• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
29 Aralık 2025 Pazartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2025
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2025
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar

Popülizmin itici gücü nedir?

Yeni Yaşam Yazar: Yeni Yaşam
4 Ağustos 2019
Kategori: Yazarlar
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Dani Rodrik*

Kültür mü ekonomi mi? Bu soru modern popülizm ile ilgili tartışmaların çoğunun çerçevesini oluşturur. Donald Trump’ın başkanlığı, Brexit ve kıta Avrupasında sağ milliyetçi siyasi partilerin yükselişi sosyal muhafazakarlar ve sosyal liberaller arasında –ilkinin yabancı düşmanı, etno-milliyetçi ve otoriter siyasetçileri desteklemesiyle- değerlerde derinleşen bir ayrılığın sonucu mudur? Ya da bunlar birçok seçmenin finansal krizler, kemer sıkma politikaları ve küreselleşmenin körüklediği ekonomik kaygı ve güvensizliği mi yansıtmaktadır?

Çoğu cevaba dayalıdır. Eğer otoriter popülizm ekonomide temellenirse, o zaman çaresi ekonomik adaletsizliği ve katılımı hedefleyen ama politikasında çoğulcu olan ve zorunlu olarak demokrasiye zarar vermeyen diğer bir tür popülizmdir. Ancak, eğer kültür ve değerlerde temellenirse, daha az seçenek vardır. Liberal demokrasi kendi iç dinamikleri ve çelişkileri ile son bulabilir.

Kültürel argümanın bazı versiyonları düşünmeden reddedilebilir. Örneğin, Birleşik Devletler’deki birçok yorumcu Trump’ın ırkçı çağrılarına odaklanmıştır. Ama bir ya da birkaç biçimdeki ırkçılık ABD toplumunun değişmeyen özelliği olmuştur ve bize kendi başına Trump’ın manipülasyonunun neden bu kadar popüler olduğunu açıklayamaz. Değişmeyen bir şey değişimi açıklayamaz.

Diğer açıklamalar daha karmaşıktır. Kültürel tepki argümanının en kapsamlı ve iddialı versiyonu meslekdaşlarım Harvard Kennedy School’dan Pippa Norris ve Michigan Üniversitesi’nden Ronald Inglehart tarafından geliştirildi. Yeni çıkan bir kitapta otoriter popülizmin değerlerde kuşaklar arası uzun dönemli değişimin bir sonucudur.

Daha genç nesiller zenginleştikçe, eğitimli ve daha güvenceli hale geldikçe sekülerizm, kişisel özerklik ve dindarlık, geleneksel aile yapısı ve kilise üyeliği pahasına farklılığı vurgulayan “post-materyalist” değerleri benimsedi. Daha eski nesiller, bilfiil “kendi alanlarında yabancılar” haline gelerek dışlandı. Gelenekçiler şimdi sayısal olarak daha küçük grup olmakla birlikte, daha fazla sayıda oy kullanıyorlar ve politik olarak daha aktifler.

Niskanen Center’dan Will Wilkinson yakın zamanda özellikle kentleşmenin rolüne odaklanan benzer bir argüman oluşturdu. Wilkinson, kentleşmenin, toplumu yalnızca iktisadi servetler değil aynı zamanda kültürel değerler açısından da ayıran, mekansal bir sınıflandırma süreci olduğunu savunuyor. Kentleşme, sosyal liberal değerlerin hakim olduğu gelişen çok kültürlü, yüksek-yoğunluklu alanlar yaratır. Ve sosyal muhafazakarlık ile farklılığa karşı olmak anlamında giderek tektip olan kırsal alan ve daha küçük kent merkezlerinin arkasında kalıyor.

Üstelik bu süreç kendi kendini pekiştiriyor: geri kalan bölgelerden göç, kutuplaşmayı daha da arttırırken büyük şehirlerde ekonomik başarı kentsel değerleri geçerli kılıyor. Avrupa’da ve ABD’de olduğu gibi, homojen, sosyal açıdan muhafazakar alanlar, milliyetçi popülistlere desteğin temelini oluşturuyor.

Argümanın diğer tarafında, iktisatçılar, popülistlere olan desteği iktisadi şoklara bağlayan bir dizi çalışma yaptı. Bunlar arasında belki de en bilinenleri sırasıyla MIT, Zurich Üniversitesi, San Diego’da Kaliforniya Üniversitesi ve Lund Üniversitesi’nden David Autor, David Dorn, Gordon Hanson, ve Kaveh Majlesi, 2016 başkanlık seçimlerinde ABD halkı arasında Trump’a verilen oyların Çin’in karşı ticaret şoklarının büyüklüğü ile güçlü bir şekilde ilişkili olduğunu gösterdi. Diğer herşey aynı iken Çin’den yapılan ithalatın artmasına bağlı olarak iş kayıpları arttıkça Trump’a verilen destek artıyor.

Dahası Autor, Dorn, Hanson ve Majlesi’ye göre Çin ticaret şoku 2016’da Trump’ın seçim zaferinde doğrudan sorumlu olabilir. Tahminleri, 2002-14 döneminde ithalat nüfuzunun şimdiki oranından yüzde 50 daha düşük olması halinde Demokrat bir başkan adayı Michigan, Wisconsin ve Pennsylvania gibi kritik eyaletleri kazanıp, Hillary Clinton’ı seçimin galibi yapabileceğine işaret ediyordu.

Diğer ampirik çalışmalar Batı Avrupa için benzer sonuçlar verdi. Çin ithal mallarının daha fazla girmesinin Britanya’da Brexit ve kıta Avrupasında aşırı sağ milliyetçi partilerin yükselişine destek olduğu ortaya çıktı. Kemer sıkma daha geniş kapsamlı iktisadi güvensizliğe karşı tedbirlerin de istatistiksel olarak anlamlı bir rol oynadığı gösterildi. Ve İsveç’te artan emek piyasası güvencesizliği aşırı sağ İsveç demokratlarının yükselişi ile ampirik olarak bağlantılıydı.

Kültürel ve ekonomik argümanlar – kesin olarak tutarsız olmasa bile- birbiri ile karşıtlık içinde görünüyor olabilir. Ama satır aralarını okuyarak bir tür yakınsamayı fark edebiliriz.

Post-materyalizm ve kentleşmenin desteklediği değerler gibi kültürel eğilimlerin uzun dönemli olmasından ötürü popülist tepkilerin zamanlamasını tam olarak hesaba katmıyorlar. (Norris ve Inglehart sosyal olarak muhafazakar grupların azınlık haline geldiği ama hala orantısız bir siyasi gücü olduğu yerde son noktayı koyuyor.) Kültürel açıklamaların önceliğini savunanlar aslında iktisadi şokların rolünü reddetmiyor. Bu şoklar, otoriter popülistlerin ihtiyaç duyduğu itkiyi vererek kültürel bölünmeleri ağırlaştırmakta, kötüleştirmekte ve devam ettirmektedir.

Örneğin Norris ve Ingleart, “orta vadeli iktisadi koşulların ve toplumsal çeşitlilikte büyümenin” kültürel tepkileri hızlandırdığını ve kendi ampirik çalışmalarında iktisadi faktörlerin popülist partilere destek vermede rol oynadığını ileri sürmektedir. Benzer şekilde Wilkinson “ırksal kaygı” ve “iktisadi kaygı”ların alternatif hipotezler olmadığını, çünkü iktisadi şokların kentleşme güdümlü kültürel sınıflandırmayı büyük ölçüde yoğunlaştırdığını vurgulamaktadır. Onlara göre, iktisadi deterministler Çin ticaret şokları gibi faktörlerin dünyadan kopuk bir şekilde gerçekleşmediğini ama önceden varolan toplumsal ayrılıklar bağlamında sosyo-kültürel hatlar boyunca gerçekleştiğini kabul etmelidir.

Sonuçta, otoriter popülizmin yükselişinin ardındaki nedenlerin kesin olarak ayrıştırılması bundan çıkarılacak politik derslerden daha az önemli olabilir. Burada küçük bir tartışma var. Eşitsizlik ve güvencesizliğe karşı iktisadi çözümler önceliklidir.

*Ekin Değirmenci tarafından çevrilen bu yazı PolitikYol’dan alınmıştır.

Yeni Yaşam

Yeni Yaşam

İlgiliYazılar

Açlık ücreti ve barış umutları

Yazar: Heval Elçi
28 Aralık 2025

2025'in son günlerinde, milyonlarca emekçinin gözü Asgari Ücret Tespit Komisyonu'ndaydı. Aralık ayı boyunca süren görüşmeler, işçi temsilcilerinin katılmadığı bir süreçle...

Halkların varlığı ve hakları oylama konusu değildir

Yazar: Aziz Oruç
28 Aralık 2025

Barış ve demokratik toplum sürecine ilişkin önemli bir aşamaya gelindi. Konuyla ilgili olarak oluşturulan meclis komisyonu, belirlediği görüşmeleri yapmış, komisyon...

Roboski: Hukukun kırık hattı

Yazar: Heval Elçi
28 Aralık 2025

Katliamın 14. yıldönümü barışa en çok yaklaştığımız sürece denk düşüyor. Süreç devam ederken, barışın hukuki zeminde karşılık bulabilmesi için cezasızlık...

2025 biterken, açlık ücreti ve tribünlerde işlenen nefret suçu

Yazar: Bedri Adanır
27 Aralık 2025

2026 yılında geçerli olacak asgari ücret açıklandı. Beklendiği gibi TÜİK’in -hükümetin isteklerine göre gerçek fiyat artışlarının neredeyse yarısını gizlediği- verileyle...

Küresel fabrika: Türkiye kapitalizminin yeni yönelimleri

Yazar: Bedri Adanır
26 Aralık 2025

Türkiye kapitalizmi için 2001 krizi önemli bir moment oldu. Kriz kısa çevrimli bir kriz olarak dikkat çekti ve aynı yıl...

Komünal demokrasiyi yeniden yapılandırmak

Yazar: Bedri Adanır
26 Aralık 2025

Demokratik siyaseti ve siyasetin demokratikleştirilmesini tartışırken, yapısı itibariyle anti-demokratik, anti-toplumcu olan partilerin ve elit hatta bir tür aristokrasi olarak örgütlenen...

Sonraki Haber

Boris Johnson, Brexit ve ‘Ulusalcılık’ - Zafer Yörük

SON HABERLER

Sulama kanalına düşen araçta 4 kişi kayboldu

Yazar: Heval Elçi
29 Aralık 2025

Free Web Turkey raporu: Kürt basını hedefte, sansür devam etti

Yazar: Heval Elçi
29 Aralık 2025

Tahran’daki eylemlere saldırı: Çok sayıda gözaltı

Yazar: Bedri Adanır
29 Aralık 2025

Hastanede darp iddiası: Gözüne 6 dikiş atıldı

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
29 Aralık 2025

İsrail güçleri Quneytîra’ya saldırdı

Yazar: Bedri Adanır
29 Aralık 2025

Tuncer Bakırhan: DAİŞ’e karşı ortak tutum sergilenmeli

Yazar: Aziz Oruç
29 Aralık 2025

SAMER raporu: Amed’de uyuşturucu kullanım yaşı 5-11’e düştü

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
29 Aralık 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2025
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır