Yaşamını yitiren HPG’li Ferhat Tünç’ün cenazesine dönük polis saldırısına tepki gösteren anne Narınç Tünç, ‘Süreç böyle zamanlarda belli olur. Süreç varsa, cenazeye saldırılmaz. Barışalım diyorlarsa, o zaman cenazeye saldırı olmaz’ dedi
Sêrt’in (Siirt) Berwarî (Pervari) ilçesi Herekol bölgesinde 30 Haziran 2017 tarihinde çıkan bir çatışmada yaşamını yitiren HPG’li Ferhat Tünç’ün (Xebat Goyi) cenazesi, 8 yıl sonra ailesine verildi. Cenazenin tesliminden define kadar her şey birer zulme dönüştü. 10 Ağustos’ta Cizre’de gerçekleşen defin törenine polis saldırdı. Ferhat Tünç’ün kardeşi Servet Tünç da ters kelepçeyle gözaltına aldı. Günlerce ailenin taziye kurmasına izin verilmedi, yas tutma hakkı da engellendi. Ferhat Tünç’ün ennesi Narınç Tünç ile hem şehit hem oğlunu hem de maruz kaldıkları zulmü konştu.
‘Sevilen sayılan biriydi’
Ferhat Tünç, 1997’de Cizre’de dünyaya geldi. Annesi Narınç Tünç, “Hiçbir anne çocuğum kötüdür demez ki; ama Ferhat bambaşka bir çocuktu” diyerek, oğlunu şöyle anlattı: “Evimizin neşesi, okulun bilgesi, mahallenin sevilen çocuğuydu. Evde, okulda, sokakta, toplumda her an herkesin yardımına koştuğu için çok sevilen, sayılan biriydi. Oğlum düşünceliydi, yurtseverdi, toprağını, halkını, ülkesini severdi. Kürtlere yönelik saldırılar olduğunda, katliamlar yaşandığında Ferhat çok üzülürdü. Kendisi bir şey yapamadığı için çok yakınırdı. ‘Benim de yapacağım bir şeyler olmalı’ deyip dururdu. Yaşı küçük olmasına rağmen Hareketi çok severdi, okurdu, araştırırdı. Küçük yaşına rağmen olgun biriydi.”
Mücadele içinde büyüdü
Ferhat, yurtsever ve mücadelede çok bedel ödeyen bir ailede büyüdü. Annesi, “Oğlum, Kürdistan’ın da Cizre’nin de yaşadıklarını, acılarını, katliamları da iyi bilen biriydi. Kürdistan’da bedel ödeyen, acılar çeken binlerce ailelerden sadece biriyiz. Ferhat da binlerce şehitten sadece biri. Onca acıya, işkenceye, baskıya rağmen mücadele etmekten vazgeçmedik. Barış, özgürlük demekten geri durmadık. Bugün de aynı şekilde barış olsun, kimse ölmesin istiyoruz” dedi.
‘Yolun açık olsun dedim’
Ferhat, 14 Haziran 2014’te PKK’ye katıldığını ve yıllarca özlemini duyduğu dağlara gittiğini anlatan Narınç Tünç anlatmaya devam etti: “Ferhat’ım küçük ama hep dağlarda olmak istiyordu. Gitti, yolu açık olsun’ dedim. Çok geçmeden daha 20 yaşına girmeden de 30 Haziran 2017’de Herekol’da şehit düştü. Ferhat benim için hiç büyümedi, hep çocuktu, hep öyle kaldı. Ferhat’ın sesini, haberini almak için yıllarca umut ettim. Ferhat yaşıyor, ne yer ne içer diye düşünürken, dört yıl önce şehit düştüğünü öğrendik.”
Cenazeyi almak için 4 yıl sürdü
Ferhat’ın şahadetinin 24 Haziran 2021’te açıklandığını belirten anne Narınç Tünç, sonrasında hızla cenazelerini almak için harekete geçtiklerini aktardı. Ancak bu süreç bir zulme dönüştü: “Kimliği açıklanır açıklanmaz cenazesini almak, doğduğu, büyüdüğü sokaklardan geçirerek, memleketinde toprağa vermek istedik. Cizre Devlet Hastanesi’nde kan örneği verdik. Yıllarca oğlumun cenazesini almak için uğraştık. Cizre’de savcılık, cenaze teşhisi yapılmadığı için dosyayı kapattı. Biz yine de cenazemizi istiyoruz, diyerek, aramaya devam ettik. Cenazenin olmadığı söylendi ve başvurularımız reddedildi. En son Mardin’in Midyat ilçesinde soruşturmanın açıldığını ve cenazenin tespit edildiği bize bildirildi. Cenazenin İstanbul’da olduğu söylendi ve Mardin’e gelip almamız istendi. Kendileri cenazeyi İstanbul’dan Mardin’e getirdiler. Biz de Mardin’e giderek, cenazeyi almaya gittik. Orada da cenazemizi gece saat 02:00’de vermek istediler. Ama avukatların ve ailenin baskısıyla cenazemizi daha erken bir saatte alabildik. Cenazeyi alır almaz da Cizre’ye geldik.”
‘Saldırı tüm halkımızaydı’
Oğlunun 8 yıl önce şehit düştüğünü, 4 yıldır da cenazesini almak için uğraştıklarını, bu durumun dahi tek başına büyük bir acı olduğunu belirten Narınç Tünç devamında şunları söyledi: “Yıllardır cenazemizi, oğlumdan geriye kalan birkaç parça kemiği almaya çalışıyoruz. Bu zülüm, işkence değil de nedir? Yılladır oğlumun cenazesini almak, ona bir mezar taşı yapmak, gidip dua edebileceğim bir kabri olsun istiyordum. Bunca zülüm, işkence, katliam yetmez mi? Ama bir kez daha gördüm ki yetmedi. Cizre’nin ortasında, kameraların önünde, annenin, babanın, kardeşlerinin gözleri önünde cenazemize, 8 yıl önce ölmüş oğlum Ferhat’ıma saldırdılar. Halka, milletvekillerine şiddet uyguladılar. Bu saldırı sadece Ferhat’a değil, tüm değerlerimize, halkımızaydı. Bilerek, planlanarak yapıldı.”
‘Kürde yapılan işkence değil de nedir?’
Cenaze törenlerine saldırılarak taziye kurmalarına dahi izin verilmediğini söyleyen anne Narınç Tünç “Bu devlet yıllardır cenazelerimize saldırıyor. Mezardaki çocuklarımıza saldırdı, kabirlerini yıktılar. Şimdi de Cizre’de oğlumun tabutuna, cenazesine saldırdılar, onu gömmemize bile izin vermek istemediler. Allah’ın evi dedikleri caminin kapısını kapattılar, taziye kurulan evin elektriklerini kesip kapısını kapattılar. Nerede görülmüş ki cenazeye saldırmak. Bu düşmanlık değil de nedir. Kürde, Kürt halkına yapılan işkence değildir de nedir?” diye sordu.
‘Sürece kim zarar veriyor?’
“Barış barış, süreç diye çıkıp, konuşan devletin, iktidarın memurları, polisleri cenazemize saldırdı, taziye kurmamıza izin vermedi” diyen Narınç Ana şöyle devam etti: “Yıllar sonra da olsa cenazemizi aldık. Taziyemizi kursak, çocuğumuzu toprağa versek, mezarına gitsek, yasımızı tutsak ne olacak? Kime ne zararı olacak? Kim bundan ne zarar görecek? Halkımızla cenazemizi toprağa vermek mi barışa, sürece zarar verir? Yoksa cenazeye saldırmak, tabuta saldırmak, taziyeyi engellemek mi sürece zarar verir? Çıksınlar buna cevap versinler.”
‘Halkımız onuruna sahip çıktı’
Törende bir oğlunu toprağa verirken, diğer oğlunun da gözaltına aldığını hatırlatan Narınç Tünç devamında şunları söyledi: “Bu bir anne için çok büyük bir acıdır. Ben oğlumu, en değerlimi kaybettim. Bundan daha büyük bir acı var mı? Ama ne yaptılar, cenazeme, çocuğuma saldırdılar. Bu benim için ölümdü. Bu acıyı da bu zulmü de asla unutmayacağım. Bir oğlunum acısını yaşarken, diğer oğlum Servet’i de gözaltına aldılar. Servet, kime ne yaptı? Ne suç işledi? Kardeşlikten öte bir şey var mı? Polisler, Servet’i gözaltına alarak, kardeşinin cenazesine katılmasına, onu son yolculuğuna uğramasına izin vermedi. Ne oldu Servet’i bir gün sonra serbest bıraktılar. Madem suçsuzdu neden gözaltına aldınız? Servet, hiçbir şey yapmadı, kardeşine sahip çıktı, dik durdu, onurlu durdu. Ama onlar cenazeye halka saldırdılar. Halkı provokasyona getirmek, bilerek halka saldırmak, Cizre’de karışıklık çıkarmak istediler. Ama halkımız oyuna gelmedi, cenazesine, onuruna sahip çıktı. Ferhat’ımı hep beraber toprağa verdik.”
‘Süreci yürütenler adım atsın’
“Süreç başladı ise cenazeye neden saldırıyorlar?” diye soran Narınç Tünç şöyle devam etti: “Süreci yürütenler, adımlar atsın. Süreç böyle zamanlarda belli olur. Süreç varsa, cenazeye saldırılmaz. Barışalım diyorlarsa, o zaman cenazeye saldırı olmaz. Meclis diyorlar, komisyon diyorlar, o zaman çıksınlar gerekenleri yapsınlar. Bize, cenazemize saldıranlardan hesap sorsunlar. Sesimizi duysunlar, bizi dinlesinler. Çağırsınlar da bize neler yapıldı, cenazemize nasıl saldırdılar anlatalım. Tüm Türkiye, dünya cenazemize nasıl saldırdılar, nasıl tabutumuzu elimizden almaya çalıştılar gördü. O zaman gerekenler yapılmalı. Yoksa bu acımız dinmez, yasımızı tutamayız.”
Taziyemizi hala kuramadık
Cenazeye saldırının üzerinden üç gün geçmesine rağmen hala taziyelerini kuramadıklarını belirten Narınç Tünç son olarak şunları belirtti: “Cami ve taziye evi engellendiği için üç gündür evin önünde ve evin bahçesinde taziyemizi kurduk. Halkımız sağ olsun bizi yalnız bırakmadı, binlerce kişi taziye ziyaretinde bulundu. Taziye evinin elektriklerini kestiler izin vermediler, caminin de kapısını kapattılar. Bu bilinçli planlı yapılmasaydı bir gün iki gün sonra izin verirlerdi. Ama hala taziyemizi kurmuş değiliz. Taziye yerine bile gelip, bize gözdağı vermek istediler. Sürekli sivil polisler bekliyor. Bu hukuksuzluğu kabul etmiyoruz.”
Kaynak: Yeni Özgür Politika