Aşırı kalabalıklaşma, kadın mahpuslar açısından regl dönemlerinde yeterli hijyen ürününe ve temiz suya erişim, tuvalet ve banyoyu ihtiyaç duyduklarında kullanabilme, güneşe ve temiz havaya düzenli çıkabilme gibi temel gereksinimlerin karşılanmasını daha da zorlaştırmaktadır
Duygu Kıt
Türkiye’de mahpusların ve özelde politik tutsakların son yıllarda hapishanelerde karşı karşıya kaldıkları sorunlar sıklıkla gündeme taşınmaya devam ediyor. Son dört yıldır ise İdare ve Gözlem Kurulları’nın tahliye erteleme kararları ile hapishanelerde yeni bir dönemece girilmişken, özellikle hasta tutsakların tedavi hakkına erişimi ile tutsakların temel insani haklardan mahrum bırakıldığı, ayrımcılık ve şiddete maruz kaldığı ve yeterli hizmeti alamadıklarıyla ilgili sorunlar her geçen gün artarak devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde ise Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü (CTE) tarafından Ağustos 2025 hapishane istatistikleri açıklandı. Hak ihlallerinin arttığının gözlemlendiği verilerdeki dikkat çekici bir husus ise hapisteki kadınların sayısının her geçen gün artışı oldu. Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Hapiste Kadın Tematik Alan Temsilcisi Özge Akyüz, hapishanelerdeki kadınların durumuna ilişkin gazetemize konuştu.
‘Aşırı kalabalıklaşma sorunları artırdı’

Akyüz, ilk olarak hapishanelerdeki kapasite üstü artışın devam ettiğine dikkat çekti. Hapishanelerdeki kalabalıklaşma ile tutsak başına düşen yaşam alanının ciddi biçimde azaldığını ve temel hakların ihlal edildiğini kaydeden Akyüz, şu değerlendirmede bulundu, “Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü tarafından açıklanan son istatistiklere göre, 304.964 mahpus kapasiteli Türkiye hapishanelerinde, ağustos ayı itibariyle 413.780 mahpus tutulmaktadır. Türkiye hapishanelerinde kapasitenin çok üzerinde mahpus tutulması, Mandela Kuralları’nın öngördüğü asgari yaşam standartlarının sağlanmasını imkânsız hale getirmektedir. Aşırı kalabalıklaşma aynı zamanda bulaşıcı hastalıkların yayılma riskini, uzun vadede ise mahpusların ruhsal ve fiziksel sağlığını olumsuz etkilemektedir.”
‘Kadın mahpus sayısında artış var’
Dünya genelinde ve Türkiye’de kadın tutuklu sayısının arttığını ve bu artışın genel artışla paralellik gösterdiğini belirten Akyüz, “İstatistiklere göre, Temmuz 2024 tarihi itibariyle Türkiye hapishanelerinde toplam 342.526 mahpus bulunmakta olup, bunların 14.530’u kadındır” diye konuştu. Akyüz, şöyle devam etti: “Ağustos 2025 tarihi itibariyle kadın mahpus sayısı 18.834’e yükselmiştir. Aşırı kalabalıklaşma, kadın mahpuslar açısından regl dönemlerinde yeterli hijyen ürününe ve temiz suya erişim, tuvalet ve banyoyu ihtiyaç duyduklarında kullanabilme, güneşe ve temiz havaya düzenli çıkabilme gibi temel gereksinimlerin karşılanmasını daha da zorlaştırmaktadır. Hamile, lohusa veya emziren kadın mahpuslar için gerekli sağlık hizmetleri ve uygun yaşam alanları sağlanamadığında, bu durum hem fiziksel hem de psikolojik açıdan ciddi riskler yaratabilmektedir. Erkek hapishanelerindeki kadın koğuşlarında ise, genel nüfusun ihtiyaçlarına göre tasarlanmış fiziksel ortam ve hizmetler, aşırı kalabalıklaşma nedeniyle daha da yetersiz hale gelmekte; bu durum kadın mahpusların yaşam alanını daraltarak özgün ihtiyaçlarının karşılanmasını zorlaştırabilmektedir.”
‘Cinsiyete özgü durumlar gözetilmiyor’
Kadınların koşullarının Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi (CEDAW) gibi uluslararası sözleşmelerin kadınlar için öngördüğü sağlık, onur ve güvenlik haklarına ilişkin standartlarla açık bir şekilde çeliştiğine değinen Akyüz, “Mevcut sistem Türk, Sünni, Müslüman, erkek, sağlıklı ve yetişkin bireylerin ihtiyaçlarını esas almaktadır” diye ifade etti. Akyüz, devamında şöyle konuştu: “Türkiye hapishaneleri ikili cinsiyet sistemine göre tasarlanmıştır. İnfaz sisteminde kadınların cinsiyete özgü ihtiyaçlarına ilişkin düzenlemeler oldukça sınırlıdır. Bu durum, kadınların özgün ihtiyaçlarının karşılanmaması nedeniyle doğrudan ya da dolaylı olarak ayrımcılığa maruz kalmalarına yol açmaktadır. Ayrımcılık ise toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirerek kadınların şiddete daha fazla maruz kalmasına zemin hazırlamaktadır. Ceza infaz sisteminde, toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesi doğrultusunda kadınların yapısal olarak maruz kaldığı ayrımcılıkları azaltacak özel politika ve uygulamaların yokluğu, kadın mahpusların hem fiziksel hem ruhsal bütünlüklerini tehdit etmektedir”
‘Kadınlara bedel ödetiliyor’
“CİSST’e gelen başvurulara göre önleyici sağlık hizmetleri bakımından hapishaneler yeterince hava ve güneş almamakta ve iklim koşullarına uygun düzenlemeler oldukça sınırlıdır” diye devam eden Akyüz, kadınların söz konusu koşullarda özgün ihtiyaçları gereği doğrudan ayrımcılığa maruz kaldığına dikkat çekti. Akyüz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kadınlar cinsel sağlık ve doğurganlıkla ilgili hastalıklar bakımından yüksek risk grubu oluşturmaktadır. Araştırmalara göre cinsel ilişki yoluyla HIV bulaşma oranı kadınlarda, erkeklerin iki katıdır. Bu gibi örnekler hapishane öncesi süreçte hasta olma ihtimalini arttırırken, kalabalık, temizlik koşulları bakımından yeterli olmayan hapishane ortamında sağlık durumu kötü etkilenmekte ve sağlık sorunları ortaya çıkabilmektedir. Örneğin hapishaneye alınabilecek kıyafet sayısı mevzuatça sınırlanmıştır ve bu konuda kadın, çocuk, hasta gibi özel mahpus grupları için ayrıca bir düzenleme yapılmış değildir. Her hapishanenin bulunduğu şehirde iklim koşulları farklı olmasına rağmen tüm mahpuslara giyim konusunda aynı kotalar ve aynı mevzuat uygulanmaktadır.”
‘İhlaller sözleşmelere de aykırı’
Türkiye hapishanelerinde kadın mahpusların karşı karşıya kaldığı fiziki ve politik tüm koşulların yalnızca bireysel hak ihlalleri yaratmadığını, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitsizliğini yeniden ürettiğine dikkat çeken Akyüz, son olarak şu bilgileri verdi: “Kadınlar kemik erimesi, demir eksikliği gibi hastalıklar bakımından daha fazla risk altındadır. Bu nedenle belli besinleri (örneğin süt ve süt ürünleri, yeşil sebze gibi) düzenli olarak tüketmeleri daha önemlidir. Fakat hapishanelerde beslenme düzenine ilişkin planlama yapılırken de özgün ihtiyaçlar göz önüne alınmamaktadır. SMEAR testi, meme kisti muayenesi gibi bazı test ve muayeneler de sınırlı sayıda hapishanede düzenli olarak yapılmaktadır. CİSST’e gelen başvurulara göre hastalıklarla ilgili belirtiler görülen, hatta tanı konulan mahpusların muayene ve tedavilerinde de sorunlar yaşanabilmektedir. Hapishane revirlerinde jinekolog ve gerekli ekipman bulundurulmamaktadır. Bazen doktora muayene olmak için belirli günler beklenmektedir. Hastaneye sevk işlemleri de kimi zaman çok uzayabilmekte ve dışardaki hastanelerde muayene veya tedavi olma durumu gecikebilmektedir. Hastane sevki gerçekleştiğinde ise muayene esnasında jandarma görevlileri muayene odasından çıkmayabilmekte, bu durum ise İstanbul Protokolü’ne aykırılık teşkil etmektedir.”
Artış ve doluluk oranları
CİSST tarafından paylaşılan istatistiklerde öne çıkan başlıklar ise şöyle:
- Toplam mahpus sayısı, geçtiğimiz aya göre %0,89 artarak, son altı aya göre ise %0,61 azalarak 413.780’e ulaşmıştır.
- Açık hapishanelerde kalan mahpus sayısı, geçtiğimiz aya göre %2.43 artmış, son altı ayda ise %18.95 artarak 119.229’a ulaşmış, kapalı hapishanelerde kalan mahpus sayısı ise geçtiğimiz aya göre %0.19 azalarak 294.551’e ulaşmıştır.
- Hükümlü mahpus sayısı, geçtiğimiz aya göre %1.19 artarak, son altı ayda ise %6.10 artarak 356.277’ye tutuklu mahpus sayısı ise geçtiğimiz aya göre %0.95 azalarak, son altı ayda ise %1.49 artarak 57.503’e ulaşmıştır.
- Ağustos 2025 itibarıyla, Türkiye’deki hapishanelerin toplam kapasitesi 304.964 iken, hapishanelerde kapasitenin %35.68 üzerinde 108.816 mahpus tutulmaktadır.
- Ağustos 2025 itibarıyla, hapishanelerin doluluk oranı %135.68’e ulaşmıştır. 12-18 yaş arası çocuk mahpus sayısı, geçtiğimiz aya göre %-1.28 azalmış, son altı ayda ise %10.98 artarak 4.317’ye ulaşmıştır. 12-18 yaş arasında hapishanelerde tutulan mahpusların %4.15’i kız çocuğudur.
65 yaş üstü mahpus sayısı, geçtiğimiz aya göre %0.99 artarak, son altı ayda ise %6.63 artarak 6.433’e ulaşmıştır. - Kadın mahpus sayısı, geçtiğimiz aya göre %1.17, son altı ayda ise %8.82 artarak 18.834’e ulaşmıştır.
18.616 kadın mahpusun yanında, annesi ile kalan 0-6 yaş grubu çocuk sayısı ise son açıklanan verilere göre 759’dur.