• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
2 Haziran 2025 Pazartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Gündem Güncel

Kavganın Cevahir’i: Daima müstesna bir özne

1 Haziran 2025 Pazar - 00:00
Kategori: Güncel, Manşet
Kavganın Cevahir’i: Daima müstesna bir özne

Aynı yılın nisan ayında Cevahir, arkadaşlarıyla antiemperyalist bir eyleme katılır, aranır duruma düşer. Yaz aylarını orta Karadeniz’de özellikle Fatsa’da geçirir. Mahir Çayan’la paylaştığı fikirler doğrultusunda örgütleme çalışmaları yapar, fındık mitinglerine katılır. Karadeniz’de ikinci yol ayrımına ilişkin bir karar verir

Duygu Kıt

Hüseyin Cevahir, Türkiye sosyalist gençlik hareketinin önemli isimlerinden, Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi’nin (THKP-C) kurucu önderlerinden biri. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde dernek başkanı, aynı zamanda Dev-Genç’in aktif bir üyesi olan Cevahir 1971 yılında Maltepe’de polisle girdiği çatışmada hayatını kaybetti. Edebiyattan sanata kadar çok yönlü bir kişiliğe sahip olan Cevahir’in hayatı, ailesinin yapımını üstlendiği ‘Aşkla Sana’ adıyla 2023 yılında yönetmen Arin İnan Arslan tarafından belgesele dönüştürülmüştü. Arkadaş Zekai Özger’in ‘Aşkla Sana’ şiirini yazdığı, Musa Anter’in ‘Hatıralarım’ kitabında yer alan bir anısında ODTÜ’de Kürt meselesine dair beraber bir yazı hazırladıklarını paylaştığı Cevahir için mücadele arkadaşı Semra Cafer, “Her kayıp büyüktür ama Hüseyin dört dörtlük bir insandı, yaşasaydı çok büyük işleri olacaktı” ifadelerini kullandı. Cevahir’in katledilmesinin 54. yılında ailesi, mücadele arkadaşı Tuğrul Eryılmaz, Semra Cafer ve Cevahir kitabının yazarı Hüseyin Solgun gazetemize konuştu.

‘Zorluklardan yaratıcılığa bir hayat’

Hüseyin Cevahir’in yeğeni Çağdaş Cevahir Özkan, “26 yaşında hayattan koparılmış dayımız Hüseyin Cevahir’den bahsetmek bizim için hala çok güç” ifadelerini kullandı. Özkan, ailesi adına dayısı Cevahir için şunları dile getirdi: “1938 Dersim kıyımından hemen sonra büyük bir umut olarak 1945 yılında doğmuş, ailenin ve çevrenin ilk üniversite okuyan öğrencisi, döneminde Türkiye’nin en iyi üniversitelerine ilk tercihinde girebilmiş; önce İstanbul Tıp Fakültesi, sonra Ankara Mülkiye’de okumuş, sadece Türkiye’nin değil, dünyadaki entelektüel çevrelerin bilgi düzeyine sahip dayımızdan bahsetmek bizim için hala çok güç. Köyünde ilkokul olmayıp, 5 km uzaklıktaki nahiyede ilkokula günlük olarak gidip gelen, liseyi ise ancak Erzincan’da bir otelde kalarak devam etme imkanı yaratan dayımızdan bahsettiğimizde karşımıza, Türkiye devrimci hareketinin yine çok müstesna bir öznesi çıkıyor.”

‘Her zaman çok kapsayıcıydı’

“Dayım zorluklara rağmen, ulaştığı birikim düzeyiyle, modern toplumun olağan, yoz ve yoldan çıkaran yollarına hiç girmeyip idealleri uğruna, ezilenler ve halklar için ölümü göze alan kararlılığıyla mücadele verdi” diyerek sözlerine devam eden Özkan, Cevahir’in 54 yıl sonra bile hala hoş ve çok kapsayıcı bir insan olarak hatırlandığını ifade etti. Özkan şöyle devam etti: “Ölümünün onu tanıyan her kişi tarafından hala kabul edilmeyip, ‘Kapı açılacak şimdi, o kapıdan içeri girecekmiş gibi’ bir his yaratması bile başlı başına inanılmaz bir şey. Bizim ve yeni kuşaklar için ise neoliberal barbarlığın tekno feodalizme ulaştığı, bireyin hücrelerine kadar darmadağın edildiği bir evrede; ütopyasız şimdicilikten kurtulmak için kendini ‘Ben Kürt ve Türk halklarının ortak kurtuluşuna inanmış bir Kürt Marksist Leninistim” diye tanımlayan Cevahir’i, yoldaşlarını hatırlamak ve Türkiye modern mücadeleler tarihinde bir arketip olan mücadelelerinin bu coğrafyadaki yansımasını, ilhamını daha fazla anlamak, ve en önemlisi, zamanın belleksizleştirici öğütücülüğüne inat onları yeniden hatırlamak gerekir.”

Kürt raporu hazırlıyor

Çağdaş Cevahir Özkan, Hüseyin Cevahir’i şöyle anlattı: “Kısa ama yoğun yaşamında THKP-C’nin neredeyse tüm eylemlerinde bulunan; Bismil ve Silvan’a gidip Kürt raporu hazırlayan, Giresun’da fındık işçileriyle direnen, Söke’de tütün işçilerine destek olan, Aliağa’da yapı işçileri içinde örgütlenen, 15-16 Haziran işçi eylemleri öncesinde Kocaeli’ne gidip işçilerin yanında olan, dayımızın edebiyat incelemeleri ve yazılarında Dağlarca’nın bir şiiri onun yokluğunu bize hatırlatıyor. Dayımızın babamıza yazdığı bir mektupta da bu şiirden iki cümle vardı. Bu şiirde dendiği gibi onların hatıraları hiç kaybolmasın ve devri, mücadelesi gibi daim olsun:

Ninnisiz

Uykular gibi dolar gözlerime

Meçhul beldelere ait tavus tüyü

Sen benim çocuğum nerdesin?

Kırk haramilerin götürdüğü.

Kuşların döndüğü vakitlerde,

Mesud dalları ağaçların.

Sen benim çocuğum nerdesin?

Ki, sürünmekte saçlarıma şaçların.

Mesafeler ki beni davet eder

Uzak arkadaşların evleri kadar geniş.

Sen benim çocuğum nerdesin?

Aşka ve cesarete gitmiş.

Karanlığa aşinalık duyarım,

Hatıraların kaybolduğu yerde.

Sen benim çocuğum nerdesin?

Başka çocuklar var bahçelerde.

Fazıl Hüsnü Dağlarca”

‘Cevahir en çok sevdiğim insanlardan biridir, hala’

68 Kuşağı’ndan Cevahir’in mücadele arkadaşı ve aynı zamanda gazeteci olan Tuğrul Eryılmaz, Cevahir’i anlatırken, “Bana Tunceli’nin asıl isminin Dersim olduğunu Mülkiyeli kardeşim Hüseyin Cevahir öğretti” diyerek söze başladı. “Siyasetiyle, sanatıyla, eylemiyle, 68’e bir simge seçilecekse benim adayım Hüseyin Cevahir olurdu” şeklinde konuşan Eryılmaz, Cevahir’in katledilişine ilişkin ’68’li ve Gazeteci’ kitabında da yer verdiği anısını şöyle aktardı: “1971’in Haziran ayı, Piccadilly Circus’ta oturuyoruz. Yine Mülkiye’den arkadaşlarım Ahmet Babalıoğlu ve Rüstem Sungur’la beraber. Birdenbire, Londra’nın meşhur gece gazeteleri vardır; onlardan Evening Standard’da, “Türkiye’de polisle çatışan militanlardan biri öldürüldü, biri yaralı olarak ele geçirildi” yazdığını gördük. İlk haber “Hüseyin Cevahir yaralandı, Mahir Çayan öldürüldü” şeklindeydi. Elimiz ayağımız kesildi çünkü sonuç olarak ben hiç THKP-C’li olamadım ama her zaman kendimi Dev-Genç’li saydım ve bu insanlarla müthiş bir dostluğum var her şeyden önce. Üçümüzün de orada neredeyse şakır şakır ağladığımızı hatırlıyorum. Daha sonra da haber tersine döndü; ölen Hüseyin Cevahir, yaralı olarak yakalanan Mahir Çayan diye. Çok garip bir duyguydu, insan ancak kardeşi öldüğü zaman bu kadar üzülebilir diye düşünüyorum. Yaşları 25 bile değil bu insanların ve yanlışını doğrusunu tartışmıyorum, gerçekten inandıkları bir şey için öldüler. Korkunçtu bunu kabullenmek. Tabii ki Mahir Çayan’a da çok üzüldüm ama Hüseyin Cevahir’le çok daha fazla hukukum olduğu için üç kat daha fazla üzüldüm. Hiç unutamadığım anlardan biridir o benim hayatımda. Çok ciddi bir travmadır. O zaman demiştim ben: Ölünceye kadar Dev-Genç’li kalacağım diye, galiba da kaldım.”

‘Sadece siyasette değil edebiyatta da usta’

“Cevahir” kitabının (Ayrıntı Yayınları, 2020) yazarı Hüseyin Solgun, Hüseyin Cevahir’i ’68 döneminin binlerce devrimcisinden ayıran özelliğinin edebiyat alanına tutku derecesinde duyduğu ilgi ve yeteneği olduğunu kaydetti. Solgun, Cevahir hakkında şu bilgileri verdi: “Cevahir’in 1964-67 arasında edebiyat çevresinden edindiği arkadaşlarına (Cevat Çapan, Edip Cansever, Metin Eloğlu… ) bakıldığında bu alanda ne kadar yetkin olduğu görülür. Bunu eniştesi Fevzi Özkan’a yazdığı mektuplarda da görmek mümkündür. Örneğin Ağustos 1965 yılında, daha 20 yaşındayken yazdığı bir mektupta Charles Baudelaire’nin bir şiirinden alıntı yapıyor. Diğer mektuplarında da Nazım Hikmet’in şiirlerinden mısralar görmek mümkün.”

Solgun, tıp derslerinin ve edebiyat çalışmalarının Cevahir’e yetmediğini, 1966 yılında dönemin Türkiye İşçi Partisi (TİP) Beyoğlu ilçesine üye olduğunun bilgisini de verdi ve şöyle devam etti: “Cevahir bu sırada ilk büyük yol ayrımına gelir: Siyaset ve edebiyat mı, doktorluk mu? Kararını verir, sınavlara girer ve 1967 sonbaharında Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne kaydını yaptırır. Çünkü dönemin edebiyat ve siyaset merkezi Ankara’dır. Ankara yıllarında bir yandan TİP ve ona bağlı FKF içinde siyasal faaliyetlere devam ederken edebiyat çalışmalarına hız verir. Nisan 1968’de Yeni Eylem Dergisi’nde ilk yazısı yayınlanır. Amacı 1940’tan itibaren edebiyat sürecini incelemektir. Ve bunun ilk örneğini 1969 baharında Yordam Dergisi’nde yayınlanan yazısıyla ortaya koyar. Bu yazıda Cevahir, Fazıl Hüsnü Dağlarca şiirini çok yönlü olarak inceler.” 

Gecekondu bölgeleri ve mücadele

Devrimci gençliğin birincil amacının ABD emperyalizminin sömürgesi haline gelen ülkenin bağımsızlığını kazanmak olduğunu ekleyen Solgun, o dönemki sürece dair şu aktarımlarda bulundu: “Bütün kıtalarda Vietnam devrimcilerinin ABD’ye karşı yürüttükleri savaştan dolayı anti antiemperyalizm rüzgarı esmektedir. Dönemin AP (Adalet Partisi) iktidarı ise bağımsızlık isteyen devrimci gençlere karşı polisi ve gericileri harekete geçirir. Hüseyin Cevahir, aynı yıl Yordam’da yayınlanan kısa yazısından sonra başka bir edebiyat yazısı kaleme almaz. 1969 baharındaki üniversite boykot ve direnişleri Ankara Siyasal’dan başlayıp İstanbul, İzmir ve diğer birçok şehre yayılmıştır. Ankara’daki mücadelenin önde gelenlerinden biri de Mahir Çayan’la birlikte Hüseyin Cevahir’dir. Mücadele sadece okullarda değil, gecekondu bölgelerinde, özellikle tütün, fındık ve çay yetiştirilen köylerde de sürmektedir. Siyasal mücadeleye verdiği önem yüzünden Cevahir, edebiyat çalışmalarına zaman ayıramaz duruma gelecek ve yeni bir yol ayrımıyla karşı karşıya gelecektir: Edebiyat mı, devrimci çalışma mı?”

Cevahir için ikinci yol ayrımı

Solgun, Cevahir’in mücadelede bu örgütlenme çalışmaları içerisinde aktif olarak rol aldığını aktararak sözlerine şöyle devam etti: “Boykot ve direnişlerle geçen 1969 yılından sonra Cevahir’i dönemin başat hareketi olan MDD’nin (Milli Demokratik Devrim) yayın organı Aydınlık Sosyalist Dergi’sindeki (ASD) bir yazıda görüyoruz. Irak Kürdistan’ının otonom elde etmesinden sonra Türkiye’nin doğusundaki illerde, özellikle Diyarbakır bölgesinde o dönemin tabiriyle ‘jandarma zulmü’ artmış ve haykırışlar büyük şehirlerden duyulur boyuta gelmiştir. Aynı yılın nisan ayında Cevahir, arkadaşlarıyla antiemperyalist bir eyleme katılır, aranır duruma düşer. Yaz aylarını orta Karadeniz’de özellikle Fatsa’da geçirir. Mahir Çayan’la paylaştığı fikirler doğrultusunda örgütleme çalışmaları yapar, fındık mitinglerine katılır. Karadeniz’de ikinci yol ayrımına ilişkin bir karar verir: Artık bütün zamanını edebiyat çalışmalarına değil, oluşturmaya başladıkları yeni harekete, THKP-C’ye verecektir.”

Solgun, son olarak şunları ekledi: “Cevahir’in bundan sonraki hayatı cezaevi, örgütlenme çalışmaları ve eylemlerle 1 Haziran 1971’e kadar devam eder. Son olarak İsrail’in İstanbul Başkonsolosu Efraim Elrom’un kaçırılması eylemine katılır. Beş gün sonra, 25 Mayıs 1971’de İstanbul’da yapılan ‘genel arama’da Elrom, ölü olarak bulunur. Sonraki bir hafta içinde Cevahir ve arkadaşlarına yönelik operasyonlar sıklaşır. Mahir Çayan ve Hüseyin Cevahir, 14 yaşında bir kız çocuğunu rehin aldıkları Maltepe’de bir evde iki günü kuşatma altında geçirirler. 1 Haziran’da güvenlik kuvvetleri harekete geçer, kız sağ olarak kurtulur. Mahir yaralı olarak yakalanır, Hüseyin Cevahir ise öldürülür.”

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

12. Kongre kararı nasıl hayata geçer?

Sonraki Haber

Ortadoğu’da kaosun kökeni: Tarihsel mücadeleler ve demokratik çıkış yolu

Sonraki Haber
Ortadoğu’da kaosun kökeni: Tarihsel mücadeleler ve demokratik çıkış yolu

Ortadoğu’da kaosun kökeni: Tarihsel mücadeleler ve demokratik çıkış yolu

SON HABERLER

Suna Alan’dan Herediya ‘Küsmüş’ performansı

Suna Alan’dan Herediya ‘Küsmüş’ performansı

Yazar: Yeni Yaşam
2 Haziran 2025

Dili yok olmaktan kurtarıyorlar

Dili yok olmaktan kurtarıyorlar

Yazar: Yeni Yaşam
2 Haziran 2025

Kaleme sarılan direnişçi: Osman Sebrî

Kaleme sarılan direnişçi: Osman Sebrî

Yazar: Yeni Yaşam
2 Haziran 2025

Muhsin Melik ve Mehmet Ayyıldız anıldı

Muhsin Melik ve Mehmet Ayyıldız anıldı

Yazar: Yeni Yaşam
2 Haziran 2025

Tarım işçilerini taşıyan minibüs devrildi: 25 yaralı

Tarım işçilerini taşıyan minibüs devrildi: 25 yaralı

Yazar: Yeni Yaşam
2 Haziran 2025

Colorado’da saldırı: 8 kişi yaralandı

Colorado’da saldırı: 8 kişi yaralandı

Yazar: Yeni Yaşam
2 Haziran 2025

Zeynep Celaliyan’ın sağlık durumu kötüye gidiyor

Zeynep Celaliyan’ın sağlık durumu kötüye gidiyor

Yazar: Yeni Yaşam
2 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır