Kuzey ve Doğu Suriye’yi ziyaret eden Rosa Luxemburg Vakfı üyesi Philip Degenhardt, ‘Sol bir bakış açısından en umut verici model, Özerk Yönetim’dir’ dedi
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, uyguladığı modelle anti-kapitalistlerin, reel sosyalizme alternatif bir sol arayışında olanların, çok kültürlü demokratik ve kadın özgürlükçü mücadelesini yürütenlerin sık sık ziyaretlerine sahne oluyor. Mevcut sisteme ve denenmiş sol geleneğin yeniden inşası için “ilham verici” bulunan Özerk Yönetimi ziyaret eden Rosa Luxemburg Vakfı Merkezi Uluslararası Departman Başkanı ve Genel Müdür Yardımcısı Philip Degenhardt, uygulanan modelin sol bir bakış açısıyla en umut verici model olduğunu söyledi.
BAAS’ın devrilmesinin ardından kurulan geçici hükümet ile Özerk Yönetim arasında görüşmelerin sürdüğü bir dönemde, Almanya’dan AP Sol Grup Eşbaşkanı Martin Schirdewan ve beraberindeki heyetle yapılan ziyarete işaret eden Philip Degenhardt, Özerk Yönetim’in inşa ettiği sistemin bütün sistemlerden farklı olduğunu belirtti. Ziyaretin Mayıs’ın sonunda Federe Kürdistan Bölgesi, Şengal ve son olarak Kuzey ve Doğu Suriye’yi kapsadığını belirten Philip Degenhardt, özerk yönetimde inşa edilen siyasi sistemin bölgedeki bütün sistemlerden farklı olduğunu belirterek, “Gerçekten demokratik ve kapsayıcı bir toplum. Erkeklerin ve kadınların sesinin duyulduğu, tüm farklı etnik grupların sesinin duyulduğu bir siyasi sistem kurmak için ellerinden gelenin en iyisini yapıyorlar. Karşımızda oturan insanlarla yaptığımız her görüşmede, Rojava dışındaki siyasi görüşmelerde görmeye alışık olduğumuzdan farklı ortamlar ve farklı insanlar masada oturuyordu” ifadelerini kullandı.
Çok kapsayıcıdır
Kadınlar, erkekler ve tüm farklı etnik grupları dahil etmeden ilerici ve demokratik bir model geliştirmenin mümkün olmadığını belirten Philip Degenhardt, “Ortadoğu’dan da birçok farklı örnek var, ama Ortadoğu’ya ve oradaki mevcut duruma, komşu ülkelere baktığımızda, sol bir bakış açısından en umut verici modelin Özerk Yönetim olduğunu söyleyebilirim” diye konuştu.
‘Rojava’nın tanınması için önemli’
Özerk Yönetim’in tanınmasının önemine değinen Philip Degenhardt, QSD ve Şam hükümeti tarafından yapılan anlaşmanın ve bölgede Kürtlerin tanınmasının sağlanmasına dair Avrupa Parlamentosu’nda bir karar kabul edildiğini de belirterek, “Bana göre sadece Avrupa ülkelerinin, Avrupa Birliği’nin (AB) değil, dünya çapındaki tüm diğer aktörlerin de Rojava’yı resmen tanıması çok ama çok önemli. Almanya için, orada bir konsolosluk açmak ve şu anda mümkün olandan daha fazla diplomatik temas kurmak önemli olurdu. Şu anda orada bir konsolosluğumuz yok ve bizim bağlı olduğumuz parti, Alman Sol Partisi’nin kesinlikle bu konuya yönelik baskı yaptığını biliyorum” şeklinde konuştu.
‘Gerçek bir barış süreci olmalı’
Gerçekleştirdikleri ziyaretlerde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” ve PKK’nin çalışmalarını sonlandırma kararı almasının bölgedekilere büyük bir umut verdiğini söyleyen Philip Degenhardt, “Bunun bir barış sürecinin başlangıcı olacağına dair umut var. Ama aynı zamanda bence gerçek bir barış süreci de olması gerekiyor. Bu, bizim de görmemiz gereken bir şey. Bazı analistlerin, eğer yakında bir barış süreci başlamazsa şiddetli saldırıların geri döneceğinden ciddi şekilde endişe ettiğini biliyoruz. Ve uluslararası toplumun görevi bu barış sürecini desteklemek ve Türkiye ile konuşarak bu sürecin gerçekleşmesini sağlamaktır” diye belirtti.
‘Öcalan özgür olmalı’
Sürecin bir parçası olarak Abdullah Öcalan’ın ve siyasi tutsakların durumuna işaret eden Philip Degenhardt, “Öcalan ile görüşmek istiyorum” kampanyasını hatırlatarak şöyle devam etti: “Artık bir eylem çağrısı var; Martin Schirdewan gibi kişilerin ‘Ben Öcalan ile görüşmek istiyorum’ şeklindeki açıklamaları buna bir örnek. Onu ziyaret eden insanların olması, onunla konuşulması gibi gelişmeler onun durumuna dikkat çekilmesi yönünde ilk iyi adım olabilir. Ama kısa veya orta vadede Abdullah Öcalan’ın ve tüm siyasi tutsakların serbest bırakılması gerekiyor. Bu insanların serbest kalması, barış sürecinin bir parçası olarak çok net bir siyasi standart haline gelmeli.”
Haber: Hîvda Çelebi / MA