Derin Yoksulluk Ağı kurucusu Hacer Foggo, açıklanan SES verilerinin, ülkedeki ekonomik uçurumu açık biçimde ortaya koyduğunu belirtti
Özge Kar Odabaş
TÜİK’in açıkladığı 2023 yılına ait sosyoekonomik seviye verileri, ülkedeki sınıfsal uçurumu resmi istatistiklerle gözler önüne serdi. Derin Yoksulluk Ağı kurucusu Hacer Foggo, bu verilerin yaklaşık 30 milyon kişinin yoksulluk riski altında yaşadığını gösterdiğini söyledi: ‘Refah küçük bir elitin elinde toplanırken, toplumun büyük kısmı barınma ve beslenme güvencesinden mahrum yaşıyor.’
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2023 yılına ait sosyoekonomik seviye (SES) verilerini ilk kez resmi istatistik olarak yayımladı. 26 milyondan fazla hane temel alınarak hazırlanan çalışmada, hanehalklarının gelir düzeyi, eğitim süresi ve meslek bilgileri dikkate alınarak sosyoekonomik sınıflandırma yapıldı.
Verilere göre Türkiye’deki hanehalklarının sadece yüzde 1,1’i en üst sosyoekonomik seviyede (A+) yer alırken, yüzde 11’i üst seviyede (A), yüzde 16,4’ü üst altı, yüzde 19,7’si üst orta, yüzde 16,5’i alt orta, yüzde 18,6’sı alt ve yüzde 16,7’si en alt grupta sınıflandırıldı. Böylece hanehalklarının yüzde 35,3’ü alt ve en alt gelir gruplarında yer aldı. Bu oran yaklaşık 9,2 milyon haneye, ortalama hane büyüklüğü dikkate alındığında ise yaklaşık 30 milyon kişiye karşılık geliyor.
SES Uçurumu: İstanbul’da yüzde 28,6, Riha’da yüzde 50 alt grupta
TÜİK verilerine göre, en üst ve üst gruptaki hanelerin yüzde 28,6’sı İstanbul’da, yüzde 11,5’i Ankara’da, yüzde 6,7’si İzmir’de, yüzde 3,9’u Bursa’da, yüzde 3,3’ü Antalya’da yer alıyor. İlçe düzeyinde ise en yüksek SES skoruna sahip bölgeler Çankaya (Ankara), Kadıköy ve Beşiktaş (İstanbul), Nilüfer (Bursa) ve Güzelbahçe (İzmir) olarak belirlendi.
Buna karşın Riha’da hanehalklarının yarısından fazlası, Amed, Wan ve Mêrdîn gibi illerde ise yüzde 40’ın üzerindeki bir oran alt ve en alt grupta yer aldı. Bu durum, bölgesel eşitsizliğin Türkiye genelinde derinleştiğini ortaya koydu.
Foggo: Yoksulluk, sadece görünenle sınırlı değil

Derin Yoksulluk Ağı kurucusu Hacer Foggo, açıklanan SES verilerinin, ülkedeki ekonomik uçurumu açık biçimde ortaya koyduğunu belirtti. Foggo’ya göre, resmi verilerle tanımlanan yoksulluk oranı bile ciddi boyutlardayken, görünmeyen yoksulluk çok daha derin ve yaygın:
“Hanelerin yalnızca yüzde 1,1’i en üst sınıfta yer alırken, yüzde 35,3’ü alt ve en alt sınıflarda. Bu oran, yaklaşık 30 milyon kişinin yoksulluk riski altında yaşadığını gösteriyor. Buna karşılık üst sınıfta yer alan hane oranı sadece yüzde 11. Bu tablo, toplumun büyük kısmının düşük ya da kırılgan gelir grubunda sıkıştığını gösteriyor. Refah küçük bir elitin elinde toplanırken, toplumun büyük kısmı barınma ve beslenme güvencesinden mahrum yaşıyor. Büyükşehirlerde eğitimli ama kira ödeyemeyen haneler SES’te orta sınıfta görünebilir; ama gerçek yaşamda yoksulluk içindedir.”
Çocuk işçiliği arttı: Büyüyen ekonomi değil, küçülen çocuklar
Foggo, çocuk işçiliğinin yaygınlaştığına dikkat çekerek SES verilerinin yalnızca buzdağının görünen kısmı olduğunu söyledi. TÜİK’in 2024 verilerine göre 15–17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma oranı yüzde 24,9’a ulaştı. Bu yaş grubunda yaklaşık 3,9 milyon çocuk bulunuyor ve bunların 970 bini kayıtlı işçi olarak çalışıyor. Ayrıca 504 bin çocuk MESEM (Mesleki Eğitim Merkezi) kapsamında çalıştırılıyor. Böylece resmi verilere göre toplam 1 milyon 474 bin çocuk işçi var. Kayıt dışı çalışan çocuklar bu sayıya dahil değil. Foggo, buna dair şöyle konuştu :
“8-9 yaşında çalışmaya başlayan, beslenemeyen, bodurluk yaşayan çocuklar var. Bu çocuklar beslenme çantası koyamıyor, sabah kahvaltı etmeden işe gidiyor. Bu ülkede büyüyen ekonomi değil, küçülen çocuklardır.”
Sosyal adalet çağrısı
Foggo, SES verilerinin politika üretimi için başlangıç olabileceğini, ancak çok boyutlu yoksulluğun tam anlamıyla görünür hale gelmesi için veriye dayalı, hak temelli sosyal politikaların zorunlu olduğunu vurgulayarak şöyle dedi:
“Bu veriler, yalnızca teknik bir sınıflandırma değil; toplumdaki adaletsizliğin resmi. Kuşaklararası yoksulluğun önlenmesi, bölgesel eşitsizliklerin giderilmesi ve temel haklara erişimin garanti altına alınması için bütüncül sosyal politikalar artık ertelenemez.”