Henüz ayrıntılarını tam olarak bilmiyoruz ama esas aktörleri Türkiye ile KDP içindeki Türkiye yanlısı bir kesim olan büyük bir planın parçaları adım adım yaşama geçirilmek isteniyor. Böyle bir çatışma Kürtlerin tüm riske atar
Fehim Işık
Geçtiğimiz yılın bahar aylarında KDP’nin Zînê Wertê bölgesine askeri güç yığmasından bu yana Kürtler arası iç savaş riski, yeniden Kürtlerin gündeminde yer tutmaya başladı. Kandil Dağı’nın hemen eteklerinde olan Zînê Wertê 1993 yılında yaşanan KDP-YNK iç savaşının hemen ardından YNK’nin kontrolüne girmiş, Kandil’deki askeri varlığının güvenliği nedeniyle sonradan PKK de bu bölgede kontrol noktaları oluşturmuştu. Özellikle Kürt toplumunda oluşan yoğun tepkiler nedeniyle, KDP bu bölgeye güç yığmayı resmen sahiplenmedi. Ancak hükümette kendisine bağlı yöneticiler üzerinden, İran’dan geçişler nedeniyle bölgede koronavirüs riskinin arttığını ifade ederek “Bu bölgedeki güçlerin PKK’ye dönük bir hedefi yoktur. Amacımız koronavirüsün yayılmasını önlemektir” açıklaması yaptı. Ancak açıklama doğruyu yansıtmıyordu. Bunu, KDP’ye yakın basından da anlamak mümkündü. Güney Kürdistan’da KDP’ye yakın basın organlarının tümü birden geçtiğimiz yılın yaz aylarının başından itibaren söz birliği etmişçesine PKK’yi hedefe koyan yayınlar yapmaya başladılar. Bu yayınlarda PKK açık biçimde ‘işgalci güç’ olarak suçlanıyordu. KDP’nin askeri hareketliliği ise hükümete mal edilerek, yaşananlarda KDP’nin bir sorumluluğunun bulunmadığı ileri sürülüyordu.
YNK yalanladı
Nihayetinde Zînê Wertê gerilimine ilişkin hükümetin büyük ortağı YNK’den de hükümetin diğer bileşenlerinden de açıklamalar gelmeye başladı. Söz konusu gelişmelerden hükümetin bilgisinin olmadığına yer verilen açıklamalarda KDP’nin kendi başına attığı adımların diğer partiler ile hükümete mal edilmek istendiği belirtildi. Yaşanan gelişmelerden direkt etkilenen PKK de konuya ilişkin birçok açıklama yayınladı. Zînê Wertê’de koronavirüs tedbirlerinin gerekçe edilmesinin doğru olmadığını belirterek, KDP’nin askeri güç yığmasıyla eşzamanlı bir biçimde Türkiye’nin bölgede artan askeri hareketliliğinin asıl amacı deşifre ettiğini söyledi. Bölgede o dönem talihsiz bir olay da yaşandı. KDP ile PKK’nin askeri yetkilileri gerilimin giderilmesi amacıyla bir görüşme gerçekleştirdiler. Görüşmenin hemen akabinde KDP’liler bölgeden ayrılınca Türkiye’ye ait savaş uçakları PKK’lilerin bulunduğu alanı bombalayıp 3 PKK’linin yaşamını yitirmesine neden oldu. PKK, bölgedeki bombalamanın KDP içinde bulunan ve Türkiye ile ortak çalışma yürüten kişilerin verdiği bilgilerle gerçekleştiğini açıkladı.
Kürtlerin tepkisi
KDP, Kürt toplumunun tepkilerinin yanı sıra biraz da bölgede etkin olan YNK etkisi nedeniyle Zînê Wertê’de istediğini elde edemeyince bu kez Güney Kürdistan’ın diğer bölgelerinde, kendi kontrolündeki alanlarda PKK’yi kıskaca almaya dönük askeri hareketliliğini artırdı. Bu askeri hareketlilik Türkiye’nin Heftanin alanına başlattığı askeri operasyonlarla aynı döneme denk geldi. Türkiye binlerce askerinin katıldığı operasyonlarla bölgeyi ağır bir biçimde havadan ve karadan vururken, KDP de PKK’nin yıllardır kullandığı tüm geçiş noktalarını kesmeye dönük girişimlerini artırdı. KDP’ye yakın basın bu dönem boyunca yine devredeydi. Artık koronavirüs gerekçesine sığınmalarına da gerek yoktu. PKK’nin Güney Kürdistan’ı işgal ettiğini, Türkiye’nin bölgedeki varlığının tek nedeninin PKK olduğunu ifade eden bu basın, sonradan yalanlanan bazı kriminal bilgilerle masa üstü haberciliğe de başladı. Örneğin YNK’nin de üyesi olduğu Genel Güvenlik Kurumu’nun yaptığı bir açıklamada PKK’nin bölgede özel operasyonlar için hazırlık yaptığı, suikastlere yöneleceği, konuyla ilgili çok sayıda PKK’linin yakalandığı iddia ediliyordu. PKK, kısa süre içinde yapılan açıklamanın doğru olmadığını, söz konusu açıklamanın provokasyon içerdiğini resmi ağızlar üzerinden duyurdu. Genel Güvenlik Kurulu’nun YNK’li üyeleri de yapılan açıklamadan bilgilerinin olmadığını ve KDP’nin kendi açıklamasını YNK’ye de mal ettiğini açıkladı. Süreç adım adım ilerledi. Türkiye karadan ve havadan saldırılarını artırdıkça, KDP de kritik noktaların tümüne askeri güç yığmaya devam etti, PKK’yi bölgeden çekilmeye zorladı. Bu durum, PKK ile KDP’yi bir kez daha karşı karşıya getirdi.
Eşzamanlı saldırı
Güney Kürdistan’ın Duhok kentine bağlı Amediye ilçesine yakın bir bölgede sivil bir araçla seyreden PKK’liler, KDP’ye bağlı özel birliklerin zırhlı araçları tarafından durduruldu. Olayın akabinde bir peşmergenin öldüğü, 2’si ağır 3 PKK’linin ise yaralandığı basına yansıdı. KDP, PKK’ye bağlı güçlerin bölgedeki askeri kontrol noktasına saldırdığını ve bir peşmergenin ölümüne neden olduğunu açıkladı. Yapılan açıklamada ölen peşmergenin Kuzeyli bir Kürt olduğu belirtildi. PKK’nin askeri örgütü HPG ise Basın İrtibat Merkezi aracılığıyla yaptığı açıklamada, yaşananın Zînê Wertê’de başlatılan provokasyonun devamı olduğunu belirterek KDP’nin yıllardır kullandıkları alana pusu kurduğunu ve kendi güçlerinin sağduyulu davranıp bir çatışma yaşanmaması için geri çekilmek isterken KDP özel güçleri tarafından ağır silahlarla tarandığını ifade etti. Bu gelişmede en dikkat çekici durum da Türkiye’nin yaşanan çatışmayla eşzamanlı olarak bölgedeki PKK noktalarını havadan bombalaması oldu. Bunun nedeni de kısa sürede anlaşıldı. HPG Basın İrtibat Merkezi, kendi güçlerinin araçlarıyla geri dönmeye niyetlendiği sırada KDP güçleri tarafından tarandığını açıklamıştı. Bu tarama neticesinde 2’si ağır 3 PKK’li yaralanınca bölgeye yakın diğer PKK’liler de destek için hareketleniyorlar. Türkiye’nin savaş uçakları da tam bu esnada bölgedeki PKK noktalarını havadan bombalamaya başlıyor. Bu gelişme aslında durumu açık biçimde izah ediyor. Bölgede PKK’ye pusu kuran KDP’ye bağlı özel güçler ile Türkiye’nin bölgedeki askeri güçlerinin koordinasyon içinde hareket ettiği, bu gelişmelerden net biçimde anlaşılıyor. Bu durum, Amediye’de yaşananın esasen Türkiye ile KDP’nin birlikte hareket ederek PKK’nin hareket alanlarını kısıtlamaya dönük birlikte yürüttükleri planlı çabanın bir neticesi olduğunu da gösteriyor.
Rojava ile gerilim
Zînê Wertê’de başlayıp Amediye’de devam eden gelişme bir kez de kendini Rojava Kürdistanı ile Güney Kürdistan’ı birbirinden ayıran bölgede gösterdi. Rojavalıların Sêmalka, Güney Kürdistanlıların ise Pêşxabûr adını verdikleri alanda bir grup PKK’li ile KDP güçleri arasında çatışma yaşandığı bilgisi basına yansıdı. Olayın hemen sabahında ise erken saatlerde KDP’li Peşmerge Bakanlığı yöneticisi Serbest Lezgin alelacele kameralar karşısına geçerek ağır bir dille hem PKK’yi hem de Rojava yönetimi ile YPG’yi suçladı. KDP yanlısı basının canlı olarak geçtiği bu gelişmelere ilişkin haberler, bu basında gün içinde birkaç kez düzeltildi. Basında sıkça rastlanmayan bir durumdu bu. Serbest Lezgin’in açıklamalarına dayanarak haberi yapanlar bir müddet sonra yaptıkları haberleri geri çekip yeni haberler servis ediyorlardı. Haberler de her seferinde biraz daha yumuşuyordu. İşin aslı, Rojava Kürdistanı’ndan gelen açıklamalarla anlaşıldı. Konuya ilişkin hem Suriye Demokratik Güçleri’nden (DSG) hem de YPG’den açıklama geldi. YPG, kendi güçleri ile KDP peşmergeleri arasında bir çatışma yaşanmadığını açıkladı. DSG ise bölgeden geri çekilip üslerine geri dönen PKK’lilerin KDP peşmergeleri tarafından engellendiğini, bunun üzerine gerilim yaşandığını ifade ederek kendilerinin devreye girmesiyle sorunun çözüldüğünü duyurdu. Anlaşıldı ki bu tür geri çekilmelerde daha önce Rojava yetkilileri devreye girip koordinasyon sağlıyor ve PKK’liler sorunsuz bir şekilde üslerine geri dönebiliyorlarmış. Ancak bu kez KDP, buna fırsat vermemiş. Serbest Lezgin’in alelacele kameraların karşısına geçmesi de nedensiz değilmiş. Bu da kısa sürede anlaşıldı. Asıl dertleri, ABD’nin bu bölgede önlem almasını sağlamakmış. Bu durumu bizzat Kürdistan Bölge Başbakanı Mesrur Barzani açıkladı, ABD’nin Rojava Kürdistanı ile Güney Kürdistan arasında asker konuşlandırmasını ve bölgenin güvenliğini sağlamasını istedi. Bu da hiç kuşkusuz, Güney Kürdistan’da uzun zamandır devam eden PKK’yi kıskaca alma harekâtından bağımsız bir girişim değil.
Tüm Kürtlere zarar verir
Güney Kürdistan’da yaşanan gerilimi 3 olgu üzerinden, Zînê Wertê, Amediye ve Pêşxabûr’da yaşananlardan yola çıkarak özetlemeye çalıştım. Esasen bu 3 olgu da sıradan gelişmeler değil. Henüz ayrıntılarını tam olarak bilmiyoruz ama görünen o esas aktörleri Türkiye ile KDP içindeki Türkiye yanlısı bir kesim olan büyük bir planın parçaları adım adım yaşama geçirilmek isteniyor. Elbet bu iki bileşenin yanı sıra ABD ve Irak da bu gelişmelerin içinde şu veya bu biçimiyle yer alıyor. Eğer bu plan şimdiye kadar başarılı olmamış ise en büyük pay Kürtler arası bir iç çatışmaya kökten karşı çıkan, bunun için birçok açıklama yapan Kürt toplumuna aittir. Aydınından sanatçısına, gazetecisinden siyasetçisine geniş bir kesim sorunların diyalog yoluyla çözümü için çağrılar yaptı. Bu çağrılara PKK’den olumlu yanıt gelirken KDP henüz net bir şey söylemiş değil. Sadece akıllarda kalan KDP Genel Başkanı Sayın Mesud Barzani’nin Kürdistan Bölge Başkanı olarak seçildiği gün yaptığı “Biz Kürtler arası savaşı haram kıldık” açıklamasıdır. Kürt halkı bu çağrının yaşamda karşılık bulmasını ve Türkiye ile diğer bölge devletlerinin ekmeğine yağ sürecek bir çatışmanın yaşanmasını istemiyor. Bunun için de ilk yapılması gereken şey, açıktır ki herkesin Zînê Wertê gerilimi öncesindeki konumunu koruması ve diyalog yollarını acilen açmasıdır. Aksi takdirde Kürtlerin yeniden bir iç çatışma yaşaması muhtemeldir ki bu da birçok duyarlı insanın belirttiği gibi sadece PKK veya KDP’ye değil, tüm Kürtlere zarar verir. Böyle bir çatışma neticesinde Kürtlerin tüm kazanımları riske girer.