• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
3 Aralık 2025 Çarşamba
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Gündem Güncel

Prof. Dr. Şebnem Oğuz: Süreç, Türkiye’nin geleceğini belirleyen bir eşik

3 Aralık 2025 Çarşamba - 09:34
Kategori: Güncel, Manşet
Prof. Dr. Şebnem Oğuz: Süreç, Türkiye’nin geleceğini belirleyen bir eşik

Barışın toplumsallaşması gerektiğine dikkati çeken Prof. Dr. Şebnem Oğuz, ‘Barış süreci taktik bir tercih değil, Türkiye’nin demokratik geleceğini belirleyen bir eşik. CHP’nin kapsayıcı bir yaklaşımı benimsemesi büyük önem taşıyor’ dedi

Kürt sorununun demokratik çözümü bağlamında yürütülen süreç, görüşmelerle devam ediyor. Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’ndan 3 kişilik heyetin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşmek üzere 24 Kasım’da İmralı’ya yaptığı ziyaret ve CHP’nin heyete üye vermemesi kamuoyunun en çok tartıştığı gündem olmaya devam ediyor.

Barış süreci neden toplumsallaşmalı?

Bütün çözüm süreçlerinde barışın toplumsallaşmasının hayati önemde olduğunu belirten Şebnem Oğuz, toplumun süreci sahiplenmesiyle barışın kalıcı ve sürdürülebilir olduğunu söyledi. Gelinen noktada sürecin kritik bir hal aldığına dikkati çeken Şebnem Oğuz, “Bunun nedeni, savaş ile barış arasındaki ilişkinin 21’inci yüzyılda köklü biçimde değişmiş olmasıdır. 2008 krizinden bu yana sermaye birikiminin bir parçası haline gelen, sürekli ve yerleşik bir savaş rejimi içinde yaşıyoruz. Bu koşullarda barış, egemenler açısından yalnızca ‘geçici bir normalleşme’ anı olarak görülüyor. Silahların sustuğu her ara, maden, enerji, inşaat ve altyapı projeleri gibi yeni sermaye birikim alanlarının hızla devreye sokulduğu bir fırsat dönemine dönüşüyor. Egemenlerin barışı, savaşın kesintiye uğradığı değil, savaş ekonomisinin yeniden düzenlendiği bir evredir. Tam da bu nedenle toplumun kendi barış rejimini inşa etmesi gerekir. Barış yalnızca bir fikir değil, halkların kendi pratikleriyle ürettikleri bir praksis, yaşanarak kurulan bir süreç olmalıdır. Ekolojik direniş, emek mücadelesi, kadın özgürlük pratiği, kent hakkı savunusuyla kurulan bir barış, egemenlerin ‘barış’ adı altında dayattığı ekstraktivist politikalara karşı gerçek bir karşı hegemonya oluşturabilir. İktidarın toplumsallaşmış bir barıştan çekinmesinin nedeni de burada yatıyor. AKP açısından barış, silahların susmasıyla birlikte bölgede iktidara yakın sermaye gruplarına kaynak aktaracak yeni ekonomik kapılar açılmasıdır. Onların perspektifinde barış, savaşın donduğu ama sömürünün kesintisiz sürdüğü bir negatif barış halidir. Bu yüzden süreç hiçbir zaman topluma açılmıyor çünkü barış toplumsallaşırsa, yağmanın değil halkların belirlediği bir yön kazanacaktır” diye belirtti.

CHP’nin siyaset taktiği

CHP’nin İmralı’ya giden komisyona üye vermeme kararını “basit bir taktik tercih değil, partinin son dönemde benimsediği yeni siyasal yönelimin bir parçası” olarak nitelendiren Şebnem Oğuz, CHP’nin yeniden devlet merkezli bir çizgiye dönme izlenimi verdiğini dile getirdi. Şebnem Oğuz, edindiği izlenime ise şöyle açıklık getirdi: “Heyete katılmama, parti programında Kürt meselesine dair kapsamlı önerilerden kaçınılması, yeni Parti Meclisi’nde (PM) sol ve Kürt siyasetine yakın isimlerin geri planda bırakılması ve Özgür Özel’in ‘Stockholm sendromu’ çıkışı bu izlenimi güçlendiren gelişmelerdir. Bu yönelim, CHP’nin tarihsel olarak seçim merkezli siyaset yapma alışkanlığının yeniden öne çıktığını düşündürüyor. Rejimin baskıları CHP’yi sokakta siyaset yapmaya zorlamıştı; bugün ise parti yeniden ‘devleti yönetmeye aday merkez aktör’ konumuna yöneliyor gibi görünüyor. Bu durumun bazı sonuçları var. Birincisi, bu adımlar Kürt seçmende bir güven aşınmasına yol açabiliyor. İkincisi, DEM Parti’nin barıştan anladığı ekolojik, emek-temelli ve kadın özgürlükçü çizgi rejime karşı çok güçlü bir demokratik imkan yaratıyorken, CHP’nin bu imkandan uzak durması muhalefetin bütünsel kapasitesini zayıflatıyor. Üçüncüsü, bu tutum, kamuoyunda zaman zaman ortaya çıkan ‘DEM Parti’nin iktidarla anlaştığı’ yönündeki yanlış algıların da güçlenmesine zemin hazırlayabiliyor.”

CHP rejimin pasif bileşeni haline gelir

İktidarın CHP’yi sisteme dahil etme niyetinin olmadığını belirten Şebnem Oğuz, “Bu eğilim sürerse CHP, Kılıçdaroğlu döneminde olduğu gibi muhalefetin iktidarı beslediği bir rejimin pasif bir bileşeni haline gelebilir. Çünkü faşizmi yalnızca hukukun, laikliğin ve kurumların erozyonu üzerinden tarif edip devletin emperyal ve kolonyal şiddetini görünmez kılan her yaklaşım kaçınılmaz olarak rejimi aklayan bir söylem ve pratiğe dönüşür. Bununla birlikte, CHP içinde farklı eğilimler, farklı toplumsal talepler var ve parti bu süreçte kendi yönünü yeniden tanımlamaya çalışıyor. Ancak bugün Kürt meselesi ve barış süreci yalnızca taktik bir tercih değil; Türkiye’nin demokratik geleceğini belirleyen bir eşik niteliği taşıyor. Dolayısıyla CHP’nin daha kapsayıcı ve toplumsal barışın yükünü paylaşan bir yaklaşımı benimsemesi hem kendi siyasal gücü hem de Türkiye’nin demokratikleşme ufku açısından büyük önem taşıyor” dedi.

Muhalefetin ortaklığı belirleyici olacak

İktidarın CHP’ye yönelik baskılarını “stratejik” olarak gördüğünü söyleyen Şebnem Oğuz, iktidarın CHP ile DEM Parti arasındaki olası işbirliği zeminlerini daraltarak kendi siyasal konumunu güçlendirmek istediğine işaret etti. Muhalefeti bölmenin yalnızca ideolojik ayrışmalar yaratmakla sınırlı kalmadığını ifade eden Şebnem Oğuz, “Muhalefeti farklı zaman rejimlerine yerleştirerek ortak hareket etme kapasitesini zayıflatmak da bu stratejinin bir parçasıdır. CHP’nin siyaseti, yargı müdahaleleri ve ani krizlere tepki veren daha kısa vadeli, acil durum odaklı bir ritim içinde akarken; DEM Parti çok daha uzun erimli, tarihsel bir çatışmanın çözümüne dayanan başka bir siyasal zamansallıkla hareket ediyor. CHP’nin İmralı’ya üye göndermesi, bu iki farklı ritmi bir araya getirme ve muhalefetin senkronizasyonunu güçlendirme açısından önemli bir fırsat olabilirdi. Bu adımın atılmaması, muhalefetin zaman ufukları arasındaki mesafeyi bir miktar daha açmış görünüyor. Öte yandan DEM Parti’nin siyasal hattı, seçim döngülerinin ötesine geçen, daha uzun vadeli bir dönüşüm perspektifi taşıyor. Türkiye sosyalist hareketi için de bu perspektif, ‘üçüncü yol’ olarak ifade edilen hattın güçlendirilmesi açısından önemli bir imkan sunuyor. Bu nedenle farklı muhalefet bileşenlerinin birbirlerinin ritimlerini daha iyi görebilmesi ve ortaklaştıkları alanları genişletmesi, önümüzdeki dönemde belirleyici olacaktır” ifadelerini kullandı.

Barışı yalnızca “silahların susması” olarak düşünmemek gerektiğini belirten Şebnem Oğuz, şöyle devam etti: “Kürt halkının mücadelesinin ve örgütlü siyasal yapılarının ekoloji, emek, kadın özgürlüğü ve kent hakkı gibi alanlarda daha güçlü bir toplumsal özneye dönüşmesiyle ortaya çıkacak geniş bir demokratikleşme potansiyeli olarak düşünmek gerekir. Bu, özellikle sosyalist hareket açısından kritik bir noktadır. Çünkü bu dönüşüm doğru okunduğunda güçlü bir antikapitalist hattın oluşmasına katkı sunabilir. Bugün Türkiye’de demokratikleşmeden söz etmek, faşizme karşı mücadelenin aynı anda kapitalizm, emperyalizm ve savaş karşıtı bir perspektifle birlikte ele alınmasıyla mümkündür.”

Haber: Uğurcan Boztaş / MA

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Sofya Alağaş hakkında beraat kararı

Sonraki Haber

Hakan Tosun’un ablası: Adalet yerini bulmalı

Sonraki Haber
Hakan Tosun’un ablası: Adalet yerini bulmalı

Hakan Tosun'un ablası: Adalet yerini bulmalı

SON HABERLER

Özgür Ülke gazetesinin bombalanmasının 31. yılı CANLI

Özgür Ülke gazetesinin bombalanmasının 31. yılı CANLI

Yazar: Heval Elçi
3 Aralık 2025

DEM Parti: YÖK kaldırılsın, üniversiteler özgürleşsin

DEM Parti MYK toplanacak

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
3 Aralık 2025

Dr. Gezer: ‘Ben öldükten sonra çocuğuma ne olacak’ kaygısı ortadan kaldırılmalı

Dr. Gezer: ‘Ben öldükten sonra çocuğuma ne olacak’ kaygısı ortadan kaldırılmalı

Yazar: Bedri Adanır
3 Aralık 2025

TÖP üyeleri gözaltına alındı

TÖP üyeleri gözaltına alındı

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
3 Aralık 2025

Dicle Nehri’ne düşen çocuğun cansız bedeni bulundu

Dicle Nehri’ne düşen çocuğun cansız bedeni bulundu

Yazar: Bedri Adanır
3 Aralık 2025

Urartular’ın başkenti ‘işgal’ altında: Toprakkale

Urartular’ın başkenti ‘işgal’ altında: Toprakkale

Yazar: Bedri Adanır
3 Aralık 2025

‘Tek başına ihtiyaçlarını karşılayamaz, R Tipi’ne sevk edin’

‘Tek başına ihtiyaçlarını karşılayamaz, R Tipi’ne sevk edin’

Yazar: Bedri Adanır
3 Aralık 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır