El Şara askeri bir heyetin önünde kendini Cumhurbaşkanı ilan etti. Üstelik önceki yapılan anayasa, seçim gibi planları da iptal etti. Yeni başlayan bu süreçte Al Şara’nın yetkileri sınırsız, aynı zamanda bir zaman sınırlaması da yoktur. Hemen iki soru akla geliyor.
Bu adıma neden gerek duyuldu? Zaman ilerledikçe HTŞ mevcut gücüyle önceki planlanan geçiş sürecini yönetemeyeceğini anladı. Zaman ilerledikçe şu anda belli anlamda beklemede olan güçler kendilerini toparlayarak sürece daha aktif katılmak isteyebilirler; böyle bir ortamı ise HTŞ’nin yönetme gücü ve kapasitesinin olmadığı yaşanan kısa zaman aralığında anlaşıldı. Esad rejimi yıkıldı ancak henüz yerine bir şey kurulamadı, ayrıca çeşitli silahlı grupların kendi başlarına davranışları artmaya başladı. Özellikle Hama ve Halep’te cinayetler artıyor. Gittikçe riskli hale gelen “geçiş süreci”nin tek elden ve güçlü bir şekilde yönetimi kaçınılmaz hale geldi. İşin içine ne kadar fazla aktör girerse süreç o kadar karmaşık ve kaotik hale gelebilir.
Elbette onlarca askeri yapının El Şara’ya “biat” etmesi şimdilik sorunu çözse de yine de yakın gelecek için yoldaki pek çok engebenin temizlendiğini düşünmek mümkün değildir.
Bu başkanlık adımını atmada HTŞ’ye doğrudan ve kesin bir tavırla karşı çıkan dış güç görünmüyor. İçerisi şimdilik sessiz görünse de bir şey söylemek için henüz erkendir. El Şara’yı böyle bir yol seçmesi için destekleyen her halde en başta Katar ve Türkiye’dir. Diğer güçleri gidişi ihtiyatla izledikleri anlaşılıyor. Yeni dönem başlar başlamaz Katar emirinin Şam ziyareti önemli bir işarettir. Arkasının gelmesi mümkündür.
Esas önemli olan konu “zafer konferansına” davet edilmeyenlerdir. Kürtler, Dürziler, Aleviler ve geniş Sunni kesimler bu üniformalı biat töreninde bulunmadılar. Bu törene SMO’nun (Ankara’nın desteklediği askeri gücün) katıldığını ayrıca vurgulamak gerekiyor. Zaten El Şara bütün siyasi parti ve örgütlenmelerin kapatıldığını toplantıda duyurmuştu. Bir anda HTŞ dışındaki bütün güçlerin birden örgütsüz bırakılması bu sürecin nasıl zorluklarla yürüyeceğinin çok açık bir işaretidir.
El Şara başkan ilan edildikten bir gün sonra yazılı bir metinden yaptığı kısa konuşmasında Suriye’nin “Şeriat ve Şura sistemi”yle yönetileceğini açıklaması insanların önemli bir kesiminde telaş yaratmıştır.
Yeni sürecin nasıl ilerleyeceğini göreceğiz. Burada iki önemli nokta vardır. Elbette bir tanesi içerideki siyasal güç durumudur. HTŞ’nin bu çok önemli süreci kendi başına yürütmesi hemen hemen imkansızdır. Gelecek günler gerilim yüklüdür ve fazlasıyla belirsizdir. Diğer önemli nokta bu gidişe dış güç dengelerinin etkisidir. Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri bu süreçte Ankara’nın öne çıkmasına istemeyecektir. Ayrıca İsrail’in de artık bu gidişe önemli etkisinin olacağı bellidir. Bütün bu güçlerin atılacak hemen her adımda etkileri olacağı biliniyor.
Çözümlenmemiş önemli bir sorun SDG’nin yeni sisteme uyumlandırılmasıdır. Türkiye’de Ekim 2024 başından beri süren açıklamalar ve “Kürt ve Türk kardeşliği”nin inşası paradigması çerçevesinde yürütülen çalışmalar gelişmelerin çok açık gösterdiği gibi Suriye’deki olaylarla iç içe geçmiştir. Bir hafta önce AKP’den yapılan açıklama ile görüşmeler durmuş süreç bir tıkanmaya girmiştir. Yolun yeniden açılması büyük ölçüde Suriye’deki gelişmelere bağlıdır. Mazlum Abdi’nin El Şara ile görüşmelerde temel konularda anlaşma olduğu açıklaması önemlidir. Ancak hala önemli tıkanma noktaları olduğu biliniyor.
SDG güçlerinin Suriye ordusuna nasıl entegre edileceği en önemli konudur. Şam’ın “bireysel olarak katılın” teklifinin bir oluru yoktur. Ayrıca bu süreci mümkün olduğunca erken tamamlamayı amaçlayan Ankara, sahada Tişrin ve Menbiç’te kazanım sağlamak için SMO eliyle gücünü seferber ediyor. Ancak henüz Fırat’ın doğusuna geçilememiştir.
SDG güçleri henüz uzlaşılamayan noktalardaki sorunların çözümü için zamana gerek duymaktadır. El Şara’nın başkan ilan edilmesiyle başlayan süreç Şam ve SDG arasındaki görüşmeleri nasıl etkileyecektir? Şam’ın Suriye’nin yeniden kuruluşu için seçtiği yolun ilk yarattığı izlenimlerden hareketle yakın geleceğe bakarsak, çözüm sürecinin daha da zorlaşma olasılığı fazladır. Esasında HTŞ durum kendi aleyhine dönmeden mümkün olduğu kadar çabuk yeni bir güç dengesini inşa etme derdindedir.
İmralı’dan ve Washginton’dan yapılacak açıklamaların güç dengelerinin yeniden belirlenmesinde önemli rol oynayacağı açıktır.