Doğada yaşayan her canlının yaşamını idame etmesinde en temel hak, sağlıklı ve içilebilir suya erişimidir. Su günümüzde bile üretilemeyen ve tükenebilen bir varlıktır. Bu bilinçle her türlü ticarileştirilmesi yanlıştır, haksızlıktır ve karşı mücadele yükseltilmelidir. Kapitalizmin aşırı kâr ilkesi; suyun ticarileştirilmesine, metalaştırılmasına ve aşırı kâr için kullanmasına neden oldu.
Bunu “Az sat kârlı sat’’ yöntemi ile yapmaktadır. Su üretilemeyen ve tükenebilen bir varlık olduğu için suyun azaltılması demek ticari olarak kıymetlenmesi demekti. Son yy’da mısır ve pamuk gibi delice su tüketen bitkilerin ekim-dikimi sistem eliyle desteklendi. Burada amaç yeraltı suları dahil su varlıklarının azaltılmasıdır. Kurak bölgelerde dahil sondajlama yöntemi sübvanse edilerek yeraltı sularının da tarımda kullanılması sağlandı. Böylece yeraltı su akiferleri boşaltılma hedeflendi. Son yy’da suyun ticarileştirilmesi çalışmaları hız kesmeden yürütüldü. Ve bunun altlığı olarak da barajlar, HESler yoluyla suyun kullanım haklarının sermayeye devri yapıldı. En son yeraltı su varlıklarının da tarımsal üretimde ya da evsel ihtiyaçlarda kullanılmasının vanalar yoluyla paralı olması için çalışmalar yürütülmektedir..
Günümüzde suyun ticarileştirilmesinin en güçlü dayanağı devlet mekanizmasının doğal bir varlık olan suyu vatandaşına para ile satmasıdır. Devletler suyu satarsa destekçisi olan sermayenin de önü açılır. Su tüm canlılar için yaşam hakkıdır; yasa, yönetmelik ve kanunların bu yönde değişimi için çalışmalar yapılmalıdır. Elbette bu çalışma en başta endüstriyel su sermayesinin oyununa çomak sokacaktır. Bu noktadan hareketle belediyelerin suyu parayla satması için merkezi ve yerel iktidara baskılar yaparak bu mücadeleyi boşa çıkarmaya çalışacaktır. Ama tüm yaşam alanları ve haklarımız sermayece işgal ve istila altında iken bu kadar kolay teslim olmak sistem entegrasyonu ve küçük burjuva olmaktır.
Kanun ve yasalarda; suyun maliyeti altında ücretlendirilemez söylemi çözümden uzak bir anlayış olup yıllardır su konusunda mücadele verenlere de haksızlıktır. Suda her türlü ücretlendirmeye karşı bir duruş, doğru bir duruş ve sonuç alacaktır. Merkezi ve yerel yönetimin temel görevi su, hava ve güneşin ticarileşmesine engel olmaktır. Bunca zaman ve mücadele er-geç sonuç alacaktır. Belki bu mücadeleye omuz vererek bu çalışmanın daha hızlı sonuç alınması sağlanabilir.
Er-geç su tüm canlılar için ücretsiz ve ulaşılabilir bir hal alacaktır. Dikili Belediyesi Başkanlığı suyu ücretsiz yapmış ama yaptırıma maruz kalmış. Yaklaşık on yıl önce bu girişimde bulunmuş bir belediyeden alınması gereken bu yönlü mücadeleyi yükseltmek ve sonuç almak olacaktır. Dikili’den alınması gereken ders, on yıl önce bu yapılabiliyorsa bugün sonuç alınabilir bir girişim olarak değerlendirmek, öyle bakmak olmalıdır. Su mücadelesi veren herkesin; su ücretsiz olmalıdır ilkesi, her yıl onlarca kanunu değiştirebilen merkezi iktidar, bunun da kanununda düzenleme yaparak halka ücretsiz su verebilir.
Suyun ücretsiz olma mücadelesi elbette halk ve sivil toplumla demokratik temelde yapılmalı ve mücadelesi yükseltilmelidir. Oluşturulacak sivil baskı ile suyun metalaştırılamayacağı ve bu hakka ulaşımı sağlanabilir. Suyun doğru kullanımını esas alan ve ücretsiz politikalar üretilmelidir. Hak olanın parasız olması için mücadele eden sivil toplum desteklenmeli, suyun bilinçli kullanımı geliştirilmelidir.