MEBYA-DER temsilcileri, çatışmalı süreçlerde kaybolan gerilla ve sivillerin cenazelerine yönelik hak ihlallerini komisyonda anlattı
Kürt sorununun çözümü için Meclis’te kurulan komisyonun 14’üncü toplantısının ikinci oturumu başladı. Toplantının birinci oturumunda konuşan, emekli askerlerin kurduğu dernek yöneticilerinin ardından Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Aileler ile Yardımlaşma Dayanışma Birlik ve Kültür Derneği (MEBYA-DER) temsilcileri Nezahat Toprak Hasan ve Ramazan Dengiz konuştu.
MEBYA-DER adına ilk sözü alan Nezahat Toprak Hasan, çatışmalı süreçlerde kaybedilen eşi Adem’i aradığını belirterek, “Henüz çocuk sayılacak bir yaşta, 17 yaşındayken Adem’in kayıp olduğunu örgütün basın organından öğrendim. Yaşımın küçüklüğüne ve dönemin zorlu savaş koşullarına rağmen gitmediğim kapı, zorlamadığım devlet yetkilisi kalmadı. Hepsinden duyduğum ortak iki cümleyi bugün sizlerle paylaşmak istiyorum. Bana ‘Ne var gebermiş Adem! Ne bileyim Adem’in nerededir’ diyorlardı. Vatandaşı olduğum devletin savcıları, komutanları, emniyet amirleri, 17 yaşındaki bana bunları diyordu” şeklinde konuştu.
‘Aldığımız haberin bir cenazesi yoktur’
Yakınlarını kaybedenlerin cenazeyi alma, defnetme ve taziye süreçlerinde yaşananlara ilişkin konuşan Nezahat Toprak Hasan, “Biz kayıplarımızın haberini birkaç yıl sonra alırız. Aldığımız haberin bir cenazesi yoktur. Varsa da DNA ve ATK gibi bahaneler ile kilometrelerce öteye götürülür. Bize verilmesi aylar bazen yıllar sürer. Bize verilen cenazeleri defne ikinci derece akrabalarımız bile gelemez. Kolluk tabutlarımıza el uzatır. Defin ettiğimiz veya edemediğimiz cenazemizin taziyesi için ise kendi kapılarımızda kurduğumuz taziyelere de saldırı adet haline gelmiştir” diye konuştu.
Cenazelere yönelik insan hakkı ihlalleri
Nezahat Toprak Hasan, özellikle gerilla cenazelerine yönelik yapılan insan hakkı ihlallerine de işaret ederek, “Bazı cenazelerimiz ise bedeninin teşhir edilmesi için soyularak sokağa bırakıldı. Hatırlayanlarınız belki vardır; Muş’un Varto ilçesinde 2015 yılının Ekim ayında bir kadının cenazesini hayvanlar yemesin diye çocukları günlerce uzaktan cenazeyi izleyerek nöbet tuttu. Örnekleri çoğaltacaksak, bir panzerin arkasında sokak sokak sürüklenen Hacı Lokman Birlik’i hatırlatmak isterim. Ya da hepiniz hatırlarsınız, evladının kemiklerini kargoyla almış bir Diyarbakırlı anne vardı. Elindeki çuvalla yürümekte zorluk çeken yaşlı bir amcanın çuvalında taşıdığı kendi evladının kemikleriydi. Ya da nice gözleri oyulmuş, yüzleri çizilmiş, kafaları, elleri, kolları kesilmiş cenazeler vardı” şeklinde konuştu.
‘Öcalan’la görüşülmelidir’
Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un yaptığı bir açıklamasında sarf ettiği “toplumsal rızayı artırmak” ifadesine işaret eden Nezahat Toprak Hasan, “Tam da bu noktada bizler yakınlarını kaybeden aileler olarak diyoruz ki kaygılarımızın giderilmesi, ailelerimizin rızası ve ikna edilmesi esas alınacaksa başta Sayın Abdullah Öcalan’la görüşülmelidir. Kendisi sürecin baş müzakerecisi olarak konumlandırılmalı. Bu yaraların kapanması olası görünmese de yüzleşmek ve helalleşmek yeni sürece entegre olma açısından biz yakınlarını kaybeden aileler için oldukça önemli. Bu sebeple, bu komisyona kendi bünyesinde hakikatleri araştırma komisyonunu kurma önerisinde bulunmak istiyoruz. Oluşturulacak bu komisyon babasız ve annesiz kalmış binlerce evlada bir mezar taşı sözü verebilir. Evladının kemiğini dahi teslim alamamış bir annenin yürek acısı ile yüzleşerek hakikate varılabilir” dedi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a selam gönderen Nezahat Toprak Hasan, “Barışın mimarı Sayın Abdullah Öcalan’a ve barışa bir damla su verecek tüm kesimleri selamlıyor. Aileler adına minnet duygularımızı sunuyoruz” diyerek konuşmasını tamamladı.
‘Mezarlar havadan ve karadan saldırıya uğradı’
MEBYA-DER’in kuruluş sebebine ve faaliyetlerine ilişkin konuşan Deniz ise yaşamını yitiren gerillaların cenazelerine ve ailelerine yönelik muamelelere değindi. Ailelerin cenazelerini aldıktan sonraki süreci de anlatan Deniz, ailelere araba ve ambulans verilmediğine dikkat çekti.
Ailelerin gerilla cenazelerini kacaklarında veya kamyonet tarzı araçlarda taşıdıklarına da işaret eden Deniz, “Şu anda belki birçok acıyı, acıları paylaşabiliriz burada ama ben sadece birkaç şey söylemek yeterli olur diye düşünüyorum. Ailelerimizin yakınlarından hayatını kaybedenlerin bedenleri teşhir edildiler. Cenaze kolluk birimleri tarafından zırhlı araçlar arkasında sürüklendiler. Cenaze bütünü üzerinde tahribatlar yapıldı. Cenazeler kutu içerisinde ailelere teslim edildi. Cenazelerin defin aşamasına defalarca kolluk tarafından müdahaleler edildi. Aileler tarafından taziye kurulmasına izin verilmedi. Savcılık talimatlarıyla taziye evleri kapatıldı. Kimliği belirsiz olan cenazelerin defin süreçleri usulüne göre yapılamadı. Kimliği belirsiz cenazeler tasnif yapılmadan toplu bir şekilde aynı mezarlığa gömüldü. Toplu defin işlemlerin olduğu kırsal alanlardaki mezarlıklar havadan ve karadan saldırıya uğrandı. Mezarlıklarda defnedilen insanlar toplu bir şekilde mezarlıktan çıkarılıp uzak illere adli tıp birimlerine gönderildi” şeklinde konuştu.
‘Yüzlerce mezar açılmalı, aileler tespit edilmeli’
Bir ay önce derneğe yapılan bir başvuruya dikkat çeken Deniz, “Sara ana İstanbul’da ikamet ediyordu ve derneğimize geldi. Oğlum dedi, ‘Ben kanser hastasıyım ve benim çocuğumun Afrin’de yaşamını yitirdiğini söylüyorlar. Ben sizden oğlumun mezarını istiyorum. Beni mutlaka mezarına götüreceksiniz. Ya da eğer mezar yoksa ben oğlumun kemiklerini istiyorum sizden’ dedi. Böyle bir anne karşısında ne yapacaksınız! Emin olun bu süreçle birlikte bu tarz onlarca başvuru derneğimize yapıldı. Biz kemiklerimizi istiyoruz. Bizim kemiklerimizi bulun diye. Bunlar çok yaygın bir şekilde oluyor. Yine bizim sadece Diyarbakır bölgesinde 337 tane kimsesiz ve ismi belli olmayan mezarlarımız var. Sadece Diyarbakır’da toplam 337 kişiyi biz tespit ettik. Bunlara bir çözüm bulunmalıdır. Bizim aileler bütün bu acıları çekerken arkasından şunu da ekliyorlar; ‘Evet biz acı çektik ama başkalarının acı çekmesini asla istemiyoruz’ diye. Yüzlerce mezar var. Bu sebeple aileler için ortak bir DNA bankasının kurulmasını talep ediyoruz. 90’lı yıllarda PKK mensupları kolluk tarafından toplu şekilde köy ve ilçe mezarlıklarına defnediliyordu. Bu toplu definler açılıp DNA alınmalı ve aileleri tespit edilmelidir” ifadelerini kullandı.
Yaşamını yitiren gerillaların ailelerine açılan davalar var’
Deniz, çatışmalı süreçlerde yaşamını yitiren gerillaların ailelerine açılan davaların olduğunu belirterek, “Yaşlı ve yoksul ailelerimiz, çocuğunu kaybetmiş ve üstüne bide milyarlarca lira tazminat davası açılıyor. Ailelerimiz bize geliyor, ne yapabiliriz diye soruyorlar. Bu davaların bizce düşmesi gerekir. Kayıp olup uzun süre haber alınmayan vatandaşlar hakkında ailelerin başvuru yapması durumunda gaiplik kararı verilmelidir. Gaiplik kararı verilmediğinde aileler bir hayli mağdur duruma düşüyor. Bu konuda da bize çok sayıda müracaat var” şeklinde ifadeler kullandı.
Mezarlık hukuku statüsü
Kimsesiz definler için bağımsız bir komisyonun kurulması gerektiğine dikkat çeken Deniz, “Kimsesizler isimlendirilmeli. Mezarlıkların, mezarlık hukuku statüsüne kavuşması gerekir. Bizim bölgemizde çok sayıda mezarlık var. Bunların statüye kavuşması gerekir” diye konuştu.
Hakkında soruşturma açılan dernek yöneticilerine de değinen Deniz, “Derneğimizde olup da hakkında soruşturma açılmayan kimse kalmadı. Ya ceza yemiş, ya soruşturmaya, ya da soruşturmaya neden olmuş. Biz bunların bir an önce düşürülmesini talep ediyoruz. Her kesimin hassasiyetleri dikkate alınarak, öncelikli olarak düşmanlaştırıcı dil bırakılmalı, hakaret edici üsluptan vazgeçilmelidir. Barış ve demokratik toplum arayışını destekliyoruz. Elimizden daha fazla ne gelirse destekleyeceğiz” dedi.
Kaynak: MA