1970’li yıllar boyunca ÖHD’nin din ve milliyetçilik ekseninde sürdürdüğü faaliyetin birini Alpaslan Türkeş’in başlattığı milliyetçi/ülkücü hareket, ikincisini de Necmettin Erbakan’ın önderliğini yaptığı Milli Görüş hareketi oluşturdu. ÖHD, MHP ile MSP’ye bağlı paramiliter güçleri kullanarak 5 bin insanın ölümüne yol açan ve 12 Eylül müdahalesine ortam hazırlayan koşulların yaratılmasında etkili oldu. 14 Mayıs 1970’de kurulan ideolojik ve kültürel üretim merkezi olan Aydınlar Ocağı tarafından formüle edilen Türk-İslam Sentezi ilkeleri, önce 12 Mart, ardından da 12 Eylül askeri müdahalesinde ordunun devleti ve toplumu yukarıdan aşağıya doğru yeniden düzenleme ve denetleme fonksiyonuyla örtüşüyordu.
Aydınlar Ocağı’nın temel hedefi, solun gelişmesini önlemek ve sağın ilerlemesi için yeni ekonomik, sosyal ve siyasal projeler üreterek bunların devlet ve hükümet politikaları haline getirmekti. Ocağın kurucu başkanı Süleyman Yalçın’a göre Türk-İslam sentezi, Türklerin öncülüğünde “İslam birliğini kurmak, geliştirmek ve Osmanlı’dan miras olarak bu işlevi devir ve teslim almak tasarımıydı.” Bunun için “Ahlak ve kültür öğelerini, uzun vadeli plan içinde din temeline dayalı olarak biçimlendirmek” gerekiyordu. 12 Eylül müdahalesinin hedefinin, “Milli, manevi ve dini değerlere bağlı bir kuşağın devlet ve toplum hayatında etkili olmaktı” diyen Yalçın, “İmam Hatip Okulları Türkiye’de on binlerce insan yetiştiriyor. Bir süre sonra bunlar daha gür bir sesle çıkacaklar ortaya” diyerek çok önceden öngörüde bulunmuştu.
Türk-İslam Sentezi’nin ideolojik ve siyasal çerçevesi Türk-İslam milliyetçiği paradigmasının temel ilkelerini oluşturdu. Bu süreçte Aydınlar Ocağı tarafından hazırlanan üç temel belgeden biri 24 Ocak 1980 Kararları, ikincisi 1982 Anayasası, üçüncüsü 1983’de yürürlüğe konan Milli Kültür Raporu’ydu. Yalçın’ın “Türkiye’yi, ekonomik istikrar tedbirleriyle dar boğazdan kurtaran prensipler” olarak nitelediği 24 Ocak Kararları ile 1982 anayasası bir bütün oluşturmasına karşın, paradigmanın uygulama erkini yansıtan asıl çalışma 1983’de yürürlüğe konulmasına karşın kamuoyundan gizlenen Milli Kültür Raporu’dur. Bu raporun temel amacı, Türk-İslam milliyetçiğini resmi ideoloji haline getirerek devletin “laik ve cumhuriyetçi” niteliğini değiştirmekti.
Türk sağının ideologları ve akil adamları ile oluşturulan bir kurulun hazırladığı 800 sayfalık bu rapor, “Din temeline dayalı eğitim ve öğrenim biçiminin nasıl olacağı ve yürürlüğe nasıl konulacağını stratejik bir niteliğe” kavuşturuyor ve “devlet kurumlarına görev veren yönerge” niteliği kazandırıyordu. Raporda, Türk-İslam ideolojisinin kökleri Türklerin Orta Asya’da İslamiyet’i kabul etmelerine kadar götürülmekteydi. “Türk milletinin varlığını ve birliğini devam ettirmesinde İslam’ın başlıca rolü olduğunu” belirten rapor, Moğol İstilası döneminde Anadolu’da “toplumun çözülmeden ve moral bozukluğuna uğramadan ayakta durabilmesini” ve Milli Mücadele’nin “dinin bütünleştirici ve dağılmayı engelleyici rolü sayesinde” kazanıldığını iddia ediyordu.
İnsanın “manevi ihtiyacını” bir tür “manevi cihazlanma” olarak ele alan rapor, yeni bir “model insan tipi” yetiştirmenin gerekliliğini şöyle dile getiriyordu: “Maneviyat eğitimi. Dini ve ahlaki terbiye. Milli ve tarihi şuur. Bunlarla önce insanımızı teşvik edeceğiz. Kalkınmayı gerçekleştirecek olan model insan tipini çoğaltma imkanına erişeceğiz. Model insanın yetişmesi, kalkınmayı önleyici zararlı felsefe ve ideolojilerin önlenmesiyle mümkündür.” Bu bağlamda emperyalizm bölgesel çıkarları doğrultusunda Türkiye’de milli, manevi ve dinsel öğelere ağırlık verilmesini içeren bir toplumsal dönüşüm gerçekleştirildi.
11 Eylül 2001’den sonra ABD’nin Ortadoğu ve Irak politikalarında Türkiye’nin önemi artınca Türkiye’ye verilen BOP eşbaşkanlığı rolüne uygun olarak bir iktidar değişikliği gerekti. Her askeri müdahale döneminden güçlenerek çıkan siyasal İslam’ın gücü ve ABD’nin toplum mühendisliği taktikleri ile AKP iktidara getirildi. Özal döneminde başlayan Türkİslam milliyetçiliğine dayalı toplumsal dönüşüm AKP tarafından daha ileriye taşındı. Bugün artık Türk-İslam milliyetçiliği AKP’den MHP’ye, CHP’den İP’e, SP’den DSP’ye kadar tüm sistem partilerinin ideolojik ve siyasal paradigması haline geldi.