili çok tehlikeli ve yer yer süreci baltalayabilecek nitelikte. Karadeniz’de devrimci bir dinamizm var. Bu dinamizmin yarattığı şöyle bir duygu atmosferi de var; ‘İktidar el değiştirmedikçe bu sürecin barışla sonuçlanması mümkün değil’ yönünde değerlendirmeleri var. Tabii bu eksik bir değerlendirme. Orada kendileri ile yoğun tartışmalar yürütüp esasen bu meselenin iktidar ya da muhalefetin değil Türkiye’nin bütün dinamikleriyle konuşulması, Türkiye’nin tarihine mal olmuş bir süreci kapsayan bir sorununun çözümünün bir iktidar meselesi olarak görülmemesi gerektiğini, burada esasen toplumun sahiplik etmesi gerektiğini, sonra da devlet meselesi olarak soruna yaklaşmanın doğru olacağının üstünde durduk. Şunu fark ettik, bizi dinleyen insanların sürece daha güvenle yaklaştıklarını, daha serinkanlı bir değerlendirme diline kavuştuklarını toplantılarda gözlemledik.”

Kürt sorunu budur işte!

 Söyleşimizin sonunda Mahfuz Güleryüz, süreci değerlendirdi. Mahfuz Güleryüz’e göre süreci sadece bir parametreye bakarak değerlendirmek mümkün değil. Bir bütün olarak bakıldığında ise olumlu ve olumsuz yönlerini görmek mümkün.

Mahfuz Güleryüz, sürecin gidişine dair şunları söylüyor: “Süreci bir bütün olarak iyi gidiyor veya kötü gidiyor şeklinde bir değerlendirme çok isabetli bir değerlendirme olmaz. Ancak şunu söyleyeyim. Komisyon kurulana kadar devlet tarafından somut bir adımın atılmamış olması kitlemiz tarafında bir problem olarak görülüyordu. Tabii bizim de bir değerlendirmemiz vardı. Parti olarak biz de bu sürecin uzatılmaması gerektiğini, bir an önce Kürt sorununun çözümüne dönük kanun ve mevzuatlarda düzenlemelerin yapılması gerektiğini hep söyledik. Deyim yerindeyse yol temizliğinin yapılması gerektiğini söyledik. Hükümet ve devlet yetkilileri bu meselenin komisyon eli ile yürümesi gerektiğini ifade etti. Komisyonun oluşumunu Sayın Öcalan istemişti. Ama komisyona gerek kalmadan yapılacak düzenlemeler de vardı. Örneğin 2015 yılından sonra kararnameler marifeti ile ortaya çıkan mağduriyetlerin giderilmesi yönünde talepler vardı. Kayyım atamalarının, örneğin hasta tutsakların meselesi gibi gerçekten yasaya, kanuna gerek kalmadan yapılması gerekenlerin hiçbirinin yapılmamış olması bir problem. Az önce ifade ettiğim kitlenin kaygı ile daha fazla kuşku ile yaklaşmasının gerekçesini oluşturuyor. Dolayısıyla bu yönü ile süreç problemli bir şekilde başladı. Komisyon kuruldu. Komisyonun kurulması gerçekten önemli bir aşama. Önemsiyoruz. Sayın Öcalan, komisyonun yasa ile kurulmasını istemişti. Ancak bu yasa ile kurulmayıp bildiğiniz gibi Meclis başkanının inisiyatifinde yürütülen bir çalışma olarak başladı. Buna rağmen Numan (Kurtulmuş) beyin komisyonun başlangıcında yaptığı konuşma pozitif bir konuşmaydı. Önemli bir konuşmaydı. Orada kullanmış olduğu sembol ve referanslar vs Türkiye toplumuna hem hassasiyeti hem gerçekliği açısından hakikaten umut verici bir yaklaşımdı.”

Kürtler ‘biz varız’ diyor

Mahfuz Güleryüz, komisyonda yaşanan Kürtçe konuşma krizinin bu olumlu gelişmeyi gölgelediğini belirtiyor ve şunları söylüyor:

“Ancak daha sonra bir Barış Annesi’nin Kürtçe konuşma girişimine getirilmiş olan engelleme oldukça üzüntü vericiydi. Bu olay tam da yüz yıllık Kürt sorununun ne olduğunu ortaya koydu. Kürt sorunu çözmek için oluşturulan bir komisyon oturumunda bir kez daha cereyan etti. Kürt sorunu budur. Herkes soruyor ya ‘Kürt sorunu nedir?’ diye. Kürt sorunu budur. Yüz yıllık bir cinnet halidir adeta. Kürtler biz varız, dilimiz var diyor. Birleri “Sen var olabilirsin, diliniz de var olabilir ama konuşamazsın. Ben izin verirsem, ben uygun görürsem konuşursun” diyor. Bir kere daha görüldü ki yasal bir statü, yasal bir güvence olmadan atılacak adımların sonucu, karşılaşacağımız manzara bu manzara olacaktı. Kürt sorununun konuşulduğu komisyonda bile Kürtçe’ye tahammül edemeyen bir mekanizma nasıl sağlıklı işleyecek? Bu tutum doğrusu herkesi kaygılandırmıştır. Olumsuz bir tablo ama bunun dışında toplumun değişik kesimlerini aydınların, yazarların, sürecin mağduru olan kesimlerin dinleniyor olması önemli bir aşamadır. Dolayısıyla biz şu an komisyon değerlendirmesini iyi veya kötü diye değerlendirecek durumda değiliz. Bunun için biraz daha zaman ve somut adımların atılmasına ihtiyaç var.”

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Sürece dair

Sonraki Haber

Dergâhların komünal mirası ve kutsalın araçsallaştırılması

Sonraki Haber
Hakikatin ruhu, yolda birlik, tarihi sorumluluklarımız (2)

Dergâhların komünal mirası ve kutsalın araçsallaştırılması

SON HABERLER

Özel: Erdoğan İBB başkanıyken 24 asgari ücret huzur hakkı alıyordu

Özel: Erdoğan İBB başkanıyken 24 asgari ücret huzur hakkı alıyordu

Yazar: Yeni Yaşam
28 Ağustos 2025

Amedspor taraftarlarından Önder için anlamlı çağrı

Amedspor’dan Kürtçe Instagram ve X hesabı

Yazar: Yeni Yaşam
28 Ağustos 2025

Yalnız ekonomi mi?

AKP’siz Türkiye

Yazar: Yeni Yaşam
28 Ağustos 2025

Hakikatin ruhu, yolda birlik, tarihi sorumluluklarımız (2)

Dergâhların komünal mirası ve kutsalın araçsallaştırılması

Yazar: Yeni Yaşam
28 Ağustos 2025

Güleryüz: Hükümet halkın kuşkularını gidermeli

Güleryüz: Hükümet halkın kuşkularını gidermeli

Yazar: Yeni Yaşam
28 Ağustos 2025

Kutuplaştırıcı ve dışlayıcı siyaset

Sürece dair

Yazar: Yeni Yaşam
28 Ağustos 2025

Bir milyon dolarlık füze ve kriz

‘Öcalan Komisyon’da konuşsun’ talebi ‘mızıkçılık’ değildir

Yazar: Yeni Yaşam
28 Ağustos 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır