Yasın ve ölümün ne demek olduğunu bilen bir halk olarak başka halkın acısını yok saymanın insanlığa aykırı olduğunu belirten Kafkas Dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Ayça Atçı, ‘Barışın hemen yanındayız’ dedi
Kafkasya Bölgesi’nin yerli halkı olan Çerkesler, Çarlık Rusyası’nın topraklarını işgal girişimlerine karşı 300 yıla yakın mücadele etti. 21 Mayıs 1864 tarihinde Çerkeslere yönelik soykırım suçu işlendi. Soykırımın ardından zorunlu göç politikası uygulandı. Tarihi kayıtlara göre 2 milyona yakın Çerkes nüfusu Kuzey Kafkasya’dan zorunlu sürgüne tabi tutuldu. Yerlerinde kalmak isteyenlere; dil, kültür ve inançlarını değiştirme; asimilasyon ve Çarlık toprakları içerisinde sürgün edilme dayatıldı. Zorla göç ettirildikleri topraklarda “makbul” oldukları ölçüde kabul edilen Çerkesler, özgürce haklarını, yaşamlarını, kültürlerini yaşayamıyor ve acılarını dile getiremiyor. Kafkas Dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulu üyesi Ayça Atçı, Çerkeslerin yaşadığı acılara ve barışın inşasındaki rollerine dair konuştu.
‘Barış hepimiz için gerekli’
“Barış hepimiz için gerekli” diyen Ayça Atçı, bütün halkların yıllardır sürdürülen savaştan zarar gördüğünü ve herkesin içinde tuttuğu bir yas olduğunu ifade etti. Ayça Atçı, “Yasın ve ölümün ne demek olduğunu bilen halklarız. Bu kadar acıyı bilirken başka bir halkın acısına sessiz kalmak, yok saymak adetlerimize de insanlığımıza da aykırı. Masaların hiçbirine biz davet edilmiyoruz. Kendi topraklarımdan atıldığımda, Küçük Kaynarca Anlaşması’nın yapıldığı gün Osmanlı ve Rusya’nın oturduğu masada da ben yoktum. Yapılan anlaşma yüzünden buraya geldim. Kendi topraklarımda doğmamamın sebebi olan masalara oturamamayı, sürekli dışarıda kalmayı, giderek sessizliğe ve yalnızlığa gömülmeyi bir araya getirdiğimizde barışın parçası olmaktan başka seçeneğimiz yok bizim. Biz barışın kendisi olmak durumundayız” dedi.
‘Acının hiyerarşisi yapılıyor’
Yaşamın her alanında olduğu gibi acılar içerisinde de hiyerarşi olduğunu belirten Ayça Atçı, Çerkeslerin acısının görülmediğinin sitemini dile getirdi. Ayça Atçı, “300 yıllık bir savaşın sonucunda Osmanlı ve Rusya’nın oturup da ‘Çerkesler bu toprakların tebaasıdır’ anlaşması ile Osmanlı topraklarına bir soykırımın sonucu sürüldüler. Bu, dünyada yapılmış ilk en büyük soykırımdı ama dünyanın her yerinde acının hiyerarşisi var. Hiyerarşinin herhangi bir yerinde biz değiliz. Bu yüzden soykırım, sürgün dendiği zaman bizim adımız anılmaz. Bir halkın acısı konuşulacaksa Çerkes halkının acısı çok fazla olmaz. Orada kalanlarda, buraya gelenlerde ve dünyanın dört bir yanına gidenlerinde derdi aynıydı. Orada kalanlar Ruslaştırılıyor, burada ben makbul vatandaşa dönüştürüldüm. Kafkas Türkü olduğum, dilimi unuttuğum zaman seviliyorum ama ben Çerkesim ve ‘Lozan Anlaşması ile azınlık statüsünden atıldım’ dediğimde farklı bakıyorlar” ifadelerini kullandı.
‘Barış hepimize lazım’
Ayça Atçı, son olarak şöyle konuştu: “Barışın gelebilmesi için hep beraber hareket etmek gerekiyor. Kürdüyle, Türküyle, Çerkesiyle, kadınıyla, erkeğiyle, LGBTİ+ ile herkesin bir arada olması gerekiyor. Barış sadece biri için değil, bu topraklarda yaşayan kuşlar, ağaçlar için de çok kıymetli. Barış bu topraklarda yaşayan her canlıya lazım. Çerkesler olarak barıştan yanayız. Orta yol bulunacağına dair inancımı yitirmek istemiyorum. Barışın hemen yanındayız.”
Haber: Elfazi Toral-Rozerin Gültekin / JINNEWS