Erkek şiddetine karşı birbirleri için mücadele eden 3 kadından 2’si katledildi, biri ise yüzde 96 engelli kaldı. Mutlu Kaya, ablası Dilek Kaya ve avukat Müzeyyen Boylu’nun başına gelenleri, kadınların nasıl bir barbarlıkla mücadele ettiğini yüzümüze çarpıyor
Nevin Cerav
Tarih 18 Mayıs 2015. Dicle Üniversitesi Spor Akademisi Antrenörlük Bölümü’nde okuyan 19 yaşındaki Mutlu Kaya, Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde Veysi Ercan isimli erkek tarafından silahla başından vuruldu. Ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan genç kadın tedavi altına alınırken, zanlı Ercan ömür boyu hapisle yargılandı. Mutlu Kaya’yı küçük yaşından itibaren rahatsız eden ve ısrarlı takip sonucunda da yıllar sonra katletmeye çalışan zanlı, mahkeme sonuçlandığında ödül gibi bir ceza aldı. Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Veysi Ercan’a ‘kasten öldürmeye teşebbüs’ suçundan 14 yıl, ‘ruhsatsız silah taşımak’ suçundan da 1 yıl hapis ve 600 lira adli para cezası verdi. Zanlının cezası, 2020 yılında iktidarın ‘pandemi’ gerekçesiyle çıkardığı ceza infaz yasasıyla 9 yıla indirildi. Bitmedi. Zanlı ayrıca, infaz yasasıyla birlikte aldığı cezanın 3 yılını açık cezaevinde, son 2 yılını da denetimle dışarıda geçirecek. Böylece cezası da 1 yıl daha kısalacak.
Veysi Ercan tarafından başından vurulmasına rağmen mucizevi bir şekilde hayata tutunan Mutlu Kaya ise 5 yılı aşkın bir süredir yüzde 96 oranında engelli bir yaşama mahkum edildi.
Avukatı katledildi
Tarih 19 Mayıs 2019. Diyarbakır’da yaşayan ve avukat olan 43 yaşındaki Müzeyyen Boylu, boşanma aşamasında olduğu Mesut Issı tarafından çocuklarının gözleri önünde 14 kurşunla öldürüldü. Avukat Boylu, katledilmeden önce boşanma davası açtığı Mesut Issı ile yaşadığı evden 2 çocuğuyla birlikte ayrılarak annesinin yanına yerleşmişti. Mesut Issı tarafından defalarca ölümle tehdit edildi. Yanı sıra annesinin evine baskınlar düzenleyen sanık Issı, çocukları da defalarca kaçırdı. Boylu birçok kez şikayette bulundu ve Issı hakkında uzaklaştırma kararı aldırdı. Buna rağmen Mesut Issı, 19 Mayıs’ta Boylu’yu kendisinden ayrıldığı için katletti. Cinayetin ardından eve gidip tıraş olan, ardından silahıyla teslim olan Mesut Issı, cezada indirim almak gayesi ile cinayeti aldatıldığı için işlediğini söyledi.
Katil Issı, mahkemeye ilk çıkarıldığında, mahkeme hakimi tarafından “Hoş geldiniz Mesut bey, geçmiş olsun” denilerek karşılandı. Kadın örgütleri ve barolar tarafından verilen mücadele sonucu Issı, “eşe karşı kasten öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Müzeyyen Boylu, Veysi Ercan’ın başından vurarak sakatladığı Mutlu Kaya’nın avukatıydı. Mutlu Kaya’yı savunurken, failinin ceza almasını sağlamaya çalışırken, boşanmaya çalıştığı Mesut Issı tarafından hayattan koparıldı.
Ablası da öldürüldü
Tarih 21 Mart 2020. 30 yaşındaki Dilek Kaya, Diyarbakır’ın Kayapınar ilçesinde 8. Ana Jet Üst Komutanlığı’nda görevli uzman çavuş Yusuf Ç. tarafından ateşli silahla katledildi. Tutuklu olarak yargılanan Yusuf Ç. ifadesinde, “Ben onu öldürmek istemedim. Dolu olan silahımı almak isterken bir anda patladı” dedi. Oysa geçtiğimiz günlerde çıkan Adli Tıp Kurumu (ATK) raporu tam tersini söylüyordu. 27 Kasım 2020 tarihinde çıkan rapora göre, Dilek Kaya yakın mesafeden yapılan atış ile öldürülmüştü. İddianamesi dahi hala hazırlanmayan cinayette adaletin sağlanması için kadın örgütleri ile avukatlar mücadele veriyor.
Dilek Kaya, Veysi Ercan tarafından vurulan ve kıl payı ölümden kurtulan Mutlu Kaya’nın ablasıydı. Eşinden boşanmış, engelli çocuğu ile yaşayan Dilek Kaya, erkek şiddetine uğrayan Mutlu Kaya için kadınlarla birlikte mücadele ediyordu. Hatta bir eylemde erkek şiddetini şu sözlerle eleştirmişti: “Erkek terörü var maalesef, yalnızca Türkiye’de değil her yerde var. 19 yaşındaki kız kardeşim Mutlu Kaya’nın da başına böyle bir olay geldi. Bu kan bitene kadar erkek terörüne dur diyeceğiz. Sokaklarda olacağız, şiddetin, tecavüzün ve tacizin bitmesi için.”
Zincirleme cinayetler
Kardeş olan, birbirini tanıyan 3 kadın, şiddete karşı mücadele edip birbirleriyle dayanışırken erkekler tarafından hedef alındı. İkisi yaşamını yitirirken biri hayatına devam edebilmek için büyük bir mücadele veriyor. Kadın örgütleri yıllardır erkek şiddetinin münferit olmadığını her fırsatta dile getiriyor. Bu şiddetin erkek egemen sistemler tarafından cinsiyetçi politikalarla, ayrımcı uygulama ve söylemlerle yeniden üretildiğini, beslendiğini vurguluyor.
Cins kırımına ulaşan kadın cinayetlerinde eril zihniyeti besleyen, cinsiyetçiliği toplumda yaygınlaştıran, şiddeti önlemek için en etkin mekanizmalardan biri olarak kabul edilen İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasayı uygulatmayan AKP iktidarının büyük payı var. Kadınların erkek-devlet şiddeti olarak tarif ettiği bu organize suçlar, sadece kadınların öldürülmesiyle de sınırlı kalmıyor. Çocuklar, anneler, kardeşler de bu şiddetin sonuçlarından çok büyük ölçüde etkileniyor.
Şiddet kadınla sınırlı değil
AKP iktidarı 2020 yılının Temmuz ayında, “İstanbul Sözleşmesi’nden imzayı geri çekeceğiz” dediğinde bunun gerekçesini, “Sözleşme aileleri dağıtıyor” diyerek açıklamıştı. Aileyi erkek tahakkümünden ibaret gören bu gerekçe, ailedeki bireylerin hayatını hiçe sayan, değersiz kılan bir anlayışa dayanıyor. Bu anlayışı iktidarın hayata geçirdiği tüm politikalarında görüyoruz.
Tedavisi yarım kaldı
Mutlu Kaya 2015’te katledilme girişiminin ardından kaldırıldığı hastanede aylarca tedavi gördü. Yoğun bakımdan çıktığında konuşma yetisi etkilenmiş, elleri ve bacakları hareket kabiliyetini yitirmişti. Devlet, Mutlu Kaya’nın ihtiyacı olan fizik tedavi masrafını sadece bir buçuk ay yüklendi. Oysa Mutlu’nun tedavi süreci çok uzundu. Anne-babası, ablaları Dilek ve Songül Kaya, Mutlu’nun ayağa kalkabilmesi için her türlü imkanlarını seferber etti. Fakat pek fazla imkana sahip değillerdi. Elde avuçta ne varsa kullandılar, yetmedi evlerini ipotek ederek kredi çektiler. Yine yetmedi. Mutlu Kaya, şu anda akıcı olmasa da konuşmaya başladı. Fakat yürüyebilmesi, ellerini kullanabilmesi için tedavisinin daha uzunca bir süre devam etmesi gerekiyor. Bu gelişmeler yaşanırken, Mutlu Kaya’nın ablası Dilek Kaya, uzman çavuş Yusuf Ç. tarafından katledildi. Mutlu Kaya’nın eski sağlığına kavuşması için mücadele veren aile bireyleri bu cinayetle birlikte bir kez daha alt üst oldu.
Ayakta kalma mücadelesi
Mutlu Kaya, gördüğü şiddete karşı savunmasını üstlenen avukatı Müzeyyen Boylu’nun katledilmesinin ardından, sokaklara çıkarak kendisi ve diğer kadınlar için mücadele veren ablası Dilek Kaya’yı da erkek şiddeti sonucu yitirdi. Aile bireyleri ise bir yandan Mutlu Kaya’nın sağlığına kavuşması için çabalarken diğer yandan kaybettikleri Dilek Kaya’nın acısıyla baş etmeye çalıştı. Yanı sıra yoksullukla da mücadele eden aile bireyleri, çektikleri krediyi ödeyemedikleri hep birlikte sığındıkları evi de kaybetmek üzere. Mutlu Kaya ailesi ile birlikte, bankanın her an el koyacağı evde yaşama tutunmaya çalışıyor.
Mutlu’nun dayanışmaya ihtiyacı var
Mutlu Kaya’nın yürüyebilmesi için tedavi olması gerekiyor. Devlet bu tedaviyi Mutlu’ya sağlamıyor. Çünkü Mutlu’nun uğradığı erkek şiddetinde devletin payı büyük. Dilek Kaya’nın, Müzeyyen Boylu’nun ve katledilen tüm kadınların kanında devletin eli var. Mutlu’nun şu an tek ihtiyacı bir sağlık kuruluşunun tedavisini üstlenmesi. Belki el birliği ile bu tedaviyi alması ve en azından kimseye muhtaç olmadan yaşamını sürdürmesi sağlanabilir, sağlanmalı da. Çünkü Mutlu ayağa kalkmak istiyor.
‘Niye kadınlara bunlar oluyor?’
Görüştüğümüz bir diğer isim de erkek şiddetiyle bir kızını kaybeden bir kızı için de mücadele veren anne Hanım Kaya oldu. “Ben yandım, başka anneler yanmasın” sözleri eşliğinde gözyaşlarını tutamayan Hanım Kaya, dertleşmek istediğini söylüyor. Anne Kaya, şu sözlerle döküyor içini: “Çok yandım, çok yaralıyım. Öyle bir acılıyım ki, yaşamıyorum sanki. Ben Dilekimi de kaybetmişim. Bugün nefes alıyorsan Mutlum içindir. Buradan bütün Türkiye’ye sesleniyorum. Cumhurbaşkanına, bakanlara, devlet yetkililerine sesleniyorum; niye bu kadınlara bunlar oluyor? Soruyorum neden? Ben haberleri dinleyemiyorum biliyor musun? Dilek’ten sonra hiç dinleyemiyorum. Dilek mücadele veriyordu Mutlu için. Dileğim çok gençti. Allah rızası için bize ses olun, başka bir şey istemem. Ben yandım başka anneler yanmasın, ben çok yandım. Ayşeler, Fatmalar, Emineler, Haticeler yanmasın, öldürülmesin. Benim Mutlumun eli, ayağı tutmuyor. Bak Allah seni inandırsın, insanın eti yere dökülür mü? Benim etim yere dökülüyor, sonra tekrar toplanıp vücuduma geliyor. Benim tek isteğim Mutlu’nun iyileşmesi ve kızlarımın canına kıyan, sakat bırakan o canilerin ceza alması. Onlar ceza alırsa yüreğimiz biraz soğur belki. Biraz nefes alırız. Bütün Türkiye’ye sesleniyorum. O Veysi Ercan canisinin yaptığının cezası 9 yıl mı?”
‘İyileşip hukuk okumak istiyorum’
Uğradığı katledilme girişimini, sağlık durumunu ve şu anda yaşadıklarıyla ilgili bilgi almak üzere Mutlu Kaya ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdik. Kaya’nın anlattıkları, erkek-devlet şiddetinin korkunç boyutlarının yanı sıra sonuçlarını da ifşa ediyor.
Mutlu Kaya, sözlerine 2015’te Veysi Ercan tarafından uğradığı saldırıyı anlatarak başlıyor. Sık sık durarak ve hafif bir sesle konuşmak zorunda kalan Mutlu, “O adam beni kafamdan vurmadan önce kaçırmak istiyordu. Zaten sözlü şiddeti de vardı bana. Taciz ediyordu, sürekli peşimdeydi. Kurtulmaya çalışıyordum. Bana diyordu ki, ‘Mutlu ya benim olacaksın ya da seni vuracağım.’ Dediğini yaptı.”
Zanlı Ercan tarafından vurulmasının ardından yoğun bakımda gözünü açtığında neler yaşadığını aktararak konuşmasına devam eden Kaya, şu sözleri kullanıyor: “Gözümü açtım, baktım ki konuşamıyorum. Kafamı sağa-sola çeviremiyorum. Ellerim tutmuyor, ayaklarımı hissetmiyorum. Altıma bez bağlamışlar. Gözüm tam olarak görmüyor, her yer bulanık. Yaşayan bir ölü gibiydim. Yaşıyordum ama sadece nefes alıyordum. Dünyam kararmıştı. Ama şöyle de bir şey var; her şeye rağmen bayağı rahatlamıştım. Demiştim ki Allah’ım şükürler olsun, şükürler olsun. Ben o caniden kurtuldum.”
‘Devlet tedavimi üstlenmedi’
Kadınların ilk günden itibaren kendinin hep yanında olduklarını söyleyen Kaya, “Kadınlar benim manevi olarak hep yanımda, arkamda oldu. Hala da bana destek oluyorlar. Beni sevdiklerini, yanımda olduklarını söylüyorlar. Allah onlardan razı olsun” diyor. Şu anda neredeyse yüzde yüz engelli olduğunu vurgulayan Mutlu Kaya, devletin tedavisi için gerekli olan desteği sağlamadığını söylüyor. Özellikle yürüyebilmesi için fizik tedavi alması gerektiğini belirten Kaya, şu bilgileri paylaşıyor: “Tedavim yarım kaldı. Yeşil kartlıyım ama sosyal güvencem olsa daha iyi olurdu. Devlet fizik tedaviyi sadece bir buçuk, iki ay üstlendi. Doktorum bana tam teşekküllü bir hastanede 2-3 yıl tedavi görmem gerektiğini söyledi. Benim tek umudum, tek hayalim iyileşmek. Mezardaki ablam ve tüm kadınlar için iyileşip hukuk okumayı istiyorum. Kadınlar için avukat, savcı ya da hakim olmak istiyorum. Açık konuşmak gerekirse, birkaç ay sonra bu evden çıkmamız gerekiyor. Babam benim tedavi masraflarım için kredi çekmişti, evi de ipotek olarak göstermişti. Krediyi ödeyemedik dolayısıyla banka eve el koyacak. Babam emekli, onunla ancak geçiniyoruz.”
‘Kadın kadının kahramanı’
Kadınlara mesajı da olan Mutlu, şöyle sesleniyor onlara: “Kadın kadının kahramanıdır, kadın kadının kurdu değildir. Ben zaten ablamı kaybettim, başka kadınların ölmesini istemiyorum. O yüzden gelsinler el ele verelim. Biz çaresiz değiliz. Biz birbirimizin gücü olursak şiddete dur diyebiliriz. Kadınlar korkmasınlar, asla korkmasınlar. Ben korktum ama hep bir yol bulmaya çalıştım. Hep kaçmaya çalıştım ama çare olmadı. Sonra da böyle oldum. Veysi Ercan’dan ilk başta şikayetçi de oldum, önlem alınmadı. Yaşadıklarımı aileme söylemedim. Çünkü abime ya da babama söylersem başları belaya girer diye düşündüm. Abimin çocukları var. Abimin benim yüzümden katil olmasını, hapse girmesini istemedim. O yüzden korktum, söylemedim. Keşke söyleseydim. O yüzden de kadınlar susmasınlar. Kadınların susmasını, korkmasını istemiyorum.”
‘Sadece 9 yıl yatacakmış’
Yoğun bakımda uyandığı zaman, kendisini vuran Veysi Ercan’dan kurtulduğu için rahatladığını söyleyen Mutlu, Ercan’a verilen cezayı ve ardından uygulanan affı duyunca dünya başına yıkıldı sanmış. Şu sözlerle aktarıyor hissettiklerini Mutlu: “Şöyle düşündüm, o cani yakalandı ve içeri atıldı. Bu şekilde olsam da ben kurtuldum, ölmedim. Beni artık rahatsız edemeyecek, sürekli korkmaktan kurtuldum. Sonra mahkeme oldu. Sadece 15 yıl yedi. Sonrasında 15 yıl da yatmayacağını daha az yatacağını öğrendim. Sadece 9 yıl yatacakmış. 9 yıl bana yaptıklarının yanında ne ki? Elim, ayağım gitti. Yaşayan ölü gibiyim. Sesim gitti, okulum, gençliğim gitti. O ise buna karşılık sadece 9 yıl yatacak. Allah’tan reva mı bu? O benim canımı çok yaktı, hala daha yakıyor. Canım çok acıyor…”