ANKA-DER’de eğitmen olan Emine Oğuz, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve kalıcı barışın sağlanabilmesi için hakların anayasal güvence altına alınması gerektiğini belirtti
27 Şubat’ta Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”yla birlikte başlayan müzakere sürecinde, Türkiye’nin demokratikleşmesi için devletin atması gereken adımlardan biri de halkların kamusal alanda kendi anadiliyle hizmet alması gerektiği vurgulanıyor. 50 yıldır süren çatışma ortamının ardından kalıcı ve toplumsal bir barışın oluşması için anadilde eğitim ile kamusal alanda anadil kullanımının önünün açılması kilit bir nokta olarak görülüyor.
Anka Dil Kültür Sanat Derneğinde (ANKA-DER) eğitmen olan Emine Oğuz, kamusal alanda anadilde hizmetin ve anadilde eğitimin toplumsal barışa yansımasına dair değerlendirmelerde bulundu. Emine Oğuz, “Bu çağrı, Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından da büyük bir öneme sahiptir. Bugün konuştuğumuz sorunların temeli, gasp edilmiş Kürt haklarıyla ilgilidir. En çok tartışılan konulardan biri de Kürt dili ve dil haklarıdır. Kürtlerin anadili olan Kürtçe, bir halkın kimliğinin temel yapıtaşıdır. Çünkü bir toplumu tanımlamaya dilinden başlarız. ‘Kürt halkı Kürtçe konuşur’ ya da ‘Türk halkı Türkçe konuşur’ deriz. Dolayısıyla halkların tanımlanmasının temeli dildir; bu nedenle Kürt dili üzerinde ısrarla durmak gerekir. Bizim bu konudaki mücadelemiz de bununla ilgilidir” dedi.
‘Demokratik toplum için halklar Anayasa’da kabul edilmeli’
27 Şubat çağrısının demokratikleşme amacıyla yapıldığının altını çizen Emine Oğuz, ancak bugün Türkiye’de Kürtlere yönelik inkâr ya da asimilasyon politikaları devam ediyorsa, demokratikleşmeden söz edilemeyeceğini belirtti. Emine Oğuz, “Bu mesele sadece Kürt halkını değil, inkâr edilen tüm halkları ve dilleri ilgilendirmektedir. Ne yazık ki Kürtçe hâlâ resmî dil olarak kabul edilmemektedir. Anayasa’da hâlâ yerini bulmamıştır. Gerçek anlamda demokratik bir toplumdan söz edeceksek, Kürt halkının ve diğer halkların varlığının Anayasa’da kabul edilmesi gerekir. Kürtçenin önünün açılması, Kürt kültürünün ve dilinin yasaklanmaması gerekir. Kürtçe, toplumda konuşulan ve yaşatılan bir dil olmalıdır. Devlet kurumlarında Kürtçe, yabancı bir dil gibi değil, resmî bir dil olarak kabul edilmelidir. Kürt halkının dili, kültürü ve kimliği tüm alanlarda güvence altına alınmalıdır” şeklinde konuştu.
‘Demokratik süreç içinde anadillerini talep ediyorlar’
Emine Oğuz, bazı ülkelerde yalnızca iki değil, yirmiye yakın resmî dil bulunduğunu hatırlatarak, “Dolayısıyla biz yeni bir şey istemiyoruz; zaten var olan, insani bir hakkın tanınmasını talep ediyoruz. İnsani haklar yasaklanamaz, tartışılamaz. Kürtler de bu nedenle haklarını dile getiriyor, demokratik süreç içinde anadillerini talep ediyorlar. Kürtçe sadece Kürdistan’da değil, Kars’tan İstanbul’a kadar her yerde resmî dil olmalı ve eğitim dili olarak kullanılmalıdır. Devlet kurumlarında da yer almalıdır. Kürtçenin içinde bulunduğu tehlikenin aşılması için Kürtçe resmî dil olmalı ve Anayasa’da yer alarak güvence altına alınmalıdır” diye belirtti.
‘Eğitim-öğretim kültür ve tarihine göre şekillenmeli’
Anadil eğitiminin mevcut eğitim müfredatında sadece Kürtçe derslerin verilmesinden ibaret olmadığını kaydeden Emine Oğuz şöyle devam etti:
“Kürtlerin eğitim-öğretimi kendi kültürüne, tarihine ve diline göre düzenlenmelidir. Kürt çocukları, kendi kültürlerine uygun bir müfredatla eğitilmelidir. Üniversitelerden, tüm eğitim kurumlarında Kürtçe eğitim yaygınlaştırılmalıdır. Biz sadece Kürtçenin öğretilmesini değil, eğitim sisteminin tamamının Kürt diline, kültürüne ve tarihine göre şekillenmesini istiyoruz. Çünkü bir çocuk 5-6 yaşında okula başladığında yalnızca dil öğrenmez; kültür, tarih, kimlik ve kişilik de öğrenir. Eğer bu süreç kendi kültürüne dayanmazsa, kimliği yarım kalır. Büyüdüğünde kişisel ve psikolojik sorunlarla karşılaşabilir. Bir halkın çocukları kendi kültür ve diliyle eğitim görmezse, yabancı bir bilinçle büyür. Bu, toplumsal kimlik açısından ciddi bir tehlikedir.”
‘Her kesim haklarına kavuşursa barış inancı güçlenir’
“Bir halk kendi dilinde konuşamıyor, hizmet alamıyorsa, bu büyük bir eşitsizliktir. Gerçek bir barıştan söz edilecekse, bu barış bütün halkların haklarını kapsamalıdır” diyen Emine Oğuz, taleplerinin sadece Kürtler için değil, Türkiye’deki diğer halklar içinde olduğunu belirtti.
Gerçek bir barışın halkların haklarını kazanmasıyla mümkün olabileceğine dikkat çeken Emine Oğuz şu ifadeleri kullandı:
“Eğer halklar haklarına kavuşursa, barış inancı güçlenir, halklar arasında güzel ilişkiler ve huzur ortamı oluşur. Demokratik bir toplum inşa edilir. Devlet sorumluluğunu yerine getirmeli, Kürt halkının dil, kültür ve tarih alanlarındaki haklarını güvence altına almalıdır.”
Kaynak: JINNEWS