Kürt sorunun çözümü için Meclis’te kurulan komisyona davet edilen Dr. Osman İşçi, sürecin başarıya ulaşması için Abdullah Öcalan’ın dinlenmesinin şart olduğunu belirtti
Kürt sorunun demokratik çözümü kapsamında Meclis’te kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” çalışmalarını sürdürüyor. 5 Ağustos’ta ilk toplantısını yapan komisyon, bugüne kadar üç oturum gerçekleştirdi. 19-20 Ağustos’ta yapılacak dördüncü toplantıda ise Barış Anneleri, Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma Dayanışma Birlik ve Kültür Derneği (MEBYA-DER), yaşamını yitiren asker ve polis yakınlarının dernekleri ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş dinlenecek.
Gelişmeler doğrultusunda, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) komisyonda dinlenmesi için çok sayıda kurum, inisiyatif ve kişiyi kapsayan bir davet listesini komisyon başkanlığına iletti. Bu listede yer alan isimlerden biri olan Dünya İşkence Karşıtı Örgütü (OMCT) Merkez Konsey Üyesi Dr. Osman Osman İşçi, komisyona ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
İnsan hakları hareketinin özünün barış olduğunu belirten Osman İşçi, uzun yıllardır insan hakları örgütleriyle tam bir koordinasyon içinde çalıştıklarını ifade etti. OMCT olarak Türkiye’deki insan hakları örgütleriyle birlikte hak ihlallerini belgelediklerini ve bu ihlallerin önlenmesi için yoğun çaba gösterdiklerini söyledi.
Osman İşçi, Türkiye’de uzun süredir devam eden çatışmalara hem tanıklık ettiklerini hem de bu süreçleri belgelediklerini belirtti. Kürt sorununa bağlı gelişen çatışmaların kökenine inilmesi gerektiğini vurgulayan Osman İşçi, Türkiye devletinin yıllardır Kürt sorununa “güvenlik” odaklı bir yaklaşımla yaklaştığını, bunun da 40 yılı aşkın süredir devam eden silahlı çatışmalara ve ciddi insan hakları ihlallerine neden olduğunu dile getirdi. Osman İşçi, bu nedenle oluşacak bir barış sürecini birinci dereceden takip ettiklerini ve katkı sunmak için ellerinden geleni yapacaklarını ifade etti.
‘Barış temel gündemimiz’
Çatışma ve barış dönemlerini yakından takip ettiklerini belirten Osman İşçi, PKK’nin ateşkes kararından sonra bunun gerçek bir barışa dönüşmesi için insan hakları örgütleri olarak yoğun çaba harcadıklarını ifade etti.
İnsan hakları savunucuları olarak, 1 Ekim’de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Parti sıralarına giderek tokalaşmasından önce de barış ihtiyacını sürekli dile getirdiklerini vurgulayan Osman İşçi, barışın insan hakları savunucularının temel gündemi olduğunu söyledi.
İnsan hakları örgütlerinin desteği
Osman İşçi, bu sürecin hem Türkiye’deki hem de uluslararası insan hakları örgütleri tarafından desteklendiğini belirterek, şunları söyledi: “1 Ekim’de yaşanan gelişmenin ardından hem Türkiye’deki insan hakları örgütleri hem de uluslararası insan hakları savunucuları Türkiye’deki süreci dikkatle izlemeye başladı. 27 Şubat’ta PKK lideri Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrıyı da yakından takip ettik. Bu yalnızca bizim değil, Birleşmiş Milletler’deki insan hakları savunucuları ve özel raportörlerin de gündemindeydi. Nitekim çağrıdan yaklaşık bir buçuk ay sonra ve PKK’nin kendisini feshetmesinden önce, 11 Nisan 2025’te bir açıklama yaparak süreci desteklediklerini, kalıcı bir barışa ihtiyaç olduğunu dile getirdiler”
Komisyondaki temsiliyet
Komisyonun kurulmasına kadar geçen sürecin sorunsuz ilerlediğini belirten Osman İşçi, İYİ Parti dışında tüm siyasi partilerin komisyona katılmasının temsiliyet açısından önemli bir adım olduğunu vurguladı.
Osman İşçi, bu katılımın Kürt meselesine ve bu meseleye bağlı olarak yaşanan çatışmalardan kaynaklı sorun ve ihlallere dair çok yönlü bir yaklaşımın göstergesi olduğunu kaydederek, “Çünkü bu çatışmadan kaynaklı ihlaller ve sorunlar aslında toplumun her kesimini ilgilendiriyor. Bu meselede sadece Kürtleri ya da çatışan tarafları ilgilendirmiyor. Bu işin ekonomik boyutu, insan hakları boyutu, toplumsal cinsiyet boyutu, çevre boyutu gibi birçok husus, birçok boyutu ilgilendiriyor” diye belirtti.
‘Komisyon tüm kesimleri dinlemeli’
Komisyonun görevini başarıyla tamamlamasında en belirleyici unsurların, komisyonda yer alan siyasi partilerin performansı ile Meclis dışındaki toplumsal kesimlerin talepleri olacağını belirten Osman İşçi, şunları söyledi:
“Eğer biz insan hakları hareketi olarak bu sürece pür dikkat kesilirsek, o sürecin insan hakları dokusunun, insan hakları ağırlığının olmasına bir nebze de olsa katkı sunabiliriz. Aynısı diğer kesimler için de geçerli. Tabi bu noktada komisyon da bir hak perspektifine sahip olarak, yani hak temelli yürüterek, meselenin ilgili taraflarını dinlemeli. Sürecin kapsayıcı, şeffaf, katılımcı olması gerekir ki bunlar sürece herkes dahil olduğunda, herkes kendi penceresinden, kendi perspektifinden katkı sunduğunda barışın, bizim nihai hedefimiz olan toplumsal barışın kalıcı olmasını daha mümkün kılar”
‘Komisyon Abdullah Öcalan’la görüşmeli’
Komisyonun geniş bir ortak mekanizma ile yürütülmesinin önemine dikkat çeken Osman İşçi, bu sürecin birincil muhatabı olan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın da komisyon tarafından dinlenmesi gerektiğini ve katkılarının süreci ileri taşıyacak güç olduğunu ifade etti.
Osman İşçi, şöyle konuştu: “Komisyonun Abdullah Öcalan’la görüşmesinden daha doğal bir mesele olamaz. Çünkü meselenin tarafı. Komisyon çalışmalarının kapsayıcılığı dediğimizde, asli muhatapla görüşülmesi gerekir. Bu sadece Türkiye’ye özgü değil. Daha önceki yıllarda takip ettiğimiz Güney Afrika’da kurulan komisyon da Nelson Mandela ile görüşmeden süreci tamamlayamadı. Dünyanın başka yerlerinde de çatışan tarafların ya da meseleye taraf olanların görüşülmesi, konuşulması, sürece katkı sunması zaten doğaldır” ifadelerini kullandı.
‘Süreç eksik kalır’
Komisyonun Öcalan’ı dinlememesi halinde sürecin eksik kalacağını vurgulayan Osman İşçi, şu ifadeleri kullandı: “Biz, Abdullah Öcalan’ın 1999’da İmralı Cezaevi’ne konulmasından bu yana yaşadığı izolasyonun, tecridin, mutlak tecridin yarattığı sorunları, yani mahpus olarak haklarını kullanamamasını biliyoruz. Ama kendisinin sıradan bir mahpus olmadığını, bu meselenin çözümünde bir irade sahibi olduğunu da bildiğimiz için takip edilmesi ve kendisiyle görüşülmesi gerektiği talebine katılıyoruz. Sürecin ilerleyebilmesi, herkesin rolünü oynayabilmesi için Abdullah Öcalan’la da görüşülmesi gerekir. Bu, kendisinin katkı sunabilmesinin önünü açar. Katkı sunmadığında sürecin kalıcılığı sağlanamaz, çünkü kendisinin hitap ettiği kesim ve sürece sunduğu irade ortadadır. Bu nedenle kendisiyle görüşülmesinin insan hakları perspektifinden doğru olduğunu düşünüyor ve destekliyoruz”
‘Katkı sunmayı amaçlıyoruz’
Aynı zamanda DEM Parti tarafından komisyona dinlenmek üzere davet edilen isimlerden biri olan Osman İşçi, davet sonrası komisyona sunacağı katkılar için hazırlıklara başladığını belirtti.
Osman İşçi, hem yerel hem de uluslararası deneyimleriyle sürece katkı sunmayı amaçladığını ifade ederek, şunları söyledi: “Benim çalışma alanım itibarıyla, Türkiye’de İnsan Hakları Derneği’nde yürüttüğüm çalışmalara ek olarak, yurtdışında uluslararası insan hakları örgütlerinde de faaliyet yürütüyorum. Dünya İşkence Karşıtı Örgüt, 100’den fazla ülkede 200 insan hakları örgütünü temsil ediyor. Beş kıtada örgütlü bir insan hakları örgütüyüz. Örgütlü olduğumuz yerler arasında Latin Amerika, Avrupa, Afrika, Asya ve Ortadoğu var. Bu beş bölgedeki deneyimlerimizde, çatışma kaynaklı hak ihlallerine ve çatışmanın bitirilmesine dair katkılarımız oldu ve olmaya devam ediyor. Bu tür süreçlerin tamamını yakından takip ediyoruz. O yüzden komisyona çağrıldığımda, uluslararası insan hakları örgütlerinin bu konuda oynayabileceği rol, çözümün kalıcı olabilmesi için hak temelli bir sürecin nasıl mümkün olacağı konusunda bir hazırlık yaparak gitmeyi planlıyorum. Akademik olarak da üniversitede Kuzey İrlanda üzerine çalışıyorum. Doktoramı da bu konu üzerine yapmıştım. Belki öyle bir imkan olursa, o yönden de katkı sunabiliriz”
‘Süreç yasallaşmalı’
Meclis’te kurulan komisyonun yasal anlamda da tanınması gerektiğini vurgulayan Osman İşçi, “Benim annem 70 yaşında, okuma yazması olmayan bir Kürt kadını. Annem bu mevzuların gün sonunda kalıcı olup olmayacağını Meclis’ten takip ediyordur. Çünkü toplumsal, siyasal, ekonomik yaşamı düzenleyen bütün meseleler bir kanunla düzenleniyor. Anayasada güvence altına alınıyor. Dolayısıyla barış sürecinin de yasalaşmasından daha doğal bir talep, daha doğal bir sonuç olamaz” diye belirtti.
Haber: Melik Varol / MA