Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) , Irak Parlamento seçimleri için hazırladığı propaganda afişlerinde Türkçe cümleler de kullandı. İlk defa bu şekilde Türkçe’nin kullanıldığı bir seçim propagandası yapılıyor. Malum KDP’nin oy alacağı taban Kürtlerden oluşuyor, bu yüzden de doğal olarak propaganda materyallerini Kürtçe hazırlıyor. Fakat KDP’nin etkili olduğu ve bölgesel hükümette iktidar olduğu Kürdistan Bölgesi’nde Türkmenler de yaşıyor. Belli ki KDP, Türkmenlerden de oy almayı hedefliyor, bu yüzden de afişlerin de Türkçeyi de kullanmış. Bunda çok da anormal bir durum yok. Irak genelinde Kürtçe ve Arapça resmi diller iken, Kürt Bölgesel Yönetimi’nde yaşayan Türkmenler devlet okullarında anadilleri olan Türkçe-Türkmence ile eğitim alma hakkına sahipler. Ve yine her türlü resmi işlerde Türkçeyi kullanabilmektedirler. Türkçe kullanımı önünde yasal olarak hiçbir engel söz konusu değil. Kuzey Doğu Suriye’de de yine Kürtçenin yanı sıra Türkmence, Arapça, Ermenice ve Süryanice eğitim dili olarak kullanılmanın yanı sıra hayatın tüm alanlarında özgürce kullanabilmektedir.
Türkiye’deki özellikle ulusal çizgide yayın yapan basın organları, KDP’nin seçim afişlerinde Türkçe kullanılmasını haberleştirirken yine son derece ikiyüzlü ve art niyetle yaklaşmayı her zaman olduğu gibi ihmal etmiyorlar. Kürt bölgesinde her ne kadar yasal olarak Türkçe serbestse de anadilde eğitim konusunda, Türkçenin kamusal alanda kullanılması konusunda buradaki Türkmenlere zorluklar yaşatıldığını söyleyerek Kürdistan yönetimini insan hakkı ihlali yapmakla suçluyorlar. Türkmen nüfusun oranı, Kürt Bölgesel yönetiminde yüzde 2 veya 3 oranında. Elbette bir etnik nüfus genel nüfus içerisinde ne kadar düşük bir orana sahip olursa olsun anadilini başta eğitim olmak üzere tüm kamusal alanlarda kullanabilme hakkına sahip olmalıdır. Bu hak doğuştan kazanılmış, kullanımı tartışılmaz bir haktır. Gelgelim Türkiye’deki bu ulusalcı müzmin ırkçılar, Kürt bölgesinde Türkmen’e bunu hak görürken, bu hakkın kullanımında yaşanan eksiklikleri haykırarak höykürerek eleştirirken Türkiye’de yaşayan neredeyse otuz milyon nüfusa sahip Kürt halkına başta eğitim olmak üzere anadilini kullandırmama konusunda katışıksız bir tekçi ve faşist bir yasal, anayasal ve fiili bir bariyer inşa etmeyi hararetle savunabilmektedirler. Utanmasalar Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin resmi dilinin Türkçe olmasını, Kürtçenin tıpkı Türkiye’de olduğu gibi yasaklanmasını savunacaklar. Türkçe, dünyanın neresinde olursa olsun kullanılma hakkına kendiliğinden sahipken Türklerin hakim olduğu yerlerde, Türkçeden başka dil kullanılmaz. Hele Kürtçe zinhar kullanılamaz.
Türkiye’ye karşı en ufak bir düşmanlık etmemiş, sadece kendini korumak maksadıyla silaha sarılmış, oluşturduğu güvenli bölgede Türkler dahil tüm halkların kendi dilini serbestçe kullanabileceği, kültürünü, inancını serbestçe hayata geçirebileceği birlikte ve eşit bir yaşam tesis edilmişken bu coğrafyayı, bu coğrafyanın insanlarını düşman görmekte, bulduğu her fırsatta saldırmaktadır. Bunun tek sebebi bu birlikte yaşam paradigmasına öncülük edenlerin Kürt olmasıdır. Aslında çok isterlerdi, Rojava’da Türkçe yasaklansın, Türklere baskı yapılsın. Fakat oradaki siyasal ve toplumsal öncülük ahlaki ve vicdani politikası gereği olarak tüm halkların, dillerin ve inançların savunucusudur. Hiçbir dili tehlike olarak görmediği gibi, anadilin kullanımını hiçbir şekilde tartışılmayacak bir temel insan hakkı sayar.
Türkiye’de başta ulusalcılar olmak üzere ırkçı faşist zihniyet ve kolonyalist kibir sahipleri, halkların birlikte yaşam dinamiklerini zehirleyen bir dil kullanmaktan bir an olsun geri durmuyorlar. Buldukları her fırsatta bu zehirli dili kullanıma sokuyorlar. Kürt’ün Türk’le eşit haklara sahipliği ihtimali, bu ihtimali güçlendirecek bir çözüm sürecinin gelişimi, bunlara hummalı rüyalar gördürmektedir. Kendi cemaatlerinden birileri bunlara demeli ki Kürtçe konuşulduğunda, Türkçenin bundan bir zararı olmayacak. Gelin kim Kürtçe konuşur, kim Lazca konuşur, bunu nerede konuşur biz bunla ilgilenmeyelim. Eğer iddia ettiğimiz gibi Türk halkını ve Türkçeyi seviyorsak bu ırkçı zihniyetimizi ve fesat uğraşlarımızı terk edip buraya harcadığımız enerjiyi Türklerin refahını geliştirecek, Türklerin eğitim seviyesini ve niteliğini, dolayısıyla da Türkçeyi geliştirecek şeylerle iştigal edelim. Akıl bunu demeli. Aydını bu kadar kıt, aydını bu kadar korkak, aydını bu kadar karanlık olan bir ülkede ne yazık ki böyle bir akıl, böyle bir aklın yol göstericiliği gelişmiyor.