Türkiye’de süreci baltalamak isteyenlerin Rojava’da savaş çıkartmak istediğini söyleyen Salih Müslim, Türkiye’nin tehditlerinin ardından artan DAİŞ saldırılarına dikkati çekti
Partiya Yekîtiya Demokratîk (PYD) Başkanlık Konseyi Üyesi Salih Müslim, Suriye ve özellikle Özerk Yönetim alanlarında yaşanan askeri, siyasi durumu, uluslararası güçler ile bölge ülkelerinin plan ve hesaplarına ilişkin Fırat Haber Ajansı’nın (ANF) sorularını yanıtladı.
Son zamanlarda Suriye Geçici Hükümeti’ne bağlı silahlı gruplar artan saldırılarına ilişkin şunları söyledi:
“Geçiş hükümetinin bazı planları var, zaten onları iktidara getirenler de bazı planlarda anlaştıkları için bunu yaptılar. Bu yüzden meşruiyet kazandırmak için de Birleşmiş Milletler’de (BM) konuşturdular, kapıda karşıladılar. Amaç bizleri de geçici hükümete katmak, geçici hükümeti güçlendirmek. Muhakkak bir şekilde birleşmemizi istiyorlar. Silahları verin, orduya katılın, devlete katılın gibi taleplerde bulunuyorlar. Bunun için de baskı yapıyorlar. Onların hedefleri var, tabi Türk devleti ile hedeflerinde bazı noktalarda birleşiyorlar. Türkiye de baskı aracı olarak bize karşı bunu kullanıyor. Türk devletine bağlı bazı çeteler var, Milli Suriye Ordusu (SMO) gibi. Bu çeteler zaten saldırılarda da bulundular. Saldırılar 4 ay boyunca aralıksız devam etti, doğuya geçmek istediler ama bunu başaramadılar. En sonunda da 10 Mart Anlaşması oldu. O tarihten itibaren Amerikalılar, Uluslararası Koalisyon üzerinden bazı aracılar oldu ve ateşkes sağlandı.”
‘Türkiye tehdit ediyor, ardından DAİŞ saldırıyor’
Suriye Geçici Hükümet’in bir süre sonra 10 Mart Anlaşması’ndan kurtulmak istediğine; anlaşma hükümlerini görmezden geldiğine, ertelediğine ve gereklerini yerine getirmediğine vurgu yapan Salih Müslim şunları söyledi:
“Türkiye ile birlikte bize baskı yapıyorlar, bizi kandırmaya çalışıyorlar ama olmaz çünkü bizim bir sistemimiz var. İkinci nokta ise gaz-petrol meselesidir. Dêrazor’da da petrol yerleri var, bir şekilde oraları ele geçirmeye çalışıyorlar. Bizim arkadaşlar da diretiyor. Türk devleti sürekli tehditlerde bulunuyor ardından DAİŞ çeteleri saldırıya geçiyor. Bütün bunlarla savaşıyoruz. Son olarak Dêr Hafir’a saldırdılar yaralanan arkadaşlarımız oldu. Bizi mecbur etmek için devamlı baskılar yapıyorlar. Tabi ki Amerika da diğer ülkeler de bunu görüyor ve bu durum karşısında susuyorlar. Çünkü bu baskıların bir tarafı Türkiye’dir. Amerika ve diğer ülkeler de kendi çıkarları doğrultusunda hareket ederek Türkiye’yi kızdırmak istemiyorlar. Amaçları bizi dize getirmek, bize geri adım attırmaktır. Ama biz bunlara karşı direneceğiz.”
10 Mart Anlaşması’nın 8 maddeden oluştuğunu ve her madde için komitelerin oluşturulmasının konuşulduğunu ancak bu komitelerin oluşmadığını, tartışmaların yürütülemediğini söyleyerek şunları söyledi:
“Mesela Suriye nasıl bir devlet olacak, diktatörlük mü olacak, Cumhuriyet mi olacak veya demokratik bir ülke mi olacak, yönetim nasıl paylaşılacak, QSD nasıl katılacaktır temelinde tartışmalar yürütülecekti. Burada önemli olan husus şu; Mazlum Abdi bu anlaşmayı imzaladığında bunu kendi adına yapmadı. Burada Özerk Yönetim vardır, Demokratik Suriye Meclisi vardır, Demokratik Suriye Güçleri vardır. Bunlar anlaşmadan önce toplandılar ve nasıl bir anlaşmaya varılacağını, bu anlaşmada hangi yolu takip edeceklerini kararlaştırmışlardı. Anlaşma bu çerçevede oldu. Sürekli QSD, QSD deyip duruyorlar ama mesele sadece QSD değildir. Özerk Yönetim, bütün siyasi partiler bu tartışmaları yürüttüler. Mazlum Abdi onların hepsini temsil ediyor. Ancak bu anlaşma imzalanır imzalanmaz vazgeçmenin yolunu aramaya başladılar. Çünkü komiteler oluşmadı, doğru düzgün tartışmalar yapılmadı, çalışmalar yürütülmedi.”
Paris’te görüşmeleri Türkiye engelledi
Geçtiğimiz aylarda Paris’te uluslararası güçlerin gözetiminde yapılması beklenen ancak gerçekleşmeyen görüşmelere ilişkin de konuşan Salih Müslim şu ifadeleri kullandı:
“Bilindiği gibi Paris’te anlaşmalar olacaktı. Uluslararası güçlerin gözetiminde olacaktı, Amerikalılar, Fransızlar, İngilizler bulunacaktı ama bunu kabul etmediler. Bu da sanırım Türkiye’nin baskısıyla oldu. Çünkü bu sorun evrenselleşecekti o yüzden kabul etmediler, engellediler. Hala da tartışıyorlar; yok biz Şam’da oturup konuşacağız diye. Bu anlaşmaya çomak koyan Türkiye’dir. Bu yüzden zorluklarla karşılaşıyoruz. Bazı görüşmeler olsa bile teknik düzeyde kalıyor ama temel konularda görüşmeler olmuyor. Sanki biz yenilmişiz de hükümetin arkasında Türkiye var, Amerika var, algısıyla bizi teslim almak istiyorlar.”
‘Süreci baltalamak için Rojava’da savaş çıkartmak istiyorlar’
Türkiye’de Kürt sorunun çözümüne ilişkin bir süreç olduğunu, bu sürece halkların büyük oranda destek verdiğini ancak süreci de baltalamaya çalışanların da olduğunu söyleyen Salih Müslim, süreci baltalamak için Rojava’da savaş çıkartılmak istendiğini söyledi:
“Meselenin bir başka boyutu da şu an Türkiye’de ve Bakûr’da Kürt sorununun çözümüne ilişkin bir süreç var. Orada herkes bu sürece destek veriyor, özellikle son yapılan araştırmalarda halkın yüzde yetmiş beşi bunu destekliyor. Hem Kürt, hem Türk halkı genel olarak destekliyor. Fakat bir taraftan da bu süreci baltalamak isteyenler var, bunun yolu da Rojava’da bazı kargaşalar çıkarmak. Kürt siyasetçiler de ‘Hem Kobanê’yi bombalayıp hem Amed’de barış yapacaksın bu olmaz. Barış olacaksa her yerde olacak,’ dediler. Önderliğin de ‘Rojava bizim kırmızıçizgimizdir’ söylemi vardır. Bu yüzden bazıları Bakûr’daki süreci baltalamak için Rojava’yı kışkırtıyorlar. Burada savaş çıkarmak istiyorlar. Tartışmalar bitmedi ama, ilerleme yok, bazıları bir sene kadar dediler ama böyle giderse sanırım bir seneye kadar bitmez bu işler. Uzlaşı sağlanmadıktan sonra bu anlaşma yerine getirilemez çünkü anlaşma sadece bizim bölgeler için değil Suriye’nin tüm bölgeleri için uygundur. Bu yüzden bazı engeller olabilir.”
‘Tehditlere karşı tedbirimizi almak zorundayız’
Salih Müslim, Türkiye’nin Rojava’ya yönelik tehditlerine ve ne yapmak istediğine ilişkin soruya da yanıt verdi:
“Türkiye içerideki problemlerinin üstünü örmek için dışarıda bir şeyle yapmak istiyor. Böyle yaparak iç kamuoyunu etkilemeyi hedefliyor. İkincisi Colani hükümetini bir fırsat olarak görüp Suriye’de kendine alan yaratmak istiyor. İsrail ile aralarında böyle bir yer kapma durumu var. Türkiye’den gelen tehditler en üst düzey yetkililerin ağzından çıktığı için bunları ciddiye almak zorundayız. Cumhurbaşkanı, Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı ikide bir kalkıp tehdit ediyorsa bunu ciddiye almak gerekiyor. Elbette engellenirse iyidir ama engellenmezse saldırılarda bulunabilirler. O yüzden bizler tedbirimizi almak zorundayız.”
HABER MERKEZİ