İHD MYK Üyesi Nuray Çevirmen ise, ifadesi bile alınmamış soruşturma dosyalarının gerekçe yapılarak infazların yakıldığını belirtirken, 2 yıl sonra tahliye olan Rojdan Erez, Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nden hiçbir tutsak kadının normal koşullarda tahliye olmadığını söyledi
Ankara/Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ndeki tutsaklar, öngörülen ceza infaz sürelerini tamamlamalarına rağmen tahliye edilmiyor. Sürekli infaz yakmalarla, kurul kararlarıyla ve hasta mahpuslarla gündeme gelen Sincan Cezaevi’nde tutulan ve tahliyesi 5 kez İdare ve Gözlem Kurulu tarafından engellenen Rojdan Erez, koşullu salıverme hakkının son yıllarda özellikle siyasi tutsaklar için bir tehdit aracına dönüştüğünü söyledi.
Ağrı’da 2016’da gözaltına alınıp tutuklanan, ardından 7 yıl 6 ay hapis cezası verilen Rojdan Erez, 2021’de tahliye edilmesi gerekirken, iki yıl boyunca 5 kez İdare ve Gözlem Kurulu tarafından engellendi. İki yıl sonra tahliye olan Rojdan Erez, kurulların oluşturulmasından bu yana Sincan’da hiçbir kadın tutsağın mahkeme tarafından verilen koşullu salıverme hakkından yararlanamadığını, infazlarının yakıldığını belirtti.
Absürtlükte sınır yok
Rojdan Erez, İdare ve Gözlem Kurulları tarafından alınan hiçbir kararın hukuki olmadığını vurgulayarak, tahliyesinin keyfi biçimde engellendiği durumlardan birini şu sözlerle anlattı: “Ben siyasi bir suçtan hüküm giymeme ve evli olmamama rağmen eşini öldürdüğü gerekçesiyle cinayet suçundan yargılanan bir adli hükümlüye ait olan ‘tahliye erteleme’ gerekçesiyle tahliyem üç ay ertelendi. Kurula, kararın bana ait olmadığını belirtmeme rağmen hiçbir düzeltme yapılmadı. Bu gerekçeli karar, bana ait olmamasına rağmen Anayasa Mahkemesi tarafından da kabul edildi. Oysa kararda, bir siyasi mahkuma sorulamayacak ya da uygulanamayacak bir ifade yer alıyordu. ‘İdare ve Gözlem Kurulu’na katılmadığı için uyuşturucu kullanıp kullanmadığı tespit edilememiştir. Dışarı çıktıktan sonra da kullanıp kullanmayacağına dair bir izlenim oluşmamıştır’ deniliyor. ‘Çok su harcadın’ gibi absürt gerekçeler de eklenerek tahliyem iki yıl ertelendi.”
Tutsaklar üzerinde tehdit aracı
Rojdan Erez, koşullu salıverme hakkının tutsaklar için tehdit aracına dönüştüğünü belirterek, şöyle devam etti: “Bu tehdide baş eğmeyen siyasi tutsaklar, yasal hakkı olan koşullu salıverme hakkı engellenerek rehin alınıyor. Şu ana kadar Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nden hiçbir kadın tutsak normal koşullarda tahliye olmadı. Bu, Sincan Cezaevi’nin nasıl özel uygulamalarla yönetildiğini ispatıdır. Bu durum normal değildir; hukukla, yasayla alakası yoktur. Bunu normalleştirmemek lazım. İdare ve Gözlem Kurulları her platformda teşhir edilmeli, amaçları ve neye hizmet ettikleri ifşa edilmelidir. Yaşanan bu hukuksuzluklar aynı zamanda derin bir düşmanlığın da ifadesidir.”
İnfaz sistemi eziyete dönüştürüldü
Sincan Cezaevi’nde kadın tutsaklara yönelik yaşanan hak ihlallerini yakından takip eden İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Nuray Çevirmen ise infaz sisteminin tutsaklar için eziyete dönüştürüldüğünü söyledi. İdare ve Gözlem Kurulu’nun hukuku yok sayarak, kendi başına hapis cezası verdiğini kaydeden Nuray Çevirmen, şunları paylaştı: “Mahpusların anlatımlarına göre; İdare ve Gözlem Kurulu’nun aldığı kararlarda yer alan gerekçelerden mahpusların haberi olmamakta, bu gerekçeler kendilerine tebliğ edilmemekte ve çoğu zaman ifadeleri dahi alınmamış soruşturma dosyaları tahliye engeli olarak değerlendirilmektedir. Bazı mahpuslar hakkında henüz açılmamış, tebliğ edilmemiş, hatta ifadesi bile alınmamış soruşturma dosyaları, kurul kararlarında gerekçe olarak yer almakta ve infazlarının yakılmasına neden olmaktadır. Ayrıca, mahpusların disiplin cezaları bittikten sonra dahi, disiplin cezasının ‘kaldırılma süresi’nin de tamamlanması gerektiği gibi ek gerekçeler uydurulmaktadır.”
Kurullar derhal kaldırılmalı
‘İyi halli’ olma değerlendirmelerinin de tamamen soyut ve sübjektif gerekçelere dayandırıldığını belirten Nuray Çevirmen, şunları ekledi: “Bu yolla mahpusların koşullu salıverilme hakları keyfi biçimde engellenmekte, özgürlüklerinden mahrum bırakılmakta ve temel hakları açıkça ihlal edilmektedir. Mahpusların umut hakkını ortadan kaldıran, onları hukuka aykırı biçimde yeniden cezalandıran bu sistem acilen iptal edilmelidir.”
Kaynak: Yeni Özgür Politika