Meclis’te kurulan çözüm komisyonunun Abdullah Öcalan ile görüşmemesini sürecin güveni için büyük bir hata olarak değerlendiren İdris Baluken, ‘Çünkü Kürt meselesinin son 50 yılına damga vurmuş bir liderlikten bahsediyoruz’ dedi
Sürece dair gelişmelere ilişkin önemli değerlendirmelerde bulunan Kürt siyasetçi İdris Baluken, Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın ardından yürütülen süreç ve bu çerçevede kurulan komisyonun ise beklentileri karşılamaktan uzak kaldığını vurguladı.
İdris Baluken, geçmiş çözüm süreçlerinde siyaset kurumunun desteğinin bugüne göre çok daha az olduğunu hatırlatarak, o dönemde MHP ve CHP’nin sürece doğrudan karşı duran veya desteklemeyen bir pozisyon aldığına dikkat çekerek, “Bugün neredeyse siyaset kurumunun yüzde 90’ını temsil eden parti ve kurumların süreci destekliyor olmasını önemsemek gerekiyor” dedi.
İdris Baluken, bu olumlu duruma rağmen, geçmiş sürecin en önemli eksikliğinin barış siyasetinin toplumsallaşmasındaki yetersizlik olduğunu belirtti. Kürt tarafının çabalarına rağmen dönemin iktidarının süreci şeffaf yürütmekten kaçınması ve sahiplenmemesinin ciddi bir güven sorunu yarattığını ifade eden İdris Baluken, bu durumun toplumsallaşmayı engellediğinin altını çizerek, hükümetin özellikle dış politikada Ortadoğu ve Suriye politikasındaki Kürt karşıtlığı tutumunu aşamamasının süreci bitirdiğini kaydetti.
Çözüm komisyonunun yönetimi ve perspektifi yetersiz
Meclis’te geniş bir temsiliyetle kurulan çözüm komisyonunu önemsediğini belirten İdris Baluken, Kürt meselesinin hukuki ve siyasal bir zeminde çözülmesi gerektiği yönündeki beklentinin bu komisyonla oluştuğunu vurgulayarak, ancak komisyonun bugünkü çalışma düzeyinin, yönteminin ve perspektifinin yeterli olmadığını söyledi.
Komisyonun en temel eksikliklerinden bir tanesinin Abdullah Öcalan ile görüşülmemesi olduğunu belirten İdris Baluken, Abdullah Öcalan’ı Kürt tarafının başmüzakereci olarak kabul ettiğini ve bütün süreçlerin mimarı olduğunu ifade ederek, “Kürt meselesinin son 50 yıla damga vurmuş bir liderlikten, geliştirdiği paradigmadan ve insanlık açısından demokratik, barışçıl, geleceğe dair stratejik bir hattı işaret eden bir pozisyondan bahsediyoruz. Çözüm iddiasında olan bir komisyonun hala bu beklentiyi karşılamamış olması, işe böyle bir adımla başlamamış olması bile başlı başına bir problem olarak tanımlanabilir” dedi.
‘Sadece silah meselesine sıkıştırmak sakıncalı’
Komisyonun kendini “çok teknik bir meseleye hapsetme eğiliminde” olduğunu ve daha çok “PKK’nin silah bırakması meselesiyle ilgili teknik kısma” sıkıştırdığını belirten İdris Baluken, bu yaklaşımın son derece sakıncalı olduğunu söyledi.
“Kürt meselesi PKK’den önce de vardı. Yüzyılı aşan bir geçmişe sahip bir mesele ve temelde bir halkın dil, kimlik, kültür, inanç başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklerini talep eden bir meseledir” diyen İdris Baluken, komisyonun ya bu meseleyi bütünüyle çözecek bir irade ortaya koyması gerektiğini ya da farklı alt komisyonlar kurulması gerektiğini ifade etti.
İdris Baluken, yeni demokratik cumhuriyetin inşasına katkı sunacak, siyasetçiler ve akademisyenlerin yer aldığı bir Yüksek İstişare Komisyonu kurulmasını da önerdi.
Muğlaklık sürüyor
Hükümetin ilk çözüm sürecinde uluslararası ve bölgesel dengelerden etkilendiğini belirten İdris Baluken, bu durumun bugün de farklı biçimlerde devam ettiğini söyledi. Hükümetin yaklaşımını “konjonktürel gelişmeleri takip eden, pozisyonuna göre hareket eden oportünist bir yaklaşım” olarak niteleyen İdris Baluken, Kürt tarafının net ve ilkesel duruşuna karşılık, devlet cephesinde aynı düzeyde bir karşılık bulunmadığını kaydetti.
İdris Baluken, “Hala bir muğlaklık söz konusu. Suriye’deki gelişmelere, küresel siyasetteki yeni dengelere göre elinde farklı ajandalar tutan bir devlet pratiğinden bahsediyoruz” şeklinde değerlendirme yaparak, bu durumun diyalog dışı alternatifleri de barındırdığını ve sorunlu olduğunun altını çizdi
İdris Baluken, süreç noktasında olumsuz bir noktada bulunulmadığını belirterek, çözüm noktasında arayışların gün yüzüne çıktığını ve kırmızıçizgilerin biraz daha silikleştiğini gözlemlediğini aktararak, “Bunları önemsemek lazım. Ancak bu arayışların, ‘nihai olarak bir muhataplık’ ilişkisi üzerinden, diplomatik bir mütekabiliyetle Kürtlerle Türkiye arasında yeni bir sayfa açması da ihtiyaçtır” diye konuştu.
Kaynak: ANF