• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
3 Aralık 2025 Çarşamba
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar

Rıza toplumu: Alevi düşüncesinin demokratik barışa katkısı

3 Aralık 2025 Çarşamba - 23:00
Kategori: Yazarlar, Zeynel Kete
Asimilasyon, inkar ve efendiye benzemek

Cumhuriyetin tekçi modernleşme mirasıyla şekillenen toplumsal düzen Aleviliğin “cümle can” ve “farklılıkların ikrarlı birliği” ilkeleriyle doku sorunu yaşadığından dolayı yapısal bir gerilim içindedir.

Alevi geleneğinde “cümle can” tüm varlıkların kutsallığı ve birbirine bağlılığını salt bir metafizik iddia değildir; aynı zamanda siyaseten bir gerçekliktir. Rıza (razı olmak), ikrar (kabul ve tanıma) ve Heq/Hak aşkı ile Xızır gayreti gibi kavramlar, birey-toplum-doğa üçlemesini birbirinden ayrı tutmayan bir etik-politiği öne çıkarır. Bu dil, modern siyaset teorisinin klasik terimleriyle konuştuğumuzda bize iki önemli katkı verir: (1) meşruiyetin kaynağı zorlayıcı güç değil ortak rızadır; (2) adalet, sadece hukuki hak eşitliği değil varoluşu tanıma üzerinden anlaşılmalıdır.

Bu noktada “rıza toplumu” kavramı, salt bir ideal değildir;  tarihsel ve pratik açıdan Alevi yaşamının biçimlediği demokratik siyaset pratiğinin adıdır. Rıza, bireyin zorla değil gönüllü olarak kurulan ilişkileri ve ortak yaşamı (komunü) tercih etmesinin ifadesidir. Böyle bir politika, tekçi ulus-devletin homojenleştirici mantığıyla taban tabana zıttır.

Alevi tarihsel hafızasında Baba Tahir’den Pir Sultan Abdal’a, Kalender Çelebi’den Şey Rıza’ya, Güruhu Naciye’den Kadıncık Anaya kadar figürler yalnızca itiraz simgeleri değildir; alternatif toplumsal örgütlenmelerin taşıyıcılarıdır. Bunların ortak yanı, egemen ideolojiyi doğrudan yıkmaya çalışmaktan çok, rıza üzerine kurulmuş bir toplumsallık inşa etme çabasıdır. Bu çaba, hakikat-arayışıyla iç içe geçmiş bir pratiğe dönüşmüştür: Hak/Heq aşkı ile özgürlük arayışı birbirini beslemiştir.

Felsefi olarak bu miras, iki temel sonucu doğurur: birincisi, yurttaşlık tanımı sadece hukuki statü değil, ontolojik tanınma sorunudur; ikincisi, barış salt çatışmanın yokluğu değil farklılıkların ikrarı üzerine kurulmuş bir ilişkiler ağıdır.

Demokratik barış teorileri genellikle devletlerin demokratikleşmesi, güç dengeleri ve uluslararası normlar çerçevesinde tartışılır. Alevi perspektifi ise demokratik barışı normatif ve varoluşsal bir zemine taşır: Barış, çoğullukta varoluş hakkının tanınması olmadan sürdürülemez. Varoluşsal hakkının tanınması demek toplumun demokratik zeminde örgütlenmesine yasal olanak tanımaktır. Buradan hareketle iki felsefi iddia üretilebilir:

1.Meşruiyetin yeniden temellendirilmesi: Modern devlet meşruiyetini tek merkezli egemenlik, ulus-millet söylemi ve zor aygıtı üzerinden kurar. Rıza toplumu, meşruiyeti paylaşılan rızaya dayandırır yani hukuksal prosedürlerin ötesinde bir toplumsal rızalığı zorunlu kılar.

2.Çokluğun birliği; Alevi öğretilerinde farklı varoluş biçimleri varlık olarak eşdeğerlidir; farklılık, bastırılacak bir kusur değil, toplumsal zenginliktir. Demokratik barış, bu ontolojiyi anayasada ve kamu pratiklerinde kurumsallaştırmakla mümkündür: dilsel, dinsel, kültürel, yerel siyasetlerin özgürce ifadesi ve yerel demokrasinin güçlendirilmesi bunun araçlarıdır. Kısacası barış yalnızca siyasal bir hedef değil, ahlaki-politik bir erdemdir.

Rızalık esasında ve ikrarın yaşam bulduğu bir toplumsal modeldir.

Alevi öğretilerinin sunduğu ilkeler soyut ilkeler değildir. Binlerce yıldır uygulanan Ahlaki-politik ve komünal yaşam ilkeleridir. Bu ilkelerin uygulanma yöntemleri:

Anayasal tanıma: Farklı inanç ve kültürlerin, devletin tekçi tanımına kurban edilmeden kapsayıcı hukuku esas alan anayasal güvenceye kavuşturulması.

Pozitif entegrasyon: Alevi topluluklarının karşılaştığı pratik ayrımcılığa yönelik pozitif önlemler; yerel demokratik yapılar aracılığıyla kültürel üretimin desteklenmesi.

Rıza odaklı yerel demokrasi: Merkeziyetçi karar alma yerine yerel, katılımcı mekanizmaların güçlendirilmesi, rıza burada hem sürecin hem de sonuçların meşruiyetini besler.

Barışın etik eğitimi: Okullarda ve kamusal alanlarda, farklılıkların ikrarlı birlikteliğini öğreten etik, sosyoloji, felsefe… tarih derslerinin yaygınlaştırılması; Hak/Heq, ikrar, rızalık, Xızır gayreti… gibi kavramların toplumsal belleğe aktarılması.

Bugünün siyasal sahnesinde Alevi toplumunun rolü

Bugün, parlamentoda açılan yeni tartışmalar, komisyonlar ve İmralı süreçleri gibi siyasal imkanlar, Alevi toplumunun tarihsel birikimini demokratik barışın kurucusu kılma olanağı sunmalıdır. Bu, yalnızca bir stratejik konum değil, aynı zamanda tarihsel sorumluluğun bir ifadesidir: Geçmişteki mağduriyetlerin hatırlanması beraberinde bir epistemik yetki de getirir: Alevi deneyimi ve kavram seti çoğulluk temelli toplumsal düzenin nasıl inşa edileceğine dair pratik-kavramsal bir rehberdir.

Rıza toplumu paradigması, demokratik barışın tarihi olanaklarını somutlaştıran bir çerçevedir. Bu çerçeve, farklılıkların ikrarlı birliği ilkesini hem moral hem politik düzeyde işler ve cumhuriyetin ikinci yüzyılı için yeni bir toplumsal sözleşmenin çekirdeğini oluşturur. Eğer cumhuriyet gerçekten demokratikleşecekse, bu ancak ikrar verilmiş rıza temelli bir ortak yaşamla mümkün olacaktır. Alevi toplumunun tarihsel deneyimi ve etik dili, bu dönüşümün hem ilhamı hem de pratik yolu olabilir.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Barış dili oluştu mu?

Sonraki Haber

‘Darbe mekaniği’

Sonraki Haber
Kayyımla gelen işgal, çetelere yol açtı

Kayyımla gelen işgal, çetelere yol açtı

SON HABERLER

MESEM’i protesto eden 16 TİP’li genç tutuklandı

MESEM’i protesto eden 16 TİP’li genç tutuklandı

Yazar: Yeni Yaşam
3 Aralık 2025

Zınar’ın hayali gerçekleşiyor: Amedspor’un yarınki antrenmanı yönetecek

Zınar’ın hayali gerçekleşiyor: Amedspor’un yarınki antrenmanı yönetecek

Yazar: Yeni Yaşam
3 Aralık 2025

Gar katliamını unutmayalım

Kürt edebiyatının piri Melayê Cizîrî

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
3 Aralık 2025

Kayyımla gelen işgal, çetelere yol açtı

Kayyımla gelen işgal, çetelere yol açtı

Yazar: Heval Elçi
3 Aralık 2025

‘New York, New York’

‘Darbe mekaniği’

Yazar: Bedri Adanır
3 Aralık 2025

Asimilasyon, inkar ve efendiye benzemek

Rıza toplumu: Alevi düşüncesinin demokratik barışa katkısı

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
3 Aralık 2025

Seçim, geçim ve huzur

Barış dili oluştu mu?

Yazar: Heval Elçi
3 Aralık 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır