• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
25 Kasım 2025 Salı
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Gündem Güncel

Kürt varlığında direniş ve dirilişin adı: PKK

25 Kasım 2025 Salı - 11:39
Kategori: Güncel, Manşet
Kürt varlığında direniş ve dirilişin adı: PKK

Ankara’da ‘Apocular’ olarak 1973’te tarih sahnesine çıkan ve bu yıl yaptığı kongreyle kendisini fesheden PKK, varlığı yok sayılan Kürtleri yarım asırlık mücadeleyle temel siyasi aktör haline getirdi

Cumhuriyetin tekçi politikalarına karşı “29. İsyan” olarak tarih sahnesine çıktı, yarım asırlık silahlı mücadeleyle “inkar ve imhaya” son verdi, 5-7 Mayıs tarihlerinde yaptığı kongresiyle de kendisini feshetti. Partiya Karkerên Kurdistan (PKK), yani Türkçesi Kürdistan İşçi Partisi. 27 Kasım 1978’de Amed’in Licê (Lice) ilçesine bağlı Fis köyünde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan öncülüğünde kuruldu.

Yarım asırlık silahlı mücadelesiyle, inkar edilen Kürt varlığını kabul ettirdi. Ayrıca Kürtlerin siyasal, sosyal, kültürel yapısında birçok önemli değişimler yarattı. Kürtler, imha ve inkar politikalarına karşı örgütlendi, zamanla Ortadoğu’nun en temel siyasi aktörü haline geldi.

Yarım asırlık mücadelesinde binlerce üyesini kaybeden PKK’nin kuruluşuna öncülük eden Abdullah Öcalan kimdir, örgüt nasıl şartlarda kuruldu ve hangi değişim süreçlerini yaşadı?

Amara’dan başlayan bir yolculuk

Abdullah Öcalan, 4 Nisan 1949 tarihinde Riha’nın Xelfetî (Halfeti) ilçesine bağlı Amara kırsal mahallesinde doğdu. Annesinin ismi Üveyş, babasının ismi Ömer’dir. 4’ü kız toplam 7 çocuklu ailenin 4’üncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Çocukluğu Amara’da geçti. İlkokulu 1957-1962 yılları arasında Xelfetî’nin Cibin kırsal mahallesinde okudu. Ortaokulu 1962-65 yılları arasında Nizip’te, liseyi ise 1965-1969 yılları arasında Ankara Tapu Kadastro Meslek Lisesi’nde okudu. Köy ortamında dini ağırlıklı bir toplumsal kültür edinirken, soyalist fikirlerle Ankara Tapu Kadastro Meslek Lisesi’nde öğrenci iken tanıştı.

Öcalan, Riha ve Ankara’nın ardından 1969 yılının yaz aylarında Amed’e geldi ve 1970 yılının güz ayına kadar burada tapu kadastro memurluğu yaptı. Amed’deki süreç Öcalan için dönüm noktalarından birisi oldu. Kürtlerin özgürlüğüne dair fikirlerle burada tanıştı. Amed’in ardından İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazandı ve 1 yıl okudu. Devrimci Doğu Kültür Ocakları’na (DDKO) üye oldu ve faaliyetlerine katıldı. Türkiye Halk Kurtuluş Parti/Cephesi (THKPC) önderlerinden Mahir Çayan ve arkadaşlarından etkilendi.

Abdullah Öcalan, 14 Ekim 2013 tarihinde İmralı Cezaevi’nde yaptığı görüşmede Çayan’a olan sempatizanlığını şu sözlerle anlattı: “Mahir kendi kaderlerini özgürce tayin hakkını savunurdu. Onun bana verdiği ivme ile mücadeleye başladım. 40 yıldır onun çizgisindeyim ve bugüne geldim. Ben bu emaneti Mahir Çayan’dan aldım, onlara devrediyorum.”

12 Mart 1971’de yaşanan askeri darbenin ardından Genelkurmay Başkanlığı tarafından muhtıra verildi ve Süleyman Demirel hükümeti düşürüldü. CHP Milletvekili Nihat Erim başbakanlığında teknokratlardan oluşan özel bir hükümet kuruldu. Kurulan hükümet, sosyalist, demokrat ve özgürlükçü güçlere dönük “Balyoz Harekatı” adı altında bir programa girişti.

Darbenin yaşandığı süreçte Öcalan da İstanbul’da öğrenciydi. Öcalan, gerekli not ortalamasına ulaşarak yatay geçiş hakkını kullandı ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne geçiş yaptı. Böylece 2 yıl aradan sonra yeniden Ankara’ya geçti.

O dönem Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nun (THKO) öncüleri olan ve daha sonra “Üç Fidan” olarak simgeleşen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilmeleri gündemdeydi. Çayan ve 9 arkadaşı, Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmesini önlemek üzere müzakere yürütmek amacıyla 3 yabancı teknisyeni alıkoydu. Çayan ve arkadaşları, 30 Mart 1972 tarihinde Tokat-Niksar’a bağlı Kızıldere köyünde katledildi. Ertuğrul Kürkçü ise kurtuldu ve yakalandı.

7 Nisan 1972’de Kızıldere’de yaşanan katliama karşı siyasal bilgiler fakültesinde boykot yapıldı ve bildiri dağıtıldı. Öcalan da yapılan eyleme öncülük eden isimlerden oldu. Öcalan eylem sırasında yakalandı ve tutuklanarak Mamak Cezaevi’ne konuldu. Öcalan cezaevindeyken 6 Mayıs 1972’de “Üç Fidan” Ankara’da idam edildi.

Öcalan, yaklaşık 7 ay cezaevinde kaldıktan sonra 24 Ekim 1972’de “delil yetersizliği” gerekçesiyle tahliye edildi. Cezaevinden çıkarken Sadri adlı Karadenizli bir arkadaşının tavsiyesi ve adres vermesi üzerine Haki Karer ve Kemal Pir’in kaldığı Emek-Bahçelievler arasındaki öğrenci evine gitti.

Misafir gittiği evden ev sahipliğine

Öcalan, bu evde yaklaşık 2 yıl kaldı ve çalıştı. Sonrasında da bir daha hiç ayrılmadılar. Kemal Pir, Öcalan’ın eve gelişini daha sonra şu sözlerle anlatacaktı: “İlk gün geldi, misafir olarak kalma talebinde bulundu, ikinci günden itibaren ev sahibi haline gelerek bize talimat vermeye başladı.”

Öcalan, Pir ve Karer ile kurduğu yoldaşlığı ise “Biz eskiden yoldaşlarla o kadar uzun uzadıya oturup tartışmazdık, birbirimizin gözüne baktık mı ne söylemek istediğimizi anlar ve o temelde göreve giderdik” şeklinde anlatacaktı.

PKK, bu süreci “Birinci Önderliksel Doğuş” olarak değerlendiriyor.

Çubuk Barajı toplantısı

Öcalan, 1973 Newrozu sürecinde Ankara’nın Çubuk Barajı’nda yaptığı toplantı ile PKK temellerini attı. Toplantıda, Öcalan’ın yanı sıra Ali Haydar Kaytan, Dêrsimli Musa Erdoğan, Curnê Reşli (Riha/Hilvan) Mustafa Aksakal, Elezîzli Halil Aslan ve Gimgimli (Mûş/Varto) İsmail Bingöl yer aldı.

Öcalan, “Kürdistan sömürgedir” tezini bu toplantıda da dile getirerek, ilk grup çalışmasını başlattı. Aynı yıl içerisinde “Kürdistanî” bir grup olarak yüksek öğrenim gençliği içinde propaganda çalışması yürütüldü. Ali Haydar Kaytan dışındakiler daha sonra gruptan tek tek koptu. PKK 12. Kongresi’nde “Önderliğe Bağlılık, Hakikat ve Kutsal Yaşam”ın sembolü ilan edilen Ali Haydar Kaytan, 3 Temmuz 2018’de hayatını kaybetti.

Devrim Kürdistan’da taşırıldı

Öcalan, Ankara Dikmen’de Sêwereglî (Siverek) öğrencilerin kaldığı bir evde yıl sonu çalışmaları değerlendirme toplantısı yaptı. Toplantıya 20 civarında kişi katıldı. Bu toplantıda “Ankara’daki çalışmaların sonuç verdiği” değerlendirmesi yapıldı ve “Devrimci birikimin Kürdistan’a taşırılması” kararı alındı. Haki Karer ve Kamer Özkan, Öcalan’ın yardımcıları olarak görevlendirildi. Böylece “Apocu” grup 3 kişiden oluşan bir birim tarafından koordine edilecekti.

İlk kitle eylemi

Hacettepe Üniversitesi’nde öğrenci olan grubun sempatizanı Fevzi Aslansoy, üniversite yakınlarında faşist bir grubun saldırısı sonucu hayatını kaybetti. Aslansoy’un cenazesi Öcalan tarafından memleketi olan Pirsûs’a (Suruç) götürüldü ve 10 bin kişinin katıldığı büyük bir cenaze töreni yapıldı. Bu cenaze töreni Öcalan etrafında bir araya gelen grubun Kürdistan’daki ilk kitle eylemi oldu. Eylem, çevrede yoğun propaganda etkisi yaptı. Mehmet Hayri Durmuş, Kemal Pir ve Mustafa Gezgör’ün de aralarında olduğu 40 kişi tutuklanarak Diyarbakır Cezaevi’ne konuldu.

Gurubun ilk şehidi Yıldırım

Ankara’nın Tuzluçayır semtinde guruba katılan Ali Doğan Yıldırım, bir kaza sonucu yaşamını yitirdi. Cenazesi Dêrsim’e götürüldü. Yıldırım, gurubun “ilk şehidi” olarak kabul edildi.

Kadro toplantıları başladı

Öcalan, 12 Mart’ta Ankara Mimar ve Mühendisler Birliği’nden başlayarak Kürdistan’ın birçok kentinde “kadro toplantılarına” başladı. Elezîz, Dêrsim, Çewlîg, Amed, Riha, Dîlok ve Serhat bölgesinin birçok kentinde toplantılar alındı. Her toplantıya 50-80 arasında kişi katıldı. Öcalan, en son Mayıs ayının ilk haftasında Dîlok’ta büyük bir toplantı yaptıktan sonra Ankara’ya döndü.

Haki Karer’e saldırı

Ordu’nun Ulubey ilçesinde doğan ve Öcalan’ın “Benim gizli ruhum gibiydi” dediği Karer, Dîlok’ta “Stêrka Sor” adlı grubun planlı saldırısında hayatını kaybetti. Haziran başında Mustafa Karasu’nun Tuzluçayır’da kaldığı ev polis tarafından basıldı. Kemal Pir, 3 Haziran’da Ankara’da silahla yakalandı.

“Apocu” grup, gelişmeler üzerine çalışmalarını “öz savunma” temelinde yürütmeyi kararlaştırdı. Öcalan, Karer’e dönük saldırıyı “Başımızdan kaynar sular dökülmüş gibi hissettik” şeklinde değerlendirecekti. Öcalan, Karer’in hedef alınmasının ardından partileşme sürecini başlattı. 1-11 Eylül arasında Öcalan, Dîlok’un Hoşgör Mahallesi’nde “Program Taslağını” yazdı.

Propaganda çalışmaları başladı

Elezîz’de yapılan toplantıda “Serxwebûn” dergisinin illegal bir biçimde çıkartılması amacıyla bir “Yayın Kurulu” görevlendirildi. Serxwebûn’un ilk sayısı Ekim ayı başında çıkartıldı. İlk sayıda “Kürdistan Devriminin Yolu Manifestosu” yayınlandı.

Curnê Reş direnişi

Curnê Reş ilçesinde afişleme yapan gruba yönelik “Süleymanlar” adlı grubun saldırısı gerçekleşti. Curnê Reş’teki gençlik çalışmalarının öncülüğünü yapan Halil Çavgun, söz konusu saldırıda hayatını kaybetti. MHP’nin kenti ele geçirme hedefine karşı Curnê Reş’te “Apocu” grubun 6 ay devam eden eylemleri başladı. Eylemler, 27 Kasım’da “Süleymanlar” grubunun teslim olmasıyla sonlandı.

Öcalan, Amed’in Şehitlik semtindeki bir evde “Kürdistan Devriminin Yolu” başlıklı manifestoyu yazdı. Söz konusu manifestoda “Ajanlaşmış yapı, kurum ve kişilere karşı devrimci şiddet temelinde mücadele” öne çıktı.

Partileşmeye doğru

Fis kırsal mahallesinde PKK’nin kuruluş kongresi yapıldı. Kongreye, davet edilen 25 delegeden 22’si katıldı. Mehmet Karasungur’un başında olduğu Hilvan delegasyonu, “çalışmalardan” kaynaklı kongreye katılmadı. Kongrede 2 kadın delege yer aldı. Kongrede Öcalan’ın yazdığı program, tüzük ve manifesto kabul edildi. Süreci ve gündemdeki konular değerlendirildi.

Öcalan, Genel Sekreter; Mehmet Karasungur ve Şahin Dönmez ise yardımcıları olarak seçildi. Merkez Yürütme Kurulu da belirlendi. Tüzükçe belirlenen 7 kişilik Merkez Komite’nin 4 üyesi, seçme yetki ve görevini Öcalan’a verdi.

Kongreye katılan isimler şunlar oldu: Abdullah Öcalan, Mazlum Doğan, Mehmet Hayri Durmuş, Sakine Cansız, Seyfettin Zoğurlu, Ali Haydar Kaytan, Cemil Bayık, Duran Kalkan, Abdullah Kumral, Kesire Yıldırım, Hüseyin Topgüder, Mehmet Cahit Şener, Baki Karer, Resul Altınok, Ali Çetiner, Ferzende Tağaç, Suphi Karakuş, Şahin Dönmez, Mehmet Turan, Ali Gündüz, Faruk Özdemir ve Abbas Göktaş.

İlkeler ve çağrı süreci

Kuruluş kongresinden sonra ilk Merkez Komite toplantısı Amed’de yapıldı. Öcalan, Merkez Komite üyeleri olarak Mehmet Hayri Durmuş, Mazlum Doğan ve Baki Karer’i belirledi. Cemil Bayık da önceden Merkez Komite üyesi olarak belirlenmişti. 7 kişilik Merkez Komite, yaptığı ilk toplantıda Mereş Katliamı’nı değerlendirdi. Öcalan, Amed’in Ofis Semti’ndeki Günaydın Apartmanı’nda “PKK Kuruluş Bildirgesi’ni” yazdı. Bildirge, Mayıs başından itibaren illegal olarak PKK’nin kadrolarına dağıtıldı. Sonra da 30 Temmuz’da bildirgenin “ilkeler ve çağrı” kısmı bildiri olarak halka dağıtıldı.

PKK, tüm Kürdistan ve Türkiye’de 30 bin bildiri dağıtarak, kuruluşunu ilan etti. Aynı gün Adalet Partisi Milletvekili Mehmet Celal Bucak’a karşı Curnê Reş’in Kırbaşı köyüne baskın düzenledi. Bucak hafif yaralı olarak kurtuldu ve devlet desteğiyle PKK’ye karşı saldırıya geçti.

Salih Kandal, buradaki baskında hayatını kaybetti. Baskın askeri açıdan başarısız oldu. Ancak PKK’nin isminin duyulmasını sağladı ve büyük bir siyasi etki yaptı. Bu sırada Öcalan, Suriye-Lübnan hattında bulunuyordu ve olayları orada öğrendi. Baskına dair kaleme aldığı “talimatlar”, Mazlum Doğan’la birlikte yakalandığı için Merkez Komiteye ulaşmadı.

Lübnan’a geçiş

Öcalan’ın talebi üzerine 15 kişilik PKK’li grup, “gerilla eğitimi” almak için Lübnan-Filistin sahasına geçti. Mahsum Korkmaz, Delil Doğan ve Seyfettin Zoğurlu da grup içerisinde yer aldı. Aynı süreçte Riha’daki cezaevinden firar eden Kemal Pir de benzer amaçla Lübnan-Filistin sahasına geçti.

Mazlum Doğan, Merkez Komite toplantısına giderken, Yıldırım Merkit ve Aysel Çürükkaya ile birlikte Riha’nın Wêranşar (Viranşehir) ilçesi çıkışında yakalanarak tutuklandı. Sahte kimlikle yakalanan Doğan’ın üzerinde Öcalan’ın Merkez Komiteye yazdığı “talimat” da bulunuyordu. Devlet, böylece Öcalan’ın yurtdışına çıkmış olduğunu öğrenmiş oldu.

Öcalan, Bayık ve Kalkan ile Şam’da yaptığı toplantıda, 12 Eylül darbesini değerlendirdi. Toplantıda darbeye karşı “PKK’nin izleyeceği taktik” tartışıldı. Toplantıda, “kısmi geri çekilme” kararı alındı. Tutuklu PKK’liler de alınan kararlara katıldı. Böylece Kürdistan’daki PKK’liler Lübnan-Filistin sahasına çekildi.

Irak’ın İran’a saldırmasıyla 8 yıl kesintisiz olarak süren Irak-İran savaşı başladı. Bu durum Kürdistan’daki örgütleri ve partileri de etkiledi. PKK yaşanan boşluktan yararlandı. PKK, 12 Eylül’de başlattığı geri çekilmeyi sürdürdü. 7 Ekim’de Milazgîr’e bağlı Teman köyünde Delil Doğan; 25 Aralık’ta Pulumur’de Azime Demirtaş ve iki arkadaşı yaşanan çatışmalarda hayatını kaybetti. Mêrdîn kırsalında 24 Eylül’de Mahmut Güden ve 3 arkadaşı, Bloka alanın da ise 29 Ekim’de Zeki Palabıyık ve 5 arkadaşı hayatını kaybetti. Yine 17 Mart 1981’de Besê Anuş hayatını kaybetti. PKK, 6 aylık süre içerisinde güçlerini geri çekmeyi başardı.

Diyarbakır Cezaevi’nde 4 Mart’ta başlatılan ilk ölüm orucunda Ali Erek hayatını kaybetti. PKK Ana Davası’nda yargılananlar hakkında toplu idam cezası istendi.

Lübnan’da Filistin Demokratik Kurtuluş Cephesi’nin Helve Kampı’nda PKK 1. Konferansı yapıldı. Konferansta, PKK’lilerin geri dönüşü kararlaştırıldı. Aynı yıl Şam’da teorik çalışmalar kapsamında “Kürdistan’da Zorun Rolü”, “Kürdistan Ulusal Kurtuluş Problemi ve Çözüm Yolu”, “Örgütlenme Üzerine”, “Faşizme Karşı Mücadelede Birleşik Cephe Üzerine” ve “Kürdistan Ulusal Kurtuluş Cephesi Program Taslağı” adlı kitaplar hazırlandı.

Çağdaş Kawa: Doğan

PKK’nin öncü kadrolarından Mazlum Doğan, 12 Eylül darbesi döneminde Diyarbakır Cezaevi’nde “Direnmek yaşamaktır” diyerek eylem yaptı ve hayatını kaybetti. Dêrsim’in Mazgirt ilçesinin Teman köyünden olan Doğan, tutuklandığında PKK Merkez Komitesi üyesi ve Merkez Yayın Komitesi sorumlusuydu. Abdullah Öcalan, daha sonra yaptığı değerlendirmelerde Doğan’ı “Çağdaş Kawa” olarak nitelendirdi.

İsrail uçaklarının saldırısı sonucunda Beyrut kenarındaki bir kampta PKK’li Abdulkadir Çubukçu hayatını kaybetti. Çubukçu, Lübnan-Filistin sahasındaki hayatını kaybeden ilk PKK’li oldu. Öcalan, Beyrut’a giderek, Filistinlilerle birlikte yapılan cenaze törenine katıldı.

Ferhat Kurtay, Necmi Öner, Eşref Anyık ve Mahmut Zengin, Diyarbakır Cezaevi’nde bedenlerini ateşe verdi. Ateşi söndürmek isteyenlere “Su dökmeyin, ateşi harlandırın!” diye seslendiler.

Diyarbakır Cezaevi’nde Mehmet Hayri Durmuş öncülüğünde PKK’li tutsaklar tarafından “Büyük Ölüm Orucu” başlatıldı. Mahkemede eylemin başladığını ilan eden Durmuş, “Mezar taşıma borçlu yazılsın” dedi. Kemal Pir ile birlikte 5 tutsak eyleme katıldı. 2 ay süren eylemde 7 Eylül’de Kemal Pir; 12 Eylül’de Mehmet Hayri Durmuş; 15 Eylül’de Akif Yılmaz; 17 Eylül’de Ali Çiçek hayatını kaybetti.

Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin Suriye’deki bir kampında PKK 2. Kongresini yaptı. 65 delege katıldı. Delegelerden 10’u kadındı. “Ülkeye geri dönüş” kararı alındı. 11 kişilik yeni bir Merkez Komitesi seçildi. Eylül ayı ortasından PKK’liler Federe Kürdistan sınırındaki kamplara geçti.

PKK ile KDP arasında yürütülen görüşmeler sonucunda 9 maddelik bir protokol üzerinde anlaşmaya varıldı. Öcalan ve KDP Genel Başkanı Mesut Barzani tarafından 1983 baharında Şam’da imzalandı. 1982-1985 yılları arasında PKK ve KDP arasında herhangi bir sorun yaşanmadı. KDP yönetimi, Türkiye’nin de baskısıyla 1985Ağustosu’nda protokolden çekildiğini açıkladı ve böylece çatışmalı süreç başladı.

PKK Merkez Komite üyesi Karasungur, Federe Kürdistan Bölgesi’ndeki örgütlerle görüşmek üzere gittiği Kandil’de bir Irak Komünist Partisi kampında bulunurken, YNK güçlerinin kampa yaptığı saldırı sonucunda İbrahim Bilgin ile birlikte hayatını kaybetti.

Diyarbakır Cezaevi’nde ölüm orucu sürecinde Necmettin Büyükkaya 24 Ocak’ta; Yılmaz Demir 19 Ocak’ta; Remzi Aytürk 25 Ocak’ta; Cemal Arat 5 Mart’ta hayatını kaybetti. Yine Orhan Keskin de hayatını kaybedenler arasında yer aldı.

Nisan ayında Zap’ın Çiyayê Reş alanında 150 PKK’linin katıldığı konferans düzeyinde bir toplantı yapıldı. Qileban (Uludere) ve Çelê’de (Çukurca) “savaşı geliştirme” kararı alındı. 15 Ağustos’ta Dihê (Eruh), Şemzînan (Şemdinli) ve Şax (Çatak) ilçelerinde ilk silahlı saldırı için karar alındı.

İlk kurşun

15 Ağustos 1984 bir dönüm noktası oldu. PKK’liler, Dihê ve Şemzînan’da ilk silahlı eylemlerini gerçekleştirdi. Dihê’deki saldırıyı Mahsum Korkmaz (Agit), Şemdînli’deki saldırıyı ise Abdullah Ekinci (Gözlüklü Ali) organize etti. Bu saldırılarla HRK’nin kuruluşu da ilan edildi. Bu saldırılar tarihe “ilk kurşun” olarak geçti ve bir milat oldu. PKK, dönemin hükümet yetkilileri tarafından “3-5 çapulcu, şaki, eşkıya” olarak nitelendirildi. İlk olarak 6 saat ömür biçildi, sonrasında bu saat 72’ye, ardından 1 haftaya çıktı.

Eniya Rizgariya Netewî ya Kurdistan (Kürdistan Ulusal Kurtuluş Cephesi-ERNK), Yunanistan’da yapılan basın açıklaması ve her alanda dağıtılan bildirilerle ilan edildi. ERNK, “halk örgütlenmesi” amacıyla kuruldu.

İsveç Başbakanı ve Sosyal Demokrat Parti Başkanı Olof Palme, gece ailesiyle birlikte sinemadan çıkıp evine giderken saldırıya uğradı ve katledildi. Saldırgan yakalanmadı. Hemen ertesi gün Türk medyasında “Katil Apocu mu?” başlıklı haberler servis edildi. Saldırganın daha sonra MİT’le bağlantısı ortaya çıktı. Ancak bu olay üzerinden PKK’ye karşı “Düsseldorf Davası” adıyla bir yargılama sürecinin önü açıldı.

Mahsum Korkmaz, Gabar Dağı’nda çıkan çatışmada hayatını kaybetti. PKK, “Mahsum Korkmaz Akademisi” açtı.

1987 yılında yaşanan çatışmalarda yüzlerce PKK’li hayatını kaybetti. Kürdistan kentlerinde “Olağanüstü Hal” ilan edildi. Olağanüstü Hal Bölge Valiliği ve Özel Kolordu oluşturuldu. NATO kapsamında “PKK’yi imha ve tasfiye” planı devreye sokuldu. Bu temelde İran-Irak savaşı sona erdirildi. PKK’ye karşı “Sandviç Harekâtı” başlatıldı. Avrupa’daki PKK’li yöneticiler tutuklandı. “Düsseldorf Davası” olarak bilinen süreç geliştirildi. Mayıs 1988’de Kesire Yıldırım ve avukat Hüseyin Yıldırım tarafından Avrupa’da PKK’ye karşı “PKK Devrimci Birlik” kuruldu.

Gazeteci Mehmet Ali Birand, Mahsum Korkmaz Akademisi’nde Abdullah Öcalan ile röportaj yaptı. Bu, Öcalan’ın Türk basını ile yaptığı ilk röportaj oldu. Milliyet gazetesinde “İşte Apo İşte PKK” başlığı altında bir hafta boyunca röportaj dizisi yayımlandı. Röportaj Türkiye ve dünya kamuoyunda büyük yankı yaptı. Gazetenin günlük tirajı bir milyonu aşarak rekor kırdı. İlerleyen süreçte de çok sayıda gazeteci Öcalan’la röportajlar yaptı. Birand’ın yaptığı röportajın tamamı ise, görüntüleriyle birlikte 2024-2025 yılında yayımlandı.

Êzîdi Kürt kadını Bêrîvan (Binevş Agal), Cizîr’de girdiği çatışmada hayatını kaybetti. Agal, 3. Kongre çalışmalarında yer almıştı.

Botan’ın Tehtareş bölgesinde önemli bir toplantı yapıldı ve toplantıya “Tehtareş Konferansı” adı verildi. Toplantıya, “Dörtlü çete” olarak adlandırılan Botan, Ebubekir, Hogir ve Şemdin Sakık’ın bölgedeki olumsuz uygulamaları meşrulaştırılmaya çalışıldı. Toplantıda, Öcalan’ın gönderdiği “başarı ödülü” Hogır’a verildi. Öcalan, toplantıda yaşananlardan haberdar olur olmaz, alınan kararları “Çeteci çizgi” olarak tanımladı ve konferansı onaylamadı.

Zekiye Alkan, Newroz günü Amed surlarına çıkıp “Newroz böyle kutlanır” diyerek bedenini ateşe verdi.

Irak ordusu Kuveyt’e girdi ve bir gecede işgal etti. ABD yönetimi, buradaki işgali gerekçe göstererek, Saddam Hüseyin yönetimine karşı bölgesel ve küresel ittifak oluşturmaya, bir yandan da başta körfez olmak üzere Ortadoğu’ya asker ve silah yığmaya yöneldi. Bu durum, müttefiki olan Irak yönetimini destekleyemeyen Sovyetler Birliği yönetimindeki çöküş sürecini hızlandırdı. ABD yönetimi, gereken hazırlıkları yaptıktan sonra 17 Ocak 1991 şafağından itibaren havadan Bağdat’ı bombalamaya başladı. Saddam Hüseyin Yönetimi kuzey ve güneydeki askerlerini Bağdat çevresine geri çekti ve böylece bir anda Irak fiilen üçe bölünmüş oldu. Yine Federe Kürdistan Bölgesi, devlet egemenliğinden kurtulmuş oldu. Bu durum, hem dünya ve bölge açısından hem de Kürdistan açısından yepyeni bir siyasi ve askeri sürecin ortaya çıkmasına neden oldu.

PKK 4. Kongresi, Federe Kürdistan Bölgesi’nin Heftanîn bölgesinde yapıldı. Öcalan, 4. Kongreyi “Gerilla Kongresi” olarak nitelendirdi. 80 PKK’li kongreye katıldı. Şemdin Sakık hakkında soruşturma kararı alındı.

Öcalan’ın değerlendirmeleri temelinde, Federe Kürdistan Bölgesi’nde Partiya Azadiya Kurdistan (PAK) kuruldu. 1992 Ekim ayındaki savaşta da KDP ve YNK güçleri en çok PAK’ı hedefledi.

Başbakan Mesut Yılmaz, erken seçim kararı aldı. SHP Genel Başkanı Erdal İnönü, Paris Kürt Konferansına gittikleri gerekçesiyle partiden attırdığı Kürt milletvekillerinin kurduğu HEP ile seçim ittifakı yapmak istedi. Öcalan bu politikayı uygun buldu ve böylece seçime SHP-HEP ittifakı ile girildi. Seçim sonucunda DYP-SHP koalisyon hükümeti kuruldu.

HEP, SHP listesinden 20’nin üzerinde milletvekili çıkartarak Meclis’te grup oluşturma hakkı kazandı. Öcalan da bu durumu “yaşanan sert ve keskin mücadelenin biraz yumuşatılması” olarak değerlendirdi.

Rahşan Demirel, İzmir Kadifekale’de Newrozu kutlamak amacıyla bedenini ateşe verdi.

Ozan Mizgin (Gurbet Aydın), Tetwan’da girdiği çatışmada yaşamını yitirdi. Ozan Mizgin, Ozan Sefkan birlikte HUNERKOM’un kuruluşunu gerçekleştirmişti.

Türkiye’nin Suriye ve Lübnan yönetimleri üzerindeki baskısı sonucunda Mahsum Korkmaz Akademisi’nin Lübnan’daki eğitim faaliyetleri durduruldu.

Federe Kürdistan Bölgesi Parlamentosu’nun 2 Ekim’de aldığı “PKK Güney Kürdistan’dan çıksın” kararının ardından 4 Ekim’de Türkiye-KDP-YNK güçleri birlikte Heftanîn ve Xakurkê’de PKK’ye kapsamlı bir saldırı başlatıldı. ABD de saldırılara destek verdi. PAK da saldırılardan nasibini aldı. 2-3 hafta boyunca sert çatışmalar yaşandı. Haftanîn’deki PKK’liler, ağırlıklı olarak Botan bölgesine geri çekildi. Zap-Avaşîn’deki PKK’liler, sınır hattına çekildi. Xakurkê’de Ferhat (Osman Öcalan), karşı güçlerle anlaşma yaparak, YNK denetimindeki Zelê alanına çekildi. Xakurkê’deki bazı PKK’liler, bu anlaşmaya karşı çıkarak Şemzînan sınırına çekildi. Bêrîtan (Gülnaz Karataş), kuşatmaya karşı 25 Ekim’de kendini uçurumdan attı. Bu dönemdeki çatışmalar PKK tarihine “Güney Savaşı” olarak geçti.

Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile ilişkide olan Celal Talabani’nin girişimi ve aracılığıyla Öcalan, 20 Mart’tan başlamak üzere 25 günlük süreyle ateşkes ilan etti. Ateşkes ilanı Lübnan’da yapılan basın toplantısı ile gerçekleşti. 25 gün sonra ikinci bir basın toplantısı yapılarak ateşkes uzatıldı. Ancak 17 Nisan günü ateşkesin muhatabı olan Turgut Özal’ın hayatını kaybettiği açıklandı.

Öcalan, Özal’ın ölümünün şüpheli olduğuna işaret ederek, “öldürüldü” değerlendirmesi yaptı. Özal’ın ölümünün ardından Kürdistan’da halka dönük saldırıların dozajı arttı. Faili meçhul cinayetler ve köy yakmaları başladı. Doğan Güreş, Mehmet Ağar, Süleyman Demirel ve Tansu Çiller yönetimi özel bir savaş konsepti devreye koydu. Özal yanlılarını tasfiye edilirken, çatışmalar da şiddetlendi.

Almanya Federal Meclisi, PKK’yi “suç örgütü” sayıp yasakladı. Düsseldorf Mahkemesi ise, meclisin bu kararına dayanarak, 24 Ekim 1989-7 Mart 1994 tarihleri arasında PKK’lilere ceza verdi.

Çatışmalar her geçen gün şiddetlenirken, siyasetçilere dönük baskılar da arttı. Dokunulmazlıkları kaldırılan DEP milletvekilleri tutuklandı. Bir kısım milletvekili tutuklanmamak için yurtdışına çıktı. 16 Haziran’da DEP kapatıldı.

Artan askeri operasyonlar ve Avrupa’da Kürt temsilcilere dönük baskılar üzerine Nilgün Yıldırım (Bêrîvan) ve Bedriye Taş (Ronahî), Almanya’nın Mannheim kentinde bedenlerini ateşe verdi.

PKK 5. Kongresi, farklı bölgelerden 231 asli delege ve 86 oy hakkı olmayan delegenin katılımıyla Heftanîn bölgesinde yapıldı. Öcalan, kongreye yazılı bir rapor ve ayrıca kapsamlı değerlendirme sundu. Kongrede paradigma değişiminin ipuçları gündeme geldi.

Bu kongre, reel sosyalizmin çözülüşünün ardından PKK’nin yaptığı ilk kongre oldu. Parti amblemi değiştirildi, programda kısmi değişiklikler yapıldı, yeni bir tüzük ve “gerilla yönetmeliği” hazırlandı. Öcalan, 5. Kongreyi “Reform Kongresi” olarak tanımladı. Bazı komite üyeleri “özeleştiri platformuna” çıkarıldı. Merkez Komite yeniden seçildi.

“1. Özgür Kadın Kongresi” 250’yi aşkın delegenin katılımıyla Metîna alanında yapıldı. Öcalan, kongreye kapsamlı değerlendirmeler sundu. Özgün ve özgür kadın örgütlenmesi olarak “Yekîtiya Azadiya Jinên Kurdistan-YAJK” kuruldu. Bu temelde özgün kadın askeri birliklerin kuruluşu kararlaştırdı.

İlk Kürt uydu televizyonu Med-TV Brüksel’de yayına başladı. 22 Mart 1999’a kadar yayınını kesintisiz olarak sürdürdü. Öcalan’ın değerlendirmeleri ve PKK’ye dair merak edilenler Med-TV’de yayımlandı.

11 Temmuz’da KDP ile YNK, ABD ve Türkiye’nin denetiminde İrlanda’nın başkenti Dublin’de bir araya geldi ve bir anlaşma imzaladı. Anlaşmanın esası PKK karşıtlığıydı. PKK, söz konusu anlaşmanın bozulması, Ekim 1992’ki saldırıların intikamının alınması ve Behdînan’a yerleşmek için 26 Ağustos’tan 3 Aralık’a kadar KDP’ye karşı silahlı eylemler gerçekleştirdi. Bu tarihe “İkinci Güney Savaşı” olarak geçti. PKK, Bamernê’yi kontrolüne aldı. KDP de kimi bölgelerde etkili oldu. Dublin Anlaşması bozuldu. Ancak PKK’nin bazı alanlara yerleşme hedefi gerçekleşmedi. Öcalan’ın 3 Aralık’ta yaptığı ateşkes ilanıyla çatışmalar sona erdi. Ardından Türkiye’ye karşı da ateşkes ilan edildi.

Parti Merkez Okulu açıldı

PKK 4. Konferansı “Ortadoğu Konferansı” adıyla “Parti Merkez Okulu”nda yapıldı. Bu toplantı devam ederken, 6 Mayıs’ta 4. Konferans’ın gerçekleştiği alana yakın bir bölgede patlama meydana geldi. Patlamanın 500 yüz kilogram patlayıcı yüklü minibüsün patlatılması sonucu meydana geldiği ortaya çıktı. Öcalan, olaya ilişkin yaptığı değerlendirmelerde, patlamanın Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam günü olan 6 Mayıs’ta yapıldığına işaret etti. Patlama sonrası ateşkes de sona erdi.
Zeynep Kınacı (Zîlan), Dêrsim merkezde askeri bir törende kendisini patlattı. PKK ilk defa böylesi bir eylem yaptı. Eylem geniş yankı yarattı. Kınacı’nın eylemi daha sonra “kadın ordulaşmasında” etkili oldu. Öcalan, “Zilan komutan, bizler onun emir erleriyiz” değerlendirmesi yaptı.

Türkiye, KDP işbirliğiyle “Çekiç Harekâtı” adıyla Zap’ta bir askeri operasyon başlattı. Operasyonun temel hedefi, ARGK Ana Karargahı oldu. Askerler Zap Vadisi’ne girdi. Öcalan, Zap ve Zagros’taki PKK’lilerin yönetimlerini topladı. Yaşanan çatışmalarda bir helikopter düşürüldü. Askerler ve KDP’ye bağlı güçler, helikopterin düşürülmesi üzerine Zap’tan geri çekildi.

Türkiye ve KDP, sınırda “Şafak Operasyonu” başlattı. Hava sahası da Türk savaş uçaklarına açıldı. Çatışmalar 3 ay boyunca devam etti. PKK’liler Bamernê, Sîdeka, Çoman ve Hacı Umran gibi kasabalardan çekildi. Yaşananlara üzerine Amanos’a gitmeyi reddeden Şemdin Sakık PKK’den atıldı. Sakık, daha sonra Gare’den çıkarak KDP’ye, oradan da Türkiye’ye geçti. 200’den fazla PKK’li hayatını kaybetti. 8 Ekim’de Zap-Garê arasında Gurbetelli Ersöz (Özgür Gündem’in yayın yönetmenlerindendi) ve bağlı grubu da hayatını kaybetti.

Şemdin Sakık’ın verdiği bilgiler üzerine PKK’nin tüm askeri üslerine yeni bir operasyon başlatıldı. Botan bölgsinde yoğun çatışmalar yaşandı. Ardından çatışmalar Dêrsim alanlarına sıçradı. 20 Mayıs’ta ise Heftanîn’den Xakurkê’ye kadar bütün alanlar çatışma alanına dönüştü. Onlarca PKK’li çatışmalarda hayatını kaybetti. Öcalan, Haziran ayında Metîna’da yapılan toplantıda, “PKK’nin kapsamlı bir değişim ve dönüşüm süreci yaşayacağını” kaydetti. Öcalan, “Ana Karargah” görevini de kendisinin yürüteceğini ve herkesin kendisini takip etmesi gerektiğini kaydetti. Öcalan, böylece PKK’de yeni bir değişimin sinyalini vermiş oldu.

Öcalan’a karşı duran grubun girişimlerine karşı Sema Yüce, cezaevinde bedenini ateşe verdi. Yüce, 8 Mart’ta hayatını kaybetti.

Öcalan, 29 Ağustos’ta Med-TV üzerinden yaptığı basın toplantısında, 1 Eylül’den başlamak üzere ateşkes ilân ettiğini duyurdu. Bu, PKK’nin ilan ettiği 3’üncü ateşkes oldu. Öcalan, Kürt sorununun demokratik siyasi çözümü için devlete “sorumluluk alın” çağrısı yaptı. Yaşanan çatışmalar, ateşkes kararı üzerine biraz duruldu.

Washington’da ABD Dışişleri Bakanı M. Albreight’ın gözetiminde YNK Lideri Celal Talabani ile KDP Genel Başkanı Mesut Barzani bir anlaşma imzaladı. Anlaşmada PKK “terör örgütü” olarak nitelendirildi. Ayrıca PKK’nin Federe Kürdistan Bölgesi’nden çıkarılması anlaşmanın bir başka hedefi oldu. Böylece Öcalan’a dönük uluslararası komplonun düğmesine basılmış oldu.

Dönemin Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad üzerinde kurulan baskı üzerine Abdullah Öcalan, 9 Ekim 1998 tarihinde Suriye’den çıkmak zorunda kaldı. Komplonun startında ABD, İngiltere ve İsrail gibi ülkeler yer aldı. Öcalan, CIA-MİT anlaşması kapsamında Nairobi Havaalanı’nda Türkiye’ye teslim edildi. Öcalan, Türkiye’nin kiraladığı bir uçakla Kenya’dan alınarak, Mısır üzerinden İstanbul’a getirildi.

Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, 16 Şubat’ta yaptığı basın toplantısı ile Öcalan’ın Türkiye’ye getirildiğini duyurdu. Kürtler ve dostları, komploya karşı Kürdistan ve dünyanın birçok yerinde protesto eylemlerine başladı. “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemleri dünyanın dört bir yanına yayıldı. Birçok bölgede çatışmalar yaşandı. Rojhilat bölgesinde yaşanan protestolarda 37 kişi hayatını kaybetti. 50 binden fazla insanın protesto gösterisi yaptığı Süleymaniye’de Sîrvan Rauf adlı Sosyalist Parti üyesi kendisini yaktı.

15 Şubat tarihi, sonraki yıllarda artık “Roja Reş (Kara Gün)” olarak karşılandı.

PKK yönetimi toplanarak, komployu ele aldı. Öcalan da Mart ortasından itibaren avukatlar ile görüşebilmiş ve “Sivillere yönelik eylemlerin durdurulması” çağrısı yapmıştı. PKK, Öcalan’ın çağrısına uydu. Sonraki süreçte Öcalan’ın yargılanmasına başlandı. PKK yönetimi, Öcalan’ın göstereceği tutumu toplumsallaştırma kararı aldı.
Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK), Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da toplanan ilk genel kurulla oluşturuldu. Öcalan söz konusu kongrenin hazırlık çalışmalarını organize etmişti ve Kürt sorununun demokratik siyasi çözüm çalışmalarını bu kongre üzerinden yürütmeyi planlıyordu. Ancak kongrenin hedefleri tam olarak gerçekleşmedi.
Abdullah Öcalan’a idam cezası verildi. Öcalan, karara karşı “Vatan hainliği suçlamasını kabul etmiyorum, biz demokrasi mücadelesi yürüttük” tepkisinde bulundu.

Öcalan, “1 Eylül’den itibaren geçerli olmak üzere süresiz ateşkes ve gerillanın sınır dışına çekilmesi” çağrısı yaptı. PKK yönetimi, “Bu çağrıya uyacağını ve uygulayacağını” açıkladı. Böylece dördüncü ateşkes başladı. PKK’lilerin sınır dışına çekilmesi süreci başladı. PKK, 7. Olağanüstü Kongre hazırlık süreci de başlattı. PKK, geri çekilme sürecinde alanları tamamen boşaltmadı. Küçük gruplar bölgede kaldı ve yüksek dağlara çekilerek varlığını korudu.

Öcalan, 2 Barış ve Demokratik Çözüm Grubu’nun Türkiye’ye dönmesi çağrısı yaptı. PKK Yönetimi, biri dağdan (1 Ekim) ve biri de Avrupa’dan (29 Ekim) olmak üzere 2 grubu hazırlayarak Türkiye’ye gönderdi. Başlangıçta iyi karşılanan gruplar, daha sonra yargılandı. Birçok kişi “örgüt üyeliği” ya da “yöneticiliği” gerekçeleriyle hapis cezalarına çarptırıldı.

PKK 7. Olağanüstü Kongresi, 197 delegenin katılımıyla Kandil-Dola Kokê’de yapıldı. Öcalan, 4 sayfalık bir yazı kongreye Kongrede, “demokratik siyasi mücadele stratejisi ile çalışılacağı ve örgütsel yapının buna göre değiştirip yeniden yapılandıracağı” kararı alındı. 7. Olağanüstü Kongre, bu nedenle bir milat oldu ve “Değişim ve yeniden yapılanma kongresi” oldu.

PKK’nin program, tüzük ve ambleminde değişiklik yapıldı. ARGK’nin “Hêzên Parastina Gel (HPG)” adıyla yeniden yapılandırılması kararlaştırıldı. Yine ERNK ismi kaldırılarak, “Demokratik Kitle Birlikleri”ne karar verildi. 7 boyutta çalışmayı öngören bir stratejik çalışma planı hazırlandı. Genel tanımlama olarak değişimin kavramları “Demokratik değişim” biçiminde ifade edildi.

Ancak kimi PKK’liler bu kararları farklı yorumladı. Bazı PKK’liler “Sosyal demokrat parti olduk” yorumları, bazıları ise “Komplonun Kürt sorununu çözeceğini, dolayısıyla komploya karşı mücadele etmenin yanlış olacağı” yönünde değerlendirmeler yaptı. Alınan kararlarda bir ve ortak bir anlayış sağlanmadı.

Türkiye ile ilişkide olan ve İran ile anlaşmada olan YNK, Kandil’deki PKK’lilere karşı “kuşatma” operasyonu başlattı. 7 PKK’li saldırılarda hayatını kaybetti. İran da devreye girerek, PKK’ye karşı askeri bir operasyon başlattı. PKK yönetimi, YNK’yi etkisizleştirmeye dönük bir karşı hamleye girişti. PKK, böylece Kandil’i kontrolüne aldı. YNK yeniden saldırsa da başarılı olamadı. Böylece Kandil PKK’nin eline geçti. Bu savaş, PKK yönetiminin verdiği önemli kararlardan birisi oldu. 100 PKK’li bu çatışmalarda hayatını kaybetti.

PKK’lilerin HPG adıyla yeniden yapılandırılması için “1. Gerilla Konferansı” 194 delegenin katılımıyla Kandil’de yapıldı. HPG yönetmeliği hazırlanıp kabul edildi. “Mahsum Korkmaz Askeri Akademisi”nin dağda kurulması kararlaştırıldı. Kadın PKK’lilerin yer alacağı YJA-Star’ın örgütlendirilmesi hedeflendi.

PKK 6. Konferansı, 138 delegenin katılımıyla Kandil-Dola Kokê’de yapıldı. Öcalan’ın “Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa” başlıklı AİHM’e sunduğu savunmanın birinci cildi bu konferansta okundu. Konferansta “Osman Öcalan anlayışı” reddedildi.
Öcalan, İmralı’da tecrit koşullarında sürdürdüğü araştırma-inceleme çalışmalarını “Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa” başlıklı 2 ciltlik kitapta topladı. Kitap, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) sunuldu. Öcalan, kitaplarında Avrupa demokrasisinin yaşanan kriz ve kaoslara yanıt olmadığına işaret ederek, bu temelde yeni bir demokratik uygarlık gelişimine ihtiyaç olduğunu belirtti. Öcalan, Kürt sorununun çözümüne dair “Özgür Kürdistan-Demokratik Ortadoğu” formülünü ortaya koydu.
PKK, 8. Kongresi’ni 285 delegenin katılımıyla Kandil’de gerçekleştirdi. Kongrede PKK’nin ismi KADEK (Kongreya Azadiya Demokratîk a Kurdistan) olarak değiştirildi. Program ve tüzükte değişiklik yapıldı. Osman Öcalan, PKK’liliğin ölçülerinin değiştirilmesini kongreye önerdi. Ancak kongreye katılan PKK’liler öneriyi reddetti. Osman Öcalan, tüzüğe Etkili Koordine Sistemi’nin konulmasını önerdi ve bu öneri kabul edildi. Kongre sonrası toplanan KADEK Merkezi, Başkanlık Konseyi sayısını 9’a çıkardı ve Etkili Koordine olarak Cemil Bayık’ı görevlendirdi. Öcalan, KADEK ismine sıcak bakmadı.

DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti, Avrupa Birliği’ne girme çalışmaları kapsamında anayasa ve yasalardan idam cezasını çıkartarak, yerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını getirdi. Böylece Öcalan’a verilen idam cezası değişmiş oldu.

Türkiye’de erken genel seçimler yapıldı ve yeni bir dönemin kapısı aralandı. 14 Ağustos 2001 yılında kurulan AKP, 2002 genel seçimlerinde 365 milletvekili çıkararak tek başına iktidara geldi.

PKK Merkez Komite üyesi Engin Sincer (Erdal), Kandil’de 15 Ağustos için yapılan programda kaza sonucu hayatını kaybetti. Sincer, aynı zamanda HPG Ana Karargah Komutanlığı’nda görevliydi.

360 kişilik KADEK ve KNK delegeleri, Kandil’de genel kurul toplantısı yaptı. Bu kurulda da “tasfiyeci” grup ile diğer PKK’liler arasında ciddi tartışmalar yaşandı. “Tasfiyeci” grubun katılımıyla “PKK’nin feshi” toplantısı yapıldı. Toplantıda “PKK’yi fesheden” bir karar alındı. Ardından Kongra Gel çalışmalarına geçildi. Bu grubun hazırladığı tüzük reddedildi ve ikinci genel kurul için bir “sözleşmenin” hazırlanmasına karar verildi.

Osman Öcalan öncülüğündeki grup “Sosyal Reform Projesi” adıyla yeni bir tasarı hazırladı. Genel Kurul, komisyonun hazırladığı bu tasarı yerine kadın PKK’lilerin hazırladığı tasarıyı benimsedi.

Osman Öcalan, bunun üzerine “iki tasarının birleştirilmesini” önerdi. Osman Öcalan’ın grubu hedeflerine ulaşamadı ancak PKK’nin zayıflamasına neden oldu. Gergin bir ortamda yapılan toplantı, Yürütme Konseyi üyelerinin seçimiyle son buldu.

Benzer durum genel kurul ardından yapılan Yürütme Konseyi toplantısında da devam etti. Osman Öcalan, istediği sonucu alamaması üzerine dağdan inerek, Irak’a geçti. Görevlendirilen yöneticiler, Öcalan’ı süreçten bilgilendirmedi ve Osman Öcalan’ı geri getirmek için çaba harcadı. Ancak bu çaba başarılı olmadı. Örgüt içi kargaşa daha da büyüdü.

Öcalan, çok sonradan yaşananları basından öğrendi. Öcalan, bunun üzerine dört isim (Murat Karayılan, Duran Kalkan, Cemil Bayık ve Osman Öcalan) vererek, “toplanıp sorunları çözsünler” talimatı verdi. Bu öneri gerçekleşmeyince Şubat ayında “PKK’nin yeniden inşası” gündeme geldi. Bu temelde 10 Mart’ta Murat Karayılan görevlendirildi ve kendisinden “Bir komite önermesi” istendi. Öcalan, önce 9, sonra 12 kişilik bir “PKK’yi Yeniden İnşa Komitesi” görevlendirerek, herkesi bu komite etrafında birleşmeye çağırdı. Newroz’a kadar da süre tanıdı.

Bir yandan da “Bir Halkı Savunmak” adlı savunmasını hazırladı. Burada “Demokratik, Ekolojik ve Kadın Özgürlükçü Toplum” paradigmasına yer verdi. Ayrıca demokratik konfederalizm sistemini genişçe izah etti. Böylece yeniden yapılanma süreci başlatıldı.

Abdullah Öcalan, yayınladığı bir bildiri ile Demokratik Konfederalizm Sistemi (KCK) ilan etti. Bildiride demokratik konfederalizm sisteminin temel ilkeleri yer aldı. Öcalan, “Demokratik Konfederalizm Önderliği” görevini üslendiğini belirtti.

PKK, 1985 Newroz’unda Ulusal Kurtuluş Cephesi olarak ERNK’yi ilan etmişti. Söz konusu kararla birlikte 20 yılın ardından KCK ilan edilmiş oldu.

PKK, “Yeniden İnşa Kongresi”ni 205 delegenin katılımıyla Xinêre’de yaptı. Bu kongre, PKK’nin 9. Kongresi olarak da kabul edildi. “Bir Halkı Savunmak” kitabı üzerinne parti tüzüğü onaylandı.

Daha önceki ERNK amblemi ve bayrağı, PKK’nin yeni amblemi ve bayrağı olarak kararlaştırıldı. Eşbaşkanlar ve Parti Yönetimi seçilerek kongre tamamlandı. Ancak eşbaşkanlık sistemi pratikte uygulanmadı.

KCK Yürütme Konseyi, 1 aylık “eylemsizlik” ilan etti. Bu karar, 23 Ağustos’ta yapılacak MGK toplantısı öncesiydi. Avrupa devletleri, “eylemsizlik” ilanı için Avrupa’da basın toplantısı yapılmasına izin vermedi. Ayrıca Türkiye’nin de askeri operasyonları durmadı.

25 Ağustos’ta Cennet Dirlik (Nucan) ve beraberindeki PKK’liler Beşiri kırsalında hayatını kaybetti. 23 Ağustos’ta toplanan MGK, “PKK’ye karşı topyekun özel savaş” kararı aldı.

PKK’nin “Yeniden İnşa Komitesi”nde yer alan Leyla Wali Hüseyin (Viyan Soran), kapsamlı bir mektup bırakarak Heftanîn’de bedenini ateşe verdi. Viyan Soran, mektubunda tecride ve komploya tepki gösterdi. Sonrasında tüm kentlerde 15 Şubat komplosu protestoları başladı.

Mûş kırsalında 14 PKK’li kimyasal silah kullanımı sonucu hayatını kaybetmesi sonrası Amed’de 28 Mart’ta büyük protestolar yaşandı. Tayyip Erdoğan’ın protesto eylemlerine karşı “Çocuk da olsa, kadın da olsa güvenlik güçlerimiz gerekeni yapacaktır” sözleri sonrası 12 çocuk protesto eylemlerinde hayatını kaybetti.

Öcalan’ın çağrısı üzerine KCK Yürütme Konseyi beşinci kez ateşkes ilan etti. ABD, KDP ve DTP yönetimleri, Kürt sorununun demokratik siyasi çözümü için KCK’den ateşkes talep etmişti. Ancak Kasım ayında Amerika’da yapılan seçimleri Cumhuriyetçi yönetim kaybedince bu strateji değişti.

30 Aralık 2006 tarihinde Saddam Hüseyin idam edilirken, 5 Kasım 2007 Bush-Erdoğan görüşmesi sonrası da PKK’ye karşı yeni bir saldırının düğmesine basıldı.

PKK’nin “Yeniden İnşa Komitesi” üyesi Nuda Karker (Nazan Bayram), PKK Merkez Komite üyesi Ferhat Dersim ve Halil Dağ, Besta’da hayatını kaybetti. 12 Mart’ta Hêzîl Vadisi’ndeki çatışmada Kurtay Faraşin hayatını kaybetmişti. Yaşananlar sonrası “Dr. Ali” ve “Dicle” adlı PKK’liler örgütten atıldı.

Abdullah Öcalan’ın saçlarının kazıtılması üzerine birçok kentte protesto eylemleri başladı. 3 Ekim’de Bezelê Karakolu’na dönük baskında çok sayıda asker hayatını kaybetti.

Türkiye’de yerel yönetim seçimleri yapıldı. AKP, Kürdistan kentlerinde kazanmak için seferberlik ilan etti. DTP, yüzde 70’e yakın oy oranıyla 100 civarında belediye kazandı. KCK, 13 Nisan’da çatışmasızlık ilan etti ve “siyasi çözüm” çağrısı yaptı. AKP, 14 Nisan’da siyasetçilere dönük operasyon başlattı. Ardından “Kürt açılımı yapıyoruz” açıklamaları yapıldı. Öcalan, Kürt sorununun çözümü için “Yol Haritası” hazırladı ve 15 Ağustos 2009’da devlet yönetimine sundu. AKP, Öcalan’ın “Yol Haritası”nı kamuoyuna açıklamadı.

Öcalan, “Kandil ve Maxmur’dan iki barış grubunun Türkiye’ye gelmesi” çağrısı yaptı. Çağrıya cevap olarak PKK-KCK yönetimi, 19 Ekim’de 2 barış grubunu Habur Sınır Kapısı’na ulaştırdı. Barış grubu üyeleri sınırdan Amed’e kadar milyonlarca kişi tarafından büyük bir coşkuyla karşılandı.

Tayyip Erdoğan “Sil baştan yapıyoruz” ifadelerini kullandı ve yeni bir baskı dönemi başladı. DTP mitingleri yasaklandı. 17 Kasım’da Öcalan’ın İmralı’da kaldığı yeri değiştirildi. Öcalan götürüldüğü yeri “Tabutluk” olarak nitelendirdi ve yaşananları “17 Kasım Darbesi” şeklinde değerlendirdi.

11 Aralık’ta DTP kapatıldı. Partinin eşbaşkanlarına siyaset yasağı getirildi. Seçilmiş belediye başkanları ve parti yöneticileri tutuklandı. Öcalan, “Demokratik siyasi mücadele yürütme koşulları kalmadı” diyerek 31 Mayıs’tan itibaren süreçten çekileceğini açıkladı.

Öcalan’ın “Demokratik siyasi mücadele yürütmenin koşulları kalmamıştır” diyerek 31 Mayıs’ta süreçten çekilmesi üzerine PKK yönetimi de “Demokratik siyasi mücadele stratejisine son verildiği, Kürt sorununa demokratik özerklik çözümünün Devrimci Halk Savaşı stratejisi temelinde yürütülecek mücadele ile gerçekleştirileceği” açıklaması yapıldı. Böylece PKK strateji değiştirdi. PKK, bu değişikliği “4. Stratejik Dönem” olarak nitelendirdi.

Öcalan, 5 ciltlik “Demokratik Toplum Manifestosu” adlı savunmasının son cildi olan “Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü-Kültürel Soykırım Kıskacında Kürtleri Savunmak” adlı bölümünü de tamamladı. Savunmanın son cildi AİHM’e gönderildi. Böylece “Demokratik Modernite Kuramı”nın en geniş teorisi de tamamlanmış oldu.

Türkiye’de genel seçimler yapıldı ve AKP bir kez daha seçimi kazanarak tek başına iktidara geldi. Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), bağımsız adaylarla seçime girdi ve Meclis’te grup kurdu. Seçimlerin ardından İmralı’daki görüşmelere son verildi. Yeniden çatışmalı sürece geri dönüldü.

Demokratik Toplum Kongresi, “Demokratik Özerklik” ilan etti. Aynı gün Farqîn’de (Silvan) operasyona çıkan bir askeri birlik ile PKK’liler arasında çatışma çıktı. Çok sayıda asker bu çatışmada hayatını kaybetti. Bu durum Kürt siyaseti tarafından “provokasyon” olarak nitelendirildi. İktidar yetkilileri ile medyası DTK’yi “savaş ilan etmekle” suçladı ve kriminalize etmeye çalıştı. Eş zamanlı olarak İran da Kandil’e askeri saldırıda bulundu. Böylece çatışmalar tüm alanlara yayıldı. Ekim ayında İran ile ateşkese varıldı.

Xaxurkê bölgesinden sorumlu olan PKK’li yöneticiler toplantı halindeyken hava saldırısı gerçekleşti. PKK Merkez Komite üyeleri Rüstem Cudi ve Çiçek Botan ile Alişêr Koçgiri ve Rozerin Derik’in de aralarında olduğu 11 PKK’li hayatını kaybetti.

PKK, Xakûrkê’de yaşananlara karşı Colemêrg’in Çelê (Çukurca) ilçesinde birçok karakola eş zamanlı baskın düzenledi. Çok sayıda asker hayatını kaybetti. 22 Ekim’de Çelê kırsalında Geliyê Teyarê de yaşanan hava saldırısında 36 PKK’li hayatını kaybetti. Daha sonra PKK’lilere karşı kimyasal silah kullanıldığı ortaya çıktı.

Savaş uçakları, “İçlerinde Bahoz Erdal var” gerekçesiyle Şirnex’in Qileban (Uludere) ilçesine bağlı Roboskî köyü kırsalında sınır kaçakçılığı yapan yurttaşları bombaladı. 19’u çocuk 34 kişi bu saldırıda katledildi.

Suriye’de 2011 yılında patlak veren iç savaşın ardından Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan halklar, DAIŞ ve Esad rejimine karşı 19 Temmuz 2012’de kendi kaderini tayin etme kararı aldı. “Rojava Devrimi” olarak hafızalara kazınan tarihi direniş, Abdullah Öcalan’ın “Kadın özgürlükçü, demokratik ve ekolojik” paradigması üzerine gelişti.

HDP Heyeti, İmralı’ya giderek Abdullah Öcalan ile görüştü ve Kürt sorununa çözüm yollarını tartışarak sonuçları kamuoyuna aktardı.

PKK kurucularından Sakine Cansız ve Avrupa’da çalışma yürüten Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez, Ömer Güney tarafından Paris’te silahla hedef alındı. Sonrasında Güney’in MİT ile bağlantısı ortaya çıktı. Güney, mahkeme başlamadan yirmi gün önce tutulduğu cezaevinde ölü bulundu. Fransa suçluları ortaya çıkarmadı.

Amed’de 2013’te gerçekleşen Newroz tarihe geçti. Milyonlarca kişinin katıldığı Newroz’da Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Çözüm Bildirgesi” okundu. HDP İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder, Öcalan’ın bildirgesini okudu. Bildirge, meydandaki kitle tarafından büyük bir coşkuyla karşılandı ve büyük bir umut yarattı.

İmralı görüşmelerinde ulaşılan sonuçlar ve yapılan planlar çerçevesinde ateşkes ilan edildi. PKK’liler sınır dışına çıkmaya başladı. Esir askerler de 13 Mayıs’ta serbest bırakıldı. Ancak AKP’nin herhangi bir adım atmaması üzerine geri çekilme, bir süre sonra durdu.

Kongra Gel, 9. Genel Kurul toplantısını Xinêre’de gerçekleştirdi. Öcalan’ın talebi üzerine “KCK sözleşmesinde” değişiklik yapıldı. “Yürütme Konseyi Başkanlığı” yerine “Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı” oluşturuldu. Ayrıca Öcalan, “KCK Genel Başkanlığına” seçildi. 6 kişilik bir “Genel Başkanlık Konseyi” seçildi.

2013 süreci sonrası çatışmalar şiddetlendi ve topluma dönük baskılar arttı. PKK, 2013 sonrasında dönemsel konferans ve toplantılarla faaliyetlerini sürdürdü.

Çöktürme Planı

Irak’ta Musul’u ele geçirip Maxmur’a saldıran, 3 Ağustos 2014’te Şengal’de katliama imza atan DAIŞ de, takvimler 13 Eylül 2014’ü gösterdiğinde bu kez Kuzey ve Doğu Suriye’nin Kobanê merkezine yöneldi. Oluşturdukları Halk Savunma Birlikleri (YPG) ve YPJ ile DAIŞ’e karşı direnişe geçen Kobanê halkına dönük saldırılar, katliam tehdidine dönüşmeye başladı. AKP ise, yapılan çağrılara kayıtsız kalıyordu. Türk askerlerinin sınır hattında DAIŞ mensupları ile birlikte görüntü vermesi Kürt kamuoyunda tepkilere yol açtı.

Erdoğan’ın 7 Ekim 2014’te Dîlok’ta sarf ettiği “Kobani düştü, düşecek” sözleri bu tepkileri daha da büyüttü. Türkiye ve Kürdistan’ın birçok kentinde onbinler sokağa çıktı. Çoğu Halkların Demokratik Partisi (HDP) üyesi 54 insan yaşamını yitirdi.

Sokakta yükselen tansiyon, ancak Öcalan’ın çağrısı ile düştü. Türkiye, DAİŞ eliyle Kobanê’nin düşmesini umarken, ABD öncülüğündeki Koalisyon Güçleri de 20 Ekim’de DAIŞ’e karşı hava saldırısına başladı. Kobanê’den çıkarılan DAIŞ’in yenilgi süreci adım adım başlamış oldu. 26 Ocak 2015 tarihinde ise Kobanê kent merkezi tamamen özgürleştirildi.

30 Ekim 2014 tarihinde yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında “Çöktürme Planı” kararı alındığı, daha sonra ortaya çıktı. 10 saat 25 dakika süren toplantı, devlet kayıtlarına en uzun MGK toplantısı olarak geçti. Toplantı sonrası, “Ülkemizin güvenliği, halkımızın huzuru ve kamu düzenini ilgilendiren hususlar ayrıntılı olarak görüşülmüştür. Bu kapsamda, milli güvenliğimizi tehdit eden ve kamu düzenini bozan iç ve dış legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten paralel yapılanmalar ve illegal oluşumlar ile yürütülen mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceği vurgulanmıştır” denildi.

Bu açıklama sonrası her ne kadar “çözüm süreci”nin sürdürüleceği mesajı verilmiş olsa da, toplantının gizli gündeminin “Çöktürme Planı” olduğu ortaya çıktı. Bu plana göre; özel timler, özel eğitimli askerler ile TSK güçleri şehirlere operasyonlar düzenleyecek, bu saldırıların komuta merkezi de İl Jandarma Komutanlıkları olacaktı. Operasyon bölgelerine giriş ve çıkışlar tamamen kapatılacak, yine elektrik, gaz ve su şirketleri faaliyetlerini, ancak verilen emirler doğrultusunda yapabilecekti. Yerel yönetim birimlerinin işleri valilikler emrine devredilecek, vali, kaymakam ve üst rütbeli askerlerin HDP’li vekillerle görüşmesi de yasaklanacaktı. Bu adımlarla birlikte Kandil’e yönelik hava operasyonları kesintisiz devam edecek ve örgüt tek taraflı çatışmasızlık ilan etse bile plan uygulanacaktı.

Özyönetim süreçleri

MGK’de kararı alınan plan, 28 Şubat 2015 tarihinde Dolmabahçe Sarayı’nda HDP ile hükümet heyetleri arasında imzalanan 10 maddelik mutabakattan kısa bir süre sonra Erdoğan’ın süreçten haberdar olmadığını söylemesiyle görüşmelerin durdurulması ve AKP’nin 7 Haziran seçimlerimde tek başına iktidar olma şansını yitirmesinin ardından devreye konuldu.

Planın uygulandığı ilk merkez ise Mûş’un Gimgim (Varto) ilçesi oldu. İlçede 16 Ağustos 2015’te başlayan sokağa çıkma yasakları, sonraki aylarda 11 il ve en az 51 merkeze yayıldı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) verilerine göre, sadece 16 Ağustos 2015 ile 16 Haziran 2016 tarihleri arasında uygulanan yasaklar boyunca bin 425 insan hayatını kaybetti, 2 bin 583 insan yaralandı. İşkence ve kötü muamele iddiasıyla doğrudan TİHV’e başvuranların sayısı 807 kişi olurken, aynı dönemde İnsan Hakları Derneği’ne (İHD) yapılan başvurusu sayısı ise 6 bin 167’yi buldu. Yasaklar boyunca en az 1 milyon 809 bin kişinin özgürlük ve güvenlik hakkı elinden alındı.

Yekineyên Parastina Sivîl (YPS), birçok merkezde “öz yönetim” ilan etti. Sûr, Cizîr, Nisêbin ve Şirnex’te yoğun çatışmalar yaşandı. Binlerce YPS üyesi, asker-polis-korucu hayatını kaybetti. Sonrasında çatışmaların yaşandığı kentlerin birçok bölümü “yeniden inşa” iddiasıyla yerle bir edildi.

HDP’li milletvekilleri, belediye eşbaşkanlarının da aralarında bulunduğu Kürt siyasetçiler bir bir hedefe konulup tutuklandı. 4 Kasım 2016’da aralarında HDP Eş Genel Başkanlar Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da bulunduğu HDP’li 9 milletvekili tutuklanıp cezaevine konuldu. Partinin Hukuk Komisyonu’nca derlenen verilere göre; sadece 24 Haziran 2015 – 1 Şubat 2017 arasında gözaltına alınan 15 bin 370 partiliden 3 bin 647’si tutuklandı. Sürdürülen gözaltı ve tutuklama politikasının yanı sıra 2021 yılının başında Yüksekdağ ve Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 108 isim hakkında Kobanê protestoları nedeniyle yargılama başlatılıp parti hakkında Anayasa Mahkemesi’nde kapatma davası açıldı.

Atılan bu adımların yanı sıra 2016 yılından sonra belediyelere kayyım atanmaya başlandı. Sadece 2016-2019 yılları arasında Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) yönetimindeki 95 belediyenin eşbaşkanları görevden alınarak yerlerine kayyımlar atandı. Belediyelere kayyım uygulaması ve siyasetçilere dönük gözaltı ve tutuklama furyası sonraki yıllarda da aralıksız bir şekilde devam etti.

Rojava devrimi

Türkiye, “Zeytin Dalı Harekâtı” adı altında Kuzey ve Doğu Suriye’nin Efrîn kentini hedef aldı. 20 Ocak 2018’de başlatılan saldırılar sonrası kent Türkiye ve bağlı paramiliter grupların kontrolüne geçti. Sonrasında insan kaçırma, kadınlara dönük tecavüz, yağma, fidye, şiddet, tutuklama gibi birçok insanlık dışı uygulama başladı. Yüzlerce kişi katledilirken, birçok kişi alıkonuldu ve şiddete maruz kaldı. Mezarlıklar dahi tahrip edildi, kentin zeytin ağaçları Türkiye’deki sermayedarlara peşkeş çekildi.

Daha sonra Serêkaniyê ve Girê Spî kentlerine saldırı başlatıldı. 9 Ekim 2019’da başlayan saldırılar 13 Ekim 2019’a kadar devam etti. ABD arabulucuğunda yapılan anlaşmanın ardından saldırılar sona erdi. Türkiye ve bağlı paramiliter grupların kontrolüne geçen kentlerde demografi değiştirildi. Yüzlerce kişi katledildi, farklı yerlerden paramilter grupların aileleri buralara yerleştirildi.

Türkiye, tüm bu siyasi ve askeri saldırılarını “PKK varlığı” ile gerekçelendirdi. Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırılar devam ederken, Federe Kürdistan Bölgesi’ne dönük sınır ötesi operasyonlar da aralıksız bir şekilde devam etti.

TSK, 2018 yılında Bradost’ta startını verdiği operasyonları, 2019 yılının Mayıs ayında Xakurkê bölgesiyle genişletti. TSK, bununla da sınırlı kalmayarak, 10 Şubat 2021’de Garê bölgesine geniş kapsamlı bir operasyon başlattı. Operasyonda, Iraklı bir yurttaşın da aralarında bulunduğu 13’ü esir asker, polis ve MİT üyesi yaşamını yitirdi. Günlerce devam eden operasyonda ayrıca operasyona katılan 3 askerin yaşamını yitirdiği açıklandı.

Garê’de istenilen sonucun elde edilememesi üzerine bu kez aynı yılın 23 Nisan’ında farklı bir operasyonun startı verildi. ABD Başkanı Joe Biden ile Erdoğan’ın “Ermeni Soykırımı”nı konuştuğu telefon sonrasına denk getirilen operasyonun bu seferki hedefi Zap, Avaşîn ve Metîna bölgeleri oldu. KDP de saldırılara ortaklık etti. Yüzlerce köy boşaltıldı, yaşam alanları tahrip edildi. Ayrıca aralarında çocukların da olduğu çok sayıda sivil, yapılan hava saldırılarında hayatını kaybetti.

Kimyasal silah kullanımı

Çok sayıda PKK’li, kimyasal ve yasaklı silahlar nedeniyle hayatını kaybetti. Günümüze kadar devam eden çatışmalarda yüzlerce PKK’li, asker ve korucu hayatını kaybetti. Türkiye, bu dönemde KDP desteğiyle birçok alana askeri üs kurdu.

Bir yandan saldırılar derinleştirilirken, diğer yandan Abdullah Öcalan’a dönük tecrit de ağırlaştırıldı.

İmralı süreci başladı

Abdullah Öcalan, 44 aylık mutlak iletişimsizlik halinin ardından 23 Ekim 2024 tarihinde yeğeni olan DEM Parti Riha Milletvekili Ömer Öcalan ile aile görüşü kapsamında görüştü. Ardından DEM Parti İmralı Heyeti, 28 Aralık 2024’te Öcalan ile görüştü. Heyette Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan yer aldı. Heyet, 22 Ocak ve 27 Şubat’ta İmralı’ya gitti.

Öcalan, 27 Şubat’ta yapılan 3’üncü görüşmede heyet ve tutsak arkadaşları Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş ile birlikte “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” başlıklı açıklamayı yaptı. Açıklama, kameralarla kayda alındı ancak video kamuoyuyla paylaşılmadı. Aynı gün İstanbul’da düzenlenen basın toplantısıyla, İmralı’daki açıklamada çekilen fotoğraf karesi eşliğinde çağrı kamuoyuyla paylaşıldı.

PKK’nin ateş kararı

PKK, 1 Mart’ta ateşkes ilan ettiğini duyurdu. DEM Parti İmralı Heyeti üyeleri Sırrı Süreyya Önder ile Pervin Buldan, süreç kapsamında 10 Nisan’da Erdoğan ile görüştü.

Heyette yer alan isimlerin söz konusu görüşme sonrası İmralı’ya gitmesi bekleniyordu. Ancak heyet üyelerinden Sırrı Süreyya Önder, 15 Nisan’da aort damarının genişlemesi sonucunda kalp krizi geçirdi. Önder, 3 Mayıs’ta hayatını kaybetti.

PKK, 9 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” üzerine 12. Kongresi’ni yaptığını duyurdu. PKK açıklamasında, 12’nci Kongre’nin 5-7 Mayıs tarihleri arasında yapıldığı aktarıldı.

PKK, 12 Mayıs’ta ise 12. Kongre’nin sonuç bildirgesini açıkladı. Sonuç bildirgesinde, “Önder Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat tarihi açıklamasıyla başlayan süreç, yaptığı çok yönlü çalışmalar, değişik tarzlarda sunduğu perspektifler ışığında 5-7 Mayıs tarihleri arasında toplanan 12. Parti Kongremiz başarıyla tamamlandı” denildi.

Sonuç bildirgesinde, “PKK’nin Olağanüstü 12. Kongresi PKK mücadelesinin, halkımız üzerindeki inkâr ve imha siyasetini parçaladığını, Kürt sorununu demokratik siyaset yoluyla çözme noktasına getirdiğini, bu yönüyle PKK’nin tarihi misyonunu tamamladığını değerlendirdi. Bu temelde PKK 12. Kongresi, pratikleşme süreci Önder APO tarafından yönetilmek ve yürütülmek üzere PKK’nin örgütsel yapısının feshedilmesi ve silahlı mücadele yöntemini sonlandırması kararlarını alarak PKK adıyla yürütülen çalışmaları sonlandırdı” denildi.

Böylece 1973’te temelleri atılan ve 27 Kasım 1978 kurulan PKK, uzun yıllar boyunca sürdürdüğü askeri faaliyetlerini sonlandırmış oldu. Bu karar tüm dünyada geniş yankı bulurken, Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından yeni bir sürecin kapısını araladı.

9 Temmuz’da Öcalan ve tutsak arkadaşlarının yer aldığı videolu mesaj yayınlandı. Abdullah Öcalan, “Varılan aşama, yeni adımlarla pratiğe geçmeyi gerekli kılmaktadır. Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum. Ve sizi de bu ilkeyi hayata geçirmeye çağırıyorum” çağrısı yaptı.

İmha töreni

11 Temmuz’da Barış ve Demokratik Toplum Grubu, Öcalan’ın çağrısı üzerine Silêmaniyê kenti kırsalında bulunan Şikefta Casenê’de silahları imha töreni düzenledi. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat ile Nedim Seven, Tekoşin Ozan ve Tekin Muş grupta yer aldı. Barış ve Demokratik Toplum Grubu, “Bundan sonra özgürlük, demokrasi ve sosyalizm mücadelemizi, demokratik siyaset ve hukuk yöntemiyle yürütmek amacıyla ve demokratik entegrasyon yasalarının çıkarılması temelinde silahlarımızı özgür irademizle imha ediyoruz” açıklaması yaptı.

Komisyon kuruldu

5 Ağustos’da Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu ilk toplantısını gerçekleştirdi. Komisyon söz konusu tarihten bu yana çalışmalarını sürdürürken, çözüme dair hangi adımlar atılacağı belirsizliğini koruyor.

Kürt Özgürlük Hareketi yönetimi, 26 Ekim’de Qendîl’de önemli bir açıklama yaptı. Açıklamada, PKK 12’nci Kongre kararları kapsamında ve Abdullah Öcalan’ın onayıyla Hêzên Parastina Gel (HPG) ve Yekîneyên Jinên Azad-Star (YJA-Star) gerillalarının “Medya Savunma Alanları”na geri çekilmeye başladığı aktarıldı. Karar kapsamında geri çekilen 25 HPG ve YJA-Star gerillası da yapılan açıklamaya katıldı.

Haber: Azad Altay / MA

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

İBB iddianamesi kabul edildi

Sonraki Haber

Gazeteci Gök’ün davası görüldü: Adli kontrol tedbirleri kaldırılmadı

Sonraki Haber
Gazeteci Gök’ün davası görüldü: Adli kontrol tedbirleri kaldırılmadı

Gazeteci Gök'ün davası görüldü: Adli kontrol tedbirleri kaldırılmadı

SON HABERLER

İzmir’de kadın katliamı, Eskişehir’de erkek şiddeti

BM 2024 raporu: Her 10 dakikada bir kadın katledildi

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
25 Kasım 2025

Hatimoğulları Meclis Kadın Grup Toplantısı’nda konuşuyor  CANLI

Hatimoğulları Meclis Kadın Grup Toplantısı’nda konuşuyor CANLI

Yazar: Aziz Oruç
25 Kasım 2025

Ortadoğu’da devlet krizi ve kadın: Yemen

Ortadoğu’da devlet krizi ve kadın: Yemen

Yazar: Bedri Adanır
25 Kasım 2025

Meletî’de işçiler soba gazından zehirlendi: 1 işçi hayatını kaybetti

Meletî’de işçiler soba gazından zehirlendi: 1 işçi hayatını kaybetti

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
25 Kasım 2025

25 Kasım’da kadınlar Taksim Tünel’de buluşacaklar

25 Kasım’da kadınlar Taksim Tünel’de buluşacaklar

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
25 Kasım 2025

8 öğrenci kantinde satılan profiterolden zehirlendi

8 öğrenci kantinde satılan profiterolden zehirlendi

Yazar: Heval Elçi
25 Kasım 2025

Venezuela’da askeri hareketlilik: ABD, Maduro’yu ‘terörist’ ilan etti

Venezuela’da askeri hareketlilik: ABD, Maduro’yu ‘terörist’ ilan etti

Yazar: Bedri Adanır
25 Kasım 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır